headerLogo2b-18pt-myriadpro

332 Peygamberlik, Cırcırböceği ve İsa’ya Güvenmek

 

Öldüğünüzde gideceğiniz yerin cennet olacağını bilecek kadar Tanrı tarafından nasıl bağışlanacağınızı bilmek ister misiniz? Size bir cırcırböceğiyle ilgili gerçek bir hikaye anlatayım. Umarım bu soruyu cevaplamanıza yardımcı olur.

Hiç bir cırcırböceğini kaygılanmaması konusunda ikna etmeye çalıştığınız oldu mu? Panik atak yaşayan bir böceği sakinleştirmeyi başardığınız oldu mu? Eğer olduysa benden daha bilgesiniz demektir. Geçen ay bu konuda girişimim başarılı olmadı. Rahatlatıcı sözlerim ince kahverengi duyargalar üzerine düştü.

Merhamete ihtiyaç duymuyor değildi zavallıcık. Onun yüzünden eşim çığlık çığlığa banyodan kaçtı. Göğsümü şişirip elimde birkaç peçeteyle banyoya girdim.

Cırcırböceğinin hiç şansı yoktu. Her gece şınav çekiyorum ve düzenli aerobik yürüyüş yapıyorum. Cırcırböceği tam kendine göre birisiyle karşı karşıyaydı. Ayrıca, özgürlüğüne kaçmasını engelleyecek şekilde küvetteki kaygan kenarlarla çevriliydi. Yukarı doğru tırmanmaya çalışıyor, aşağı doğru kayıyordu. Yukarı, aşağı, yukarı, aşağı.

Zavallıcık dehşet içindeydi. Onun yerine kim olsa öyle olmaz mıydı? Kenarları buzlarla çevrili bir buz pistinde olduğunuzu hayal edin. Kafanızı kaldırıp yukarı bakıyorsunuz ve bir insanın büyük yüzünü görüyorsunuz. Binamızın çevresindeki sık çimenler arasında her akşam verdiği senfoni müziğine sonsuza dek son vermesi için yeterliydi.

Eşim bir yandan köşeden bizi izlerken sordu, ‘Ne yapacaksın ona?’ Oturma odasındaki açık bir pencereye doğru yürürken ‘Merak etme’ dedim.

Herhalde sifonu çekip cırcır böceğine bir lunapark bileti keseceğimi düşünüyordu ama buna yüreğim el vermezdi. Peçetenin içindeki böceği, bıraktığımda güvende olacağını bildiğim, çimenlerin üzerinde yumuşak bir iniş alanına bıraktım.

Sanki idamı bekleyenlerin sırasında olduğumuzu sanırdınız. Peçeteleri sıkı bir şekilde tutuyor olmasaydım, çırpınan yaratık kaçabilirdi. ‘Canını yakmayacağım’ diye açıklıyordum bir yandan. ‘Serbest bırakacağım. Sen kendini bu işin içine soktun. Ben sadece seni çıkarmaya çalışıyorum.’

Hiç sakinleşmedi. Hiç rahat durmadı. Hiç --- hiç bana güvenmedi. Son anda peçeteyi açıp onu özgür bıraktığımda bile. Dönüp, ‘Teşekkür ederim’ dedi mi? Evlerine cırcır cipsi ya da yedikleri her neyse, yemek için davet etti mi? Hayır. Sadece atladı ve çimenlerin arasında kayboldu.

Güvenini kazanmak için siz olsanız ne yapardınız? Cırcırböceği dili öğrenir miydiniz? Uzun, dalgalı duyargalar mı edinirdiniz? Bacaklarımız belli bir şekilde birbirine sürterek şarkı söylemeyi öğrenmek? Peki tamamıyla onun gibi olmak? Cırcırböceği olmaya ne dersiniz? Teşekkürler ama hayır. Cırcırböceği tatlıydı ama buna değmezdi.

Fakat görünen o ki, siz ve ben değeriz!

Görünen o ki, siz ve ben Tanrı’nın bizim adımıza dünyayı ziyaret etmesine değeriz! Bunu biliyor muydunuz?

İnsanın cırcırböceği olmasının saçma bir fikir olduğunu mu düşünüyorsunuz? Tabii ki, siz de ben de bunun mantık ötesi olduğunu biliyoruz. Ama mümkün olsaydı, acaba benim dünyamdan onun dünyasına yolculuk ne kadar uzun olurdu? Melekleri hala hayret içinde bırakan cennetten dünyaya yolculuktan çok daha kısa olmalı. Cennetten dünyaya hangi yolculuk mu? İsa’nın yolculuğu. Böyle bir yolculuk mu yaptı? Neden? O’na güvenmemiz için. O’nu tanımamız için. Bir gün sonsuz evinde, cennette O’nunla birlikte olmamız için.

