Cennet: Sonsuz Vatanımız
İncil’de betimlendiği şekliyle sonsuz yaşam zaman olarak uzamış, bitmeyen yaşam demek değildir. Aksine, bir yaşam niteliğidir. Sonsuz yaşam bu niteliği Tanrı’yla insanın cennette sahip olacağı kişisel ilişkiden alır. Cennet, orada yaşayacağımız zevklerden çok, Tanrı’nın kendisiyle yakın bir ilişkiye sahip olmanın getireceği zevkten oluşur. Sizin için önemli olan soru, ‘Cennete gidecek miyim?’ sorusudur. Lütfen bugün cennetin sonsuz vatanınız olacağından emin olana kadar bu web sitesinden çıkmayın.
Bu yaşamda çoğumuzun karşı karşıya olduğu büyük bir engel şudur: O kadar dünyasal düşünüyoruz ki, hayallerimizin evliliğine eşit ve hatta bundan daha üstün bir göksel kutsamayı hayal bile edemiyoruz. Zayıf hayal gücümüze karşın, bu gibi ödüller mevcuttur ve sizin olabilir. Kutsal Kitap, dünyada kaçırdıklarımız karşılığında göklerin ödülünün ipuçlarını veriyor ve bunların sözlerle ifade edilemez olduğunu söylüyor.
Kutsal Kitap, dünyada kaçırdıklarımız karşılığında göklerin ödülünün ipuçlarını veriyor ve bunların sözlerle ifade edilemez olduğunu söylüyor.
“Kanım şu ki, bu anın acıları, gözümüzün önüne serilecek yücelikle karşılaştırılmaya değmez.” (Romalılar 8:18, İncil)
“Çünkü geçici, hafif sıkıntılarımız bize, ağırlıkta hiçbir şeyle karşılaştırılamayacak kadar büyük, sonsuz bir yücelik kazandırmaktadır.” (2. Korintliler 4:17, İncil)
Bu ayetler, İsa Mesih’e iman edenlere yazılmıştır. Onlar için özel olarak yazılmıştır ama onlar başkalarından daha iyi oldukları için değil. Tanrı tarafından lütufla bereketlenmiş, kendilerine cennette bir yer güvencesi ve armağanı verilmiş olduğu için. Aynı Tanrı’dan aynı armağan sizin için de mevcuttur. Bu web sitesini okurken Tanrı’nın bu davetiyle sık sık karşılaşacaksınız.
Göklerde ruhsal bir coşkunluk olacaktır ve en iyi cinsel deneyim, en güzel romantik ilişki, sadık eşimizle en anlamlı dünyasal bağ bile bunun ancak gölgesi olabilir. Cennette bizi heyecanlandıracak, içimizi dolduracak ve varlığımızın her dokusunu harekete geçirecek zevkler, şu anki anlayışımızın ötesindedir.
Kuran’da sözü edilen genç bakireleri mi kast ediyorum? Kesinlikle hayır. Dilerseniz buna inanabilirsiniz ama benim kullandığım sözcük ruhsal coşkunluktur. Tanrı bizlere, cennetin kıyılarına ulaştığımızda cinsel avların değil, ‘görkemin’ gösterileceğini söylüyor. Bu ruhsal zevkler insanın cennetteki en temel uğraşı olacaktır: Kurtarıcı Tanrımız’ı sevmek ve O’na hayran olmak. Tanrı, biz henüz dünyadayken bizimle yakın ve kişisel bir ilişkiye başladı ve dünyadayken Yaratıcısı ile böyle, onarılmış bir ilişkiye sahip olan herkes anlattıklarımı yaşayacaktır.
“Şöyle ki Tanrı, insanların suçlarını saymayarak dünyayı Mesih'te kendisiyle barıştırdı.” (2. Korintliler 5:19, İncil)
Sizden bir şey isteyebilir miyim? Bana Tanrı’yla ilişkinizi tarif eder misiniz? Aranızda nasıl bir ilişki var? Ne ilişkisi olarak tanımlayabilirsiniz? Sizi, kendisiyle şimdi başlayan ve cennette zirveye ulaşacak bir ilişki sözü veren Tanrı’yı gösteren bir web sitesine tüm içtenliğimle buyur etmek isterim.
Cennete gidiyor musunuz? Bu yaşamda, kim bir sonraki yaşamda nerede olacağını bilmek istemez ki? Kim bu nihai sorunun yanıtını bilmek istemez ki? Cennet hakkında bilmeniz gereken birkaç şey vardır.
1. Cennet yetkinlik gerektirir. Neden mi? Çünkü cennet Tanrı’ya aittir. O’nun imzasını taşır ve kişiliğini yansıtır. Cennete girmek için ne kadar iyi olmanız gerekir? Ne kadar iyi, yeteri kadar iyidir? Tanrı iyidir ve Tanrı gibi olanlar cennete davet edilecektir. Tanrı sonsuzluğu başka kimseyle geçirmeyecektir. Tanrı’nın iyi olduğunu söylediğimizde, hayal edilemeyecek kadar iyi olan bir Tanrı’dan söz ediyoruz. Tanrı tamamıyla iyidir. Tanrı korkutucu derecede iyidir. Tanrı kendisi gibi %100 pak olmayan kişilerle paydaşlık edemez. Işığın karanlıkla ne gibi bir paydaşlığı olabilir?
