headerLogo2b-18pt-myriadpro

Eski Katolik Stan Weber: Katolik Kiliseden Gerçek Kurtuluşa

21 eski katolik stan abd testimony size image7837Doğuştan Katolik olan birinin otuz sekizinci yaşında hayatını değiştiren şey ne olabilir? Tanrı’nın gücü ve Sözü- Kutsal Yazılar!

NOT: Katolik terminoloji ile ilgili tanımları tanıklığın sonunda bulabilirsiniz.

Aşırı derecede bağımsız bir elektrik mühendisi, başarılı bir iş adamı, 15 yıllık evli ve iki çocuk babası olan ben, kendimi hem mali hem de evlilikle ilgili sıkıntılara sokmuştum. Hayatımın kontrol altında olmasından her zaman gurur duymuştum. Beş erkek çocuğun ‘ortancasıydım’ ve kendimi hayatta her zaman güvende hissetmiştim. Yaşamın önceliklerini ki buna din da dâhildi, her zaman dengelemeye çalışmıştım ama artık kontrolümü yavaş yavaş kaybediyordum.

Katolik Ayinine [1] katılmaktan veya Katolik inancımı uygulamaktan hiçbir zaman tam olarak uzaklaşmadım  ama başka şeylerin daha önemli olduğu dönemlerden geçtiğim oldu. Kilise Pazar günümüzü almasın diye her zaman Cumartesi akşamı Ayinine gitmeye çalışırdık. Böylece Pazar günleri istediğimi yapmak için serbest olurdum. Pazar günleri Tanrı’ya değil, ‘bana’ adanmıştı.

İkinci çocuğumuzun dünyaya gelmesi, çok sayıda iş seyahati ve yavaş yavaş artan bir kredi kartı borcunun yarattığı baskıyla hafta sonları genellikle kendimi hobilerime verirdim. Çocuk yetiştirme sorumluluklarından kaçınma yolu benim için buydu. Tüm yükün, haksız bir şekilde eşimin üzerine atıldığını söylemek beni memnun etmiyor.

Hayatlarımız birkaç yıl daha bu şekilde devam etti fakat sonunda ‘erime noktasına’ ulaştı. Eşim patladı. Eşim ültimatom verdikten sonra evlilik danışmanına gitmeye karar verdim. Bu da birkaç ay boyunca devam etti.

Evlilik danışmanına gitmeyi kabul ettiğimden ve hobilerimi bıraktığımdan beri eşimle ilişkimde büyük iyileşme olmuştu. Bana yakında bir ‘Hıristiyan Kadınlar Konferansı’ olacağını haber verdi. O sıralarda birlikte çalıştığı bir arkadaşıyla beraber gitmek istiyordu. Ben de, "Tabii, git, iyi vakit geçir bir gece evden uzakta olmayı hak ediyorsun" dedim, sonra da ciddi bir şekilde şöyle ekledim, "ama İsa delisi olup ya da benzer bir şekilde eve dönme, tamam mı?"

Eşim konferanstan eve döndü. İyi vakit geçirdiğini söylemek dışında konu hakkında tek bir kelime bile etmedi. Fakat davranışlarında bir farklılık olduğunu fark etmiştim- iyiye doğru bir farklılık. Daha hoş ya da uyumlu olmaya başlamıştı ve ben de buna karşı çıkacak değildim.

Ayrıca çocuklar için Kutsal Kitap’tan hikâyeleri eve getirmeye ve bunları geceleri çocuklarımıza okumaya başladı. Radyo kanalı, ‘heavy metal’ kanalından, İsa hakkında şarkılar çalan ‘Hıristiyan’ radyo kanalına değiştirilmişti. Evin genel havası, daha sakin ve ferah bir hal almaya başladı. Eskiden evimizin üzerinde asılı olan soğuk sessizlik ve sessiz öfke havasından çok farklıydı.

Kendimi giderek daha suçlu hissediyordum. Sanki eşim hayatını toparlıyordu, benim hayatımda ise hala karışıklık vardı. Bir gün bana "Mesih Olacak Adam" adlı altı kasetlik bir seri verdi. John MacArthur adında çok iyi tanınan bir kilise önderinin kasetiydi. Bu dizi beni büyülemişti çünkü daha önce hiç birinin Kutsal Kitap ayetlerini ‘öğrettiğini’ duymamıştım. Konu Mesih karşıtı hakkındaydı. Kutsal Kitap’ın bu kişi hakkında söyledikleri hakkında hiçbir fikrim yoktu. Mesih karşıtı hakkında bildiğim tek şey ‘Kehanet’ gibi Hollywood filmlerinden bildiklerimdi.

