Cennete giden yol haritamızda şimdi biraz duralım ve soralım. Kime ne soracağız? Yolda bazen sıkıntılarımız oluyor, yorgun hissediyoruz belki, nereye gideceğimizi bilmediğimiz zamanlarda az değil. İşte böyle durumlarda yapacağımız bir şey var o da Tanrı'yla konuşmak. Yani dua etmek.
Sizce dua ne demektir?
Dua Tanrı'yı yüceltmek, O'nunla konuşmak, dinlemek ve O'na şükretmektir. O'nunla zaman geçirmektir. Nasıl nefes almak bizim yaşamsal bir ihtiyacımızsa dua etmekte bizim en büyük ruhsal ihtiyacımızdır. Dua Rab'be içimizi dökmektir.
* * * * *
Öncelikle bizim kime dua ettiğimizi bilmemiz gerekiyor. Dua ederken önünde durduğumuz, konuştuğumuz Tanrı nasıldır? Aşağıdaki ayet oldukça açıklayıcıdır.
"Mübarek ve tek Hükümdar, kralların Kralı, rablerin Rabbi, ölümsüzlüğün tek sahibi, yaklaşılmaz ışıkta yaşayan, hiçbir insanın görmediği ve göremeyeceği Tanrı, Mesih'i belirlenen zamanda ortaya çıkaracaktır. Onur ve kudret sonsuza dek O'nun olsun! Amin." (1.Timoteos 6:15-16)
Bu ayete göre Tanrı nerededir, ne gibi özelliklere sahiptir?
Tanrı kralların Kralı ve rablerin Rabbidir. O çok yüce, kutsal ve görkemlidir. Tanrı kutsaldır ve ölümsüzlüğün tek sahibidir.
Tanrı’nın özelliklerinin sizinle ne ilgisi var? Kimin cennete gideceği sorusuna cevap verebilmek için önce neyi anlamamız gerekir? Cennette sonsuzluğu birlikte geçirmeyi istediğimiz Tanrı’nın karakterini ve doğasını. Aynısı dua için de geçerlidir. Yaklaşılmaz ışıkta yaşayan Tanrı’ya nasıl yaklaşabiliriz? "...yaklaşılmaz ışıkta yaşayan, hiçbir insanın görmediği ve göremeyeceği Tanrı, Mesih'i belirlenen zamanda ortaya çıkaracaktır. Onur ve kudret sonsuza dek O'nun olsun! Amin.”
Tanrı’nın bulunduğu yerdeki ışık o kadar parlak ve pırıltılı ki, ölümlü gözlerin buna dayanmasına olanak yoktur. Bu, Tanrı’nın bulunduğu yer hakkında Kutsal Kitap’ta çok yaygın bir şekilde kullanılan bir tasvirdir. Cennet her zaman en pak ve en parlak ışığın olduğu yer olarak resmedilir. Cennetin ayrıntılarının verildiği İncil’in son iki bölümünde, cennette Güneş, Ay veya yıldızların ışığına gerek olmadığını görüyoruz. Tanrı, bu ışıkta oturan ve çevresi inanılmaz, yaklaşılmaz bir görkemle sarılmış bir şekilde resmedilir.
Üzerinde biraz düşünün. Güneş, dünyadan 149 milyon km. uzaklıkta ortalama bir yıldız büyüklüğünde olduğu halde, kimsenin, Güneş’e sürekli olarak bakıp da gözlerinin zarar görmemesi mümkün değildir. Ölümlü insanın, Tanrı’nın ifade edilemez görkemine bakmakta çok daha zorlanacağı kesindir! Tanrı’nın huzuruna girebilecek kadar iyi olduğumuzu düşünebiliriz ama gerçekten öyle miyiz? Tanrı bizim belirlediğimiz standartlar ve yaşadığımız yaşamlar hakkındaki görüşü nedir?
“Çünkü benim düşüncelerim sizin düşünceleriniz değil, Sizin yollarınız benim yollarım değil” diyor RAB. “Çünkü gökler nasıl yeryüzünden yüksekse, yollarım da sizin yollarınızdan, düşüncelerim düşüncelerinizden yüksektir.” (Yeşaya 55:8-9, Eski Antlaşma)
Cennete giriş için gerekli koşul kesin doğruluk** ise ve insan bunu sağlamaktan acizse, o zaman Tanrı’nın bunu sağlaması gerekir. Vardığınız sonuç bu değil mi? Gerçekten de başka bir yol yok. Hiçbirimiz böyle bir standarda uyamayız, bir gün için bile. Kutsal Yazılar’da söylediği gibi hepimiz yetkinlik konusunda eksiğiz. “Çünkü herkes günah işledi ve Tanrı'nın yüceliğinden yoksun kaldı.” (Romalılar 3:23)
"...o zaman Tanrı’nın bunu sağlaması gerekir." Şükürler olsun Tanrı'ya! Bunu İsa aracılığıyla sağladı! “Nitekim Mesih de bizleri Tanrı'ya ulaştırmak amacıyla doğru kişi olarak doğru olmayanlar için günah sunusu olarak ilk ve son kez öldü.” (1. Petrus 3:18)
**NOT: Bildiğiniz gibi, hiçbir insan kusursuz değildir. Sadece Tanrı kusursuzdur. Bu nedenle hiç kimse, kendi erdemleriyle, hak ederek Tanrı’nın huzuruna çıkamaz. Tanrı, insanın yaşamı boyunca, her an, kesin paklık ister; arada sırada pak olmasını değil. Tanrı’ya bu şekilde yaklaşamayız. Sevaplarımızın günahlarımızı aştığını düşünerek bir gün cennete girmeye hak kazanacağımızı ümit edemeyiz. Neden? Çünkü Tanrı, çok daha yüksek bir standart talep ediyor. Cennete girme koşulu tamamen kusursuz olmak. Geçme notu sadece 100 üzerinden 100.
Tanrı mükemmel olandan daha azını gerekli kılsa, Tanrı olamaz. Tanrı kendisinden ödün veremez. Mükemmellikten daha az bir şeyi kabul ederek kendi doğasına aykırı davranamaz. Günahla herhangi bir ilişkisi olamaz. Tanrı kendi yüceliğini korumak için gereken her şeyi yapacaktır.
Tanrı kimliğinden ödün veremez. Tanrı’nın kendi kimliğine sadık olması gerekir. Tanrı’nın zorunlu koştuğu doğruluk, Tanrı’nın özünün zorunlu koşmasını zorunlu kılan doğruluktur. İşte Tanrı’nın bu nedenle kötülüğün hepsini yargılaması gerekir. Gördüğümüz gibi, Tanrı’nın kesin doğruluğundan biraz bile azı Tanrı’ya göre kötülüktür. Peki Tanrı, doğruluk standardına uymayan insanları cennete kabul edecek mi? Etmeyecek çünkü edemez. Standartlarını düşürüp aynı zamanda adil Tanrı olamaz.
‘Her an kesin paklık mı? Bu haksızlık!’ diye çılgın gibi bağırmadan önce iyi haberi duymanızı istiyorum. Lütfen, Kimler Cennete Gidebilir? adlı yazıyı okuyun.
* * * * *
"İman olmadan Tanrı'yı hoşnut etmek olanaksızdır. Tanrı'ya yaklaşan, O'nun var olduğuna ve kendisini arayanları ödüllendireceğine iman etmelidir." (İbraniler 11:6)
Bu ayetlere göre Tanrı'ya yaklaşanlarda nasıl özellikler olmalı?
Tanrı'ya imanla yaklaşmalıyız. Önceliğimiz O'dur, yani O'na güvenebiliriz. Rabbe dua edenler O'nu arayanları ödüllendireceğine -yani dualara cevap vereceğine- iman etmelidir. İman görünmeyen şeylerin varlığından emin olmak ve vaat edilene güvenmektir. Bizim de bu şekilde Tanrı'ya güvenen bir yüreğimiz olmalıdır.
Tanrı'ya imanla yaklaşmamız gerektiğini söylediğim. Herhangi bir iman yetecek mi? Mesela, kendimi Buda'ya adasam?
Önemli olan imanımızın odağıdır. Evimizin arkasındaki göldeki kâğıt kadar ince buzun beni taşıyacak kadar güçlü olduğuna inansam ve göle koşup buz üzerinde kaymaya çalışsam da, buzun üzerinde kayacağıma ne kadar içtenlikle inandığım önemli değildir. Buz hemen kırılır, kendimi yaralamasam ya da boğulmasam bile ıslanırım. Örneğin, benim akrabalarımın çoğu Katolik. Dinlerine karşı olağanüstü bir imanları ve adanmışlıkları var. Ne var ki, imanlarının odağı yanlış, bu yüzden yaptıkları sayılmayacak. Yaptıkları işlerle Tanrı’nın gözünde doğru sayılmaya çalışıyorlar- iyi işleriyle. Fakat Tanrı kimseyi bu şekilde kabul edemez. Tanrı’nın isteği O’nun yaptığına iman etmemizdir.
