headerLogo2b-18pt-myriadpro

Öldükten Sonra Nereye Gideceğim?

32 gunjoa bati afrika testimony sizeAdım Gunyoa. Afrikalıyım, 43 yaşındayım, evliyim ve üç çocuk babasıyım. Nüfusun %90’ından fazlasının Müslüman olduğu bir ülkede yaşıyorum. Ben de İslam dininin içine doğdum. Babam, Kuran’ı gayretli bir şekilde çalışır. Zaten Kuran’ın büyük bir kısmını gençken ezberlemişti. Ben üç yaşındayken Kuran okuluna gönderildim. Daha sonra derslerim Fransız Akademisi ve Kuran okulu arasında bölündü. Fransız okuluna gitmediğin günlerde Kuran okuluna gidiyordum.  

Gençlik yıllarımda çocukluk arkadaşlarım ve ben pek çok aptalca şey yapardık. Fakat 19 yaşına geldiğimde, din konularını daha ciddiye aldım. Uzun uzun cennet ve cehennemi düşünürdüm çünkü küçüklüğümden beri bana bu iki yerin var olduğu öğretilmişti. Ölümden sonra herkesin ya birine ya da diğerine gideceği öğretilmişti- dünyada yaşadıkları sırada iyi şeyler mi yoksa kötü şeyler mi yaptıklarına bağlı olarak.

Sonuç olarak, kendime sık sık şu soruyu sorardım: “Öldükten sonra nereye gideceğim?” Nereye gitsem bu soru da peşimi bırakmıyordu. Sonuçta, dinle ilgili görevlerime daha bağlı olmaya karar verdim. Ne zaman namazımı bitirsem Tanrı’dan beni doğru yola yönlendirmesini isterdim. Bunu tüm yüreğimde içtenlikle istiyordum çünkü ölümden sonra sonsuzluk boyunca cehennemle karşı karşıya kalma düşüncesi beni son derece rahatsız ediyordu.

İslam’ı benden daha iyi bilen insanlardan soruşturdum. Ama hiç tatmin edici bir yanıt alamadım. Bana söyledikleri tek şey, dinle ilgili görevlerimi yerine getirmem, yaptığım kötü şeylerden daha fazla iyi şeyler yapmam ve gerisini de sonsuzluktaki kaderimi belirleyecek olan Tanrı’nın ellerine bırakmam gerektiğiydi. Hepsi aynı şeyi söylediler, “Kimse bu dünyadayken ölünce nereye gideceğini bilemez. Ancak Tanrı bilir!” Sanırım siz de bu sözleri benim kadar duydunuz. Bana gelince, böyle bir yanıt yüreğimi hiçbir şekilde tatmin etmedi. İçimde çalkantı dışında başka bir şey yoktu. Sürekli olarak aklımda aynı soru ortaya çıktığı için huzurum kalmamıştı: “Öldükten sonra nereye gideceğim?”

Eğitimime devam etmek için başkentte yaşadığım üç yıl boyunca, dünyanın sonunda geri gelecek olan İsa Mesih’in marabout (dini lider) olduğuna inanan bir Müslüman tarikatı arasında yaşadım. Marabout’larına bazı mucizeleri atfederlerdi. Hikâyelerinden gerçekten etkilenmiştim ve kendi kendime şöyle düşündüm, “İsa’ları böyle mucizeler yapabiliyorsa, asıl İsa gerçekten de harika olmalı!” Gerçek İsa’nın ne gibi mucizeler yaptığını bilmeyi çok istiyordum. Şöyle düşündüm, “Bunu araştırmanın bir zararı olmaz!” Beni motive eden de bu oldu. ‘Gerçek İsa’ hakkında daha fazla öğrenmek istiyordum. Hayatımın bu noktasına kadar hiçbir zaman gerçek Hıristiyanlarla karşılaşmamış olduğumu da söylemeliyim. Kitaplarını, İncil’i de okumamıştım.

