headerLogo2b-18pt-myriadpro

İsa Mesih’in Armağanı

65 raymond lbnan testimony sizeUyanmakta ve odaklanmakta zorlanırken başım ağrıyordu ve omuzlarımın üzerinde ağırlık hissediyordum. Önceki gecenin sarhoşluk cümbüşünden eve nasıl yaşıyor vaziyette döndüğümü merak ediyordum. Gün içinde, Beyrut’daki en iyi tıp okullarından biri olan Saint Joseph Üniversitesi’ndeki stajımda çalışıyordum. Geceleri de kadınlarla içki içip şamata yapıyordum.

Lübnan’da doğdum ve kiliseyle bağlantılı okullara devam ettim. Akademik olarak başarılıydım ama ahlak için not verecek olsalardı sınıfta kalırdım. Din dersim sonsuz kaderim hakkında rahatlatıcı olan yanıtlar vermediği için ölüm düşüncesinin dehşetine takılı kalmıştım.

Tıp fakültesinden mezun oldup stajımı tamamladıktan sonra ABD’ye gittim ve üroloji eğitimi aldım. Kendi muayenehanemi açtığım güney Kaliforniya’ya çekildim. Los Angeles bana bir şeker kutusu gibi görünüyordu. Zevkler ve kaygısız yaşam yaygındı. Ben de bütün bu zevklere katılıyordum.

Bir akşam hiçbir planım yoktu. Bu sıra dışı bir durumdu çünkü takvimim genellikle partiler veya mesleğimle ilgili işlerle dolu olurdu. Seçeneklerim üzerinde düşünürken bir anda plansız bir şekilde Kutsal Kitap’ı açma isteği duydum. Böyle bir istek duymamdan ötürü şok olduğum için kendi kendime şöyle dedim, "Nereden başlayacağım?" Kitaplığıma gittiğimde gerçekten Kutsal Kitap’ı okuyacak olmamdan dolayı hala şaşkındım. Nereden başlayacağımdan emin olmadığım halde, alelacele bir zamanlar çıktığım, biraz dindar olan bir genç kadını aradım ve ona sordum. Tek bir kelimeyle yanıt verdi: "Romalılar." (‘Romalılar’ İncil’de bir bölümdür.)

Hemen konuşmayı bitirdim ve Kutsal Kitapı alarak yatak odama girdim. Okurken açılan ayetlerle kendimi sıkıca ele geçirilmiş gibi hissettim. Bu ayetlerin sadece birinci yüzyıl için değil, benim için de yazılmış olması beni çok etkiledi. Yazar benim günahlarım hakkında konuşuyormuş gibi görünürken susup öylece kalmıştım. Hemen hemen hepsi orada sıralanmıştı! Daha da rahatsız edici olan Tanrı’nın günahtan nefret ediyor olmasıydı. Böylece, belli bir ayeti okumak benim için rahatlatıcı oldu, şöyle diyordu,

"Çünkü herkes günah işledi ve Tanrı'nın yüceliğinden yoksun kaldı." (Romalılar 3:23)

"Eh," diye iç çektim, "en azından bu korkunç durumda olan tek kişi ben değilim." Yine de kendimi ruhsal olarak kayıp hissederek yatağa gittim.

Sabahleyin profesyonel bir ürolog olarak işe gittim ama içimde manevi açıdan başarısız olduğumu biliyordum. Önceki gecenin sözleri tüm gün boyunca düşüncelerime egemen oldu. İşten sonra alelacele eve gittim ve okumaya devam ettim. Arkadaşımın önerdiği kitabın beşinci bölümüne geldiğimde teşvik edici şu sözlerle karşılaştım:

“Tanrı ise bizi sevdiğini şununla kanıtlıyor: Biz daha günahkârken, Mesih bizim için öldü.” (Romalılar 5:8)

Sonra bir sonraki bölümdeki bir ayet dikkatimi çekti:

“Çünkü günahın ücreti ölüm, Tanrı'nın armağanı ise Rabbimiz Mesih İsa'da sonsuz yaşamdır.” (Romalılar 6:23)  

Zihnim o anda aydınlandı. Bu ayetteki ‘armağan’ sözü özellikle parlak bir şekilde öne çıkıyordu. Bana anlamlı gelmiyordu. Günah işlediğimi biliyordum. Ölümü hak ettiğimi biliyordum. "O halde Tanrı bana neden bir armağan öneriyor?" diye düşündüm.

