Kurtuluş Yaptıklarımda Değil İsa’da
Hayatımın kırk beş yılını Katolik olarak ve bu yılların yirmi ikisini kapalı bir manastırda rahibe olarak geçirdim. Bu manastıra katılanlar kendilerini tapınmaya kendi günahları ve başkalarının günahları için telafi etmeye ve acı çekmeye adarlar.
Sekiz yıl boyunca Katolik bir ilkokula devam ettim ve Roma Katolik Kilisesi’nin inançlarını içeren bir ders kitabı olan katekiz kitabını ezberledim. Yüreğimde, oğlu rahip ya da kızı rahibe olan bir ailenin Tanrı’nın iyiliğini ve özel bereketini alacağına inandım. Evden ayrılacak yaşa geldiğimde manastıra katılmaya karar verdim. Gençken hep bunu arzulamıştım. Yirmi bir yaşımda anne babam karşı olduğu halde manastıra katıldım. Rahibe olmak için çağrıldığıma olan inancım anne babamın ateşli bir şekilde karşı çıkmalarına karşın sarsılmadı.
Annem ve babamdan ayrılmak kalbimi kırsa da yaptığım şeyin Tanrı’nın isteği olduğu gerçeğiyle teselli buluyordum. Bu fedakârlığı, halkımın kurtuluşu ve cehenneme gideceklerine inandığım Katolik inancı dışındaki diğer tüm insanlar için yaptığıma inanıyordum.
Manastırın sunuyor gibi göründüğü ıssızlık, yapısal güzellik ve huzur beni önceleri çok etkilemişti. Tahta üzerinde yatarak pişmanlığımı göstermem, kendimi alçaltmak için yemek odasının kapısının önünde yere kapanmam ve Tanrı’nın gazabını yatıştırmak için kendimi dövmem öğretilmişti. Bu da bana ceza veren, yaklaşılmaz ve sevmeyen bir Tanrı’ya inanmayı öğretti. Hayatımın her aşamasından O’ndan korkuyordum. Zaman geçtikçe, yüreğimi boşluk doldurdu ve umutsuzluk sardı. Depresyona girmiştim ve sık sık yetkiye karşı duyduğum öfkeyle ağlıyordum. Manastırdaki kurallar ve sert geleneklerden nefret ediyordum. Vücudum her türlü hastalığa yakalandı ve sadece Valium (bağımlılık yapan bir antidepresan) kullanmanın yardım edebileceği bir duruma geldim. Bütün bu zaman içinde ilaç aklımı hissizleştiriyor ve düşünce ve akıl yürütme becerimi benden alıyordu.
Tanrı’nın beni sevdiğini bilmek ve O’nu tanımak için o kadar büyük bir açlık duyuyordum ki mistik yazılar okumaya başladım. Bunlar, Tanrı’yla mistik bir birliğe erişilebileceğini böylece tam kutsallık getirecek olan, O’nunla ilgili doğaüstü bir bilgi sahibi olunabileceğini öğretiyorlardı. Bu yol beni, sadece Kutsal Kitabı ve İsa’yı değil, dini yaşamla ilgili her şeyi doğaüstü hale getirmeye yöneltti. Adım adım, akıl yürütme ve gerçekle başa çıkma becerimi yitirdim. Gerçek benim için yüzleşemeyecek kadar acı vericiydi.
Kendimi hala umutsuz ve çaresiz hissederek Tanrı’ya yakardım. Merhameti ve lütfuyla dualarımı işitti. Gerçek bir Hıristiyan olan uzak bir kuzenim, New York’u ziyaret eden bir müjdeciyi manastıra getirdi. Katolik kilisenin bölgesi yakınlarında bir sokak toplantısı yapıyordu. Oraya gitmek için izin aldım ve ilk kez İncil’in gerçek mesajını aldım. Gerçekten de Müjde’ydi!
