headerLogo2b-18pt-myriadpro

Ölümden Kurtarılan Bir Koreli Bayanın Hikayesi

72 bayan park kore testimony sizeBirkaç yıl önce yaşlı bir bayan beni evine akşam yemeğine davet etti. O akşam, bir zamanlar kongrede görev almış olan Bayan Park’la geçireceğim zaman, hayatımı derin bir şekilde etkileyecekti. Lezzetli bir Kore yemeğini için oturduğumuzda bana hikâyesini anlatmaya başladı.

“Komünist Kuzey Kore’nin Seul’a saldırısı sırasında,’ diye anlatmaya başladı yumuşak bir sesle, ‘o kadar çabuk geldiler ki önde gelen siyasetçilerin çoğu güneye kaçma fırsatı bile bulamadı. Gardırobuma baktım ve eski bazı giysiler bulup yaşlı bir seyyar satıcı kılığına girdim. Güneye doğru kaçarken Kuzey Koreli askerler tarafından tutuklandım. Yoksul yaşlı bir kadın olduğumu söyledim ama bana inanmadılar. Askerler sorgulama için beni merkeze götürdüler. Ben ne kadar önemli biri olduğumu inkâr etsem de beni daha uzun sorguluyorlardı, ta ki biri ellerimi avuçlarının içine alıp bana yalan söylediğimi söyleyene kadar: “Bu eller bir seyyar satıcının elleri olamaz, fazlasıyla yumuşaklar,’ dedi. Kısa bir süre sonra bana cezamı verecek olan görevlilerden birinin huzuruna çıkarıldım. “Yarın şafakta kurşuna dizileceksiniz,’ dedi beklenmedik bir şekilde.”

“Koridor rutubetli ve soğuktu. Beni yeraltındaki hücreme götürdükleri sırada üzerimden geçen trafiğin belli belirsiz gürültüsünü duyabiliyordum. Yanımda sadece kim olduğumu gizlemek için üzerime geçirdiğim yırtık pırtık giysiler vardı. O zamana kadar çok yorulmuştum ve beton yerin üzerine uzandım. Başıma gelenler aklımdan hızlı bir şekilde geçip durdukça büyük bir keder ve pişmanlık duymaya başladım."

“Görkemli yaşamım için ne kadar da hüzünlü bir son,’ diye düşündüm, ‘Her şeyin vardı. O kadar çok kişi tanıyorsun ama bu gece dünyadaki yaşamının son gecesi. Yarın başına ne gelecek?’ Uykuya dalarken kendi kendime soru sormaya devam ettim. 

“Derin bir uykudan uyanmak hiçbir zaman kolay değildir. Fakat bunun uyandırıldığınız son sefer olduğunu fark ettiğinizde, uyanmak iki kat daha zordur. Yirmi yaşlarında genç bir adam kolumdan tuttu ve bodrumdaki koridordan, merdivenlerden yukarı ve sonra da sokağa sıkı sıkı tutarak götürdü. Parlak güneş ışığı yüzüme vurduğunda gözlerim bir şey göremiyordum fakat sağ omzuma yasladığı tüfeği göremeyecek kadar kör olmamıştım." 

“Birkaç blok yürüdük ve eskiden küçük fakat sevimli evlerin yerinde içi boş kovanlar kaldığını fark ettim. Hayatımdaki önemli olayları hatırlamaya başladığımda gözlerim yaşlarla doldu. Her zaman bir şeylerin parçası olmam gerektiğini hatırladım. Koreli bir bayan için, Japonya karşıtı direnişin bir kısmına önderlik etmek üzere evlilik ve çocuk yetiştirme sorumluluklarını bir kenara bırakmak sık rastlanan bir şey değildi. Amerikalılar Japonları yenilgiye uğrattığında hepimizin ne kadar heyecanlandığını hatırlıyorum ve sonunda hepimiz özgürdük. Halk için adalet amacımın peşinde, siyasete katıldım fakat kısa bir süre içinde yeni bulunan güçle birlikte gelen sosyal merdivenleri tırmanırken buldum kendimi.” 