Bu armağan teklifini elden kaçırmak istemediğim için hemen yatağımın kenarında, hayatımda ilk kez Tanrı’ya gerçek bir boyun eğmeyle diz üstü çöktüm. Büyük bir saygı içinde ve elimde Kutsal Kitap olarak, "Tanrı'nın armağanı ise Rabbimiz Mesih İsa'da sonsuz yaşamdır” sözlerini tekrar ettim. Tanrı yüreğimi o kadar büyük bir sevinçle doldurdu ki gözlerimden yaşlar boşaldı. Sonra yatağıma gittim ve huzur içinde uykuya daldım.

Ertesi gün o zamandan beri alışkanlığım olan bir uygulama başlattım. Tanrı’nın Sözünü günlük olarak okumak. Aynı akşam, telefonu alıp kız arkadaşımı aradım. Artık kendisiyle görüşemeyeceğimi çünkü yaptıklarımızın günah olduğunu söyledim. Telefonu kapatırken hayatımda büyük bir değişim olduğunu biliyordum.

Birkaç akşam sonra işten eve geldim ve dairemdeki ahlaki pisliği temizleme zamanı geldiğini söyledim kendi kendime. Videolar, dergiler, resimler ve bütün pisliğin gitmesi gerekiyordu. Eski hazinelerimi büyük bir çöp torbasına koydum ve bağladım.

Dairemin koridorundan aşağı doğru inerken ilk ruhsal savaşı yaşadım. Sanki bir ses beni tehdit ediyordu: "Eğer bu torbayı atarsan seni öldüreceğim." Çöp kutusuna doğru alelacele giderken kalbim hızla atıyordu. Tehdit de peşimdeydi.

Atık alanına geldim. Titriyordum ama kararlıydım. Büyük torbayı kaldırdım ve kutuya attım. İçindeki yükle gerilen torbayı çöp kutusuna ittim. Gürültülü bir şekilde yere çarptı ve o anda ses durdu. Hala yaşıyordum ve ilk ruhsal savaşımı kazandığımı biliyordum.

Artık hayatımı temizlemek için her zamankinden daha da istekliydim. Kutsal Kitabım’ı okumak, başka Hıristiyanlarla karşılaşmak ve dua etmek istiyordum. Değişmiş bir insan olduğum da arkadaşlarım için de aşikârdı. Birkaç hafta içinde olabildiğince çok insana yeni inancımı anlattım. Dağıtmak için Müjde broşürleri aldım, bazı insanlara telefon ettim ve başkalarına yazdım.

Kısa bir süre sonra Tanrı beni harika bir kiliseye yönlendirdi. Toplantıda pek çok Arap Hıristiyan vardı. Büyük Şifacıya ihtiyaç duyan bir doktor olan ben O’nunla karşılaştığım ve bağışlama armağanını kabul ettiğim için ne kadar da mutluydum.

“Bunu duyan İsa onlara, "Sağlamların değil, hastaların hekime ihtiyacı var" dedi. "Ben doğru kişileri değil, günahkarları çağırmaya geldim."” (Markos 2:17)

“Ağza giren her şeyin mideye indiğini, oradan da helâya atıldığını bilmiyor musunuz? Ne var ki ağızdan çıkan, yürekten kaynaklanır. İnsanı kirleten de budur. Çünkü kötü düşünceler, cinayet, zina, fuhuş, hırsızlık, yalan yere tanıklık ve iftira hep yürekten kaynaklanır. İnsanı kirleten bunlardır.” (Matta 15:17-20)