“Bakın, RAB'bin eli kurtaramayacak kadar kısa, kulağı duyamayacak kadar sağır değildir. Ama suçlarınız sizi Tanrınız'dan ayırdı. Günahlarınızdan ötürü O'nun yüzünü göremez, sesinizi işittiremez oldunuz.” (Yeşaya 59:1-2, Eski Antlaşma)
“Kötüye bakamayacak kadar saftır gözlerin. Haksızlığı hoş göremezsin.” (Habakkuk 1:13, Eski Antlaşma)
2. İnsanlar kusursuz değildir. İyinin ne olduğunu bilen insanlar her zaman iyi olanı yapmayı seçmiyorlar. Bu nedenle, bütün insanlar cennete girmek için gerekli olan yüksek standardın altında kalıyorlar. Kimse cennete gitmeyi hak etmiyor. Cennete ulaşılabilir fakat insanın kendi çabasıyla değil. Neden değil? Bu sorunun yanıtı basittir. Tanrı iyidir. İnsan ise, iyi değildir. Ülkemizin kurallarına ve yasalarına uymamız gerektiğini ve Tanrı’nın yapmamızı istediği şeyleri biliyoruz. Sorun, bunları devamlı olarak ve kusursuz olarak yapmamamızdır. Pekçok şekilde sendeliyoruz.
“RAB insanın gördüğü gibi görmez; insan dış görünüşe, RAB ise yüreğe bakar.” (1.Samuel 16:7, Eski Antlaşma)
“Dışarıdan insanın içine giren hiçbir şeyin onu kirletemeyeceğini bilmiyor musunuz? Dıştan giren, insanın yüreğine değil, midesine gider, oradan da helaya atılır." İsa bu sözlerle, bütün yiyeceklerin temiz olduğunu bildirmiş oluyordu. İsa şöyle devam etti: "İnsanı kirleten, insanın içinden çıkandır. Çünkü kötü düşünceler, fuhuş, hırsızlık, cinayet, zina, açgözlülük, kötülük, hile, sefahat, kıskançlık, iftira, kibir ve akılsızlık içten, insanın yüreğinden kaynaklanır. Bu kötülüklerin hepsi içten kaynaklanır ve insanı kirletir.” İSA (Markos 7:18-23, İncil)
Düşüncelerimiz, kanser gibi canlarımızı kemiriyor ve bize kusursuz olmadığımızı anımsatıyor. Kabul etmesi zor olsa da, Tanrı’nın göksel evinde sonsuzluğu birlikte geçirmek isteyeceği kişiler değiliz.
“Çünkü herkes günah işledi ve Tanrı'nın yüceliğinden yoksun kaldı.” (Romalılar 3:23, İncil)
“Bakın, RAB'bin eli kurtaramayacak kadar kısa, kulağı duyamayacak kadar sağır değildir. Ama suçlarınız sizi Tanrınız'dan ayırdı. Günahlarınızdan ötürü O'nun yüzünü göremez, sesinizi işittiremez oldunuz.” (Yeşaya 59:1-2, Eski Antlaşma)
Yukarıdaki ayetten günahımızı örtemediğimizi gördüğünüzden eminim. Tanrı’nın göremeyeceği şekilde nasıl üstünü örtebiliriz? Bazı kişiler iyi şeyler yaparak kötü eylemlerimizin üstünü örtebileceğimizi söylüyor; bir tür terazi gibi. Teraziyi kendi lehimize çevirebilirsek, kötü işlerden çok iyi işler yaptığımızı gösterebilirsek cennete gitmeye aday olabiliriz diye düşünüyoruz. Böyle düşünüyoruz. Böyle ümit ediyoruz. Peki ama ne kadar iyi, yeteri kadar iyidir? Kişinin dini, cennete gitmeye yetecek kadar iyi iş biriktirmeye dayanıyorsa %51’in içeri girmeye yeteceğini söyleyebilir. Umarım buna inanmıyorsunuzdur. Umarım yaşamının %49’unu kötü şeyler yapıp düşünerek geçiren birinin cennete girmesine izin verileceğini düşünmüyorsunuzdur.
Tanrı’nın buyrukları ayna gibidir. Aynaya bakıp kusursuz doğruluktan ne kadar uzak olduğumuzu görüyoruz. Tanrı’nın buyrukları Tanrı’nın doğruluğunun başka bir şekilde alınması gerektiğini hatırlatmak için verilmiştir. Ayna yalan söylemez. Bize yasaları çiğnediğimizi hatırlatır. Tanrı’nın buyrukları bizlere kendimize şu soruları sormayı öğretir, “Yasayı yerine getirerek cennette sonsuz yaşamı elde edemezsem, benim gibi bir günahkar için cennete gitmenin farklı bir yolu olmalıdır. Günahla bu kadar doluyken cennete nasıl gidebilirim?”
“Nitekim Mesih de bizleri Tanrı'ya ulaştırmak amacıyla doğru kişi olarak doğru olmayanlar için günah sunusu olarak ilk ve son kez öldü.” (1.Petrus 3:18, İncil)
Bu web sitesinde Tanrı’dan gelen karşılıksız armağan hakkında öğreniyorsunuz. Diğer bir deyişle, sonsuzluk boyunca cennette Tanrı’ya katılmaya davet ediliyorsunuz. Bu armağanı ya da daveti imanla kabul edebilirsiniz. Yani, İsa’nın uğruna öldüğü günahkarlardan biri olduğunuzu kabul ederek.