Biraz benimle bu düşünceyi irdeleyin. İsa neden dünyada bu kadar uzun yaşadı? Yaşamı çok daha kısa olamaz mıydı? Neden, dünyamızda sadece günahlarımız için ölüp sonra ayrılacak kadar kısa kalmadı? Neden günahsız bir yıl ya da hafta değil? Neden bir yaşam boyu burada yaşaması gerekti? Cennette üzerinde sürekli konuşulan olağanüstü bir ölümü deneyim edip yendi ama onlarca yıl insanlara katlanmak? Büyük kalabalıklar ve kolayca öfkelenen insanlara katlanmak? Neden böyle bir şey yaptı?

Çünkü O’na güvenmenizi istiyor. Siz ve O. Sadece ikiniz. Dünyadaki son işi bile güveninizi kazanmayı amaçlıyordu.

“Daha sonra İsa, her şeyin artık tamamlandığını bilerek Kutsal Yazı yerine gelsin diye, "Susadım!" dedi. Orada ekşi şarap dolu bir kap vardı. Şaraba batırılmış bir süngeri mercanköşk dalına takarak O'nun ağzına uzattılar. İsa şarabı tadınca, "Tamamlandı!" dedi ve başını eğerek ruhunu teslim etti.” (Yuhanna 19:28-30, İncil)

İşte bu İsa’nın yaşamının son işidir. En azından çarmıhın bu tarafındaki yaşamının son eylemi budur. Çarmıhın diğer tarafını biliyoruz. Ölümü, gömülmesi ve dirilişinden sonra göklere alınmadan önce dünyada öğrencileriyle kırk gün geçirdi. Diğer tarafla ilgili olarak Yuhanna Müjdesi’nden sonra gelen kitapta şöyle okuyoruz:

“İsa, ölüm acısını çektikten sonra birçok inandırıcı kanıtlarla elçilere dirilmiş olduğunu gösterdi. Kırk gün süreyle onlara görünerek Tanrı'nın Egemenliği hakkında konuştu. (Elçilerin İşleri 1:3, İncil)

Kendisini yakından izleyen bu az sayıda insanla geçirdiği zaman oldukça özeldi. Kalabalıkların önündeki yaşamına gelince, halk önündeki yaşamının son anlarına bakalım. Susamış bir Kurtarıcı’nın sesini duyacağız. Susadığını belirtirken son bir istekte bulunuyor. Son kez O’na güvenmemizi istiyor.

Bana güvenebilirsiniz!

Ağzı sanki pamukla dolu gibi hissediyor. Boğazı o kadar kurumuş ki yutkunamıyor ve sesi o kadar kısık ki neredeyse konuşamıyor. Dudaklarına son kez ıslaklığın değdiği zaman için öğrencileriyle son yemeğini yediği zamana, on iki saat öncesine dönmek gerek. Bu sahnenin bir sanatçı tarafından çizilmiş resmine rastlamış olmalısınız. Buna ‘Son Akşam Yemeği’ denir. Gerçek şu ki, İsa’nın döneminde insanlar bu şekilde bir masa etrafında oturup yemek yemiyorlardı. Bununla birlikte, Tanrı’nın Kurtarıcımız’la ilgili çizdiği resim doğrudur. Şimdi ise, O’nu susamış olarak çarmıhta görüyoruz. O son yemekten sonra İsa dövüldü, üzerine tükürüldü, yaralandı ve kesildi. Çarmıhı taşıdı ve günahı yüklendi ve boğazından bir damla su geçmedi. Susamış. Umarım kısa bir süre içinde her bir Müjde’nin son birkaç bölümünü okumak için zaman ayırırsınız. Bütün bu çarmıh konusu sizinle ilgili.

İsa neden susuz kalmış olma sorunu hakkında bir şey yapmıyor? Yapamaz mıydı? İlk harikasını gerçekleştirdiği Kana köyünde kaplar içindeki suları şaraba dönüştürmedi mi? Tek bir sözüyle rüzgarı ve gölü yatıştırmadı mı?