“Çünkü Tanrı dünyayı o kadar çok sevdi ki, biricik Oğlu'nu verdi. Öyle ki, O'na iman edenlerin hiçbiri mahvolmasın, hepsi sonsuz yaşama kavuşsun. Tanrı, Oğlu'nu dünyayı yargılamak için göndermedi, dünya O'nun aracılığıyla kurtulsun diye gönderdi.” (Yuhanna 3:16-17)
İsa’nın günahlarım, geçmişteki, şu anki ve gelecekteki günahlarım için öldüğünü öğrendim. Rabbim ve Kurtarıcım olarak O’nu kabul ettiğim ve günahlarımdan tövbe ettiğimde ölü olan ruhumu canlandırdı ve benimle Rab arasında kişisel bir ilişki başladı. İşte Tanrı’nın inananlara armağanı:
“İman yoluyla, lütufla kurtuldunuz. Bu sizin başarınız değil, Tanrı'nın armağanıdır. Kimsenin övünmemesi için iyi işlerin ödülü değildir. Çünkü biz Tanrı'nın yapıtıyız, O'nun önceden hazırladığı iyi işleri yapmak üzere Mesih İsa'da yaratıldık.” (Efesliler 2:8-10)
Kişisel olarak İsa Mesih’e güvenip inanmamız gerektiğini bilmek ne kadar önemli:
“İsa'nın Rab olduğunu ağzınla açıkça söyler ve Tanrı'nın O'nu ölümden dirilttiğine yürekten iman edersen, kurtulacaksın. Çünkü insan yürekten iman ederek aklanır, imanını ağzıyla açıklayarak kurtulur. Kutsal Yazı, "O'na iman eden utandırılmayacak" diyor. Rab'be yakaran herkes kurtulacak.” (Romalılar 10:9-11, 13)
İsa Mesih’i Rabbim ve Kurtarıcım olarak kabul ettikten sonra Kutsal Kitabımı okumaya ve Tanrı’ya doğrudan dua etmeye başladım. Kısa bir süre sonra manastırdan ayrıldım ve gerçeği bilme konusunda arayışıma devam ettim. Tanrı’nın Sözü benim için tek yetkin kaynak oldu ve başka her şeyi buna göre ölçtüm. Ama bu sadece başlangıçtı. Sahte doktrin ve inançların beden ve akıl sağlığıma ne kadar ciddi zarar verdiğini o zaman fark etmemiştim.
Rab bana sadıktı ve Kutsal Kitap’taki vaatleri her zaman güvenilirdir. İşte inandığım vaatlerinden biri:
“Size kaybettirdiği yılları geri vereceğim.” (Yoel 2:25, Eski Antlaşma)
Tanrı’nın yerine getirdiği bu vaat, ne dünyanın ne de dinin verebileceği, sevinç ve içsel huzurla dolu yeni bir yaşama başlamamı sağladı.
Dinleyen herkesle, her bir insanın yaşamı için Tanrı’nın bir tasarısı olduğunu söyleyerek Tanrı’nın sevgi ve iyiliğini paylaşma ayrıcalığına sahip olma umudum ve duamdır. Tanrı, Oğlu’na inanarak kurtuluş armağanını almamızı sağlama konusunda sadıktır.
“Yazılmış olduğu gibi,
‘Tanrı'nın kendisini sevenler için hazırladıklarını
Hiçbir göz görmedi,
Hiçbir kulak duymadı,
Hiçbir insan yüreği kavramadı.’” (1.Korintliler 2:9)
NOTLAR:
TAPINMA – Katolikler, rahiplerinin ekmek ve şarabı İsa’nın gerçek bedeni ve kanına dönüştürme gücü olduğuna inanırlar. Birçok Katolik kilisede, dönüştürülen bu maddeler özel bir kapta sergilenir. Katoliklerin gün veya haftanın belirli zamanlarında, bunların sergilendiği odada olma hakkı vardır. İsa’nın bu maddelerde gerçekten var olduğuna (beden, kan, can ve tanrılığıyla) inanırlar. Orada ‘var olduğu’ için bu maddeler aracılığıyla kendisine tapınılabilir. Jackie, manastırında bu ekmek ve şarabın sergilendiği odada mümkün olduğu kadar çok zaman geçirirdi.
TELAFİ ETME – Katolikler İsa’nın tamamıyla değil, belli bir dereceye kadar kurtardığına inanırlar. Katoliklerin İsa’nın çarmıhta yaptıklarına, kendilerinden bir şeyler katmaları gerekir. İsa’nın bizim adımıza yaptıklarını hak etmek için, kendimiz acı çekerek onunla işbirliği yapmalıyız. Jackie, manastırında kendini, kendi günahları ve başkalarının günahları için telafi etme eylemlerine adardı.
