headerLogo2b-18pt-myriadpro

Cennete Uzanan Yol

53 yahya malezya testimony sizeMalezya’da bir Müslüman olarak yetiştirildim. Babam dinimize göre yetiştirilmem konusunda çok titizdi. Çok küçük yaşta İslam’ın beş şartını yerine getirmeyi öğrendim. İlkokul ve ortaokulda din dersleri Müslüman öğrenciler için zorunluydu. Malezya hükümeti İslami eğitim sağlama konusunda muazzam bir iş çıkarır. Bu da biz Müslümanların inancımızı uygulamamızı kolaylaştırıyordu.

Çocukluğum ve ilk gençlik dönemim boyunca, nelere itaat etmem gerektiği konusunda söylenenleri yerine getirerek Allah’a karşı görevlerimi yerine getirdim. Öte yandan ruhsal olarak tatmin olmuş hissetmiyordum. Ne kadar sevap işlersem işleyeyim Allah’ın hoşnut olup olmadığından bir türlü emin olamıyordum. Denenme ve sıkıntı zamanlarında Allah’a yakarıyordum ama O uzak ve kişisel olmayan biri gibi görünüyordu.

Üniversite eğitimim için ABD’ye gittim. Başlarda Amerikan kültürüne karışıyor ve bu kültürden hoşlanıyordum. Maalesef, sonunda gerçeğe yönelmeden önce gerçekten daha da uzaklaşmıştım. Hıristiyan bir arkadaşım inancını benimle paylaştığında hayatımda bir dönüm notası oldu. Küçükken bana Hıristiyanların putperest olduğu anlatılmıştı. İnancını paylaştığında duymayı beklediğimden çok farklı bir şey işittim. Tanrı’nın insana olan sevgisinin haberini hayatımda ilk kez duyuyordum. Bana şunları anlattı:

a) Hepimiz doğamız gereği günahkarız. Önceleri, doğuştan günahkar olduğumuza ve bunun birinin hayatında görünmesi için çok kısa bir zaman geçmesi gerektiğine inanmakta zorluk çektim. Müslümanlar olarak bize insanın mükemmel olmadığı öğretilir. Doğuştan gelen zayıflıklarımıza Tanrı istediği için sahibizdir. İnsan günahkar olmadığı için günahın kaçınılmaz olmadığını öğrendim.   

b) İsa Mesih günahlarımız için öldü. Günahlarımızı itiraf edersek, O’nu Rabbimiz ve Kurtarıcımız olarak kabul edersek bağışlanırız. Buna inanmak da benim için zor oldu. İlahi olan biri nasıl günahlarım için ölebilirdi? İnancıyla ilgili benimle paylaştıkları bana tamamıyla yabancıydı. Yine de İncil’i okumaya başladım.

İncil’i okurken İsa Mesih’in öğretişlerinde rahatlık buldum. Sevgi, merhamet ve lütufla doluydular. İncil boyunca verilen mesaj açıktı: Tanrı bizi çok seviyor. İsa Mesih’in Tanrı Oğlu olduğunu ve günahlarımız için ölmek üzere dünyaya insan olarak geldiğini de öğrendim. 

Yeni bulduğum bu inançla Müslüman inançlarım arasında bir mücadele yaşadım. Kendi kendime, “Bu inançlardan biri gerçek olmalı” dedim. Böylece tek gerçek Tanrı’yı arayışım başladı. Şöyle dua ettim, “Tanrım Seni yakından tanımak istiyorum, tabii bu mümkünse. Lütfen bana kendini göster.” Ayrıntılara girmeyeceğim ama sonraki iki yıl boyunca arayışım devam etti. Tanrı’yı arıyordum. Sonunda, lütfu ve merhameti sayesinde O’nu buldum. Aslında, gerçek şu ki O beni buldu. Arayışımın son bir yılında arada sırada kilise ibadetlerine katılıyordum ama özellikle bir pazar günü kilise vaizi dua konusunda paylaşıyordu. Kutsal Kitap’ın hepimizin günahkar olduğunu söylediğini, fakat İsa Mesih’i Rabbimiz ve Kurtarıcımız olarak kabul edersek ve günahlarımızdan tövbe edersek, daha önce Tanrı’yla sahip olamadığımız yaşayan ve dinamik bir ilişkiye sonsuza dek sahip olabileceğimizi keşfedebileceğimizi anlattı. Yapmamız gereken tek şey duayla İsa’ya ihtiyacımızı getirmekti.

Birdenbire benim için her şey netlik kazandı. Evreni yaratan Tanrı beni seviyor. Beni yakından tanıyor. Arapça dua etmemi zorunlu koşmuyor. Dua ederken kuzeye, güneye, doğuya veya batıya doğru eğilmemi gerekli görmüyor. Dualarımı her zaman işitiyor. O sabah, Tanrı beni sevdiği için kurtuluşun Tanrı’dan bir armağan olduğunu anladım.   

O gece günahlarımdan tövbe ettim ve İsa Mesih’in Rab’bin ve Kurtarıcım olmasını istedim. Sonra içinde bir huzur hissettim. Hayatımı değiştiren o andan itibaren İsa Mesih’in hayatımı yönetmesine izin verme kararımdan hiç pişmanlık duymadım.

Artık evliyim ve üç çocuk babasıyım. Hayat bir gül bahçesi olmasa da, Tanrı’nın vaatleri gerçek. Kurtarıcı Tanrım benimle.

“Karanlık ölüm vadisinden geçsem bile, kötülükten korkmam. Çünkü sen benimlesin.” (Mezmur 23:4, Eski Antlaşma)

Tanrı beni koşulsuz bir şekilde seviyor. O’nunla ilişkim, benim tutarsız dindar davranışlarıma değil, O’nun muazzam sevgisine bağlı. İlişkimizi Tanrı başlattı. Yani, önce O beni sevdiği için, ben de O’nu seviyorum. O’nu tüm yüreğimle, canımla ve aklımla sevmek istediğim halde, Kurtarıcı Tanrıma karşı duyduğum yeni sevgim, bana karşı ilahi sevgisinin dengeli ve kuvvetli akıntısıyla kıyaslandığında bir hiçtir.

“Tanrı'yı biz sevmiş değildik, ama O bizi sevdi ve Oğlu'nu günahlarımızı bağışlatan kurban olarak dünyaya gönderdi. İşte sevgi budur.” (1.Yuhanna 4:10, İncil)

“Bizse seviyoruz, çünkü önce O bizi sevdi.” (1.Yuhanna 4:19, İncil)

İnanmak üzere yetiştirildiğim şeylere artık inanmıyorum. Buna sırat köprüsüne inanç da dahil. Bu köprüyü sadece düşünmek bile insanları korkutmaya yeter. Beni fazlasıyla uzun bir süre boyunca korkuttu. Eminim cehennemin üzerinden uzanan bu köprüyü biliyorsunuzdur. Sözde ne kadar ince ve keskin olduğunu biliyorsunuzdur. İncil’de İsa ve Tanrı’nın sevgisi hakkında okuyana kadar buna bütün yüreğimle inanmıştım.

“İsa, ‘Yol, gerçek ve yaşam Ben'im’ dedi. ‘Benim aracılığım olmadan Baba'ya kimse gelemez.’” (Yuhanna 14:6)

Benimle cennete bu şekilde uzanmaya ne dersiniz?