“İsa tekneye binince, ardından öğrencileri de bindi. Gölde ansızın büyük bir fırtına koptu. Öyle ki, dalgalar teknenin üzerinden aşıyordu. İsa bu arada uyuyordu. Öğrenciler gidip O'nu uyandırarak, "Ya Rab, kurtar bizi, yoksa öleceğiz!" dediler. İsa, "Neden korkuyorsunuz, ey kıt imanlılar?" dedi. Sonra kalkıp rüzgarı ve gölü azarladı. Ortalık sütliman oldu. Hepsi hayret içinde kaldı. "Bu nasıl bir adam ki, rüzgar da göl de O'nun sözünü dinliyor?" dediler.” (Matta 8:23-27, İncil)

Bakın çöle ne yapabiliyor: “Çölü su birikintisine çevirir, kuru toprağı pınara.” (Mezmur 107:35, Eski Antlaşma)

Mezmurcu O’nun hakkında ne söyledi? “Titre, ey yeryüzü, kayayı havuza, çakmaktaşını pınara çeviren Rab'bin önünde, Yakup'un Tanrısı'nın huzurunda.” (Mezmur 114:7-8, Eski Antlaşma)

Tanrı bunu söylemedi mi, o nedenle bu doğru değil mi? “'Susamış toprağı sulayacak, kurumuş toprakta dereler akıtacağım.”? (Yeşaya 44:3, Eski Antlaşma)

Öyleyse İsa neden bunlara katlanıyor? Katlanmak zorunda değildi. Altı saat önce kendisine içecek verilmişti ama O reddetti.

“İsa'yı Golgota, yani Kafatası denilen yere götürdüler. O'na mürle karışık şarap vermek istediler, ama içmedi. Sonra O'nu çarmıha gerdiler. Kim ne alacak diye kura çekerek giysilerini aralarında paylaştılar.” (Markos 15:22-24, İncil)

Ellerine ve ayaklarına çiviler çakılmadan önce kendisine içecek sunulmuştu. Mürle karışık şarap. Mürde duyuları hissizleştiren yatıştırıcı maddeler vardır. Ama İsa bunu reddetti. İlaçlarla uyuşturulmak istemedi, aksine acılarını tam olarak yaşamayı seçti.

Neden? Neden bütün bu duygulara katlandı? Çünkü sizin de bunları hissedeceğinizi biliyordu. Bitkin, rahatsız ve kızgın olacağınızı biliyordu. Yaşamda kederleneceğinizi ve aç kalacağınızı biliyordu. Acılar yaşayacağınızı biliyordu. Bedence olmasa bile can acısı - bu acı hiçbir ilacın dindiremeyeceği kadar keskindir - çekeceğinizi biliyordu. Susuzluk yaşayacağınızı biliyordu. Suya duyulan bir susamışlık olmasa bile, umarım gerçeğe duyulan bir susamışlık. Susamış olan İsa resminde öğrendiğimiz gerçek, sizi ve beni anlıyor olmasıdır.

Anlayabildiği için O’na yaklaşabiliriz.

Bu anlayamama bizi O’ndan uzaklaştımaz mı? Cennetin kıyısında durup bütün meleklere veda etmiş ve yıldızlar ve gezegenleri aşıp dünyaya gelmiş Olan’la nasıl bir ortak yanımız var? Sonsuz nasıl sonlu olabilir? Siz de en az benim kadar iyi biliyorsunuz ki, Tanrı her şeyi yapabilir. O’nun için olanaksız olan bir şey yoktur. Böylece bu gezegeni ziyaret edebilir ve kendisine bir insan bedeni giydirebilir. Eğer isterse. Her şeyi yapabilir, öyle değil mi? Peki ama anlayışımızın ötesindeki dünyalar hakkında gerçekten ne biliyoruz? Tanrı’yı düşündüğümüz zaman ‘mantıklı’ olanla olmayan hakkında bir karar veremeyiz çünkü insan muhakemesinin ötesinde yaşamaktadır. Ancak Tanrı’nın istediği her şeyi yapabileceğini söyleyebiliriz. Sonra başlangıç noktasına dönüp İsa’yla ilgili tarihsel kayıtları anlamalıyız. Geldi. Buraya geldi. Kendisini anlayabilmemiz ve bilebilmemiz için geldi. O’nu kişisel olarak tanıyabilmemiz için. Kişisel olarak Tanrı’yla ölümün bile sona erdiremeyeceği bir ilişkiye gitmemiz için.

Anlayamama, bizimle diğer insanlar arasında bir boşluğa neden olabilir, öyle değil mi? Diyelim ki, parasal durumunuz konusunda teşviğiniz kırıldı. Diyelim ki, anlayışlı bir arkadaştan biraz öğüde ihtiyacınız var. Milyoner birinin oğluna mı giderdiniz? (Para yardımı için değil, öğüt için gidiyorsunuz, unutmayın.) Büyük bir miras alan birine mi giderdiniz? Muhtemelen hayır. Neden? Sizi o kadar iyi anlamazlardı da ondan. Büyük olasılıkla sizin yaşadıklarınızı yaşamadılar bu nedenle nasıl hissettiğinizi anlayamazlar.