Başka insanları gücendirdiğimiz zaman kabahatlerimizin yol açtığı durumu düzeltmek kesinlikle Kutsal Kitap’a uygun bir davranıştır. Fakat günahlarımızın Tanrı için yol açtığı durumu düzeltmemizin bir yolu yoktur. Bunu yapmaya çalışmak – sadece Mesih’in kurbanına başvurmak dışında başa işlerle- hem sahte öğretiştir hem de Kutsal Yazılar’a aykırıdır. “Yine de insanın Kutsal Yasa'nın gereklerini yaparak değil, İsa Mesih'e iman ederek aklandığını biliyoruz. Bunun için biz de Yasa'nın gereklerini yaparak değil, Mesih'e iman ederek aklanalım diye Mesih İsa'ya iman ettik. Çünkü hiç kimse Yasa'nın gereklerini yaparak aklanmaz.” (Galatyalılar 2:16, İncil)
ACI ÇEKME – Katolikler acı çekmelerinin, sonsuzlukta kurtuluşlarına katkıda bulunacağına inanıyorlar. Sadece bu da değil, Meryem “herkesin kurtuluşuna katkıda bulunmuştur.” (Papa II. John Paul, Salvivici Doloris, No.25). Aynı Papalık genelgesinde, Papa II. John Paul şöyle diyor, “Golgota’da [İsa’nın çarmıha gerildiği yer] Meryem’in acısı, İsa’nın acısının yanında, insan bakış açısıyla anlaşılması çok zor olan bir yoğunluğa ulaştı. Bununla birlikte, dünyanın kurtarılışı için gizemli ve doğaüstü bir şekilde ürün verdi.”
Üç nedenden ötürü bu doğru değildir.
I. Meryem günah için acı çekmedi. Meryem, çarmıhtaki İsa’yı seyrederken kuşkusuz büyük bir acı çekmiştir. Fakat aynı şey, kalabalık içinde olan ve Rab İsa’yı seven ve acılarına tanık olan diğer insanlar için de söylenebilir. O gün ölüm tepesinde bulunan İsa’nın yakınlarına dikkat edin. “İsa'nın çarmıhının yanında ise annesi, teyzesi, Klopas'ın karısı Meryem ve Mecdelli Meryem duruyordu. İsa, annesiyle sevdiği öğrencinin yakınında durduğunu görünce annesine, "Anne, işte oğlun!" dedi. Sonra öğrenciye, "İşte, annen!" dedi. O andan itibaren bu öğrenci İsa'nın annesini kendi evine aldı.” (Yuhanna 19:25-27). Evet, Meryem o öğleden sonra büyük acı çekti. Bu tür acının doğası, ‘merhamet acısı’ diye nitelendirilebilir. Fakat bu tip acı, İsa Mesih’in çarmıhta çektiği acıdan ayırt edilmelidir. İsa, günah için acı çekti. Eski Antlaşma’da bunun olacağı önceden bildirilmişti:
"Aslında hastalıklarımızı o üstlendi,
Acılarımızı o yüklendi.
Bizse Tanrı tarafından cezalandırıldığını,
Vurulup ezildiğini sandık.
Oysa bizim isyanlarımız yüzünden onun bedeni deşildi,
Bizim suçlarımız yüzünden o eziyet çekti.
Esenliğimiz için gerekli olan ceza
Ona verildi.
Bizler onun yaralarıyla şifa bulduk.
Hepimiz koyun gibi yoldan sapmıştık,
Her birimiz kendi yoluna döndü.