Eşim her gün ayine gitmekteydi fakat bir Pazar günü kiliseden döndükten sonra ‘hiçbir yararını görmediğini’ itiraf etti. Hemen karşılık verdim, "Bunun nedeni yeterince kendimizi vermememiz olabilir." Eşim ailemizin ruhsal önderi olmaya başlamıştı ve ben bunun doğru olmadığını biliyordum. Bu benim rolüm olmalıydı!

Böylece ben de olabildiğince ruhsal biri olmaya gayret ettim. Tipik bir ‘mühendis tavrıyla’ ilk iş olarak mümkün olduğunca dindar bir Katolik olmaya çalıştım. Annemi taklit edip her gece yatmadan önce tespih çekerek [2] dua etmeye bile başladım.

En iyisinin vaftiz babamın adımlarını takip etmek olacağına karar verdim. Kısa bir süre önce New Orleans’da (memleketim) Katolik bir diyakon olmuştu. Ben de Katolik bir diyakon olma konusunda bölgemdeki rahibe sorarak koşulları araştırdım. Diyakon tarafından ‘iki küçük oğlum biraz daha büyüsün’ diye yumuşak bir şekilde ikna edilmiştim. Açıkçası hayal kırıklığına uğramıştım.

Yine de yakındaki bir kitapçıya gidip Katolik Kilise tarihi ve Katolik Katekizmi [3] hakkında birkaç kitap aldım. O zaman Katolik Kilise tarihi ve Katolik doktrinini çalışıp Kutsal Kitap’ı ciddi bir şekilde okumaya başladım.

Sonunda İncil’i anlamaya başlamıştım. Bu durum beni çok şaşırttı. Katolik Lisesi’ne giderken din derslerinde Yeni Antlaşma’nın bazı bölümlerini okumuştum fakat İngilizcede artık kullanılmayan eski sözlerle dolu metinleri okumak hem kuru hem de zor bir deneyim olmuştu. O zamanlarda bana anlamlı gelmemişti. Oysa şimdi, İncil’de İsa’nın resmedilme biçiminin hoşuma gittiğini gördüm. Onu daha önce böyle görmemiştim. O dönemin kendi doğruluğuna güvenen dindar önderleri, ne zaman onu suçlu çıkarmaya çalışsa, inanılmaz cevaplar ve karşılıklar vermişti.

O zamanlarda fark etmemiştim ama Kutsal Kitap’taki bu İsa’ya giderek aşık olmaya başlamıştım. Benim gibi günahkarlara karşı merhametle konuşuyordu ve bildirisi de çok sadeydi. İnsanlara günahkârları kurtarmaya geldiğini ve tövbe edip O’na inanmaları gerektiğini söylüyordu. Bunu reddederlerse, sonsuz cezayı çekmek zorunda kalacaklardı. Bildirisinin bu kadar basit ve doğrudan olması beni şaşırtmıştı. Seçenek bırakmıyordu. Ya O olacaktı ya da O olmayacaktı. Ben neden bu mesajı lisede almamıştım?

İsa diyordu ki, “Dar kapıdan girin. Çünkü yıkıma götüren kapı geniş ve yol enlidir. Bu kapıdan girenler çoktur. Oysa yaşama götüren kapı dar, yol da çetindir. Bu yolu bulanlar azdır.” (Matta 7:13-14, İncil)

Elçileri de yeni bir açıdan görmeye başladım. Onların ‘tanrı benzeri’ kutsallar oldukları öğretilmişti bana. Küçükken bir Katolik olarak onların mermer heykellerine dua ederdim. Fakat İncil’de sade insanlar görüyordum, İsa’yı izlerken onlar da sendeliyordu. Kutsal Kitap’taki sayfalara seslenirken buluyordum kendimi, “Çocuklar, İsa’nın ne demek istediğini anlamıyor musunuz? Nasıl anlamazsınız? Ben ne demek istediğini açıkça görebiliyorum!” 