Peki ya İsa? İsa, sizin yaşadıklarınızı yaşadı ve nasıl hissettiğinizi eksiksiz bir şekilde anlayabilir. Eğer dünyadaki yaşamı sizi ikna etmiyorsa, çarmıhtaki ölümü ikna etmeli. Nelerin içinde geçtiğinizi anlıyor. Rabbimiz İsa, bize büyüklük taslamaz ya da ihtiyaçlarımıza dudak bükmez. İsa nasıl bir Efendi? Bakın, İncil O’nu nasıl anlatıyor: “…herkese cömertçe, azarlamadan veren...” (Yakup 1:5, İncil)

Bunu nasıl yapabilir? İncil’de İbraniler Kitabı’nın yazarından daha açık bir şekilde kimse bunu ifade edememiştir.

“Çünkü [İsa] zayıflıklarımızda bize yakınlık duyamayan biri değildir; tersine, her alanda bizim gibi denenmiş, ama günah işlememiştir. Onun için Tanrı'nın lütuf tahtına cesaretle yaklaşalım; öyle ki, yardım gereksindiğimizde merhamet görelim ve lütuf bulalım.” (İbraniler 4:15-16, İncil)

Boğazı neden kurudu? Anladığını bilelim diye. Bu dünyada zorlanan herkesin davetini duymasını istiyordu: ‘Bana güvenebilirsiniz.’

Güven kelimesi, şaraba batırılmış sünger ayetlerinde karşımıza çıkmıyor fakat güvenmemizi kolaylaştıran bir ifade görüyoruz. Susadığını söylemeden önceki cümleye bakın: “Daha sonra İsa, her şeyin artık tamamlandığını bilerek Kutsal Yazı yerine gelsin diye, ‘Susadım!’ dedi.”

Bu ifade de İsa’nın sözlerinin arkasındaki niyeti görüyoruz. Rabbimiz ve Kurtarıcımız Kutsal Yazılar’ın yerine gelmesiyle ilgileniyordu. Artık İsa’nın günahlarınız için kurban olarak ölümünü düşündüğünüzde bununla ilgili gerçekleşen çok eski peygamberlikleri düşünün. İlahi bir tasarının açıklandığını anlayabilmemiz için gerçekleşen olayların her yerine yazılmıştı. Olanlar, bir kaza ya da yenilgi değildi. Ölüm tepesinde gerçekleşen bu sahnede Kutsal Yazılar’ın yerine gelmesi tekrar tekrar karşımıza çıkan bir temadır. Sevgili Müslüman dostum, lütfen, İsa hakkında size öğretilenlerin gerçek olmadığını bir an için alçakgönüllü bir şekilde değerlendirin. Doğru değil. Kesinlikle doğru değil. İsa’nın çarmıha gerilmesiyle ilgili peygamberlikleri içeren bu listeyi göz önünde bulundurun:

İsa’nın Yahuda tarafından ele verilmesi neden gerçekleşti? “Hepiniz için söylemiyorum, ben seçtiklerimi bilirim. Ama, 'Ekmeğimi yiyen bana ihanet etti diyen Kutsal Yazı'nın yerine gelmesi için böyle olacak.” (Yuhanna 13:18, İncil)

Romalı askerler neden İsa’nın giyisileri için kura çektiler? “Birbirlerine, ‘Bunu yırtmayalım’ dediler, ‘Kime düşecek diye kura çekelim.’ Bu olay, şu Kutsal Yazı yerine gelsin diye oldu: ‘Giysilerimi aralarında paylaştılar, Elbisem üzerine kura çektiler.’ Bunları askerler yaptı.” (Yuhanna 19:24, İncil)