Zamanınız olduğunda lütfen bu web sitesinde yer alan şu yazıyı okuyun: İsa ve Cennet Teklifini Reddeden Varlıklı Adam. Tanrı’nın sizin için yaptıklarını takdir etmenize yardımcı olacaktır.
Kutsal Kitap’ı okuduğunuzda veya son kısmına baktığınızda, Tanrı’nın günahların bağışlanması için kurban kanını zorunlu gördüğünü kabul etmezlik edemeyeceğinizi görürsünüz. Eski Antlaşma’da tekrar tekrar buna benzer ayetler okuruz:
“Çünkü canlılara yaşam veren kandır. Ben onu size... kendinizi günahtan bağışlatmanız için verdim. Kan yaşam karşılığı günah bağışlatır.” (Levililer 17:11)
İncil’de de şöyle yazar:
“...kan dökülmeden bağışlama olmaz.” (İbraniler 9:22)
“Tam bir bilgelik ve anlayışla üzerimize yağdırdığı lütfunun zenginliği sayesinde Mesih'in kanı aracılığıyla Mesih'te kurtuluşa, suçlarımızın bağışlanmasına kavuştuk.” (Efesliler 1:7-8)
“Ama bir zamanlar uzak olan sizler, şimdi Mesih İsa'da Mesih'in kanı sayesinde yakın kılındınız.” (Efesliler 2:13)
“Çünkü boğalarla tekelerin kanı günahları ortadan kaldıramaz.” (İbraniler 10:4)
“Oysa Mesih, kendisini bir kez kurban ederek günahı ortadan kaldırmak için çağların sonunda ortaya çıkmıştır.” (İbraniler 9:26)
“Tanrı ise bizi sevdiğini şununla kanıtlıyor: Biz daha günahkârken, Mesih bizim için öldü. Böylece şimdi O'nun kanıyla aklandığımıza göre, O'nun aracılığıyla Tanrı'nın gazabından kurtulacağımız çok daha kesindir.” (Romalılar 5:8-9)
“Ama bir zamanlar uzak olan sizler, şimdi Mesih İsa'da Mesih'in kanı sayesinde yakın kılındınız.” (Efesliler 2:13)
“Çünkü Tanrı bütün doluluğunun O'nda (İsa’da) bulunmasını uygun gördü. Mesih'in çarmıhta akıtılan kanı aracılığıyla esenliği sağlamış olarak yerdeki ve gökteki her şeyi O'nun aracılığıyla kendisiyle barıştırmaya razı oldu.” (Koloseliler 1:19-20)
“Biliyorsunuz ki, atalarınızdan kalma boş yaşayışınızdan altın ya da gümüş gibi geçici şeylerle değil, kusursuz ve lekesiz kuzuyu andıran Mesih'in değerli kanının fidyesiyle kurtuldunuz.” (1.Petrus 1:18-19)
“Yeni bir ezgi söylüyorlardı: "Tomarı almaya, mühürlerini açmaya layıksın! Çünkü boğazlandın ve kanınla her oymaktan, her dilden, her halktan, her ulustan insanları Tanrı'ya satın aldın."” (Vahiy 5:9)
* * * * *
MÜSLÜMAN OKUYUCULARIMIZA
Tanrı’nın bizi ödüllendireceğine olan inanç, Tanrı’nın varlığına olan inanç kadar gereklidir. Tanrı, bunu söylüyor. Bu harika bir gerçek ama insanlar bu ayeti okuduklarında yaptıkları iki yaygın hataya işaret etmek istiyorum.
(1) Tanrı’nın sözünü ettiği ödüllerin yaptığımız iyi işlerle hiçbir ilgisi yok. Tanrı’dan gelen ödüller, iyi işlerin değeriyle değil, imanla ilgilidir. İncil’i ve bu web sitesindeki makaleleri okuduğunuz zaman cennette sonsuz yaşamın, Tanrı’nın size vermek istediği bir armağan olduğunu öğreneceksiniz. Ne kadar iyi olduğunuz ya da kaç tane iyilik yaptığınızla hiç ilgisi yoktur. Birincisi, kimse cenneti hak edecek kadar iyi değildir. Bir düşünün. Tanrı sizi, sizin yaptıklarınıza göre değil, kendisinin kim olduğuna göre ödüllendirecektir. Tanrı’dan gelen bu inanılmaz armağan imanla alınır. İman, artı başka bir şey değil. Sadece iman.
(2) Ödülün, Tanrı’ya yönelmede bizi harekete geçiren şey olmamasına dikkat etmeliyiz.
Tanrı’nın bizlere vaatlerinden biri cennet vaadidir. Eğer imanınız yanlış yerdeyse, yani, eğer cennete gidip gitmeyeceğinizi bilmiyorsanız ya da emin değilseniz, düzenli olarak İncil’i okumaya başlayın ve kısa bir süre içinde İncil’in yaşayan Yazarına inanmaya başladığınızı göreceksiniz.
Yuhanna Müjdesi gerçeği arayışınız açısından iyi bir başlangıç olur. Bu linki tıklayın: Yuhanna Müjdesi.
İman Tanrı'yı onurlandırır, Tanrı imanı onurlandırır. Sizin imanınız da Tanrı'nın onurlandırdığı bir iman mı? Bu tamamen neye iman ettiğinize bağlıdır. Bir düşünün.
Sizin imanınız da Tanrı'nın onurlandırdığı bir iman mı? Söylediğim gibi bu tamamen neye iman ettiğinize bağlıdır. Ne kadar samimi olduğunuzla ya da inandığınız şeye sizden başka kaç kişinin inandığı ile ilgisi yoktur. Örneğin Mormonlar ve Yehova Şahitleri büyük bir iman sergilerler, her gün insanların kapılarını çalıp kitaplarını dağıtırlar. İnançları konusunda ateşlidirler. Bir keresinde içlerinden biri bana gururla şöyle demişti: “Dünya üzerindeki her evin kapısını çalacağız.” Gerçekten de adanmışlıklarının sınırı yoktur. Ancak buna rağmen korkunç bir yanılgı içindedirler. Bunun nereden biliyorum? Onların cennette sonsuz yaşam armağanını kabul etmediklerini anlayacak kadar çok üyeleriyle sohbet ettim. Tanrı'nın iyiliğini kendi dinlerinin gerekliliklerini adanmış bir şekilde yerine getirerek kazanmaya çalışıyorlar. Tanrı'dan gelen şu gerçeği hiçbiri anlamıyor:
“İman yoluyla, lütufla kurtuldunuz. Bu sizin başarınız değil, Tanrı'nın armağanıdır. Kimsenin övünmemesi için iyi işlerin ödülü değildir.” (Efesliler 2: 8-9, İncil)
Sevindirici haber ise Tanrı'nın bizi kendisiyle barışmayı seçmiş olmasıdır. Bunu İsa Mesih aracılığıyla yapar. Tanrı ilk zürafayı yaratmadan ya da ilk sıradağa biçim vermeden çok önce İsa'nın günahkarların Kurtarıcısı olacağı belirlenmişti. “Şöyle ki Tanrı, insanların suçlarını saymayarak dünyayı Mesih'te kendisiyle barıştırdı.” (2.Korintliler 5:19). Tanrımız hakkında bu kadar müthiş olan şey nedir? Bu ayette barışma yoluna gidenin suç işleyen taraf (biz) değil, kendisine karşı suç işlenen taraf (Tanrı) olduğunu görürüz. Tanrı'nın arzusu, kendisi ile insanlar arasında günahın bozduğu ilişkiyi yeniden kurmaktı.
“Bakın, RAB'bin eli kurtaramayacak kadar kısa, kulağı duyamayacak kadar sağır değildir. Ama suçlarınız sizi Tanrınız'dan ayırdı. Günahlarınızdan ötürü O'nun yüzünü göremez, sesinizi işittiremez oldunuz.” (Yeşaya 59: 1-2, Eski Antlaşma)
Tanrı'nın bizim için arzusu, O'nunla şimdi başlayan ve cennette sonsuza dek sürecek olan bir ilişkiye sahip olmamızdır. İsa bunu gerçekleştirmek için günahlarımızın bedelini ödedi. Günahlarınızın hesabını size mi kesti? Hayır, sizi İsa Mesih'in ölümü ve dirilişi aracılığıyla bağışladı.Tanrı'ya karşı günah işlemenin bedeli ödenebilir. “Çünkü günahın ücreti ölüm...” Günahın ücretini kendimiz ödeyebiliriz. Ya da İsa'nın uğruna öldüğü günahkarlardan olduğumuzu Tanrı'nın önünde kabul ederek İncil'de sözü edilen armağanı alabiliriz. “Çünkü günahın ücreti ölüm, Tanrı'nın armağanı ise Rabbimiz Mesih İsa'da sonsuz yaşamdır.” (Romalılar 6:23).