Bu arada, Katolik Kilisesi tarihini ve İncil’i okumaya devam ederken bir yandan da kendimi rahatsız hissetmeye başladım. Bazı Katolik öğretişlerini, örneğin, rahiplik, Meryem’e tapınma, Araf, tespih duaları, azizlere dua etmek [5], vs. Kutsal Kitap’ta bulamamıştım. Rahatsızlığım hızlı bir şekilde artmaya başladı.

Burada neler oluyordu? Duygularımın bu tarafa yönelmesini beklememiştim. Sadece İsa’yı bulmaya ve hayatımı düzene sokmaya çalışıyordum. Katolik inancımda hata bulmaya çalışmıyordum.

Kutsal Kitap’ı devamlı okumam bana, kişinin, İsa’ya iman aracılığıyla Tanrı lütfuyla ‘kurtulduğunu gösterdi. “İman yoluyla, lütufla kurtuldunuz. Bu sizin başarınız değil, Tanrı'nın armağanıdır. Kimsenin övünmemesi için iyi işlerin ödülü değildir.” (Efesliler 2:8-9, İncil). İsa, insanın cennete girmesinin tek yolunun kendisi olduğunu söyledi. “İsa, "Yol, gerçek ve yaşam Ben'im" dedi. "Benim aracılığım olmadan Baba'ya kimse gelemez.” (Yuhanna 14:6, İncil)

Yeni Antlaşma’da herhangi bir yerde Katolik, Baptist ya da bildik başka bir mezhepten söz edildiğini göremedim. Tek gördüğüm, ilk Hıristiyanlara sadece İsa’yı izleyenler dendiği ve onların da sadece İsa’nın kendilerine öğrettiği her şeye inandıklarıydı. Gerçekten dua etmeye  ve olanları ayırt edebilmem için bana yardım etmesi için Tanrı’ya yakarmaya başladım.

Duaya ve Kutsal Kitap çalışmasına devam ettiğimde, Katolik Kilisesinin, kurtuluş konusunda Kutsal Yazılar’ın cesaretle ilan ettiğinden daha farklı bir yol öğrettiğini gördüm. Katolik Kilisesi, kurtuluşun bebeklikte, bebeğin vaftiz olmasıyla başladığını öğretiyordu. Bu dini tören, kişiyi ilk günahtan ‘arındırırdı.’ Sonra hayatınızın geri kalanı boyunca sakramentleri alarak Tanrı’yla işbirliği yapmaya devam edersiniz. Hayatınızın hiçbir döneminde cennete gittiğinizden emin olamazdınız. Buna ‘varsayma günahı’ denirdi.

Belirli bir grup günahı işlediğiniz takdirde, ölecek olsanız doğrudan cehenneme gitme durumunda olacaksınız. Peki çaresi? Ölmeden önce alelacele günah çıkarmaya gidip, rahip tarafından günahlarınızın bağışlanmasını sağlamalıydınız. Ayini veya Kutsal Zorunluluk Gününü kaçırmak da bu günahlardan birisiydi. Dürüst olmak gerekirse, hayatım buna bağlı olsa bile, Katolik dininde ‘Kutsal Zorunluluk Günlerinin’ neler olduğunu size saymam mümkün değil.

Öte yandan Kutsal Kitap, tövbe ettiğimiz ve İsa Mesih’e inandığımız andan itibaren kurtulduğumuzu açıklıyordu:

“İsa'nın Rab olduğunu ağzınla açıkça söyler ve Tanrı'nın O'nu ölümden dirilttiğine yürekten iman edersen, kurtulacaksın. Çünkü insan yürekten iman ederek aklanır, imanını ağzıyla açıklayarak kurtulur... Rab’be yakaran herkes kurtulacak.” (Romalılar 10:9-10, 13, İncil)

Kişi imanını ikrar ettiğinde sonsuza dek kurtulmuş olurdu. Bu işlem gerçekleştikten sonra tersine çevirmek mümkün değildir! Kim tersine çevirmek ister ki?

