headerLogo2b-18pt-myriadpro

Huzura Ulaştım

55 yilmaz trkiye testimony sizeÇocukken ve gençliğimde Tanrı’ya sadık ve yakın olmayı hep istemişimdir. Her zaman için Tanrı’yı yaratıcı ve tüm yaratılışın egemeni olarak düşündüm.

Türkiye’de Bursa’da doğdum ve büyüdüm. Yoksul olduğumuz için aile bütçesine katkıda bulunmak için ailemdeki herkes çalışıyordu. Ben sokakta simit satardım.

Bursa’da birçok mezarlık vardır ve ne zaman mezarlık yanından geçsem ölüler için dua ederdim. Yıllar geçtikçe Tanrı’yı daha fazla tanıma isteğim artıyordu. O’nu tanımam ve O’nunla canlı bir ilişkiye sahip olmam gerektiğini hissettim. Çok az Arapça bildiğim için Kuran’da yazılanları anlamak için Kuran’ı Türkçe olarak okumaya başladım. Daha önce bilmediğim pek çok şey öğrendim. Kuran’da okuduğum İslam, Müslümanların yaşadığı İslam’dan farklıydı. Kuran’ın yanı sıra Hadisleri ve İslam hakkında başka kitapları da okumaya başladım. Tanrı’yla ilgili gerçeğe karşı büyük bir açlık duyuyordum. Her gün namaz kılmaya çalışıyordum. Her şeyde elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyordum ama ne kadar gayret etsem de mükemmel bir Müslüman değildim.

Ne zaman dua etsem ya da namaz kılsam dualarımın veya ritüellerimin Tanrı’nın huzuruna ulaşmadığını, bunun yerine tavanda takılı kaldığını hissederdim. Dua edip sevap işlemeye çalışsam da Tanrı dualarıma hiç cevap vermedi. İslam’la ilgili araştırmalarıma devam ederken aklımda bazı sorular oluşmaya başladı ve Kuran ve Hadislerde bazı çelişkiler görmeye başladım. Kuran’daki hangi ayetlerin ve Hadislerdeki hangi sözlerin doğru olduğunu merak ediyordum. Günahlarımın bağışlanmasını merak ediyordum. Sanki bağışlama yokmuş gibi geliyordu bana. Çözüm bir süre cehennem’de ceza çekmekti. Bu ‘bir sürenin’ sonunda (cehennem’de birkaç milyar yıl geçirdikten sonra) cennet’e gidebilecektim. Cennet’teki ödüller gerçekten ilginçti, ‘bal ve şarap akan nehirler’ gibi. Eğer Müslümanların bu dünyadayken şarap içmeleri yasaksa, neden cennette şarap içmelerine izin verilecekti? Erkeklere cennette ödül olarak cariyeler verilecekti - peki ya kadınlara?

Bir süre sonra İslam’ın beni Tanrı’ya götürecek din olmadığına ikna oldum. Müslümanların değiştiğine inandığı Tevrat, Zebur ve İncil’i düşündüm. Onları okuyup değiştirilip değiştirilmediklerini kendi başıma belirlemeye karar verdim. Ayrıca, Kuran’da Kutsal Kitap’la ilgili ayetlere baktığımda, ‘içinde ışık ve gerçek var’ diyordu. Ayrıca, Yahudi ve Hıristiyanlara ‘kendi’ kitaplarını okumaları ve ‘kendi’ kitaplarından bilgelik almaları tavsiye ediliyordu. Bunu öğrendikten sonra kendi memleketim olan Bursa’da bir Kutsal Kitap bulmaya çalıştım. İslamla ilgili kitaplar her yerde bulunuyordu. Kutsal Kitap’ı eleştiren kitaplar vardı ama her nedense, Kutsal Kitap satmıyorlardı.

Bir gün İslami bir gazetede Hıristiyan misyonerlerle ilgili bir makale okudum. Gazete misyonerlerin mektuplaşma adresini veriyordu. Onlara yazdım. Daha sonra onlara yazıp İncil istedim. İçinde yaşadığım toplumda mevcut kalıplara uyma konusunda büyük bir baskı olduğu için kimseye ne yaptığımı söylemedim.

Daha sonra bana gönderdikleri materyali alıp almadığımı soran bir mektup aldım. Bana gönderdiklerini almadığımı haber verdim. Aynı materyali bir kere daha gönderdiler ve bu kez elime geçti. Kitapçıklarda yazılanlar, benim İsa Mesih hakkında düşündüklerimden çok farklı olduğu için gönderilen materyalleri çok ilginç buldum. Okulda din derslerinde bana öğretilenlerden çok farklıydı. Bu derslerde genellikle İslam ve İslami bakış açısıyla diğer dinler hakkında öğretilirdi.

Misyonerlere İncil istemek için tekrar yazdım. Bir İncil ve Hıristiyanlık hakkında birkaç kitapçık daha gönderdiler. İlk kez İncil’i okuduğumda çok ilginç olduğunu düşündüm çünkü İsa’nın dünyaya nasıl geldiğini, mucizeler gerçekleştirdiğini ve hatta ölüleri dirilttiğini anlatıyordu. Bunları okuduktan sonra şöyle düşündüm, “Bunlar neredeyse 2000 yıl önce oldu. Bunların ve İsa’nın bugün benim üzerimde nasıl bir etkisi olabilir?” Açıkçası, İncil kulağıma bir roman gibi geliyordu ama içimde ilginç duygular uyanmaya başladı. İçimden bir ses bana İncil’i ikinci kez okumamı söyledi. Ben de okudum. Her şey daha açık görünüyordu. Yuhanna İncili’ndeki ayetlere gelince yüreğimde bir ses bana İsa Mesih’e ve günahlarım için öldüğüne inanmamı söyledi. Daha önce hayatımda hiç böyle bir şey olmamıştı. Bu nedenle bu sese kulak vermeye karar verdim. İsa Mesih’i, günahlarımın bedelini ödemek için ölen Rabbim ve Kurtarıcım olarak kabul etmek için kısaca dua ettim. Dua ettikten sonra yüreğimde büyük bir huzur ve sevinç hissettim. Sanki yeniden doğmuştum! Ne kadar da mutluydum!

O deneyimden sonra Tanrı’yla canlı ve kişisel bir ilişkiye sahip oldum. Sürekli olarak O’nunla konuşmaya başladım. En iyi dostum oldu. Cehennem’de ruhuma işkence etmekten hoşlanacak bir Tanrı değildi. Aksine, insanların arasına İsa Mesih olarak gelip günahlarım için bedeli sağlamak üzere kendini feda eden, seven ve fedakar bir Tanrı’ydı. Ruhu’yla şimdi bende yaşıyor. Tanrımız ne büyük!

Tanıklığımı okuyan her kimse, lütfen yüreğinizi Yaratıcımız Tanrı’ya açın. İsa Mesih’in kim olduğunu size açıklamasını isteyin. Büyük Tanrı duanıza yanıt verecektir.

Yılmaz