Allah’ın İsa’yı öldürmekten kurtararak çarmıhta yaşayacağı şerefsizlikten kurtardığını işitmişsinizdir. Gerçek şu ki, İsa çarmıha canını vermeye sonra da almaya yetkili olan Ölüm Fatihi olarak gitti! “Ben iyi çobanım. İyi çoban koyunları uğruna canını verir. Canımı kimse benden alamaz; ben onu kendiliğimden veririm. Onu vermeye de tekrar geri almaya da yetkim var.” (Yuhanna 10:11,18)
İsa’nın çarmıha gerilmeden önce, çarmıha gerildiği sırada ve çarmıha gerildikten üç gün sonra olacaklarla ilgili sözlerine kulak verin. Öğrencilerini önceden uyarmak ve olacakları için hazırlamak için birkaç kez şöyle dedi:
“İnsanoğlu'nun çok acı çekmesi, ileri gelenler, başkâhinler ve din bilginlerince reddedilmesi, öldürülmesi ve üçüncü gün dirilmesi gerektiğini söyledi.” (Luka 9:22)
“Bundan sonra İsa, kendisinin Yeruşalim'e gitmesi, ileri gelenler, başkâhinler ve din bilginlerinin elinden çok acı çekmesi, öldürülmesi ve üçüncü gün dirilmesi gerektiğini öğrencilerine anlatmaya başladı.” (Matta 16:21)
“Celile'de bir araya geldiklerinde İsa onlara, “İnsanoğlu, insanların eline teslim edilecek ve öldürülecek, ama üçüncü gün dirilecek” dedi. Öğrenciler buna çok kederlendiler.” (Matta 17:22-23)
“İsa, İnsanoğlu'nun çok acı çekmesi, ileri gelenler, başkâhinler ve din bilginlerince reddedilmesi, öldürülmesi ve üç gün sonra dirilmesi gerektiğini onlara anlatmaya başladı.” (Markos 8:31)
Yaşantınız boyunca İsa hakkında pek çok yanlış bilgi edinmişsinizdir. En azından benim deneyimim böyle. Aslında Katolik akrabalarımdan öğrendiklerim beni aldattı. Bunu bilerek yapmadılar, ama yanlış bir şekilde yönlendiren hatalı bilgilerin üzerimizde böyle bir etkisi olabilir, öyle değil mi? Bu ayette gördüğümüz gibi bunun sonuçları felaket olur: “Öyle yol var ki, insana düz gibi görünür, ama sonu ölümdür.” (Süleyman’ın Özdeyişler 14:12, Eski Antlaşma)
Sonunda ailemin inançlarını reddettiğimde, Hristiyanlık’ı reddettiğimi düşündüm. Katolik Kilisesi’nin öğrettiklerinin çoğunun Kutsal Kitap’a aykırı olduğunu bilmiyordum. Bunlar Hristiyan öğretişi değildi. (Katoliklik hakkında dizide yer alan yazıları gözden geçirip bu konuda daha fazla öğrenmenizi öneririm. Ezo Gelin çorbası hakkında okuduklarınız yardımcı olacaktır umarım.)
İsa Mesih’e iman ederek Tanrı’ya yaklaşan herkes için cennette ayrılmış bir yer vardır. Cennet iyi insanlarla dolmayacaktır. Cennetteki insanlar, dünyada günah işlemiş, fakat günahlarını kabul edip İsa’nın kendileri yerine ölmüş ve dirilmiş günahkarlar oldukları gerçeğini kabul etmiş insanlardır.
* * * * *
Tanrı yaklaşılmaz, göremeyeceğimiz, kutsal, görkemli ve iman olmadan önüne gidemeyeceğimiz Yaratıcımızıdır.
Bunu daha önce düşünmemiş olabilirsiniz, fakat Aden bahçesinde Adem ile Havva tarafından işlenen ilk günah, günahın ve ölümün dünyanın dokusunun bir parçası olmasına neden olan bir kapı açtı. O ilk günah, dünyamızı hepimizin hayal edebileceğinden çok daha kötü bir duruma soktu. Çevremizi kuşatan karanlık düşündüğümüzden çok daha karanlıktır. Kökleri doğamızın derinliklerini sarmıştır.
Tanrı nerede hata yaptı? O’nu suçlamayalım. Günah ve ölüm, Tanrı’nın asıl yaratılışının bir parçası değildir. Tanrı’nın yaşamla ilgili asıl tasarısında günah diye bir şey yoktu. Günah, Tanrı’nın doğasına yabancıdır. Tanrı, günahın yaratıcısı değildir. Aynı şekilde Tanrı bazı insanları günahkar bazı insanları ise günahsız yaratmaz. Bunu bir yerde okumuş olabilirsiniz belki ama bu doğru değildir. Günah ve günahın bütün çirkinliği Tanrı’nın günahsız varlığına aykırı olmasaydı, Tanrı için şu sözler söylenmezdi:
“Kötüye bakamayacak kadar saftır gözlerin.” (Habakkuk 1:13, Eski Antlaşma)
Ayrıca, insanın günahsız Yaratıcısı ile ilişkisi üzerinde günahın etkisi hakkında bu sözler söylenmezdi:
“Ama suçlarınız sizi Tanrınız'dan ayırdı. Günahlarınızdan ötürü O'nun yüzünü göremez, sesinizi işittiremez oldunuz.” (Yeşaya 59:2, Eski Antlaşma)
Bu konuda daha fazla bilgi edinmek için lüften Bebekler Öldüğünde Cennete mi Giderler? adlı yazıyı okumanızı öneririm. Müslümansanız böyle bir soru sormam sizi şaşırtır. Neden mi? Doğan her bebeğin pak ve günahsız doğduğu inancıyla yetiştirildiniz. Kuşkusuz, saf ve günahsız olan her insan, kaç yaşında olursa olsun, cennette bir yere sahip olacaktır. O halde, sorulması gereken öncelikli soru şudur: “Aramızda günahsız ve saf olan kim?”
Kutsal Kitap’ta Tanrı’nın vahiyi, insanın tarih boyunca tam bir masumiyet, saflık ve günahsızlıkla yaşadığı ve bununla birlikte Tanrı’yla yakın ve kişisel bir ilişkiye sahip olduğu zamanın, Adem ile Havva’nın ilk günahından önceki dönem olduğunu söyler. Günah işlemeselerdi, çocuklarına hepimizin yaşamayı özlediği saflık ve masumiyeti aktaracaklardı. Bunun yerine, çocuklarına günaha düşmüş ve günahkar bir doğa aktardılar. Peki ya Adem ile Havva’nın Tanrı’yla aralarındaki yakın ve kişisel ilişki? Bu ilişki artık yok. İncil’den bu soru, bizlere bunun nedenini açıklıyor: “...doğrulukla fesadın ne ortaklığı, ışıkla karanlığın ne paydaşlığı olabilir?” (2. Korintliler 6:14)
Durum böyleyken biz Tanrı'nın önüne hangi hakla çıkabiliriz? Nasıl O'nun önüne gidip bir şeyler isteyebiliriz? Şimdi biraz bu konuya bakalım.
"Bu nedenle, ey kardeşler, İsa'nın kanı sayesinde perdede, yani kendi bedeninde bize açtığı yeni ve diri yoldan kutsal yere girmeye cesaretimiz vardır." (İbraniler 10:19-20)
Bu son iki ayete göre Tanrı'nın önüne gitmeye ne ile cesaret edebiliriz?
İsa Mesih aracılığıyla. O'nun kanı aracılığıyla ancak Tanrı'ya yaklaşabiliriz. İsa "Yol, gerçek ve yaşam benim" dedi. (Bkz. Yuhanna 14:6). O yoldur. O'nun çarmıhta akıttığı kan ile Tanrı ile aramızda bir yol olmuştur. Biz ancak o yoldan gidersek yani İsa Mesih'in çarmıhta yaptığı işe iman edersek Tanrı'ya yaklaşabiliriz. Cesaretimiz bundan gelir.