Yine de RAB hepimizin cezasını ona yükledi.” (Yeşaya 53: 4-6)
Görünen o ki, ne Meryem ne de çarmıhın dibinde bulunan diğerleri, dünyanın günahları için acı çeken Tanrı Oğlu’nun karşılarında durduğunun farkındaydı. “Oysa Mesih, kendisini bir kez kurban ederek günahı ortadan kaldırmak için çağların sonunda ortaya çıkmıştır. Bir kez ölmek, sonra da yargılanmak nasıl insanların kaderiyse, Mesih de birçoklarının günahlarını yüklenmek için bir kez kurban edildi. İkinci kez, günah yüklenmek için değil, kurtuluş getirmek için kendisini bekleyenlere görünecektir.” (İbraniler 9: 26-28)
II. Meryem günah için ölüm sıkıntısı çekmedi. İsa’nın fiziksel acılarının yoğunluğuna karşın, Kutsal Yazılar sonsuzlukta kurtuluşumuzu (cennetteki yerimizi) sağlanmasını, İsa’nın acısına değil, ölümüne bağlar. Suçlarımız için fidyeyle kurtuluşun gerçekleştiğini okuyoruz İncil’de. “Çünkü biz Tanrı'nın düşmanlarıyken Oğlu'nun ölümü sayesinde O'nunla barıştıksa, barışmış olarak Oğlu'nun yaşamıyla kurtulacağımız çok daha kesindir. (Romalılar 5:10). İsa’nın kanıyla, günaha tutsaklığımızdan ve günah işlemenin tüm sonuçlarından özgür kılındık. “Yücelik ve güç sonsuzlara dek, bizi seven, kanıyla bizi günahlarımızdan özgür kılmış olan Mesih'in olsun! Âmin.” (Vahiy 1:5)
Peki, neden ölüm? Tanrı Kutsal Kitap’ın başından sonuna kadar, günahın cezasının ölüm olduğunu açıkladı. Bu nedenle bizleri kurtarmak için bir yaşam verildi. İsa’nın dünyaya gelme nedeni buydu. “Çünkü İnsanoğlu bile hizmet edilmeye değil, hizmet etmeye ve canını birçokları için fidye olarak vermeye geldi.” (Markos 10:45). “Nitekim Mesih de bizleri Tanrı'ya ulaştırmak amacıyla doğru kişi olarak doğru olmayanlar için günah sunusu olarak ilk ve son kez öldü.” (1.Petrus 3:18). Kutsal Yazılar’da hiçbir yerde, Tanrı’yla sonsuzlukta barışmamızı sağlayanın, İsa’nın öğretişleri, doğrulukla sürdüğü yaşamı, sadık itaati veya zalim insanların elinden çektiği acılar olduğunu söylenmiyor.
Peki ya Meryem? Katolik Kilisesinin Meryem hakkında öğrettiklerine karşın Meryem’in kimsenin sonsuzluktaki yazgısında rolü yok. Ölüm tepesinde Meryem değil, İsa öldü. Sadece İsa, kurtarılmamız için hayatını verdi.
III. Meryem insanlığı kurtarmak için gerekli niteliklere sahip değildi. Meryem çarmıhta ölmüş olsaydı bile, ölümü kimseyi kurtaramazdı. Ölümü, günahlarımızın bedelini ödemezdi. Peki neden? Meryem’in kendisi de bir günahkârdı. Bunu İncil’de kabul ediyor. Tanrı’yı ‘Kurtarıcım’ diyerek övdü. “Meryem de şöyle dedi: "Canım Rabbi yüceltir; Ruhum, Kurtarıcım Tanrı sayesinde sevinçle coşar.” (Luka 1:46-47). Tanrı, Meryem’in Kurtarıcısıydı. Tanrı onun canını kurtardı ve cennette sonsuz yaşam hakkı verdi. Dünyadayken Meryem’in yaşamının odağı ve övgüsünün merkezi sadece Tanrı’ydı. Şimdi milyonlarca Katoliğin kendisine hayranlık duyduğunu öğrenecek olsa Meryem dehşete düşerdi!
Sizi ve beni kurtarabilecek niteliklere sadece İsa sahiptir. Ezeli ve ebedi Tanrı Oğlu olduğu için günahsızdı ve yaşamı sonsuz değere sahipti. İnsan benzeyişine sahip olduğu için bizleri fiziksel olarak Tanrı huzurunda temsil edebildi ve fiziksel olarak bizim yerimize ölebildi. “Mesih, Tanrı özüne sahip olduğu halde, Tanrı'ya eşitliği sımsıkı sarılacak bir hak saymadı. Ama kul özünü alıp insan benzeyişinde doğarak ululuğunu bir yana bıraktı. İnsan biçimine bürünmüş olarak ölüme, çarmıh üzerinde ölüme bile boyun eğip kendini alçalttı.” (Filipilier 2:6-8). “Olanaksız!” diyorsunuz. Tanrı için olanaksız olan bir şey var mı?