Neden İsa’nın bacakları kırılmadı ve böğrünü deldiler? “Yahudi yetkililer Pilatus'tan çarmıha gerilenlerin bacaklarının kırılmasını ve cesetlerin kaldırılmasını istediler. Hazırlık Günü olduğundan, cesetlerin Şabat Günü çarmıhta kalmasını istemiyorlardı. Çünkü o Şabat Günü büyük bayramdı. Bunun üzerine askerler gidip birinci adamın, sonra da İsa'yla birlikte çarmıha gerilen öteki adamın bacaklarını kırdılar. İsa'ya gelince O'nun ölmüş olduğunu gördüler. Bu yüzden bacaklarını kırmadılar. Ama askerlerden biri O'nun böğrünü mızrakla deldi. Böğründen hemen kan ve su aktı. Bunu gören adam tanıklık etmiştir ve tanıklığı doğrudur. Doğruyu söylediğini bilir. Siz de iman edesiniz diye tanıklık etmiştir. Bunlar, ‘O'nun bir tek kemiği kırılmayacak’ diyen Kutsal Yazı'nın yerine gelmesi için oldu. Yine başka bir Yazı'da, ‘Bedenini deştiklerine bakacaklar’ deniyor.” (Yuhanna 19:31-37, İncil)

Yahudiler’in, İsa’nın iki yanındaki hırsızların bacaklarının kırıldığı gibi İsa’nın bacaklarının da kırılmasını istemelerine karşılık O’nunkiler kırılmadı. Yahudiler ölüm cezasının gerçekleşmesinin süresi karşısında telaşa kapıldı. ‘Tanrı’ya tapınmaya’ devam edebilmeleri için çarmıhta ölümün bir an önce gerçekleşmesini istiyorlardı. Ama onların istediği gibi olmadı. Askerler İsa’nın zaten öldüğünü gördüler ve ölü bir adamın bacaklarını kırma zahmetine katlanmadılar. Bunun yerine, belki de sırf heves olsun diye askerlerden biri mızrağını Kurtarıcı’nın böğrüne sapladı. Yaptıklarının iki peygamberliği yerine getirdiğinden habersizdiler. Ölümü sırasında bile Kurtarıcımız Kutsal Yazıları eksiksiz bir şekilde yerine getirdi!

İsa’nın öğrencileri mezarının neden boş olduğunu ve İsa’nın ölümden nasıl dirildiğini neden anlamadılar?

“İsa'nın ölümden dirilmesi gerektiğini belirten Kutsal Yazı'yı henüz anlamamışlardı.” (Yuhanna 20:9, İncil)

Neden tekrar tekrar Eski Antlaşma’daki peygamberliklerden söz ediliyordu? İsa neden son anlarında peygamberlikleri yerine getirmek konusunda bu derece kararlıydı? Çarmıha gerilmesi konusunda kuşkuları olacağını biliyordu. Bu konuda soracak yüzlerce sorumuz olduğunu biliyordu. Düşüncelerimizin sevgisini yüreğimizden alıkoymasını istemediği için son anlarını Mesih olduğuna ilişkin kanıtları sunmak için kullandı. İsa, Vaat Edilen’di. Sistematik bir şekilde yüzlerce yıl öncesine ait peygamberlikleri gerçekleştirdi.

Büyük trajedinin her önemli ayrıntısı daha önceden yazılmıştı. Burada ayetleri yazmayacağım, sadece referanslarına yer vereceğim. Eğer okumak isterseniz kolayca bulup okuyabilirsiniz. Yapmanız gereken tek şey Eski Antlaşma’nın iki kitabına bakmaktır. Peygamberlikler, ya Mezmurlar ya da Yeşaya Kitabı’nda bulunur. Çarmıh sahnesi hakkında genel bir görüş kazanmak için Müjde kitaplarınında her birinin kapanış bölümlerini okurken, bu peygamberliklerin her birinin yerine geldiğini görürsünüz.

*     İsa’nın yakın bir arkadaşı tarafından ele verileceği (Mezmur 41:9)

*     İsa’nın öğrencilerinin can korkusu nedeniyle İsa’yı terk etmeleri (Mezmur 31:11)

*     İsa’ya karşı haksız suçlamalar (Mezmur 35:11)

*     İsa’nın yargıçları huzurunda sessiz kalması (Yeşaya 53:7)

*     İsa’nın suçsuzluğunun kanıtlanması (Yeşaya 53:9)

*     İsa’nın çarmıha gerilmesi (Mezmur 22:16)

* İsa’nın günahkarlarla birlikte çarmıha gerilmesi (Yeşaya 53:12)

*     izleyenlerin alayları (Mezmur 109:25)

*     İsa’yla kendisini kurtaramaması konusunda alay edilmesi (Mezmur 22:7-8)

*     giyisileri için kura çekilmesi (Mezmur 22:18)

*     İsa’nın düşmanları için dua etmesi (Yeşaya 53:12)

*     İsa’nın Tanrı tarafından terk edilmesi (Mezmur 22:1)

*     Ruhunu Babası’nın ellerine bırakması (Mezmur 31:5)

