headerLogo2b-18pt-myriadpro

Gerçeklere Susamış Birisi


20 celal trkiye testimony size image8157 turkeyNew York’ta 1976 yılında üniversiteye başladığımda yurtta ilk tanıştığım insanlardan bazıları Hıristiyan’dı. O zamanlar herhangi bir inancım olmadığı halde Hıristiyanlarla arkadaş olmak ilgimi çekiyordu. İyi insanlarla ilişki kurmanın doğru olacağını düşünüyordum ve dindar insanlar ‘iyi insan’ kategorisine giriyordu. Yurtta zaman zaman konuşmalarımız ruhsal konulara kayıyordu.

Bir keresinde böyle bir tartışma sırasında fikrini söyleme sırası bana geldiğinde şöyle dedim, ‘Bir Tanrı var ama insanlar O’na farklı yollarla ulaşabilirler.’ Sonra biri daha önce hiç duymadığım bir şey söyledi. Şöyle dedi: ‘İsa, Tanrı’ya giden tek yoldur.’ İsa’yla ilgili bu ifade o zaman bir şey söylemediğim halde doğrudan yüreğime işledi.

Bu Hıristiyanlarla giderek daha seyrek görüşmeye başladım. Hıristiyanlık konusu açılsa Hıristiyan inancıyla ilgili broşür verirlerdi. Duygularını incitmemek için alırdım ama masamın çekmecesinin en alt kısmına koyardım. Orada öylece kalırlardı. Hiç okumazdım. Yılsonunda tıp eğitimime devam edemeyeceğim açıklık kazandı. Artık hayatımın bir amacı olmadığını hissediyordum. Doktor olma düşüncesi hayatıma yön vermişti. Tapındığım bir put gibiydi. 

Akademik yıl sona erdiğinde anne babamın Türkiye’deki evine döndüm ve evime yakın üniversitenin kütüphanesinde Marksizm hakkında kitaplar okumaya başladım. Bu ideoloji hayatımdaki boşluğu doldurmaya başladı. 

Sonraki yıl ABD’de başka bir üniversitedeki bir yurda taşındım. Kısa bir süre içinde koridorun karşısındaki odada kalan bir öğrencinin, ilgi duyan herkesle ruhsal konularda tartışmaya istekli olduğunu anladım. O da Hıristiyan’dı. 

Bu da bana tuhaf bir rastlantı gibi geldi. Ancak şimdi anlıyorum, Rab İsa Mesih’le ilgili gerçekle bir kez daha karşılaşmam Tanrı’nın merhametli planıydı. Ama o zaman öyle düşünmemiştim. Marksizm’e olan eğilimim, Hıristiyanlığa karşı daha düşmanca yaklaşmama neden oldu. Koridorun karşısında yeni tanıştığım çocuktan İsa Mesih’in dünyaya Yargıç ve Kral olarak tekrar geleceğini öğrendim. Bu, bana inanılamayacak bir şey gibi geldi. Bana göre bu, Hıristiyanlığın en zayıf noktası gibi görünüyordu. Böylece bir akşam dönem dersleri henüz başlamadan kendimi arkadaşımın odasında buldum. Sohbet ederken masasının üzerinde Hıristiyanlık hakkındaymış gibi görünen bir kitap fark ettim. Aslında Rab İsa’nın İkinci Gelişi hakkındaydı.

Kitabını ödünç aldım ve o akşam odamın sessizliğinde kitabı dikkatli bir şekilde okurken Rab kitapta ilan edilen bildiriyi kabul etmek için yüreğimi açtı. Tanrı, Elçi Pavlus’un bildirisini anlayıp karşılık vermek için gerçeği arayan kişinin yüreğini açmak için ne yapması gerekiyorsa onu yaptı:

“Oradan da Filipi'ye geçtik. Burası bir Roma yerleşim merkezi ve Makedonya'nın o bölgesinde önemli bir kentti. Birkaç gün bu kentte kaldık. Şabat Günü kent kapısından çıkıp ırmak kıyısına gittik. Orada bir dua yeri olacağını düşünüyorduk. Oturduk, orada toplanmış kadınlarla konuşmaya başladık. Bizi dinleyenler arasında Tiyatira Kenti'nden Lidya adında bir kadın vardı. Mor kumaş ticareti yapan Lidya, Tanrı'ya tapan biriydi. Pavlus'un söylediklerine kulak vermesi için Rab onun yüreğini açtı.” (Elçilerin İşleri 16:12-14, İncil)

Kitabı baştan sona okudum ve sonuna ulaştığımda hayatımı tamamıyla İsa Mesih’e teslim ettim. Okuduğum her şey İsa Mesih’in tanrılığına işaret ediyordu ve ilk kez bu gerçeği görmeye başladım. 

Bundan kısa bir süre sonra ilk Kutsal Kitabımı aldım ve okumaya başladım. Sözleri bana doğrudan konuşmaya başladı. Kampüste Hıristiyanlarla da tanıştım. Dönem arasında eve döndüğümde imanımı ailemle paylaşmam tavsiye edildi. Ben de paylaştım. Fakat aşırı karşı koymayı hiç beklemiyordum. Tatilden sonra üniversiteye geri döndüm. Türkiye’deyken dört ay sonra vaftiz oldum. Vaftizim sırasında iman ikrarımı yaparken hala Mesih beni nereye yönlendirirse oraya gideceğimi söylediğimi hatırlıyorum. 

İsa ne dedi?

"Ben iyi çobanım. Benimkileri tanırım. Baba beni tanıdığı, ben de Baba'yı tanıdığım gibi, benimkiler de beni tanır. Ben koyunlarımın uğruna canımı veririm. Canımı kimse benden alamaz; ben onu kendiliğimden veririm. Onu vermeye de tekrar geri almaya da yetkim var.” (Yuhanna 10:14-15, 18, İncil)

“Koyunlarım sesimi işitir. Ben onları tanırım, onlar da beni izler. Onlara sonsuz yaşam veririm; asla mahvolmayacaklar. Onları hiç kimse elimden kapamaz.” (Yuhanna 10:27-28, İncil)

“Ben dünyanın ışığıyım. Benim ardımdan gelen, asla karanlıkta yürümez, yaşam ışığına sahip olur.” (Yuhanna 8:12, İncil)