headerLogo2b-18pt-myriadpro

Kurbanın Üzerindeki Sır Perdelerinin Kaldırılması

28 59 700x480full 45"Çünkü günahın ücretii ölüm, Tanrı'nın armağanı ise Rabbimiz Mesih İsa'da sonsuz yaşamdır." Bu harika ayetin iyi haber/kötü haberi üzerinde düşünüp sonra da çalışma yolunda yürüyüşümüze devam edelim. Ayet insanın günahı sonucunda öğrendiklerinin, hak ettiklerinin ölüm olduğunu söylüyor. Tanrı, ilk anne babamıza kendisine itaatsizlik etmenin ölümle sonuçlanacağını söylemişti. “Ama iyiyle kötüyü bilme ağacından yeme. Çünkü ondan yediğin gün kesinlikle ölürsün.” (Yaratılış 2:17, Eski Antlaşma). Günah işlemeselerdi ölmeden yaşayacaklardı. Söz dinlememezlik etmeselerdi asla bir mezarlığın yanından geçmemiz ya da bir gün bir mezara gömülmemiz gerekmeyecekti. Günah işlemenin ödülü fiziksel ve ruhsal ölümdür. O an hemen yaşadıkları, ölümün ruhsal ölüm olan yanıydı. Canları Tanrı’dan ayrı düşmüştü. Neden? Tanrı, huzurunda günaha izin veremez. Asla. Tanrı bunu Kutsal Kitap'ta şöyle açıklıyor:

“Bakın, RAB'bin eli kurtaramayacak kadar kısa, kulağı duyamayacak kadar sağır değildir. Ama suçlarınız sizi Tanrınız'dan ayırdı. Günahlarınızdan ötürü O'nun yüzünü göremez, sesinizi işittiremez oldunuz.” (Yeşaya 59:1-2, Eski Antlaşma)

Bugün Tanrı size uzak ya da bilinemez gibi görünüyorsa, günahından kaynaklanan bu bozulmuş paydaşlık yüzündendir. Fiziksel olarak ölmediniz ama ruhsal olarak öldünüz. Günahınızın fiziksel yönünün bedelini henüz ödemediniz ama ruhsal yönünü ödediniz. Tanrı’nın bu dünyanın ötesinde olmasıyla ilgili teolojik bir öğretişle ilgisi yok. Günahımız nedeniyle Tanrı’yla kişisel bir ilişki yaşayamıyoruz. Özellikle de işlediğimiz ilk günahtan ötürü. Tanrı’yla paydaşlığımız o zaman sona ermişti.

Farklı bir şeye inanmak Şeytan’ı dinlemek olacaktır:

“Yılan, “Kesinlikle ölmezsiniz” dedi, “Çünkü Tanrı biliyor ki, o ağacın meyvesini yediğinizde gözleriniz açılacak, iyiyle kötüyü bilerek Tanrı gibi olacaksınız.” (Yaratılış 3:4-5, Eski Antlaşma) 

29 sin causes spiritual separation too3 temp5 45Şeytan’ın söylediği yarı gerçekti. Şeytan hiç doğru söyler mi? Evet, söyler. İnsanın canı ve Tanrı arasına girmek için gereken neyse yapmaya hazırdır. O zaman da amacı şimdi neyse oydu. Şu sözlerdeki yaklaşımına kulak verin; dünyadaki birine tarihte söylediği ilk sözler: 

“Yılan kadına, “Tanrı gerçekten, 'Bahçedeki ağaçların hiçbirinin meyvesini yemeyin' dedi mi?” diye sordu.” (Yaratılış 3:1, Eski Antlaşma)

Şeytan Tanrı’nın ilahi sözü konusunda kuşku yaratmaya çalışarak başlıyor! Bugün de sizi aynı sinsi yorumla tuzağa düşürmesine izin vermeyin, “Tanrı bu makalede olan şeylerin Kutsal Kitap’tan olduğunu gerçekten söyledi mi? Günah bu kadar ciddi değildir. Tanrı’dan sizi bağışlamasını isteyin, mutlaka bağışlayacaktır. Habil gibi kanlı bir sunu getirmenize gerek yoktur.” 

Maalesef, Adem ve Havva itaatsizlik ederek meyveyi aldılar ve iyi ve kötü arasındaki farkı anlayabildiler. Bu kısmı doğruydu. Şeytan’ın onlara söylemediği, itaatsizlikleri nedeniyle içlerinde oluşacak olan ruhsal felaketti. İtaatsizlikleri, iyi olanı yapmayı istemeleri ve iyi ve kötüyü ayırt edebilmeleriyle sonuçlandı. Ne var ki, yüreklerinde ve düşüncelerinde kötülüğün işlemesini durduramayacakları onlara söylenmemişti. Kötü şeyler yapmak ya da kötü şeyler düşünmek için çaba harcamanız gerekiyor mu? Yoksa bunları doğal olarak mı yapıyorsunuz? Yapmak istediğimiz iyiliği yapamıyoruz. Yapmak istemediğimiz kötülüğü yapıyoruz.   

İtaatsizlik edene kadar Adem ve Havva’nın işleyen bir vicdanları yoktu. Yani iyiyi ve kötüyü bilmiyorlardı. Masumiyet kötülüğü bilmemektir. Adem ve Havva masum ve pak oldukları ve günah tarafından dokunulmadıkları için bir vicdana ihtiyaçları yoktu. Fakat günah dokunur dokunmaz gözleri birden bire açıldı ve daha önce hiç hissetmedikleri bir şey hissettiler: Utanç. Düşmüş oldukları durumdan dolayı utanç duyuyorlardı. Tanrı’yla Aden Bahçesi’nde sahip oldukları yakın paydaşlığı kaybetmişlerdi.

30 image11375 face look up 45Günahlarınızdan utanıyor musunuz? İnsanın sürekli olarak kendisine hak ettiği şekilde davranılmasından daha korkunç bir duruma düşebileceğini sanmıyorum. Günahlarınızın hak ettiğine göre size karşı davranıldığını düşünün bir kere. Hiçbir insan günahın hak ettiği ücreti biçmek isteyecek kadar ahmak ya da kötü olamaz. Fakat, Tanrı’nın Adem ve Havva gibi günahkarlar için Bahçe’de onların yerine geçecek kurbanı sağlayan harika, eşsiz ve sonsuz lütfunu düşünün. Sonra bu çağda sizin ve benim gibi günahkarlar için Tanrı Kuzusu’nu sağlaması! Tanrı Kuzusu’na bakıp cennette sonsuza dek yaşama armağanını alan insandan daha mutlu bir insan olamaz!!!  

Neden sürekli olarak tarihin ilk dönemlerinden, hatta tarihin kaydı tutulmuş ilk anlarından, söz ettiğimi merak edebilirsiniz. O, o zamandı, şimdi ise şimdi. Çağ değişti, öyle değil mi? Doğru, hayatın bazı alanlarında bugün doğru olan bazı şeyler yarın doğru olmayabilir. Karşısında oturduğunuz bilgisayarı düşünün. Bu makinalarda ne inanılmaz değişimler oldu ve bilgiyi ne kadar hızlı bir şekilde işliyorlar! Bugün hangi bilgisayarı alırsak alalım beş yıl içinde eskimiş oalcak. Ne var ki, Tanrı ve sözü asla değişmez. Mezmurlar’da Tanrı hakkında şunları okuyoruz:

“…adını ve sözünü her şeyden üstün tuttun.” (Mezmur 138:2, Eski Antlaşma)