*     kemiklerinin kırılmaması (Mezmur 34:20)

*     İsa’nın zengin birinin mezarına gömülmesi (Yeşaya 53:9)

Yaşamı boyunca İsa’nın Eski Antlaşma’da yer alan 332 ayrı peygamberliği yerine getirdiğini biliyor musunuz? Bu kadar peygamberliğin tek bir kişinin yaşamında gerçekleşmesinin matematiksel olarak olasılığı nedir? Bu sayıyı matematiksel olarak yazmak benim için zor. Bunun gerçekleşme olasılığı 840.000.000.000.000.000.000. 000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000. 000.000.000.000.000.000.000’de 1’dir. Yazım hatası yapmam olasılığına karşı sıfırları sayar mısınız? Doksan yedi tane olmalı. İnanılmaz!

İsa neden çarmıhta susadığını söyledi? Kuşkucunun üzerinde yürüyebileceği sağlam köprüye bir tahta parçası daha ekleyebilmek için. Susamışlık itirafı arayan herkes için bir işarettir- gerçekten de günahkarların Kurtarıcısı’dır. Çarmıhtaki son eylemi temkinli olanlar için güven verici bir sözdür: “Bana güvenebilirsiniz.”

Güvenebileceğimiz birine ihtiyacımız yok mu? Öldüğünüzde sizi cennete götürmesi için Tanrı’ya güveniyor musunuz? Götürecek mi? Söz verdi mi? Bir sonraki yaşamınızda orada olup olmayacağınızı biliyor musunuz? Bilmiyorsanız, Kutsal Kitap’ın Tanrısı dışında başka birini dinliyorsunuz demektir. Tanrı sizi cennete davet ediyor. Yolu hazırladı.

Cırcırböceği hakkında hikayemi komik olsun diye anlattığım halde kısmen doğruydu. Küvetimizde bir cırcırböceği vardı ve anlattığım olaylar gerçekten oldu. Cırcırböceği olarak güvenini kazanabileceğimi söylerken komik olmaya çalışıyor muydum? Biliyorum, tuhaf bir düşünceydi ama o zaman gerçekten komik olmaya çalışmıyordum. Sadece Tanrı’nın güvenimizi kazanmak ve günahlarımızın bedelini ödemek için ne kadar ileri gittiği konusunda düşünmenizi sağlamaya çalışıyordum.

Peki ya Tanrı’nın, hiçbirimizin çözmek için gereken ahlaki hak ve yetkiye sahip olmadığımız, günahla ilgili bu çirkin sorunu çözmek için kısa bir süre için insan olmasına ne demeli? Eğer Tanrı olsaydınız, insanlığın her yerde herkesi tutsak etmiş bu kötü güç konusunda hiçbir şey yapamadığını gördüğünüzde ne yapardınız? Öncelikle Tanrı’nın eşsiz karakterine ve doğasına sahip olmanız gerekirdi öyle değil mi? Tanrı gibi olmazsanız Tanrı gibi düşünüp O’nun gibi davranamazsınız! Sizin düşündüklerinizi temel alarak Tanrı’nın böyle bir şey yapamayacağını söyleyerek hataya düşmeyin.

Cırcırböceğiyle ilgili sorunu halletme şeklimi nasıl buldunuz? Benim gibi biri olmasanız, benimki gibi bir hikaye yazabilir miydiniz? Bizim banyo küvetimizde cırcırböceği nedeniyle yaşanan bu karmaşaya sizin nasıl karşılık vereceğinizi bilmiyorum. Ama şunu biliyorum, çabucak ezebilirdiniz ya da tuvaletin sifonunu çekip böceği gönderebilirdiniz. Yani, eğer benim gibi biri değilseniz. Burada söylemeye çalıştığım Tanrı’nın Tanrı olmasına izin vermenin çok önemli olduğu. Ancak Tanrı, Tanrı’yı betimleyebilir. Ancak Tanrı nasıl birisi olduğunu ve ne yaptığını bizlere söyleyebilir.

Bu makaleyi bitirip belki ikinci kez okuduktan sonra, iki şeyi kabul etmek doğru olacaktır. Tanrı bunları kabul etmenizi bekliyor.

1 - Öncelikle Tanrı’nın bunu yapmak istemesi halinde yapabileceğini kabul edin.

2 - Sonra da Tanrı’nın bunu gerçekten yaptığını kabul edin!

