headerLogo2b-18pt-myriadpro

Phan Thi Kim Phuc’un İnanılmaz Bağışlama Hikayesi

36 kim phuc vietnam testimony sizeDünya çapında birçok kişi 9 yaşındaki Phan Thi Kim Phuc’un Vietnam dönemine ait Pulitzer ödülü kazanan fotoğrafından etkilenmiştir. 8 Haziran 1972’de köyüne bir napalm bombası atılmıştı. Fotoğraf, kolları dehşet ve acıyla iki yana açılmış, gözyaşları içindeki kızı gösterir. Çıplaktı ve korkunç bir şekilde yanmıştı. Kızcağız, ‘Nong qua! Nong qua!’, ‘Çok sıcak! Çok sıcak!’ diye bağırarak koşarken bacaklarındaki deriler iki yana sallanıyordu. 

Vietnam’da, birbirine bağlı ve zengin bir ailede dünyaya gelen Kim, çocukluğunu mutlu bir çocukluk olarak betimler; “Bildiğim tek acı bisikletten düşmenin acısıydı,’ diye anlatır. Maalesef, her şeyden habersiz köyü, Saygon ve Fnom Pen arasındaki tedarik yolu olan Route 1 üzerindeydi. Daha sonra Trang Bang’ı neden bombaladıkları sorulduğunda, pilotlar şöyle cevap verdi, ‘Engel oluyordu.’ 

Bomba bildiği her şeyi yakıp tüketene kadar Kim korkunun ne olduğunu bilmediğini söyler. 

Napalm, jel kıvamında benzin gibidir. II. Dünya Savaşı sırasında ABD tarafından yanıcı sıvıların etkisini arttırmak için geliştirilmişti. Kim şöyle anlatır; “Napalm, hayal edebileceğiniz en korkunç acıdır. Su, 100’de kaynar. Napalm ise 800-1200 derece arasında bir ısı ortaya çıkarır.” 

Petrolün derisini yok ederek üçüncü derece yanıklar oluşturması nedeniyle küçük kızın yaşaması beklenmiyordu. Fakat 14 ay boyunca hastanede kaldıktan ve 17 ameliyattan sonra, Kim eve döndü. “Yeniden normal bir çocuk olmak istiyorum,” diyordu. 

Ne var ki, gerçek yararlar daha yeni oluşmaya başlıyordu. Okuluna kendini adamış olan Kim, kendisini derslerine verdi ve kısa bir süre içinde sınıf arkadaşlarının düzeyini yakaladı. Nihai hedefi doktor olmaktı. Fakat 1982’de tıp fakültesine kabul edildikten sonra Vietnam hükümeti Kim üzerinde, ‘Savaşın Ulusal Sembolü’ olduğu gerekçesiyle hak iddia etti ve okulu bırakıp, yeni talimatlar alana kadar şehrine dönmeye zorladı. 

“Ben sadece o resimden kurtulmak istiyordum,” diye anlatır. “Tüm bunların olduğunu bile unutmak istiyordum. Ama onlar herkesin hatırlamasını istiyordu.” Dünya çapında krallık mensupları, başbakanlar, başkanlarla yüzlerce röportaj ve Vietnam propaganda filmlerindeki roller birbirini izledi.

“Her zaman ‘Neden ben? Bu neden bana oldu?’ diye soruyordum. Öfke ve acılıkla yaşıyordum ve yaşamımı yük olarak görüyordum. Hayatımdan nefret ediyordum. Artık yaşamak istemiyordum.” diye anlatır Kim.

Yıllar geçti ama nefreti geçmedi. 

“İçimdeki öfke, dağ kadar yüksek gibiydi, acılığım eski kahve kadar kara ve acıydı. Hayatımdan nefret ediyordum. Normal olmadığım için normal olan herkesten nefret ediyordum. Birçok kez ölmek istedim. Doktorlar yaralarımın iyileşmesine yardım ettiler ama yüreğimi iyileştiremiyorlardı." diyordu.

Kim okula gidemediği için kendisini kütüphanede kitap okumaya verdi. Kutsal Kitap’la orada tanıştı. “Okumayı bırakamıyordum. Ne kadar okursam, kafam o kadar karışıyordu” diye anlatıyor Kim. “Hangisi gerçek diye merak ediyordum- benim dinim mi, yoksa Kutsal Kitap mı?”