Mahkumiyet korkumuz ortadan kalktı, çünkü bu korkunun nedeni - günah ve günahın sonuçları- ortadan kaldırıldı. Bu nedenle, Kutsal Yazılar’da söylendiği gibi şunu söyleyebiliriz:
“Ey ölüm, zaferin nerede? Ey ölüm, dikenin nerede? Ölümün dikeni günahtır. Günah ise gücünü Kutsal Yasa'dan alır. Rabbimiz İsa Mesih aracılığıyla bizi zafere ulaştıran Tanrı'ya şükürler olsun!” (1. Korintliler 15:55-57).
Günahlarımızın bedeli bu görkemli Kurtarıcı tarafından ödendi! Bu nedenle, gerçek bir Hıristiyan’ın evrende korkacağı hiçbir şey yoktur. Ne bugün, ne yarın, ne de bundan iki yüz yıl sonra. Suçluları bekleyen mahkumiyetten artık korkmamıza gerek yok, çünkü İsa bu mahkumiyeti bizim yerimize yüklendi:
“Böylece Mesih İsa'ya ait olanlara artık hiçbir mahkumiyet yoktur.” (Romalılar 8:1)
İsa’ya ait misiniz? O’na ait olabilirsiniz. Tek yapmanız gereken bunu O’ndan istemek. Uğruna öldüğü günahkarlardan biri olduğunuzu itiraf edin. Ne harika bir gerçek! Mahkumiyetinizi yüklenmiş bir kurtarıcı var! Şayet O’nu Kurtarıcınız ve Rabbiniz olarak tanıyorsanız, dürüstçe şunu söyleyebilirsiniz:
“Günah beni mahkum etmeyecek! Yasa beni mahkum etmeyecek! Cehennem beni mahkum etmeyecek! Ve Tanrı beni mahkum etmeyecek. Bağışlandım! Diğer insanlardan daha iyi değilim. Sadece özgürüm!”
NOT: Mümkün olan en kısa sürede lütfen Kurbanın Üzerindeki Sır Perdelerinin Kaldırılması adlı makaleyi okuyun. Tanrı’nın Adem ile Havva’ya suçlu günahkarların kendisine nasıl yaklaşabileceğini nasıl öğrettiğini anlamanıza yardımcı olacaktır. Tanrı’ya yeniden yönelmenin bir tek yolu olan bu yol, hala Tanrı’ya gitmenin bir tek yoludur. Bu makale, Tanrı’nın kendisiyle yakın, sonsuza dek sürecek birebir ilişkiyi nasıl mümkün kılmak için neler yaptığını anlamanıza yardımcı olacaktır.
* * * * *
İsa Mesih çarmıhta bizim günahlarımız için öldüğünde Tanrı ile insan arasındaki yol açılmış oldu. “Nitekim Mesih de bizleri Tanrı'ya ulaştırmak amacıyla doğru kişi olarak doğru olmayanlar için günah sunusu olarak ilk ve son kez öldü.” (1. Petrus 3:18). O'nun sayesinde Tanrı ile barıştık. Böylece Tanrı'nın önüne İsa Mesih'in yaptığı bu işle cesaretle gidebiliriz.
Tanrı'nın önüne rahatça gidebileceğimiz bir başka neden daha vardır. Bu nedende şu ayette açıklanır;
"Tanrı Oğlu İsa gökleri aşan büyük başkâhinimiz olduğu için açıkça benimsediğimiz inanca sımsıkı sarılalım. Çünkü başkâhinimiz zayıflıklarımızda bize yakınlık duyamayan biri değildir; tersine, her alanda bizim gibi denenmiş, ama günah işlememiştir. Onun için Tanrı'nın lütuf tahtına cesaretle yaklaşalım; öyle ki, yardım gereksindiğimizde merhamet görelim ve lütuf bulalım." (İbraniler 4:14-16)
Bu son üç ayete göre hangi durum bize Tanrı'nın önüne çıkma cesareti verir?
İsa Mesih bizim gibi insan olmuş, yaşamış, bizim ne hissettiğimizi, ne düşündüğümüzü bilir ve bütün zayıflıklarımız ve zorluklarımızı yaşamıştır. Ama yine de günah işlememiş, başkahin olarak çarmıhta bizim yerimize ölmüş ve dirilmiştir. Bizi anlayan bir Tanrımız var. Bu yüzden Tanrı'nın önüne, lütuf tahtının önüne gidebiliriz.
“Rabbimiz İsa Mesih'in lütfunu bilirsiniz. O'nun yoksulluğuyla siz zengin olasınız diye, zengin olduğu halde sizin uğrunuza yoksul oldu.” (2. Korintliler 8:9)
Rabbimiz İsa Mesih'in lütfunu yaşadınız mı?
(1) Bu ayet İsa’nın, beden almadan önce anlatılmaz bir zenginliğe sahip olduğunu söylüyor. Her şeyin Rab’bi ve Sahibi olarak zengindi. İnsanın, O’nun sahip olduğu zenginlikle kıyaslanabilecek ne varlığı var? Tüm altınlar, inciler, elmaslar ve okyanusların ve uzak dünyaların hazineleri O’na aittir! Zengindi çünkü tanrısaldır.
(2) Bizim için ne yaptı? Yoksul oldu. Hayatta, genelde yoksullukla bağdaştırılan bir konum seçti. “Mesih, Tanrı özüne sahip olduğu halde, Tanrı'ya eşitliği sımsıkı sarılacak bir hak saymadı. Ama kul özünü alıp insan benzeyişinde doğarak ululuğunu bir yana bıraktı. İnsan biçimine bürünmüş olarak ölüme, çarmıh üzerinde ölüme bile boyun eğip kendini alçalttı.” (Filipilier 2:6-8). Sahip olduğu kudretle, dünyaya nasıl geleceğini seçme hakkına sahipti. Harika bir sarayda yaşamak? Rahat bir yaşam ve başkaları tarafından hizmet edilmek? Süleyman’dan daha fazla hazineler içinde yüzmek? İsa bunlardan hiçbirini seçmedi.
(3) Yoksulluğu aracılığıyla ________olsun diye, ne olsun diye? Zengin. Ne tür bir zenginlik? Kalıcı, sonsuz zenginlik ve İsa Mesih’in erdemlerinden bizim hesabımıza yatırılan her şey. Daha önce söylediğim gibi, İsa sayesinde hesabımıza yatan zenginlikle kıyaslandığında beş yüz milyon dolar değersiz bir miktardır. İsa’nın deneyim ettiği yoksulluğun bir kısmı, günahımızı ve suçumuzu üstlenirken katlandıklarıdır. Çarmıhtakinin bu denli zengin olduğunu kim tahmin edebilirdi? Sahip olduğu her şeyin bize aktarılacağını kim hayal edebilirdi? Aklanmanın ne olduğu hakkında bu size bir fikir vermeli. Cennet için donatılmak için, O’nun ilahi doğasından ihtiyaç duyduğumuz ne varsa artık bizim. “Tanrılığın bütün doluluğu bedence Mesih'te bulunuyor. Siz de her yönetim ve hükümranlığın başı olan Mesih'te doluluğa kavuştunuz.” (Koloseliler 2:9-10)
Ayet şu ifadeyle başlıyor, “Rabbimiz İsa Mesih'in lütfunu bilirsiniz.” Peki ya siz? Lütfunu biliyor musunuz? Bu ayetin ilahi bir şekilde esin almış yazarı, bu zenginlikleri mümkün hale getiren Tanrı’daki lütfu kişisel olarak biliyordu. İmanla bilinir, yaptıklarımızla böylesi bir iyiliği hak etmeye çalışarak değil. İman, performans değildir. “İman olmadan Tanrı'yı hoşnut etmek olanaksızdır. Tanrı'ya yaklaşan, O'nun var olduğuna ve kendisini arayanları ödüllendireceğine iman etmelidir.” (İbraniler 11:6).
Bu derste daha önce dediğim gibi, Tanrı sizi, sizin yaptıklarınıza göre değil, kendisinin kim olduğuna göre ödüllendirecektir.
* * * * *
Dua ettiğimizde nasıl cevaplar aldığımızın en somut kanıtı George Muller isimli bir vaizin hayatında görülür.
"George Mueller, Tanrı'nın sadece Kutsal Kitap'ın sayfaları içinde değil, her kuşakta insanlara güvenilirliğini ve mucizelerini göstermeye hazır olduğunu kanıtlamak isteyen bir imanlıydı. 19. yüzyılın başlarında Almanya'da doğan Mueller, henüz yirmi yaşlarındayken kurtuluş müjdesini yaymak amacıyla İngiltere'ye göç etti. Oldukça işlek bir limana sahip olan Bristol kentine yerleşen Mueller bir kilisede hizmet etmeye başladı. Mueller, Rab yolunda bu görevini sürdürürken, acı bir gerçeğin farkına vardı: Kendilerine bakacak başka bir kurum olmadığı için, Bristol kentinin yetimleri deliler ve mahkumlarla birlikte ıslah evine kapatılıyorlardı! Üstelik tek suçları kimsesiz ve parasız olmaktı.