Derslerimi başarıyla tamamlayıp diplomamı aldıktan sonra tek ve açık bir hedefe sahip olarak memleketime döndüm: Ciddi bir araştırma yapıp İsa Mesih’in yaşamı, sözleri ve işlerini kaydeden bir kitap bulacaktım. Böylece, bir sabah uyandım ve bazı Katolikleri ziyaret etmeye gittim. Böyle yaptım çünkü o dönemde,ülkemde birisi İsa, Kutsal Kitap veya Hıristiyanlardan söz ettiğinde otomatik olarak ‘Katolik’ kelimesini düşünürdük.  Onları ziyarete gittim. Fakat aradığımı orada bulamadım. Eve doğru yürürken, Tanrı tam da doğru zamanda küçük kütüphaneyi fark etmem için gözlerimi açtı ve orada bazı gerçek Hıristiyanlarla tanışma ayrıcalığına sahip oldum. Bu benim için bir ilkti. Hayatımda ilk kez İsa Mesih’i tanıyan biriyle karşılaşmıştım. Bana bir Kutsal Kitap verdiler, kendi kendime okumaya başladım. O zaman 25 yaşındaydım.

Peygamberlerden İsa’ya

Artık araştırmam tamamıyla yeni bir boyut kazanmıştı. Müslüman olarak, beni doğru yola yönlendirmesi için Tanrı’ya dua etmeye devam ettim. Bunun nedeni bu denli huzursuz olmama yol açan çelişkiye henüz bir çözüm bulamamış olmamdı. “Öldükten sonra nereye gideceğim?” Hala bu soruya sağlam ve tatmin edici bir yanıt bulamamıştım. Çevremdeki insanlar ‘Ancak Tanrı bilir. Kimse sonsuzluktaki kaderini bilemez’ demeye devam ediyorlardı. Ama ben öldükten sonra nereye gideceğimi bu hayatta bilmek istiyordum! Neredeyse iki yıl süren bir araştırma, Kutsal Kitap’ı çalışma, İslam’dan gelen Hıristiyanların tanıklıklarını okuma ve Hıristiyanlarla tartışma sürecinden sonra Tanrı’nın yanıtı benim için açıklık kazandı. Kanıtlara teslim oldum. Evet, bazı harika gerçekleri keşfetmiştim!

Birincisi, Eski Antlaşma Kutsal Yazıları’nda, yani Tevrat ve Zebur’da, tüm peygamberlerin Mesih’in gelişini önceden bildirdiğini keşfettim. İnsanlığı dünyanın bu Kurtarıcısını Tanrı’nın belirlediği zamanda kabul etmek için hazırlıyorlardı. Peygamberler Mesih’in mucizevî doğumu, doğduğu yer, doğumundan önceki ve sonraki koşullar hakkında peygamberlik etmişlerdi. Kendisini yanlış anlayacak ve ondan nefret edecek kendi ulusunun din önderleri tarafından nasıl kötü muamele göreceğini de önceden bildirmişlerdi. Peygamberler ayrıca Mesih’in acılarını ve düşmanlarının ölümüne sebebiyet vermek için nasıl bir düzen kuracaklarını da ilan etmişlerdi. Nasıl öleceğini bile ayrıntılı bir şekilde tarif etmişlerdi. Daha da önemlisi, Mesih’in neden öldürülmesine izin vereceğini, gücü yettiği halde kendisini kurtarmayı reddetmesini de anlatmişlardı. Bazı peygamberler Mesih’in üç gün sonra dirileceğini de yazmışlardı.

Araştırmam sırasında daha en başında, Mesih’in tüm dünyanın günah cezasını ödemesinin Tanrı’nın tasarısı olduğunu keşfetmiştim—böylece O’na inananların cezayı çekmeleri gerekmeyecekti. Günahın cezasının, her günahı cezalandırması gereken ve kusursuz ve doğru Yaratıcımız’dan sonsuza dek ayrı düşmek olduğunu öğrendim. Fakat İyi Haber yani İncil, günahsız Mesih’in binlerce yıl süren sembolik hayvan kurbanlarının anlamını yerine getirmiş olmasıydı. Nuh, İbrahim, Musa, Davut, Süleyman ve Yeşaya gibi peygamberler, Tanrı’ya lekesiz kuzu ve koçlar sundular- günahın üzerini örten kan sunuları olarak. Kendisini Nihai Sunu olarak sunmak üzere Mesih’i göndermek de Tanrı’nın fikriydi. İşte bizim yerimize ölenden söz eden bazı ayetler:

“Aslında hastalıklarımızı o üstlendi. Acılarımızı o yüklendi. Bizse Tanrı tarafından cezalandırıldığını, vurulup ezildiğini sandık. Oysa bizim isyanlarımız yüzünden onun bedeni deşildi. Bizim suçlarımız yüzünden o eziyet çekti. Esenliğimiz için gerekli olan ceza Ona verildi. Bizler onun yaralarıyla şifa bulduk. Hepimiz koyun gibi yoldan sapmıştık. Her birimiz kendi yoluna döndü. Yine de RAB hepimizin cezasını ona yükledi.” (Yeşaya 53:4-6, Eski Antlaşma)

Fakat bir fark vardı. Mesih’in kurbanı sadece Tanrı’nın huzurunda günahı örtmekle kalmayacaktı aynı zamanda günahın cezasını ortadan kaldıracaktı. Bunların hepsi Tanrı’ya ve kurtuluş yoluna inananlar içindi. İncil’in İsa hakkında yazdıklarını okurken bütün bu peygamberlikleri kusursuz bir şekilde yerine getirenin O olduğunu anladım. Çarmıhtaki başka biri değildi. Peygamberlikleri İsa’ya işaret eden, ardı ardına gelen peygamberler tarafından önceden bildirilmişti!

Sonra araştırmamda, İncil’de, bu ‘asıl İsa’nın’ soruma, ‘Öldükten sonra nereye gideceğim?’ sorusuna, açık ve ödün vermeyen bir yanıt verdiğini keşfettim. İsa’nın ölümü ve dirilişi Tanrı’nın soruna verdiği yanıttı! İsa’nın söylediği bu şeylere kulak verin ve benim yüreğime seslendiği gibi sizinkine de seslenmesine izin verin:

“İsa, "Yol, gerçek ve yaşam Ben'im" dedi. "Benim aracılığım olmadan Baba'ya kimse gelemez.” (Yuhanna 14:6, İncil)

“Nitekim İnsanoğlu [İsa], kaybolanı arayıp kurtarmak için geldi.” (Luka 19:10, İncil)

“Size doğrusunu söyleyeyim, sözümü işitip beni gönderene iman edenin sonsuz yaşamı vardır. Böyle biri yargılanmaz, ölümden yaşama geçmiştir.” (Yuhanna 5:24, İncil)

“Ben iyi çobanım. İyi çoban koyunları uğruna canını verir... Canımı kimse benden alamaz; ben onu kendiliğimden veririm. Onu vermeye de tekrar geri almaya da yetkim var.” (Yuhanna 10:11,18, İncil)

Tanrı İncil’de İsa’nın bir yol olduğunu söylemedi. İsa’nın birçok yoldan biri olduğunu da söylemedi. İsa’nın tek yol olduğunu söyledi. Bu gibi sözler ve Kutsal Kitap’ta bunlara benzer başka pek çok söz başka hiçbir kişinin söylemeye cesaret edemediği sözlerdir. Kutsal Kitap’taki bu ve bunlara benzer ayetler İsa’yı olduğu gibi anlamama ve kabul etmeme neden oldu. İnanan herkes için kusursuz bir kurtuluş sağlamak üzere ölüp yeniden dirilecek olan, Tanrı’nın vaat ettiği, Bir ve tek Kurtarıcıdır. Böylece, Rab İsa Mesih’e ve benim için, benim günahlarım için, benim yerine öldüğü gerçeğine iman ettim.