Kim'in eniştesinin, gerçek bir Hıristiyan olan bir arkadaşı vardı. Onunla görüşme ayarladı. Hıristiyan inancı hakkında sorularını yazdığı bir listeyle gitti görüşmeye. Konuştuktan sonra arkadaşı, Kim’i Noel ibadeti için kilisesine davet etti. İbadetin sonu, Kim’in hayatında bir dönüm noktası oldu. “İlk kez Müjde’nin açıklamasını duydum. Tanrı’nın sevgisi hayatımı değiştirdi. İsa’nın çarmıhta öldüğünü ve günahlarımın bedelini ödediğini biliyordum. Tanrı’ya sordum, ‘Beni bağışlayacak mısın?” 

“Rabbim ve Kurtarıcı’ma güvenmek için çok hevesliydim. İsa, düşmanlarımı nasıl bağışlayabileceğimi öğrenmeme yardım etti. Sonunda, yüreğimde biraz esenlik vardı. Şimdi yaralarıma baktığımda ya da eski yaralarımdan ötürü acı çektiğimde şükrederek cevap veriyorum. Bu yaraları Rabbin bana her zaman benimle olduğunu hatırlatmasının bir yolu olarak görüyorum.” diye anlatmaya devam eder Kim.
Çiğdemler nasıl çamurdan çıkarsa, iman tohumları da Kim’in en karanlık zamanlarında ekilmişti. “Yüreğimin derinlerinde gerçekten çektiklerimin arkasındaki doğruyu ve anlamı ve bu küçük kızın neden acı çektiğini bulmayı istiyordum. Tanrı’ya şükürler olsun, 19 yaşındayken bütün bunların cevabını aldım.” 

Kim diyor ki, “Hayatım o fincandaki kahve gibiydi - nefret, acılık ve kederle kararmıştı.Tanrı’ya sordum, ‘Yüreğim acı kahveyle doluyken her şeyi nasıl temizleyebilirim?’ Tanrı şöyle açıkladı, “Yanıt, fincandakilerin dökülmesine ve Tanrı’nın fincana sevgisini dökmesine izin vermekti.” 

“Tanrı sizi Mesih'te bağışladığı gibi, siz de birbirinizi bağışlayın. Bunun için, sevgili çocukları olarak Tanrı'yı örnek alın. Mesih bizi nasıl sevdiyse ve bizim için kendisini güzel kokulu bir sunu ve kurban olarak nasıl Tanrı'ya sunduysa, siz de öylece sevgi yolunda yürüyün.” (Efesliler 4:32-5:2, İncil)

Başkaları için taşan bir sevgi kabı olma süreci içinde Kim, Tanrı’dan esenlik, bilgelik, sabır ve merhamet gibi ruhsal armağanlar aldı.

Kim 1986 yılında İngilizce İspanyolca eğitimi aldığı Küba’ya giriş izni aldı. Burada daha sonra kocası olacak başka bir Vietnamlı öğrenci olan Buyi Huy Toan’la karşılaştı. Kim’in acısı, bu kez diyabetten ötürü, devam ediyordu. Bir kez daha eğitimini kısa kesmek zorunda kaldı.

Vietnam’ın hayatını kontrol etmesinden ötürü hala eziyet çekiyordu. Kim, Moskova’daki balaylarından sonra Küba yolu üzerinde özgürlük fırsatını yakaladı. Uçak, NewFoundland’da, Gander’de benzin almak için durduğunda, yeni evli çift iltica edip Ontario’daki Toronto yakınlarına yerleşti. Sırtlarında sadece kıyafetleri ve yüreklerinde imanları olduğu halde, yavaş yavaş kendilerine bir yaşam kurmaya başladılar. Özgür bir yaşam.

“Hıristiyan olur olmaz, benim için en önemli şey dua oldu,” diye anlatıyor 43 yaşındaki imanlı bayan. “Ama sır şu, dua ettiğimde, inanıyorum,kuşku duymuyorum. Sıkıntı içinde sevinç buluyorum.” 

“Hiç kaygılanmayın; her konudaki dileklerinizi, Tanrı'ya dua edip yalvararak şükranla bildirin. O zaman Tanrı'nın her kavrayışı aşan esenliği Mesih İsa aracılığıyla yüreklerinizi ve düşüncelerinizi koruyacaktır.” (Filipililer 4:6-7, İncil)

Dünyadaki birçok insan Kim’in köyünden, çıplak ve korkunç bir şekilde yanmış olarak kaçışını gösteren fotoğraftan çok etkilenmişti. Bir adam, John Plummer için bu resmin özel bir önemi vardı. 1972 yılında Kim’in köyü olan Trang Bang’a hava saldırısını planlamaktan sorumluydu. Onun yönettiği bir askeri saldırıydı ama kendisine iki kez bu bölgede siviller olmadığı bilgisi verilmişti.