“Tanrı önceden belirlediği kişileri çağırdı, çağırdıklarını akladı ve akladıklarını yüceltti... Mesih’in sevgisinden bizi kim ayırabilir? Sıkıntı mı, elem mi, zulüm mü, açlık mı, çıplaklık mı, tehlike mi, kılıç mı? Ama bizi sevenin aracılığıyla bu durumların hepsinde galiplerden üstünüz. Eminim ki, ne ölüm, ne yaşam, ne melekler, ne yönetimler, ne şimdiki ne gelecek zaman, ne güçler, ne yükseklik, ne derinlik, ne de yaratılmış başka bir şey bizi Rabbimiz Mesih İsa'da olan Tanrı sevgisinden ayırmaya yetecektir.” (Romalılar 8:30, 35, 37-39, İncil)

Kutsal Kitap cennette sonsuz yaşama sahip olduğunuzu kesin olarak BİLEBİLECEĞİNİZİ söylüyordu- bu konuda hiç kuşku yoktu! “Tanrı Oğlu'nun adına iman eden sizlere, sonsuz yaşama sahip olduğunuzu bilesiniz diye bunları yazdım.” (1.Yuhanna 5:13, İncil)

Kendime şu soruyu sordum, “Katolik Kilisesi’nin öğretişleri nasıl olur da Kutsal Kitap’ın öğrettiklerine tamamıyla aykırı olabilir? Bunlardan biri yanlış olmalıydı çünkü İKİSİ de doğru olamazdı. Birbirine tamamıyla karşıt!” Sonunda bu şeyleri eşimle paylaşmaya başladım ve “Katolik öğretişlerine inanmak üzere yetiştirildiği halde bunlarda bir şeylerin ters olduğuna” her zaman inandığını itiraf etti.

Şok olmuştum! Roma ve öğretişlerini HİÇ sorgulamamıştım. Katolik Kilisesi ASIL kiliseydi, TEK GERÇEK kiliseydi. Kilisemiz bizim inancımız dışında kimsenin kurtuluşa erişemeyeceğini öğretiyordu. Eğer Katolik değilseniz, cehenneme gidiyorsunuz demektir. Bu kadar basit.

Eşim ve ben bu şeyler hakkında konuşmaya devam etme cesaretini gösterdik mi? Her ikimiz de Katolik olarak yetiştirilmiştik. Akrabalarımız Katolik’ti. Düğünümüzde iki rahip hazır bulunmuştu. İki oğlumuz da, eşim ve benim yetiştiğimiz Katolik kilisesinde bebekken vaftiz olmuşlardı. Şimdi ise, küçüklükten beri sevdiğimiz, saygı duyduğumuz ve inandığımız Kiliseyi sorguluyorduk.

Bize bunları öğreten rahiplerin hepsi hatalı olabilir miydi? Bizim gördüklerimizi görüyorlar mıydı? Kutsal Kitapları’nı okumuşlar mıydı hiç? Kilisenin öğretişlerinin Kutsal Yazılar’la kıyaslandığında nerede durduğunu görmek için vakit ayırmış olmalıydılar. Gerçekten bunun için zaman ayırmışlar mıydı?

O zaman eşim bana Hıristiyan Kadınlar konferansında geçirdiği gecenin ayrıntılarını anlattı. O gece Müjde bildirisini ilk kez duymuş, günahlarından tövbe etmiş ve İsa’nın İncil’de yazılı vaatlerine iman etmişti. ‘Kurtulmuştu!’ Romalılar Kitabı’ndan henüz okuduklarımı tam olarak yapmıştı. Rab’be yakarmıştı ve sonsuz işlem gerçekleşmişti!

Aman Tanrım! Neler oluyordu? Kendimi daha da fazla Kutsal Yazıları ve Katolik Kilisesi öğretişlerini okumaya verdim. Emin olmalıydım. Kesinlikle emin olmalıydım.

Birkaç gün sonra, ailemin ruhsal önderi olarak bir karar vermem gerektiğini hissettim. Onları Roma’nın öğretişleri ve geleneklerine göre mi yönlendirecektim, yoksa sadece Tanrı Sözü’ne mi dayanacaktım? Kime güvenecektim? Sonsuz yazgıları söz konusuyken, hata yapmayı göze alamayacağımı hissettim.