Katolik Kilisesi’nin, Meryem’in bizim için elem çektiği veya Meryem’in Tanrı ve insan arasında bir aracı olduğu iddiasına Kutsal Kitap’tan destek yoktur. Meryem’e dua etme veya onun göksel yalvarışı aracılığıyla Tanrı’dan bereket almaya çalışma konusunda da Kutsal Kitap’ta bir hak bulunmamaktadır. Ayrıca, Kuran’ın Hıristiyanların üçlübirlik inancı hakkında verdiği bilgilere karşı, Meryem’in üçlübirliğin parçası olduğunu ne İncil öğretir ne de Hıristiyanlar buna inanır.
Kutsal Yazılar’a bir şey eklemek ya da bu yazılardan bir şeyi çıkarmak ne büyük bir felakettir. Eskiden rahibe olan Jackie’yi düşünün. Kırk beş yıl boyunca aldatılmıştı! “Bu kitaptaki peygamberlik sözlerini duyan herkesi uyarıyorum! Her kim bu sözlere bir şey katarsa, Tanrı da bu kitapta yazılı belaları ona katacaktır. Her kim bu peygamberlik kitabının sözlerinden bir şey çıkarırsa, Tanrı da bu kitapta yazılı yaşam ağacından ve kutsal kentten ona düşen payı çıkaracaktır.” (Vahiy 22:18-19)
KEFARET – Katolik Kilisesi, günah çıkarma ya da kefaret eyleminin, Tanrı ve günah işleyen Katolik arasında doğru bir ilişkinin yeniden kurulmasını sağladığını öğretmektedir. İlk olarak Katolik olan kişinin günahlarını rahibe itiraf etmesi gerekir. Rahip, Katoliği bağışlamadan önce kişinin günahları için üzüntüsünü göstermesi ve gelecekte günah işlemekten kaçınma konusunda kararlı olması gerekir. Katolikler, genellikle bunu ‘Tövbe Eylemi’ adı verilen duayla ifade ederler. Rahip günahkârı bağışlarsa, günahlarını itiraf eden Katoliği suçun sonuçlarından özgür kılar. Günahın tamamıyla affedilmesi için son koşul, günah için Tanrı’ya bir karşılık vermektir. Bu koşul, günahkâra rahip tarafından yüklenir. Oruç olabilir, yoksullara bir armağan vermek olabilir, vs. Genellikle kefaret, ‘Selam sana Meryem’ gibi duaların belirli sayıda okunmasından oluşur. Katolikler, beş boncuk dizisinden oluşan tespihlerini kullanarak bunu gerçekleştirirler. Her dizide on küçük boncuk vardır ve büyük bir boncukla diziler birbirinden ayrılır. On küçük boncuğun her biri için Katolikler şöyle dua edeler:
‘Selam sana, lütuf dolu Meryem, Rab seninledir. Kadınların en mübareği sensin ve mübarektir senin evladın İsa. Aziz Meryem, Allah'ın annesi, biz günahkârlar için, şimdi ve ölüm saatimizde dua et. Amin.’
Her bir büyük boncuk için başka ezber dualar edilir.
Bunun gerçek Hıristiyanlıkla ilgisi var mı? Kesinlikle yok. İncil’in hiçbir yerine bir rahibe günahların itiraf edilmesinin Kutsal Kitap’a dayanan tek bir örneği bile yoktur. Doğrudan Tanrı’nın cennetteki tahtına gitmemiz isteniyor. “Onun için Tanrı'nın lütuf tahtına cesaretle yaklaşalım; öyle ki, yardım gereksindiğimizde merhamet görelim ve lütuf bulalım.” (İbraniler 4:16). Tanrı’nın bizleri bağışlayacağı vaadiyle bu tahtın huzuruna çıkarız: “Günahlarımızı itiraf edersek, güvenilir ve adil olan Tanrı günahlarımızı bağışlayıp bizi her kötülükten arındıracaktır.” (1.Yuhanna 1:9)
İsa’nın ölümü, dirilişi ve göğe alınışından sonra öğrenciler İsa Mesih aracılığıyla günahların bağışlanmasını duyurmaya devam ettiler. Giderek genişleyen bu duyurunun tarihsel anlatımını Yuhanna İncili’nden sonra gelen kitapta okuyabilirsiniz. Kitabın adı Elçilerin İşleridir. Öğrenciler, Katolik rahiplerin sanki günah işleyen Hıristiyanların günahlarını çıkaran kişilermiş gibi davranan kişiler değil, Rabbin tanıklarıydı!