headerLogo2b-18pt-myriadpro

En İyi Arkadaş: İsa

25 summer kuveyt testimony sizeMüslümanların İsa’yı Rab’leri ve Kurtarıcıları olarak kabul etmeleri hakkında muhtemelen okuyacağınız pek çok tanıklıktan farklı olarak ben çocukken kiliseye giden bir Müslüman’dım. Bu sadece anne babamı ABD’de ziyaret ettiğim zamanlarda yazları olan bir şeydi. Müslüman bir baba ve Hıristiyan bir annenin çocuğu olarak Kuveyt’te büyüdüm.

Babamın Müslüman olması, İslami eğitim almam anlamına geliyordu. Bu kadar küçük bir yaşta yaşadığım karmaşayı hatırlıyorum. İsa’nın çarmıhta öldüğünü düşünüyordum ama arkadaşlarım buna kuvvetli bir şekilde karşı çıkıyordu. Aslında sadece ilkokuldaydık. Dokuz yaşıma geldiğimde kendisi Müslüman olan iyi ve hoş bir Arapça öğretmenim vardı. Bana hem ev ödevlerimde yardım eder hem de ailesi ve akrabalarıyla piknik gibi gezilere götürürdü. On bir yaşıma geldiğimde Müslüman olmayı düşündüm. O yılın sonuna kadar bana öğretmenlik yaptı. 

On iki yaşımdan itibaren yine hayat konusunda kafam karışmış hissettim kendimi. Fakat Tanrı’yı sevmenin önemli olduğuna karar verdim. Eğlenceli arkadaşlarımdan oluşan bir grupla zaten her zaman meşguldüm. Daha sonra gençlik yıllarımda karşı cinsle dans etmenin kabul edilebilir olduğu partilere katıldım. Annem partide her zaman bir anne veya babanın olmasını sağlardı. Çoğu zaman bu anne babalar ben geldiğimde korkarlardı çünkü bir kızdım ve Kuveyt’te yaşıyordum. İçki veya uyuşturucu hatta seks konusunda başım hiç belaya girmedi. Oldukça iyi bir insan olduğumu hissediyordum. 

Liseden mezun olduğumda hayatın gerçekleriyle yüz yüze geldim. Bu yıl, Saddam Hüseyin’in Kuveyt’i işgal ettiği yılla aynı yıldı. Olanlardan ötürü üzgün ve incinmiştim. O zaman ailemle birlikte Amerika’daydım ama Kuveyt’de sıkışıp kalan yakın arkadaşlarım vardı. Bazıları Filistinli ve Ürdünlüydü. Filistinli arkadaşlarımdan biri ülkeden kaçmadan önce mücevherlerini ve güzel giysilerini bırakmak zorunda kaldı. On üç yaşındayken yaşadığımla aynı kimlik bunalımını yaşıyormuş gibi hissedip her gece ağlardım. Sonunda bütün arkadaşlarım Körfez Savaşını güvenli bir şekilde atlattı ama Filistinli arkadaşlarımdan biri babasını kaybetti. 

Hayat adil değildi ve ben herkese karşı, özellikle de gazetecilere karşı öfkeliydim. Kuveyt yeniden özgür olduğunda yine mutlu olacağımı düşündüm ama bu doğru değildi. Hiçbir şey aynı olmayacaktı. Saddam’la hiçbir ilgileri olmadığı halde bazı arkadaşlarım düşmanım gibi görülüyordu. Bazı arkadaşlarım düşmanım olmaya karar verdiler ama iki tanesi bana sadık kaldı. Bütün bu karmaşanın içinde Tanrı’dan bana neler olduğunu söylemesini istedim. Genel olarak insanlardan nefret etmeye başladım. Olduğumu düşündüğüm iyi insan artık yoktu. 

Sadece iyi bir insan değildim, aynı zamanda çok yalnızdım. Fakat Tanrı beni karanlıkta bırakmayacaktı. ABD’de kolayca bunu yapabildiğim için kiliseye devam ediyordum. Hayatın anlamı hakkında sorular soruyordum ama o sıralarda Hıristiyanlar sadece sinirime dokunuyordu. İsa’nın kendilerini bağışlayacağını söyleyerek sadece günahlarını aklamak için bir yol arıyorlarmış gibi geliyordu bana. İster Hıristiyan ister Müslüman olsun insanların söylediklerini düşünmeyeceğime karar verdim. Kuran ve Kutsal Kitap’ı karşılaştıracaktım. Bu iki dinin ruhsal başlıklaarını dikkatli bir şekilde yakından inceleyecektim.

Genç bir kadın olarak hemen Muhammed’in erkeklerin sadece dört eş almasına izin verirken kendisinin daha fazla eş almış olduğu gerçeğinden rahatsız oldum. Kuran’da kadınlar için ödüllerden söz edilmediği halde cennette bakirelerin olduğunu öğrenmek de kendimi huzursuz hissetmeme neden oldu. Şarap cennette serbest olduğu halde dünyada yasak olması öğretişini de sorguladım.

Sonra İncil’i okumaya başladım ve İsa’da kendi çıkarlarına hizmet etmeyen bir insan gördüm. Yakında öleceğini bildiği için hiç evlenmedi ve ayrıca düşmanlarını sevdi. En pis insanlar, fahişeler ve vergi görevlileriyle bile konuştu. Hatta onları sevdi ve onları bağışladı. Kendimi onların yerine koyup, söylediklerinin benim için kişisel bir hale gelmesine fırsat verdim. Böyle yaptığımda gördüm ki, karanlık ve nefret dolu olanı bağışlayacağını söylüyordu. O zaman sadece kişisel davranmakla kalmadım aynı zamanda kişisel hale getirdim. Sevgisi ve bağışlamasını kabul ettim. Böyle yaptığımda, O beni bağışladıysa benim de ülkemizi işgal ettikleri ve evimizi ve sahip olduklarımızı mahvettikleri için Iraklı askerleri bağışlamam gerektiğini fark ettim.

İsa’yı Rabbim olarak kabul ettiğimde on dokuz yaşındaydım. Fakat Saddam Hüseyin’i bağışlamak bir yılımı daha aldı. Kutsal Ruh yüreğimde çalışarak insanları, bütün sorunlarıyla birlikte, sevmeyi öğretti. Rabbe yaşadıklarım için teşekkür ediyorum ve artık Tanrı’nın ne istediğini biliyorum. Annem veya Amerikan kültüründen ötürü sadece ad olarak Hıristiyan olmamı istemiyordu. Tanrı, çocuğu olmamı istiyordu. Nereye gidersem gideyim gerçekte ve sevgide yaşamamı istiyordu.

İçinizde hayatınızı mahvedeceğinizi düşünecek kadar nefret dolu hissediyorsanız, İsa’ya dönün. Nereli olduğunuz veya ne yaptığınız önemli değil, İsa ölümü ve dirilişi aracılığıyla dünyayı kurtarmak için geldi. Dünyayı ve sizi yargılamak için gelmedi. Rabbin iyiliğine tanıklık olarak, eşimin işi nedeniyle ABD’de üç farklı şehre taşınmış olsak da beni iyi arkadaşlarla bereketledi. İsa hala herhangi bir insanın sahip olabileceği en iyi arkadaş. Eğer O’nu tanımıyorsanız lütfen O’na bir fırsat verin.

“Tanrım da her ihtiyacınızı kendi zenginliğiyle Mesih İsa'da görkemli bir biçimde karşılayacaktır.” (Filipililer 4:19, İncil)