“Sonra aklıma küçük kilisemiz geldi. Vaazlar sırasında ilgisiz bir şekilde otururdum ama ilahileri söylemek gerçekten hoşuma giderdi. Nitekim korktuğumda ya da yalnızken birçok kez kendimi bu ilahileri mırıldanırken bulurdum. “Rab İsa eşsiz bir dosttur” diye sessiz bir şekilde mırıldanıyordum. Gözlerim daha da fazla yaşlarla doldu. Kendi kendime, ‘İsa Mesih’i hiçbir zaman tam olarak Kurtarıcın olarak kabul etmedin’ derken gözyaşlarım ince bir çizgi halinde yüzümden akmaya başladı. Bu düşünce ve ilahi daha da derin bir acı ve hayal kırıklığı yaşamama neden oldu.” 

“Acaba İsa beni bağışlar mı, orada ve o anda kurtarır mı” diye merak ettim. İçimde toparlayabildiğim tüm gücümle şöyle dedim, “İsa, birkaç dakika sonra öleceğim. Günahkâr bir kadın olarak yaşadım. Hak etmiyorum ama lütfen bu yaşlı kadının günahlarını bağışla. Çarmıhta yanında ölen hırsız gibi beni de kurtar.” Dua ederken büyürken işittiğim Kutsal Yazılar’ı düşündüm:

“Çarmıha asılan suçlulardan biri, "Sen Mesih değil misin? Haydi, kendini de bizi de kurtar!" diye küfür etti.
Ne var ki, öbür suçlu onu azarladı. "Sende Tanrı korkusu da mı yok?" diye karşılık verdi. "Sen de aynı cezayı çekiyorsun. Nitekim biz haklı olarak cezalandırılıyor, yaptıklarımızın karşılığını alıyoruz. Oysa bu adam hiçbir kötülük yapmadı." Sonra, "Ey İsa, kendi egemenliğine girdiğinde beni an" dedi.
İsa ona, "Sana doğrusunu söyleyeyim, sen bugün benimle birlikte cennette olacaksın" dedi.” (Luka 23:39-43) 

“Aniden, yüreğimi büyük bir sevincin doldurduğunu fark ettim. Kalbim o kadar hızlı atıyordu ki, öldürüleceğim yere doğru tepeyi tırmanan ve merakla bana bakan genç adamın kalp atışlarımı duyduğundan emindim. Bağışlanmıştım, özgürdüm ve ölmeye hazırdım.” 

“İsa Mesih’i tanımadan, kimsenin yaşama hazır olmadığına içtenlikle inanıyorum. Rab İsa Mesih’in sağlayabileceği güvence olmadan ölmeye daha da az hazır olduklarını düşünüyorum. Artık mutlu ve özgürken ilahinin geri kalanını söylemeye başladım “Rab İsa eşsiz bir dosttur. Daima katlanır bize. İsyanımızı affeder, ortaktır derdimize. Ey İmanlı derdin varsa, bu dostu akla getir. Tüm dertlerini duayla, her zaman Rab’be götür.”
'Kes sesini, yaşlı kadın!' diye aslında genç bir oğlan çocuğu olan asker bağırdı. 'Hemen şarkı söylemeyi kes!'
“'Neden seni dinleyeyim ki?' diye sordum. “Zaten öleceğim doğru değil mi? Artık Hıristiyan’ım. Şimdi bu tepeyi yürürken kurtarıldım ve cennet armağanını aldım ve dünyada kalan son birkaç dakikamı Rabbim ve Kurtarıcım İsa Mesih’i övmek için kullanacağım.” 

“Sırf bu kaba ve genç asker için yeni bir ilahi söylemeye başladım: “Kutlu güvence, İsam benim; ah, ilahi görkemin tadı.” Birdenbire bu ilahinin bütün sözleri aklıma geldi ve söyleyebildiğim kadar yüksek sesle ilahi söylemeye devam ettim.” 