"Bu yetimler için bir şeyler yapılmalı! Onlara temiz evler ve giysiler verilmeli! Üstelik böyle gençlere birinin iyi bir eğitim sağlaması, Tanrı'nın sevgisini anlatması gerek!" diyen Mueller'e, "Ama paramız yok. Bu yetimleri üstlenmek büyük bir sorumsuzluk olur!" gibi cevaplar verildi. Mueller yetimlerin acı durumu kadar, Hıristiyanların kıt imanından da etkilenmişti. Ve soluk kesici bir karar verdi: İhtiyaçlarını kimseye bildirmeden, sadece ve sadece Tanrı'dan dileyerek bir yetimler yurdu kuracaktı!
Bir pazar sabahı, Mueller kimseden herhangi bir istekte bulunmadan kiliseye bir yetimler yurdu kuracağını söyledi. Gereken para, personel ve malzemelerin sağlanması için Tanrı'dan imanla dilekte bulunacaktı. Mueller'in dualarıyla birlikte yetimler yurdu için gereken malzemeler ve gönüllü personel mucizevi şekillerde sağlandı. 1836 yılının Mayıs ayında, kiralık bir evde 42 kişilik bir yetimler yurdu açıldı. İnsanların itirazlarına kulak asmadan Tanrı'nın bereketlerinin sınırsız olduğuna inanan Mueller giderek yetimlere olan hizmetlerini arttırdı. 1870 yılına kadar, Mueller'in "Büyük Macera" adını verdiği bu deneyin sonucu olarak beş binada 2,000'den fazla yetime bakılıyordu. George Mueller, ihtiyaçlarını sadece Tanrı'ya bildirerek bu yetimlerin günlük yiyecek, giyecek ve eğitimini karşılamaktaydı."
Dua ettiğimizde öncelikle Tanrı'nın karakterine sonsuz bir güven beslemeliyiz. Şu ayette bize açıklandığı gibi;
"Dileyin, size verilecek; arayın, bulacaksınız; kapıyı çalın, size açılacaktır. Çünkü her dileyen alır, arayan bulur, kapı çalana açılır. Hanginiz kendisinden ekmek isteyen oğluna taş verir? Ya da balık isterse yılan verir? Sizler kötü yürekli olduğunuz halde çocuklarınıza güzel armağanlar vermeyi biliyorsanız, göklerdeki Babanız'ın, kendisinden dileyenlere güzel armağanlar vereceği çok daha kesin değil mi?" (Matta 7:7-11)
Bu ayetlere göre sırayla:
Ne yapmamız lazım?
Tanrı'dan dilememiz gereklidir. Bu her ihtiyacımızı, düşüncemizi, her şeyimizi Rab'be getirebiliriz demektir. Rab'bi, O'nun isteğini aramalıyız. Rab'bin bizim için en iyisini bildiğini, ihtiyaçlarımızı daha biz dilemeden vereceğine güvenerek dua etmeliyiz. Bu kapıyı güvenle çalmalıyız. Çünkü o bizim gerçek, seven Babamızdır.
Rom.8: 32 Öz Oğlu'nu bile esirgemeyip O'nu hepimiz için ölüme teslim eden Tanrı, O'nunla birlikte bize her şeyi bağışlamayacak mı?
Rom.8: 33 Tanrı'nın seçtiklerini kim suçlayacak? Onları aklayan Tanrı'dır.
Rom.8: 34 Kim suçlu çıkaracak? Ölmüş, üstelik dirilmiş olan Mesih İsa, Tanrı'nın sağındadır ve bizim için aracılık etmektedir.
Rom.8: 35 Mesih'in sevgisinden bizi kim ayırabilir? Sıkıntı mı, elem mi, zulüm mü, açlık mı, çıplaklık mı, tehlike mi, kılıç mı?
Rom.8: 36 Yazılmış olduğu gibi: "Senin uğruna bütün gün öldürülüyoruz, kasaplık koyun sayılıyoruz."
Rom.8: 37 Ama bizi sevenin aracılığıyla bu durumların hepsinde galiplerden üstünüz.
Rom.8: 38-39 Eminim ki, ne ölüm, ne yaşam, ne melekler, ne yönetimler, ne şimdiki ne gelecek zaman, ne güçler, ne yükseklik, ne derinlik, ne de yaratılmış başka bir şey bizi Rabbimiz Mesih İsa'da olan Tanrı sevgisinden ayırmaya yetecektir. (Romalılar 8:32-39)
* * * * *
İsa Mesih'in verdiği örneğe göre dua ve Tanrı'nın karakteri hakkında ne öğreniyoruz?
Bizler insan olarak kendi çocuklarımıza iyi şeyler veriyoruz. Tanrı bizden çok daha iyi, büyük, merhametli bir Baba'dır. Bizler O'na babamız olarak yaklaşabiliriz. Bu yüzden biz O'ndan istediğimiz zaman çok daha fazlasını bize verecektir.
Beklenmedik Bağışlama
Merhametin şaşırtma unsuru vardır. Merhameti betimlemenin bir başka yolu da, ‘beklenmedik bağışlama’ demektir. Tanrı’dan beklediğimiz adalettir. Kesinlikle bize karşı adaletli olmasını istemeyiz. Adalet, yanlış yaptığımız şeyler için hak ettiklerimizdir. Kendisine karşı dürüst olan kimse Tanrı’nın kendisine karşı günahlarının hak ettirdiği şekilde davranmasını istemez.
Peki ya merhamet? En iyi insanların bile Tanrı’nın merhametine ihtiyacı vardır. Söylediğim gibi merhamet hak edilmez. Bunun için belli bir ölçüye uymamız gerekmez. Sürprizdir. Çok büyük bir sürprizdir! Sonsuzluk boyunca Tanrı’yla birlikte olmaya davet edilme sürprizi gibidir. Hak etmediğimiz bağışlamadır. Bunu haklı çıkaracak hiçbir şey yapmadık. Tanrı özür dilediğimiz için günahlarımızı bağışlamıyor. Bunları iyi işlerle dengelemeye çalıştığımız için bağışlamıyor. Belli bir süre içinde belli sayıda sevap işlediğimiz için de bağışlamıyor. Tanrı merhametli olduğu için günahlarımızı bağışlıyor.
“Ama merhameti bol olan Tanrı bizi çok sevdiği için, suçlarımızdan ötürü ölü olduğumuz halde, bizi Mesih'le birlikte yaşama kavuşturdu. O'nun lütfuyla kurtuldunuz.” (Efesliler 2:4-5)
Bu web sitesinde günahımız nedeniyle ortaya çıkan ruhsal ölüm hakkında okudunuz. O gerçek bu ayette de var. İnsan ruhsal olarak ölüdür. İnsanı bir zamanlar Tanrı’ya bağlayan yaşam damarı, Tanrı’yla yaşayan, dinamik ilişkiyi mümkün kılan bu bağ koptu. İnsan dindar uygulamalarına devam edebilir ama gerçek şu ki insan ruhsal olarak ölüdür.
Bakın Tanrı kendisini bu bölümde nasıl betimliyor. Merhametini azar azar mı dağıtıyor yoksa bol bol mu? İsa’nın uğruna öldüğü günahkarlardan biri olduğunuzu Tanrı önünde ikrar edip etmemeyi düşünürken Tanrı’nın ne tür insanlara gülümsediğini unutmayın. Tanrı’nın merhametli gülüşü, Tanrı’nın kendisini sırtına alıp cennete götürmesini isteyen sakat cüzamlı içindir.
Tanrı Merhametli Olsaydı Benim İçin Ne Yapardı? adlı yazıyı okumanızı tavsiye ederim. Bu yazıda Tanrı’nın merhametiyle ilgili öğrenebileceğiniz şey bu web sitesinde öğrenebileceğiniz en önemli şey olabilir.
* * * * *
Dua ederken:
Geçmiş zamanlarda dua hakkında birçok yanlış düşünceler edindik. Dua dediğimizde bazen kendimizin anlamadığı sözler tekrar ediyorduk. İsa Mesih dua ederken yapmamamız gereken şeyleri şöyle açıklıyor:
"Dua ettiğiniz zaman ikiyüzlüler gibi olmayın. Onlar, herkes kendilerini görsün diye havralarda ve caddelerin köşe başlarında dikilip dua etmekten zevk alırlar. Size doğrusunu söyleyeyim, onlar ödüllerini almışlardır. Ama siz dua edeceğiniz zaman iç odanıza çekilip kapıyı örtün ve gizlide olan Babanız'a dua edin. Gizlilik içinde yapılanı gören Babanız sizi ödüllendirecektir. Dua ettiğinizde, putperestler gibi boş sözler tekrarlayıp durmayın. Onlar söz kalabalığıyla seslerini duyurabileceklerini sanırlar. Siz onlara benzemeyin! Çünkü Babanız nelere gereksinmeniz olduğunu siz daha O'ndan dilemeden önce bilir." (Matta 6:5-7)
Bu ayetlere göre ne yapmayacağız?