Son bir düşünce

Tanrı, İsa’nın çarmıhta gerilmesi ve mezardan dirilişi konusunda olayları 332 peygamberliğin gerçekleşeceği şekilde, sadece insanları son anda kandırmak için mi düzenledi? Nasıl kandırdı? Başka birini İsa’nın yerine koyarak mı? Mantıklı düşünen bir insan olarak bu düşünceyi reddetmeniz gerekir.

Birincisi, İsa’nın böyle bir yardım ya da kurtarmaya ihtiyacı yoktu. İncil’i okuduysanız ve buyruğuyla ölüleri dirilten, körleri iyileştiren, rüzgarları ve dalgaları dindiren ve cinleri kovan bu gücü gördüyseniz, kendisine zarar verecek gücü bastıramaz mıydı? Nitekim, yaşamı sırasında dini önderlerinin tam olarak bunu yapmaya çalıştıkları zamanlar olmuştur. Başarısız oldular. Peki ya bahçeye O’nu tutuklamaya gelen asker ve kalabalıklara ne demeli? Bu karşılaşma sırasında ne oldu? İsa insan üzerinde yetkisini bir an için gösterdi sonra çekti. Bizim için geri çekti. Belli bir amaca sahip olan çarmıh yolculuğuna devam edebilmek için geri çekti.

“Böylece Yahuda yanına bir bölük askerle, baş kahinlerin ve Ferisiler’in gönderdiği görevlileri alarak oraya geldi. Onların ellerinde fenerleri meşaller ve silahlar vardı. İsa başına geleceklerin hepsini biliyordu. Öne çıkıp onlara, “Kimi arıyorsunuz?” diye sordu. “Nasıralı İsa’yı” diye karşılık verdiler. İsa, onlara, “Ben’im “ dedi. O’na ihanet eden Yahuda da onlarla birlikte duruyordu. İsa,“Ben’im”deyince gerileyip yere düştüler.” (Yuhanna 18:3-6, İncil)

“Bunu kim yaptı?” “Bana ne oldu?” “Aman Tanrım!” Toprağın üzerinde kalkmaya çalışırken bu kalabalığın neler düşündüğünü hayal etmeye çalışın. Bu kalabalık içinde yaklaşık altı yüz asker vardı. Toprağın üzerinden kalkmaya çalıştılar. Öyle mi? İncil’in asıl dilinde, yere yapıştıkları, orada tutulduklarını iman eden bir sözcük kullanılmıştır. Uzun olmasa da, artık durumu kontrol edemediklerini bilecek kadar kadar uzun bir süre öyle kaldılar. Her biri kimi tutuklamaya geldiklerine farklı bir şekilde, daha uzun bir süre baktılar. Bu, hepimiz için iyi bir fikir - İsa’ya uzun süre bakmak. Ne göreceksiniz? Ne göreceğiz? İsa Mesih’te insan olmanın ötesinde bir şey olduğunu. İnsan olduğu kadar Tanrı idi. Bunu anlıyor musunuz? Ben anlamıyorum. Fakat ben dünya henüz oluşmadan Tanrı’nın nasıl göründüğünü ilk elden bilmediğim için sözünü kabul edip, bana olduğunu söylediği kişi gibi olduğuna inanacağım.

Burada, bahçenin girişinde İsa ilahi yüceliği, görkemi ve gücünü göstermeyi seçti. Romalı komutanın evine gidip uşağını iyileştiren söze eşlik eden yücelik, görkem ve güçle aynıydı. İsa, bunu çoğu zaman saklı tuttu. Burada İsa bir an için de olsa bunu açıklıyor. İsa’nın dünyanın kuruluşundan önce sahip olduğu, beden almadan önceki yüceliği çok kısa bir an için gösterildi. Bu an, denizleri dindirdiği, rüzgarları durdurduğu ve hastaları iyileştirdiği gücü son kez kullandığı anlardan biriydi. Olağanüstü! Olağanüstü ilahi bir an!

İsa neden böyle bir şey yaptı? Bir kaçış yolu bulup çarmıha gerilmekten kurtulmak için mi? İncil’i ve bu online makaleleri okuyarak öğrendiğiniz gibi, gelme amacı bizim yerimize ölmek ve yeniden dirilmekti. Tutuklanmasından hemen önce İsa ancak Tanrı’nın konuşabileceği gibi konuşmayı seçti - onlara gerçekten kim olduğunu göstermek istedi. Saldırgan ve gürültücü kalabalığın, eğer farklı düşünmeseydi, hiçbir kalabalığın, ordunun, gücün kendisini o gece tutamayacağını bilmesini istiyordu. Onlar İsa’yı tutuklamadı. O onları tutukladı! Sözleri, kalabalığın boylarından büyük bir işe giriştiği konusunda bir uyarıydı. Silahlı altı yüz adam ve farklı birliklerden başkaları artık tutuklamaya geldikleri Kişi’den daha fazla korkuyorlardı! Hepsini öldürebilirdi, Romalı askerlerin silahlarını ödünç alarak değil, kendi sözüyle! Her şeye gücü yeten sözüyle!