“Genç adam bir kürek aldı ve mezarımı kazmaya başladı. O kazdıkça ben ilahi söylüyordum. Arada sırada bana bakıyor, duruyor ve sonra kazmaya devam ediyordu. Bitirdiğinde bir bez aldı ve gözlerimi bağladı ve şöyle dedi, 'Yaşlı kadın, seni öldürüp cesedini gömmeden söyleyeceğin herhangi bir son sözün var mı?' Gözlerim bağlı olduğu halde, karşımdaki genç cellâdın yüreğinin olduğu gibi görebiliyordum.” 

“'Evet,' dedim onun için üzüntü duyarak, 'söyleyecek sadece birkaç sözüm var. Bu dünyada harika bir yaşam sürdürdüm ama buraya yukarı doğru yürürken bana bir şey olduğunu fark etmiş olmalısın. Bu sabah korkuyla dolu bir şekilde uyandım ama şu anda, huzur ve sevinçle doluyum. Çünkü sabah öylesine bir Hıristiyan’dım ama artık kurtuldum. Senin de bu harika Kurtarıcı, İsa Mesih’i tanımanı isterdim.' Daha fazlasını söyleyebilirdim ama tam o anda bir şeyin bana cellâdım için dua etmemi söylediğini hissettim. Genç adamın kazdığı, mezarım olacak çukura doğru adım atarken “Yaşamımın son anlarını senin canın için dua ederek geçirebilir miyim?” diye sordum. Diz çöktüm ve dua etmeye başladım.” 

“Sadece birkaç dakika dua ettikten sonra, genç adamın ağladığını duydum. Duamı bitirdim ve şöyle dedim, “Bitirdim, artık beni vurabilirsiniz.’ Ama hiçbir şey olmadı. Sorun neydi? ‘Duamı bitirdim. Vurabilirsiniz’ dedim tekrar.” 

“Hıçkırıklar ve gözyaşları olduğunu düşündüğüm sesler arasında “'Yapamam” dediğini duydum. Mezarın içine girdi, gözlerimin bağını çözdü ve gözlerimin içine baktı. “Annem benim için böyle dua ederdi. Şimdi benim için dua ettiğini görebiliyorum. Size ateş etmek için tüfeğimi kaldırdığımda, annemin görümünü gördüm ve annemi vuramam.”

“Emirlere itaat etmelisiniz yoksa sizi öldürürler,” dedim, artık kendi hayatımdan çok onun hayatı için kaygı duyuyordum.” 

“Sizi öldüremem. Lütfen, gökyüzüne doğru ateş ettiğimde kaçın,” dedi, ellerimin bağını çözüp gitmeme izin verirken. Tepelere doğru güvenli bölgelere koştum.”

Bayan Park hikayesini bitirdiğinde onunla birlikte ağladığımı fark ettim ve yemeğime henüz hiç dokunmamış olmaktan ötürü hiç üzüntü duymuyordum.

Bayan Park artık cennette ama hayatının geri kalanını hükümet ve iş dünyasının liderlerine İsa Mesih’in tutsakları kurtarma ve özgür kılmaya kadir olduğu hakkında tanıklık ederek geçirdi. Kore’de ilk ‘Başkanlık Dua Kahvaltısı’nı başlattı ve güçlü siyasal ve ekonomi liderlerimizin birçoğunun yüreğine dokundu.

David Yonggi Cho

“Baba'nın kendi yüceliğinin zenginliği uyarınca Ruhu'yla sizi iç varlığınızda kudretle güçlendirmesini ve Mesih'in iman yoluyla yüreklerinizde yaşamasını dilerim. Öyle ki, Tanrı'nın bütün doluluğuyla dolmanız için, sevgide köklenmiş ve temellenmiş olarak bütün kutsallarla birlikte Mesih'in sevgisinin ne denli geniş ve uzun, yüksek ve derin olduğunu anlamaya, bilgiyi çok aşan bu sevgiyi kavramaya gücünüz yetsin. Tanrı, bizde etkin olan kudretiyle, dilediğimiz ya da düşündüğümüz her şeyden çok daha fazlasını yapabilecek güçtedir.” (Efesliler 3:16-20)