Gösteriş yapar gibi dua etmemeliyiz. Dua ederken sadece kendimiz ve Tanrı olmalı. Boş sözler yani durmadan aynı sözleri tekrarlamak, anlamadığımız sözleri söylemek gibi şeyler yapmamalıyız. Kiminle konuştuğumuzu özellikle hatırlamalıyız. Dua Rab'le konuşmaktır diye öğrendik. Ancak o hem Babamız hem de Rablerin Rabbi Kralların Kralı Tanrı'dır. Hem büyük bir ciddiyet hem de büyük bir güven duyarak dua edebiliriz.
İsa kendi dönemindeki din önderleri hakkında ne söyledi? İkiyüzlülükleri karşısında onları azarladı.
“Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Siz dıştan güzel görünen, ama içi ölü kemikleri ve her türlü pislikle dolu badanalı mezarlara benzersiniz. Dıştan insanlara doğru görünürsünüz, ama içte ikiyüzlülük ve kötülükle dolusunuz.” (Matta 23:27-28)
İsa'yı yanlış anlamayın. İsa espirili ve yaşam doluydu. Anlatmak istediklerini anlatmak için ironi, sözcük oyunları ve benzetmeler kullandı. Küçük çocuklar kucağında oturmaktan hoşlanıyorlardı. Müjde yazarları İsa’nın gülüşlerini kaydetmeyi önemli görmediler ama keşke kaydetselerdi. İsa’nın gülmekten hoşlanmadığını düşünmek olanaksızdır. Bir düşünün, günahsızdı ve hala günahsızdır. İnsanlarla derin, bencillikten uzak bir sevinçle ilişki kurmaktan hoşlanıyordu. Çocukları seviyordu ve çocuklar kolayca gülerler, öyle değil mi? İsa’nın kişiliği insanların çekici bulduğu bir kişilik olmalıydı. O’ndan nefret edenler dindar kurumlardı ve bunun nedeni ilahi ışığının, karanlık ve ikiyüzlü yönlerini ortaya çıkarmasıydı.
* * * * *
Nasıl dua etmeliyiz?
O zaman nasıl dua edebiliriz diye soruyoruz değil mi? İsa Mesih'in öğrencileri de gelip O'na aynı soruyu sordular. O'ndan kendilerine dua etmesini öğretmesini istediler. Bu ayetlerden sonra dualarımızın içinde genellikle ne olması gerektiğini tek tek maddeler halinde açıklayacağız. Ama önce İsa Mesih'in öğrencilerine öğrettiği duayı okuyalım:
"Göklerdeki Babamız, Adın kutsal kılınsın.
Egemenliğin gelsin.
Gökte olduğu gibi, yeryüzünde de Senin istediğin olsun.
Bugün bize gündelik ekmeğimizi ver.
Bize karşı suç işleyenleri bağışladığımız gibi, Sen de bizim suçlarımızı bağışla.
Ayartılmamıza izin verme.
Bizi kötü olandan kurtar.
Çünkü egemenlik, güç ve yücelik Sonsuzlara dek senindir! Amin!" (Matta 6:9-13)
Kral Davut şöyle dua etti:
"Ya RAB, büyüklük, güç, yücelik, Zafer ve görkem senindir. Gökte ve yerde olan her şey senindir. Egemenlik senindir, ya RAB! Sen her şeyden yücesin." (1.Tarihler 29:11, Eski Antlaşma)
Bu ayetlerde Kral Davut Tanrı'ya ne sundu?
Kral Davut Rab'bin büyüklüğünü, gücünü ve yüceliğini över. Yani Tanrı'nın kendi karakterini varlığını yüceltir. Yüceliğini beyan edip sadece O'nun görkemiyle sevinir.
* * * * *
I. Dua ederken Tanrı'ya isyanımızı itiraf etmeliyiz.
İtiraf Tanrı'ya günahlarımızın pişmanlığını söylemektir. Günahlarımızı kabul edip O'nun merhametine sığınmak, İsa Mesih'in bizim için çarmıhta günahlarımız uğruna öldüğünü kabul etmektir.
Şöyle diyor ayetlerde;
"Yüreğimde kötülüğe yer verseydim, Rab beni dinlemezdi." (Mezmur 66:18)
“Çünkü doğrulukla fesadın ne ortaklığı, ışıkla karanlığın ne paydaşlığı olabilir?” (2.Korintliler 6:14)
“Vay başıma…dudakları kirli bir adamım, dudakları kirli bir halkın arasında yaşıyorum.” (Yeşaya 6:5, Eski Antlaşma)
"Aranızdaki kavgaların, çekişmelerin kaynağı nedir? Bedeninizin üyelerinde savaşan tutkularınız değil mi? Bir şey arzu ediyor, elde edemeyince adam öldürüyorsunuz. Kıskanıyorsunuz, isteğinize erişemeyince çekişip kavga ediyorsunuz. Elde edemiyorsunuz, çünkü Tanrı'dan dilemiyorsunuz. Dilediğiniz zaman da dileğinize kavuşamıyorsunuz. Çünkü kötü amaçla, tutkularınız uğruna kullanmak için diliyorsunuz." (Yakup 4:1-4)
"Günahımı açıkladım sana, Suçumu gizlemedim. "RAB'be isyanımı itiraf edeceğim" deyince, Günahımı, suçumu bağışladın." (Mezmur 32:5)
Dua ettiğimizde dualarımızda ne olmalıdır?
Son ayette Kral Davut yüreğini Rab'be döker. Suçlu ve günahkar bir yüreğe sahiptir. Yaptıkları da suçlu ve günahkar hareketlerdir. Bu Rab'bin gözünde kötü bir şeydir. Bunun farkında olan Kral Davut pişman bir yürekle Rab'bin önüne gelir. Biz de Rab'bin önünde günahlarımızı itiraf etmeliyiz.
Yüreğimizde kötülüğe yer verirsek, Rab bizi dinlemez. (bkz. Mezmur 66:18)
Yüreğimizde günah olmamalıdır. Kötü düşünceler, kardeşimize karşı bir kin olmamalıdır. Bedenimizin tutkuları, bencilce duygular dua ederken yüreğimizde olmamalıdır. Tanrı'dan dilemeliyiz. Kendi çabalarımıza, kendimize güvenerek istememeliyiz. Tanrı'nın bize verdikleri bize değil Tanrı'nın kendisine bağlıdır. Tövbekar ve alçakgönüllü doğru bir yürekle Rab'bin önüne gelmeliyiz.
“Ya RAB…kutsal dağında kim oturabilir? Kusursuz yaşam süren, adil davranan, yürekten gerçeği söyleyen.” (Mezmur 15:1-2)
“Doğru kişinin yalvarışı çok güçlü ve etkilidir.” (Yakup 5:16)
* * * * *
İNSANIN KİRLİ IRMAKLARI
Eski Antlaşma’daki 150 mezmurdan biri, Kral Davut’un bu günahı için tövbe edişini anlatır. Davut günah işlediğini kabul ederek, duayla merhamet ve lütuf için yalvararak ruhunu Tanrı’ya dökmüştür. Günahı konusunda söyledikleri, Kutsal Yazılar’ın öbür kısımlarıyla uyum içindedir: “Nitekim suç içinde doğdum ben, günah içinde annem bana hamile kaldı.” (Mezmur 51:5)
Kral Davut, en son işlediği günahlar üzerinde düşünürken yaşamına daha geniş bir açıdan bakarken buldu kendini. İçinde bulunduğu kirli ırmağı, kaynağına doğru izliyordu. Günah içinde doğduğunu söylemesinin nedeni, bazı insanlar gibi suçuna mazeret olması için değildi. ‘Bana bunu Şeytan yaptırdı’ da demedi. Hayır. Tanrı, Davut’un farkına varıp Tanrı’ya itiraf etmesi gereken tek günahın bu olmadığını gösterdi. Yaşamının kaynağının kirlenmiş olduğu gösterildi kendisine. Her kirli ırmak, kirli bir kaynağa bağlıdır. Kral Davut burada kendisini aklamaya çalışmadı. Aksine, söyledikleri Tanrı’ya itirafını tamamlıyordu.