Hayatımda İsa Mesih’in Yaptığı Değişiklikler

İlginç olan, Rab İsa’ya ve benim adıma çarmıhta yaptıklarına güvendikten sonra daha önce hiç deneyim etmediğim bir huzur hissetmiş olmamdır. Ne değişim ama! Sonsuz yazgım konusunda artık herhangi bir kaygı taşımıyorum çünkü İsa’nın günahlarımın hepsi için cezayı eksiksiz bir şekilde ödediğini biliyorum. Bir zamanlar beni mahkûm eden bu günahların hesabı verildi. Bunun sonucu olarak ben de beraat ettim! Kurtarıldım! Artık öldükten sonra nereye gideceğimi biliyorum. Cennete gideceğimi biliyorum, iyi olduğum için değil, İsa Mesih aracılığıyla sağlanan Tanrı’nın lütfu sayesinde. İsa’ya imanım hayata bakış açımı değiştirdi. Artık her konuda Tanrı’yı memnun etmeye çalışıyorum- memnun etmek zorunda olduğum için değil, istediğim için. Tanrı yüreğimi değiştirdi. Artık herhangi bir şeyden veya herhangi bir kimseden korkmuyorum. Tabii ki, İblis ve cinlerin güçlerinin ve insanların karşı koymalarının farkındayım ama Rab İsa bunlardan sonsuz kere daha güçlüdür. Kendisini kişisel olarak bana o kadar çok kere kanıtladı ki. Ben, ailem ve hayatımın her yönüyle ilgili ve bunların her biri üzerinde denetime sahiptir.

Karşı Koyma

Tanrı’nın İsa hakkındaki ilahi bildirisine inandıktan hemen sonra her şey bana o kadar net ve mantıklı göründü ki, yeni benimsediğim inancımdan ötürü deneme ve sıkıntıları hiç beklemiyordum. Fakat çok kısa bir süre içindeyaşamımda İsa’nın çocukluğunu geçirdiği Nasıra’nın halkına söylediklerinin gerçekliğini gördüm:

“Ve gücenip O'nu reddettiler. Ama İsa onlara şöyle dedi: "Bir peygamber, kendi memleketinden ve evinden başka yerde hor görülmez.” (Matta 13:57, İncil)

Babam, amcam, kardeşlerim ve arkadaşlarım İsa’nın günahlarımız için çarmıhta ölümünü hafife almak için ellerinden geleni yapmakla kalmadılar, aynı zamanda beni çeşitli şekillerde taciz ettiler. Sonunda beni evden kovdular. Kendi ailem tarafından bu şekilde reddedilmek benim için son derece zordu. Bunu istemedim. Sadece İsa Mesih’e iman ettiğim için beni istemediler.

Sonra kendi ailemde gördüğüm nefret üzerinde düşündüm ve bu beni neye inandıkları hakkında düşündürdü. İnsanlar İslam’dan gerçek, esenlik ve sevgi dini olarak bahsettiklerinde kendime bunun nasıl olabileceğini soruyorum? Uyuşturucu satıcısı mı oldum? Kadınlara tecavüz etmeye mi başladım? Davranışlarım herhangi bir şekilde iyiden kötüye doğru mu gitti? Bütün peygamberlerin hakkında yazdığı Kişi’ye içtenlikle inanan bir aile üyesini hoş görecek kadar sevemez mi bir aile?  

Beni yanlış anlamayın; şikâyet etmiyorum. Rab, İsa’nın beni hakkında uyardığı bütün bu düşmanlıkların üstesinden gelebilmemi sağladı. İsa bunların üstesinden geldi ve kendisini izleyenlerinde bunu yapabilmesini sağladı.

“Kötülüğe yenilme, kötülüğü iyilikle yen.” (Romalılar 12:21, İncil)

“Beni güçlendirenin aracılığıyla her şeyi yapabilirim.” (Filipililer 4:13, İncil)

Bütün bu durumlar içinde Tanrı benimle ilgilendi ve ruhsal gelişimimin bir parçası olarak gerekli olan pek çok önemli ders verdi. On yedi yıldır İncil’den bu ayetlerde konuşan Kişi’yi izliyorum! Ne büyük ayrıcalık!  

“Koyunlarım sesimi işitir. Ben onları tanırım, onlar da beni izler. Onlara sonsuz yaşam veririm; asla mahvolmayacaklar. Onları hiç kimse elimden kapamaz.” (Yuhanna 10:27-28, İncil)