Büyük banyomuz doğuya bakıyordu. Sabahın erken saatlerinde çok güzel sarı gün ışığıyla dolardı. O kadar ki lambayı açmaya gerek olmazdı. Bir sabah duş alırken, Tanrı’yla daha önce hiç yapmadığım bir şekilde konuştum. İsa’yı çarmıhta benim yerime ölüme göndermesine neden olan günahlarım için beni bağışlaması için yalvardım. Ona ve Sözü’nde okuduğum vaatlere tamamıyla güveneceğimi söyledim. Rabbim ve Kurtarıcım olacaktı. O andan itibaren sonsuza dek O’nun hizmetkârı olacaktım.

“Evet, Mesih herkes için öldü. Öyle ki, yaşayanlar artık kendileri için değil, kendileri uğruna ölüp dirilen Mesih için yaşasınlar.” (2.Korintliler 5:15, İncil)

Hayatımız, ailem ve bir sonraki yaşam için O’na güvenecektim. İnsanın öğretişleri ve geleneklerine bir daha asla inanmayacağıma söz verdim. Sadece Kutsal Yazılar’ın öğretişlerine güvenecektim. Roma Katolikliğini sonsuza dek, bir seferde reddediyordum.
Duş, vücudumdaki sabun köpüklerini temizleyince, sabun atıkları nasıl su giderinden akıyorsa, günahlarımın ve suçluluk duygumun da onlarla birlikte gittiğini hissettim. Ağzım kulaklarıma varıyordu ve bu gülümseme hiç kaybolmayacaktı.

“Rabbimiz İsa Mesih'in Tanrısı ve Babası'na övgüler olsun. Çünkü O büyük merhametiyle yeniden doğmamızı sağladı. İsa Mesih'i ölümden diriltmekle bizi yaşayan bir umuda, çürümez, lekesiz, solmaz bir mirasa kavuşturdu. Bu miras sizin için göklerde saklıdır. Zaman sona ererken açığa çıkarılmaya hazır olan kurtuluşa kavuşasınız diye iman sayesinde Tanrı'nın gücüyle korunuyorsunuz. Bu nedenle şimdi kısa bir süre çeşitli denemeler sonucu acı çekmeniz gerekiyorsa da, sevinçle coşmaktasınız. Böylelikle içtenliği kanıtlanan imanınız, İsa Mesih göründüğünde size övgü, yücelik, onur kazandıracak. İmanınız, ateşle arıtıldığı halde yok olup giden altından daha değerlidir. Mesih'i görmemiş olsanız da O'nu seviyorsunuz. Şu anda O'nu görmediğiniz halde O'na iman ediyor, sözle anlatılmaz yüce bir sevinçle coşuyorsunuz. Çünkü imanınızın sonucu olarak canlarınızın kurtuluşuna erişiyorsunuz.” (1.Petrus 1:3-9, İncil)

Yukarıda anlattıklarımın hepsi yaklaşık olarak sekiz haftalık bir dönemde gerçekleşti. Tanrı evliliğimizi iyileştirdi. Evlilik danışmanımıza Tanrı’nın müdahale edip bizleri bağışladığını, bizim birbirimizi bağışladığımızı ve kendisiyle görüşmelerimizin artık sona ereceğini söylediğimizde dehşete kapıldı. Bunu duymak onu kesinlikle memnun etmemişti! Yeni bir “oyun” bulduğumdan emindi ve ‘gerçek’ sorunlarımla yüzleşmek yerine Kutsal Kitap’ın arkasına saklanacağımdan endişeleniyordu.

Sonraki yıllarda iki çocuğumuz da Kurtarıcıları olarak Mesih’e iman ettiler. Hayatları boyunca Katolik olan 70 yaşındaki anne babam da Katolik Kilisesi’ni bıraktı. Şu anda New Orleans’da Kutsal Kitap’ın vaaz edildiği bir kiliseye devam ediyorlar. En büyük ağabeyim ve eşi de Katolik Kilisesi’ni bıraktı. Üç kardeşim de Rab’be yakardılar ve Tanrı’yla doğru bir ilişkiye sahip oldular. Kutsal adı övülsün. Rab, vaat ettiği gibi sadıktır.