Peki Davut'un 'ırmakları' neden bu kadar kirliydi? Neden yasak şeylere doğal olarak yöneliyordu? Anne babası Tanrı’ya bağlı yaşam sürmeyen kişiler olduğu için mi? Kral Davut, ünlü İşay (Yese) ailesindendi. Babası Sanhedrin’in (Yahudiler’in en üst düzeydeki mahkemesi; Yüksek Kurul) başındaki kişiydi ve kendi kuşağının en önemli önderlerinden biriydi. Davut’un annesi Tanrı’ya bağlı bir kadındı. Kutsal Kitap bize adını vermemiştir, ancak Mezmur 116:16’da kendisinden Rab’bin hizmetkarı olarak söz edilir. Davut şöyle demiştir: “Ya RAB, ben gerçekten senin kulunum; kulun, hizmetçinin oğluyum.”
Davut’un yetiştirilme biçimine karşın, doğası diğer bütün Adem oğulları gibi sapkındı. İhtiyaç duyduğu tek şey, bu üzücü gerçeği ortaya koyabilecek bir olaydı. Aynı şey benim, sizin ve küçük çocuklar için geçerlidir.
Saf ve günahsız olarak mı doğduk? Hayır. Kutsal Kitap’ta Tanrı’nın vahiyi, insanın tarih boyunca tam bir masumiyet, saflık ve günahsızlıkla yaşadığı ve bununla birlikte Tanrı’yla yakın ve kişisel bir ilişkiye sahip olduğu zamanın, Adem ile Havva’nın ilk günahından önceki dönem olduğunu söyler. Günah işlemeselerdi, çocuklarına hepimizin yaşamayı özlediği saflık ve masumiyeti aktaracaklardı. Bunun yerine, çocuklarına günaha düşmüş ve günahkar bir doğa aktardılar. Peki ya Adem ile Havva’nın Tanrı’yla aralarındaki yakın ve kişisel ilişki? Bu ilişki artık yok. İncil’den bu soru, bizlere bunun nedenini açıklıyor:
“...doğrulukla fesadın ne ortaklığı, ışıkla karanlığın ne paydaşlığı olabilir?” (2. Korintliler 6:14, İncil)
Kimse yaşamlarımızda günahın güçlü varlığının üstesinden gelemez.
Kimse sırf Adem ile Havva’nın günahı nedeniyle cehenneme mahkum edilmez. Yaşamımız boyunca Tanrı’ya cennete girmemize engel olması için gerekenden çok daha fazla günah biriktireceğiz, çünkü Tanrı’nın elinde günahkar edimlerimizin eksiksiz bir listesi olacak. Her bir insan, Adem ile Havva’nın söz dinlememesi nedeniyle değil, kendi itaatsizliği nedeniyle cehennemde olacak.
Ümitsizce ihtiyaç duyduğumuz şey kurtuluştur; çağlar boyunca üzerimizdeki karanlık egemenliğini artırmış olan günah bağlarından özgür olabilme yetisidir. İhtiyacımiz, bu zalim angaryacının elinden kurtulmaktır. Burada ve şimdi bizi bu zalim tutsaklıktan kurtarabilecek bir Kurtarıcı var mı? Evet, var! Adı İsa.
İsa’yı kurtarıcınız olarak kabul ettiniz mi?
Ders çalışırken Tanrı’nın gerçeği bilmenizi istediğini unutmayın. O’nunla ve sizin için gönderdiği Kurtarıcı’yla ilgili birkaç olguyu takip etmenizi değil, bilgiyi ruhsal olarak ve yaşayarak öğrenmenizi istiyor.
Bir zamanlar benim de Hristiyanlık’la ilgili kuşkularım vardı, fakat İsa’nın dirilişiyle ilgili kanıtlar O’na güvenebileceğim konusunda beni ikna etti. İsa’nın dirilişinin tarihte en iyi kanıtlanmış olgulardan biri olduğunu gördüm. Bunun sonucuna varmanız benimkinden çok daha uzun bir zaman alacaktır, çünkü ben İsa’nın çarmıha gerilmediğine inanarak yetiştirilmedim. İsa’nın yerine çarmıhta başka birinin öldüğü öğretilmemişti bana. Fakat, gerçek şu ki, İsa o tepede, sizin yerinize öldürüldü! Size öğretilenleri bir kenara bırakıp gerçeği öğrenmeniz çok daha zordur. Ne var ki, sonunda aynı sonuca ulaşacaksınız. İsa çarmıhta öldüğü gibi ölümden de dirildi. Bu nedenle, ölümün ve ölüm sonrası yaşamın nasıl olduğunu doğru bir şekilde bize anlatabilir. Ayrıca, kendisinin ölüp dirileceğini önceden bildirdiği ve bunlar tıpkı bildirdiği gibi gerçekleştiği için ölüm sonrası yaşamla ilgili bize gerçeği söylemiş olduğuna da güvenebiliriz. Kendisi hakkında anlattıklarına kulak verin:
“Ben iyi çobanım. İyi çoban koyunları uğruna canını verir. Canımı kimse benden alamaz; ben onu kendiliğimden veririm. Onu vermeye de tekrar geri almaya da yetkim var.” (Yuhanna 10:11,18)
* * * * *
II. Dua ederken Tanrı'ya şükretmeliyiz.
Dualarımızda Tanrı'nın bizim için yaptıkları, verdikleri, vermedikleri, bulunduğumuz durum gibi sahip olduğumuz her şey için O'na şükranlarımız olmalıdır.
Şu ayetleri okuyalım:
"Durmadan, her şey için Rabbimiz İsa Mesih'in adıyla Baba Tanrı'ya şükredin." (Efesliler 5:20)
"Şükretsinler RAB'be sevgisi için, İnsanlar yararına yaptığı harikalar için." (Mezmur 107:8)
“…burada kalıcı bir kentimiz yoktur, biz gelecekteki kenti özlüyoruz. Bu nedenle, İsa aracılığıyla Tanrı'ya sürekli övgü kurbanları, yani O'nun adını açıkça anan dudakların meyvesini sunalım.” (İbraniler 13:14-15)
“Rabbimiz İsa Mesih'in Tanrısı ve Babası'na övgüler olsun. Çünkü O büyük merhametiyle yeniden doğmamızı sağladı. İsa Mesih'i ölümden diriltmekle bizi yaşayan bir umuda, çürümez, lekesiz, solmaz bir mirasa kavuşturdu. Bu miras sizin için göklerde saklıdır. Zaman sona ererken açığa çıkarılmaya hazır olan kurtuluşa kavuşasınız diye iman sayesinde Tanrı'nın gücüyle korunuyorsunuz.” (1. Petrus 1:3-5)
“Ey bütün dünya, RAB'be sevinç çığlıkları yükseltin! O'na neşeyle kulluk edin, sevinç ezgileriyle çıkın huzuruna! Bilin ki RAB Tanrı'dır. Bizi yaratan O'dur, biz de O'nunuz, O'nun halkı, otlağının koyunlarıyız.Kapılarına şükranla, avlularına övgüyle girin! Şükredin O'na, adına övgüler sunun! Çünkü RAB iyidir, sevgisi sonsuzdur. Sadakati kuşaklar boyunca sürer.” (Mezmur 100)
“Yüksek sesle şöyle diyorlardı: "Boğazlanmış Kuzu gücü, zenginliği, bilgeliği, kudreti, saygıyı, yüceliği, övgüyü almaya layıktır.” (Vahiy 5:12)
Bu ayetlerde sizin dikkatinizi çeken özellik nedir?
Bu ayetlere baktığımızda sadece kendimiz için dua edilmediğini görüyoruz. Şükran kurbanları sunmak Tanrı'yı hoşnut eder. Bizim Rab'be şükredecek birçok şeyimiz var. Şükranlar sunarak Rab'be yaklaşabiliriz. Büyük şeyler olabilir günlük şeyler de olabilir. Rab'den almadığımız ne var ki?
* * * * *
Yakarış: Diğer insanların bedensel, ruhsal durumları için Tanrı'nın önüne gelip onlar için dilekte bulunmak, onlar için yakarmak dualarımız içinde yer almalıdır. Mesih'te yaşam, bireysel ve toplumdan kopuk bir yaşam değildir. Başkalarının yararını her durumda gözetmek bir sorumluluktur. Dualarımızda da bu sorumluluğu takip etmeliyiz.
Zaman içinde, kendi tanıklığınız aracılığıyla, yeni imanınız hakkında soru sormak isteyen arkadaşlar ya da komşular bulabilirsiniz. Davranışlarınızda gördükleri değişimden ötürü olabilir. Neden artık sarhoş olana kadar içmiyorsun, küfür etmiyorsun ya da dedikodu yapmıyorsun? Yaşamındaki bu yeni esenlik ve sevinç nereden geliyor? Farkı görecekler. Onlar için dua edin.