Çarmıhta İsa’nın yerine başka biri mi konulmuştu? Duyduklarınızın aksine kimse konulmamıştı. İsa’nın yerine kimse geçmedi. Gerçek şu ki, İsa bizim Yerimize Geçendi! Kuşkusuz neye isterseniz inanabilirsiniz fakat biraz üzerinde düşünün. Tanrı İsa’yı doğrudan göklere alarak O’nu düşmanlarından kurtaramaz mıydı? Yani, eğer İsa’nın kurtarılmaya ihtiyacı olduğunu düşünseniz, Tanrı, İsa’nın yerine başka birini geçirmeden bunu yapamaz mıydı? Neden başka zavallı birini hiçbir neden olmadan ölmeye zorlasın? Böyle bir şey yapmak Tanrı’ya yakışmaz. Kusursuz karakterine uymaz. Yüceltilmiş, görkemli bir Yaratıcı’ya kendisine yakışmayan bir eylem atfediliyor.

Tanrı’nın yapamayacağı bir şey vardır. Görünen o ki, siz de Tanrı’nın bu şeyi yapmasını isteyen bir inanca inanıyorsunuz. Tanrı karakterine aykırı bir şey yapamaz. Kendisine aykırı davranamaz. Çarmıhta İsa’nın yerine kimsenin geçmediğini kabul etseniz Tanrı önünde çok daha iyi bir durumda olursunuz. Çarmıhla ilgili olaylar hakkındaki bin yıllık peygamberlikler, son anda İsa’nın yerine sahte birinin geçmesi için verilmemişti. Akla uygun değil, değil mi?

Sonra Tanrı’nın üstün bilgeliğini düşünün. Tanrı, başka birini görünüş olarak İsa’ya benzetseydi bazıları ölümden dirilen bu dolandırıcının Mesih olduğunu düşünürdü. Bu da Tanrı’yı büyük bir aldatmacanın parçası yapardı. Üzgünüm, sevgili dostum, ama bu Tanrı’nın göksel bilgeliğine uymaz.

Ölümden mi dirildi? Evet, gerçek İsa’nın yaptığı buydu. Çarmıha gerilmesinden önce, çarmıha gerilmesi sırasında ve çarmıha gerildikten üç gün sonra gerçekleşecekler konusunda söylediklerine kulak verin. Gelecekte olanlar konusunda uyarmak ve hazırlamak için öğrencilerine bunu birkaç kez söyledi.

“İnsanoğlu'nun çok acı çekmesi, ileri gelenler, başkahinler ve din bilginlerince reddedilmesi, öldürülmesi ve üçüncü gün dirilmesi gerektiğini söyledi.” (Luka 9:22, İncil)

“Bundan sonra İsa, kendisinin Yeruşalim'e gitmesi, ileri gelenler, başkâhinler ve din bilginlerinin elinden çok acı çekmesi, öldürülmesi ve üçüncü gün dirilmesi gerektiğini öğrencilerine anlatmaya başladı.” (Matta 16:21, İncil)

“Celile'de bir araya geldiklerinde İsa onlara, "İnsanoğlu, insanların eline teslim edilecek ve öldürülecek, ama üçüncü gün dirilecek" dedi. Öğrenciler buna çok kederlendiler.” (Matta 17:22-23, İncil)

“İsa, İnsanoğlu'nun çok acı çekmesi, ileri gelenler, başkâhinler ve din bilginlerince reddedilmesi, öldürülmesi ve üç gün sonra dirilmesi gerektiğini onlara anlatmaya başladı.” (Markos 8:31, İncil)

“Ben iyi çobanım. İyi çoban koyunları uğruna canını verir. Canımı kimse benden alamaz; ben onu kendiliğimden veririm. Onu vermeye de tekrar geri almaya da yetkim var.” (Yuhanna 10:11,18, İncil)

Tanrı’nın cennete ulaşmamız için yapmış olduğu bu ilahi köprüyü kimse sallayamaz. Lütfen bu işareti yakalayın, dostum. Işık ‘yeşil’e döndü ve cennete gidebilirsiniz. İsa’nın uğruna öldüğü günahkarlardan biri olduğunuzu O’na itiraf edin!