Katolik terminoloji;

[1] KATOLİK AYİNİ. Katolikler sadece İsa’nın günahlarımız için öldüğüne inanmakla kalmazlar, sürekli olarak kurban edildiğine ve kurbanının rahip tarafından kansız bir şekilde gerçekleştirildiğine inanırlar. Diyorlar ki, her Katoliğin ağzına aldığı wafer (tuzsuz, daire şeklinde bir bisküvi) rahibin sahip olduğu yetkiyle İsa’nın bedenine dönüştürülür.

Aynı şekilde kâse içindeki şarabı İsa Mesih’in kanına dönüştürmek için Tanrı tarafından yetkilendirilmişlerdir. Bu Katolik ritüeline katılarak iki şey gerçekleşir: 1) Ayinin Tanrı’ya yönelik etkisi Tanrı’nın gazabının yatıştırılmasıdır ve 2) insana yönelik etkisi expiation yani günahkârın günahın cezasından özgür kılınmasıdır. Bu törenin İncil’in öğrettikleri ve gerçek Hıristiyanların inançlarıyla hiç ilgisi yoktur.

Sakramentler Katolikler tarafından gerçekleştirilen dinsel ritüellerdir. Katolik Kilisesi’nde bu eylemlerin düzgün bir şekilde yapılmasıyla Tanrı’nın Katoliklere lütuf verdiğine inanılır. Sakramentlerin ‘içinde lütuf’ olduğuna inanılır. Tanrı’nın lütfunu bir musluk gibi düşünün. Katolik olan kişi gerekli eylemleri yerine getirdiğinde musluk açılır ve lütuf bahşedilir. Bu inancın Kutsal Kitap’la ilgisi yoktu. Kutsal Kitap’ta lütfun hak edilmeyen iyilik olduğunu öğreniyoruz. Yaptığınız bir şey karşılığında hak ederek aldığınız bir ödül değildir. “Eğer bu, lütufla olmuşsa, iyi işlerle olmamış demektir. Yoksa lütuf artık lütuf olmaktan çıkar!” (Romalılar 11:6, İncil)

[2] TESPİH ÇEKMEK. Katolik Kilisesi, günah çıkarma ya da kefaret eyleminin, Tanrı ve günah işleyen Katolik arasında doğru bir ilişkinin yeniden kurulmasını sağladığını öğretmektedir. İlk olarak Katolik olan kişinin günahlarını rahibe itiraf etmesi gerekir. Rahip, Katoliği bağışlamadan önce kişinin günahları için üzüntüsünü göstermesi ve gelecekte günah işlemekten kaçınma konusunda kararlı olması gerekir. Katolikler, genellikle bunu ‘Tövbe Eylemi’ adı verilen duayla ifade ederler. Rahip günahkârı bağışlarsa, günahlarını itiraf eden Katoliği suçun sonuçlarından özgür kılar. Günahın tamamıyla affedilmesi için son koşul, günah için Tanrı’ya bir karşılık vermektir. Bu koşul, günahkâra rahip tarafından yüklenir. Oruç olabilir, yoksullara bir armağan vermek olabilir, vs. Genellikle kefaret, ‘Selam sana Meryem’ gibi duaların belirli sayıda okunmasından oluşur. Katolikler, beş boncuk dizisinden oluşan tespihlerini kullanarak bunu gerçekleştirirler. Her dizide on küçük boncuk vardır ve büyük bir boncukla diziler birbirinden ayrılır. On küçük boncuğun her biri için Katolikler şöyle dua edeler:

‘Selam sana, lütuf dolu Meryem, Rab seninledir. Kadınların en mübareği sensin ve mübarektir senin evladın İsa. Aziz Meryem, Allah'ın annesi, biz günahkârlar için, şimdi ve ölüm saatimizde dua et. Âmin.’

Her bir büyük boncuk için başka ezber dualar edilir.

Bunun gerçek Hıristiyanlıkla ilgisi var mı? Kesinlikle yok. İncil’in hiçbir yerine bir rahibe günahların itiraf edilmesinin Kutsal Kitap’a dayanan tek bir örneği bile yoktur. Doğrudan Tanrı’nın cennetteki tahtına gitmemiz isteniyor. “Onun için Tanrı'nın lütuf tahtına cesaretle yaklaşalım; öyle ki, yardım gereksindiğimizde merhamet görelim ve lütuf bulalım.” (İbraniler 4:16, İncil). Tanrı’nın bizleri bağışlayacağı vaadiyle bu tahtın huzuruna çıkarız: “Günahlarımızı itiraf edersek, güvenilir ve adil olan Tanrı günahlarımızı bağışlayıp bizi her kötülükten arındıracaktır.” (1.Yuhanna 1:9, İncil)