“…size zulmedenler için dua edin.” (Matta 5:44)
“…size hakaret edenler için dua edin.” (Luka 6:28)
“Ağzımı her açtığımda bana gerekli söz verilsin diye benim için de dua edin; öyle ki, Müjde'nin sırrını cesaretle bildirebileyim.” (Efesliler 6:19)
“İşte bu nedenle Tanrımız sizi çağrısına layık görsün, iyiliğe yönelik her dileğinizi, imana dayanan her uğraşınızı kendi gücüyle sonuçlandırsın diye sizin için her zaman dua ediyoruz.” (2.Selanikliler 1:11)
“Mesih'te sahip olduğumuz her iyiliğin bilincine vararak imanını başkalarıyla paylaşmakta etkin olman için dua ediyorum.” (Filimon 1:6)
“Bu nedenle, şifa bulmak için günahlarınızı birbirinize itiraf edin ve birbiriniz için dua edin. Doğru kişinin yalvarışı çok güçlü ve etkilidir.” (Yakup 5:16)
“…her bakımdan sağlıklı ve gönenç içinde olman için dua ediyorum.” (3.Yuhanna 1:2)
“…adımla çağrılan halkım alçakgönüllülüğü takınır, bana yönelip dua eder, kötü yollarından dönerse, gökten onları duyacağım, günahlarını bağışlayıp ülkelerini sağlığa kavuşturacağım.” (2.Tarihler 7:14, Eski Antlaşma)
"Dileyin, size verilecek; arayın, bulacaksınız; kapıyı çalın, size açılacaktır. Çünkü her dileyen alır, arayan bulur, kapı çalana açılır." (Matta 7:7-8)
"Hiç kaygılanmayın; her konudaki dileklerinizi, Tanrı'ya dua edip yalvararak şükranla bildirin. O zaman Tanrı'nın her kavrayışı aşan esenliği Mesih İsa aracılığıyla yüreklerinizi ve düşüncelerinizi koruyacaktır." (Filipililer 4:6-7)
Bu ayetlere göre dualarımızda ne yapabiliriz?
Bizler dualarımızda Rab'den bir şeyler isteyebiliriz. Bizi yaratan Tanrı sadece yaratıp bırakmamıştır. Bizimle ilgilenir, ihtiyaçlarımıza duyarlıdır. İhtiyaçlarımızı büyük olsun küçük olsun karşılayabilir. Bunun için Rab'be rahatça, cesaretle gidebilir ve günlük ihtiyaçlarımızı O'nun önüne getirebiliriz. Ancak bu isteklerin mahiyeti önemlidir. İhtiyaçlarımız, bencil arzularımız ya da açgözlü taleplerimiz anlamına gelmez. Dua ederken gerçekten ihtiyacımız olanı, yararlı ve önemli olanı Tanrı'ya götürmeliyiz.
“Tanrım da her ihtiyacınızı kendi zenginliğiyle Mesih İsa'da görkemli bir biçimde karşılayacaktır.” (Filipililer 4:19)
İncil’i okuduğunuzda bir gerçeğin kaçınılmaz olduğunu görürsünüz. Dünyasal ve sonsuz ihtiyaçlarımızın sağlanması İsa’daki görkemli zenginlik aracılığıyla gelir.
İsa’daki görkemli zenginlik aracılığıyla!
Buna, İsa'yla Aç ve Çobansız 5.000 Kişilik Bir Kalabalık adlı hikayede okuduğumuz gibi kalabalığın yiyeceğe duyduğu ihtiyaç da dahildir. İsa’nın Duyguları adlı serisindeki yazılardan herhangi birini okudunuz mu? Bu yazılarda İsa’nın birçok fiziksel ihtiyacı karşıladığını görürsünüz. Ne var ki, İsa açlık ve hastalık konusunda ne kadar ilgili olsa da, insanların Tanrı’yla ilişkisi ve gelecek olan dünyadaki yazgıları konusunda ölçülemeyecek kadar büyük bir kaygı duyar. İsa’nın insanların fiziksel ihtiyaçları için duyduğu merhamet, yüreklerinin daha büyük olan ihtiyaçları için duyduğu kaygının bir göstergesiydi.
Sonsuzluktaki durumumuzun ne olacağını bilmekten daha büyük bir ihtiyaç düşünemiyorum. Ya siz? Tanrı korusun ama bu gece ölecek olsaydınız, cennete gidip gitmeyeceğinizi biliyor musunuz? Bu sorunun yanıtını bilmiyorsanız dünyasal ve sonsuz ihtiyaçlarımızın hepsinin İsa’daki görkemli zenginlik aracılığıyla sağlandığını unutmayın. Buna, bu dünyadan ayrıldığımız anda cennet armağanını almak da dahildir. İhtiyaçlarımız görkemli bir şekilde karşılanacak ve o en görkemli olan İsa bizi cennete götürecek.
* * * * *
Tanrı bize ne vermek istiyor?
(1) Tanrı bize esenlik vermek ister. Kaygılarımız Rab'be gelmemizi çoğu zaman engeller. Bu engelleri ortadan kaldırmak için kaygılarımızı O'na götürebilir ve O'na güvenebiliriz. Düşüncelerimizi de koruyacak olan O'dur. O'ndan bu konuda yardım isteyebiliriz.
“Çünkü Tanrı bütün doluluğunun O'nda bulunmasını uygun gördü. Mesih'in çarmıhta akıtılan kanı aracılığıyla esenliği sağlamış olarak yerdeki ve gökteki her şeyi O'nun aracılığıyla kendisiyle barıştırmaya razı oldu.” (Koloseliler 1:19-20)
İsa şöyle dedi, “Size esenlik bırakıyorum, size kendi esenliğimi veriyorum. Ben size dünyanın verdiği gibi vermiyorum. Yüreğiniz sıkılmasın ve korkmasın.” (Yuhanna 14:27)
"Tanrı'yı ve Rabbimiz İsa'yı tanımakla lütuf ve esenlik artan ölçüde sizin olsun." (2. Petrus 1:2)
(2) Bilgelik bizi Rab'be yaklaştıran, Tanrı'yı tanımımızı sağlayan bir erdemdir. Tanrı'dan bunu isteyebiliriz. Tanrı'nın en büyük isteği bizim O'nu tanımamızdır. O'nu tanımakta ilerlemek için Tanrı elbette bize bilgelik verecektir. Yeter ki biz O'ndan isteyelim.
"İçinizden birinin bilgelikte eksiği varsa, herkese cömertçe, azarlamadan veren Tanrı'dan istesin; kendisine verilecektir." (Yakup 1:5)
(3) Özellikle müjdeleme konusunda bilgi, hikmet ve gerekli söz verecektir. İsa Mesih'in en büyük buyruğu müjdeyi bütün dünyaya duyurmamızdır. Bunu başarabilmek için yüreğimizde bir istek varsa Rab bizi kesinlikle destekleyecektir. Biz de Rab'den O'nun sözünü duyurabilmek için cesaret ve gerekli sözleri isteyelim.
"Ağzımı her açtığımda bana gerekli söz verilsin diye benim için de dua edin; öyle ki, Müjde'nin sırrını cesaretle bildirebileyim." (Efesliler 6:19)
♥ ♥ ♥ ♥ ♥
“Baba'nın kendi yüceliğinin zenginliği uyarınca Ruhu'yla sizi iç varlığınızda kudretle güçlendirmesini ve Mesih'in iman yoluyla yüreklerinizde yaşamasını dilerim. Öyle ki, Tanrı'nın bütün doluluğuyla dolmanız için, sevgide köklenmiş ve temellenmiş olarak bütün kutsallarla birlikte Mesih'in sevgisinin ne denli geniş ve uzun, yüksek ve derin olduğunu anlamaya, bilgiyi çok aşan bu sevgiyi kavramaya gücünüz yetsin. Tanrı, bizde etkin olan kudretiyle, dilediğimiz ya da düşündüğümüz her şeyden çok daha fazlasını yapabilecek güçtedir.” (Efesliler 3:16-20)
* * * * *
Elçi Pavlus Selaniklilere yazdığı mektupta şöyle diyor; "Sürekli dua edin." (1.Selanikliler 5:17)
Duaya günlük yaşamımızda zaman ayırmalıyız. Tanrı ile konuşmak O'nunla zaman geçirmek bizim ruhsal yaşamımızın nefes alıp vermesini sağlar. Daha sağlıklı, olgun imanlılar olabilmek için imanımızın temeli olan Tanrı'nın önünde zaman geçirmemiz gereklidir. Ayrıca dua Tanrı'yı yüceltmenin, O'na tapınmanın temel unsurudur.