Haziran 1996’da Plummer, Kim Phuc hakkında bir gazete haberi okudu ve sadece yaşadığını değil, ama Kanada’da Toronto’da oturduğunu da öğrendi. Kim’in, Washington DC’de Vietnam Gazilerini Anma Töreninde konuşacağını öğrendi. Vietnam helikopter ekibini de kendisiyle birlikte konuşmaya katılmak üzere davet etti.

Kim Phuc, kalabalıklara seslenirken, pilotlardan biriyle karşılaşacak olsa, onu bağışladığını ve geçmişi değiştiremeyeceklerini söyleyeceğini anlattı. Gelecekte birlikte çalışmayı umut ettiğini söyledi. 

Plummer o anda, karşılaşmak istediği kişinin o gün, dinleyiciler arasında olduğuna dair haber gönderdi! 

“Yasımı, acımı ve kederimi gördü,” diye yazdı Plummer, Virginia Advocate gazetesinde. “Bana kollarını uzattı ve beni kucakladı. Tek söyleyebildiğim, tekrar tekrar, “Üzgünüm. Çok üzgünüm,” oldu. Bu sırada Kim, ‘Tamam, tamam. Sizi bağışlıyorum. Sizi bağışlıyorum.” diyordu. Plummer o zaman Kim’in 1982 yılında Hıristiyan olduğunu öğrendi. 

Yıkılmış bu adamı, onu bağışladığı konusunda temin etti ve adam, “Bugün hayatımın en mutlu günü,” dedi. 

Ne kadar muhteşem bir görüntü olmalı! Kim, memleketini yok eden askerlerin karşısında durup onları yaptıklarından ötürü bağışladığını söylerdi. Şöyle açıkladı, “Ne de olsa esenliğe ihtiyaçları var – gerçek sevgi ve umutlu yaşamaya.” Şimdi Kim şöyle diyor, “Şimdi çok iyi arkadaşız! İşte gerçek barışma bu.” 

Kim, “Artık çok basit bir şey yapıyorum. Tanıklığımı paylaşıyorum ve gittiğim her yerde insanlara hayatımı sunuyorum.” diye anlatıyor. Eskiden olan olaylar nedeniyle artık acılık duymuyor. Aksine şöyle diyor: 

“Savaş olmasa, esenliğin değerini bilmezdim.
“Acı olmasa, sevginin şifa gücünü bilmezdim.
“Nefret olmasa, bağışlamayı öğrenemezdim.
“Tutukluluk olmasa, özgürlüğün değerini bilmezdim.
“Yoksulluk olmasa, sahip olduğum her şeyin değerini bilmezdim.
“Korku olmasa, barışın değerini bilmezdim.”

Bir zamanlar ‘Ulusal Savaş Sembolü’ olan Kim Phuc, bağışlama sembolü oldu. Bir zamanlar ‘resimdeki kız’, şimdi barış resmi oldu. İsa Mesih sayesinde.

“Öyleyse buna ne diyelim? Tanrı bizden yanaysa, kim bize karşı olabilir? Öz Oğlu'nu bile esirgemeyip O'nu hepimiz için ölüme teslim eden Tanrı, O'nunla birlikte bize her şeyi bağışlamayacak mı? Tanrı'nın seçtiklerini kim suçlayacak? Onları aklayan Tanrı'dır. Kim suçlu çıkaracak? Ölmüş, üstelik dirilmiş olan Mesih İsa, Tanrı'nın sağındadır ve bizim için aracılık etmektedir.
Mesih'in sevgisinden bizi kim ayırabilir? Sıkıntı mı, elem mi, zulüm mü, açlık mı, çıplaklık mı, tehlike mi, kılıç mı?
Yazılmış olduğu gibi:
"Senin uğruna bütün gün öldürülüyoruz,
Kasaplık koyun sayılıyoruz."
Ama bizi sevenin aracılığıyla bu durumların hepsinde galiplerden üstünüz. Eminim ki, ne ölüm, ne yaşam, ne melekler, ne yönetimler, ne şimdiki ne gelecek zaman, ne güçler, ne yükseklik, ne derinlik, ne de yaratılmış başka bir şey bizi Rabbimiz Mesih İsa'da olan Tanrı sevgisinden ayırmaya yetecektir.” (Romalılar 8:31-39, İncil)