İsa’nın ölümü, dirilişi ve göğe alınışından sonra öğrenciler İsa Mesih aracılığıyla günahların bağışlanmasını duyurmaya devam ettiler. Giderek genişleyen bu duyurunun tarihsel anlatımını Yuhanna İncili’nden sonra gelen kitapta okuyabilirsiniz. Kitabın adı Elçilerin İşleri. Öğrenciler, Katolik rahiplerin sanki günah işleyen Hıristiyanların günahlarını çıkaran kişilermiş gibi davranan kişiler değil, Rabbin tanıklarıydı!

[3] KATOLİK KATEKİZMİ. Katolik Kilisesi Katekizmi, Katolik Kilisesi’nin inanç ve uygulamaları konusunda resmi yayınıdır.)

[4] AZİZLERE DUA ETMEK.  Katolik inancının belli ölmüş kahramanlarına dua edilebilir. (Bkz. Katolik Kilisesi Katekizmi, 954-962 paragrafları.) Katolikler ölmüş olan bu kişilerin dualarının özellikle etkili olduğuna inanıyorlar. Eğer Katolik olsaydım, ihtiyacım, mesleğim, yaşım veya ikamet ettiğim ülkeye göre hangi azize dua edeceğimi seçerdim. İşte burada sözde dualarımızı kabul eden 10.000’den fazla azizden birkaç tanesi. Bundan söz etmemin nedeni Katolikliğin Kutsal Kitap’a ekleme yaparak ne kadar büyük hataya düştüğünü göstermek istemem.

Her bir azizin adının karşısında bu azizin yardım edebileceği konu yazılmıştır. Örneğin, eğer huysuz çocuklarınız varsa Aziz Sebastiyan’a dua etmelisiniz. Listeye bakarken şu soruyu derin bir şekilde düşünün: ‘Sebastiyan gibi ölmüş bir insan nasıl farklı ülkelerde yaşayan ve pek çok farklı dilde dua eden milyonlarca Katolik’in dualarını aynı anda işitebilir? Bu insanlar egemen mi?’

Aziz Sebastiyan: Huysuz çocuklar
Aziz Hubert: Köpek ısırıkları
Aziz Christopher: Kamyon şoförleri
Aziz Rita: Yalnızlık
Aziz Yuhanna: Kalp hastaları
Aziz Blase: Boğaz hastalıkları
Aziz Lucy: Göz hastalıkları
Aziz Fransis de Sales: Sağırlar
Aziz Tomas Akinas: Öğrenciler
Aziz Monika: Anneler
Aziz Yusuf: Marangozlar
Miralı Aziz Nikolas : Köprüler
Asisili Aziz Fransis: Hayvanlar
Asisili Aziz Klara: Televizyon
Aziz Antoni: Kayıp eşyalar
Aziz Yahuda: Umutsuz vakalar
Aziz Bonafis: Almanya
Aziz Patrik: İrlanda
Aziz Homobonus: Terziler ve giysi işçileri
Aziz Fiacre: Bahçıvanlar ve taksi şoförleri
Aziz Markos: Gençler (özellikle kızlar)
Aziz Agnes: Göğüs kanseri

Kutsal Kitap, iman ve Hıristiyan yaşamı konusunda neden Kutsal Yazılar’ın her zaman tek yetkilimiz olması gerektiği konusunda çok sayıda kanıt içeriyor. İsa’ya iman edenler, İsa Mesih’in öğrencileri olmak için Kutsal Yazılar’ın tek yetkisine boyun eğmek zorundadır. “İsa kendisine iman etmiş olan Yahudilere, "Eğer benim sözüme bağlı kalırsanız, gerçekten öğrencilerim olursunuz. Gerçeği bileceksiniz ve gerçek sizi özgür kılacak" dedi.” (Yuhanna 8:31-32, İncil). İnsanların gelenek ve öğretişlerini izleyenler çoğunlukla yanlış yola saparlar. Bunun örneği, Katolik Kilisesi’nin bizleri kendilerine dua etmemiz için teşvik ettiği kişilerdir.