headerLogo2b-18pt-myriadpro

İsa'nın Yaşamı Kurgu mu? Gerçek mi?

 

Ya Budizm, Hinduizm, Hristiyanlık, İslam, Sihizm, Yahudilik, Katoliklik ve Şintoizm? Bu kadar çok din varken insan nereden başlar? Belki bu noktada kendi deneyimimi önerebilirim. Hristiyanlık inancıyla ilgili çalışmalarım sonucunda iddialarının doğru olduğu konusunda ikna oldum. Çok sevdiğim Katolik ailem arasında yetiştiğim halde, gözlemlerim nedeniyle inançlarını reddettim. Sonra gençlik yıllarımın sonlarına doğru büyük bir duygusal iniş çıkış yaşarken yakın bir arkadaşım bana bir Kuran verdi. Sıkıntılı yüreğime dokunacağını düşünerek verdi. Okudum ve üzerinde epey düşündüm. Nitekim, Kutsal Kitap’ı okumadan önce Kur'an’ı okudum. 

Yıllar sonra yaşam ve sonsuzlukla ilgili sorularıma tatmin edici yanıtlar verebileceklerini düşünerek sevdiklerime başvurdum. İlk olarak her bir akrabama cennete gideceklerini bilip bilmediklerini sordum. Hiçbirinin inançlarından ötürü nihai olarak gidecekleri yerin cennet olacağına ilişkin bir güvencesi yoktu. Ölümden sonraki yaşam hakkında benim bildiğimden daha fazlasını bilmiyorlardı! Onları utandırmak istemediğim için aklıma doğal olarak gelen sonraki soruyu sormadım: “Eğer hiçbir güvence vermiyorlarsa neden bu din etkinliklerinin içindesiniz?” Hem bu soruyu sormadım, hem de Tanrı’ya olan inançları hakkında başka hiçbir soru sormamaya karar verdim. Yıllar sonra Katolik inancın sadece Kutsal Kitap’a dayanmadığını öğrenecektim. Aynı derece Roma’daki elbiseli din önderlerinin söylediklerine dayanır. Katolik ilahiyatı ne derse desin papaları yanılmaz değildir! Maalesef İncil hakkında inandıkları pek az şey, cennete gitmenin emin yolunu öğretmeye yetmiyor. Bunu, ancak İncil’i kendi başıma okuduğumda keşfettim. 

Sorularıma anlamlı yanıtlar aradığım bu dönemde İncil’i dikkatli bir şekilde okudum. İncil'in, Hristiyanlık’ın gerçeklikle ilgili iddialarının değerlendirilebileceği bir ölçü sağladığını gördüm. Lütfen açıklamama izin verin.

“Başlangıçta Söz vardı. Söz Tan­rı'yla birlikteydive Söz Tanrı'ydıBaşlangıçta O, Tanrı'yla birlikteydi. Her şey O'nun aracılığıyla var oldu, var olan hiçbir şey O'nsuz olmadı. Yaşam O'ndaydı ve yaşam insanların ışığıydı. Işık karanlıkta parlar. Karanlık onu alt edemedi… Söz, insanolup aramızda yaşadı.” (Yuhanna 1:1-5, 14, İncil)

Hristiyanlık’ın temel iddiası, Tanrı’nın 2.000 yıl önce insanlık tarihine, iki hırsızın ortasında çarmıhta ölen İsa Mesih adlı kişi aracılığıyla girdiğidir. Üç gün sonra ölümden dirildi. Hristiyanlık’ın doğruluğu önemli bir tarihsel olaya bağlıdır - İsa Mesih’in ölümden dirilmesine. Bu gerçekten oldu mu?

“Aldığım bilgiyi size öncelikle ilettim: Kutsal Yazılar uyarınca Mesih günahlarımıza karşılık öldü, gömüldü ve Kutsal Yazılar uyarınca üçüncü gün ölümden dirildi. Kefas'a, sonra Onikiler'e göründü. Daha sonra da beş yüzden çok kardeşe aynı anda göründü. Bunların çoğu hala yaşıyor, bazılarıysa öldüler. Bundan sonra Yakup'a, sonra bütün elçilere, son olarak zamansız doğmuş bir çocuğa benzeyen bana da göründü.” (1.Korintliler 15:3-8, İncil)

İncil’in bir kısmını oluşturan aynı birinci yüzyıla ait mektupta Elçi Pavlus İsa’nın dirilişinin önemi hakkında aşağıdaki esinlenmiş cümleyi yazmıştır:

“Mesih dirilmemişse, bildirimiz de imanınız da boştur.”  (1.Korintliler 15:14, İncil)

Bu nedenle, Hristiyanlık’ın doğru olmadığını kanıtlamak için insanın yapması gereken tek şey İsa Mesih’in hiçbir zaman ölümden dirilmediğini göstermektir. İsa aslında hiç ölmediği için bunun söz konusu olmadını düşünebilirsiniz. Öyle değil. İncil’in Tanrı’nın kendisini Mesih’te açıkladığına ilişkin güvenilirliğini ve tarihsel kayıt olarak güvenilirliğini doğrulayan çok sayıda kanıt vardır. Hristiyanlık tarihsel bir vahiy olduğunu iddia ettiğine göre temel belgelerine tarihsel eleştiri açısından bakmak ilgisiz olmayacaktır. Bu kanıtların bir kısmını bu web sitesinde inceleyebilirsiniz. Tarih ve ilahiyat İncil’de birbirinden ayrılmayacak şekilde iç içe geçmiştir. Bu ilahi kitap sonsuz ve evrensel geçerliliğini, Tiberiyus'un Roma İmparatorluğu’nu yönettiği dönemde Filistin’de meydana gelen bazı olaylara borçludur. Siz de benim gibi gidip bu kanıtları inceleyebilirsiniz.  

İsa’nın hikayesinin elimizdeki halinin bir mit ya da efsane olduğunu keşfederseniz? Ya İsa kendisine atfedilen öğretişlerden sorumlu değilse? İnsan İsa Mesih’in hiç yaşamadığını öğrendiği halde bu öğretişleri izlese yine de gerçek bir imanlı sayılabilir mi?  

Bu sav, tarihte yaşamış bazı insanlar için geçerli ve bazı dinler için uygulanabilir olabilir. Örneğin, Konfüçyüs’ün öğretişlerinin Konfüçyüs’ün kendi yaşam hikayesi dışında, bundan bağımsız olarak değerli olduğu söylenebilir. Aynı şekilde, Plato’nun felsefesi, Plato’nun yaşamı hakkında günümüze kalan geleneklerden ayrı olarak değerlendirilebilir. Fakat bu sav, İncil’e ancak Hristiyanlık’ın özünü gözardı edersek uygulanabilir. Çünkü Hristiyan müjdesi birincil olarak bir ahlak kuralları ya da metafizik sistemi değildir. Her şeyden önce iyi haberdir ve ilk vaizler tarafından da bu şekilde ilan edilmiştir. Bununla birlikte, bu müjde nihai olarak tarihsel gerçekle birleşiktir. Tanrı’nın tarihe nasıl girdiğini anlatır. Sonsuz Olan zamana girdi. Göklerin Egemenliği dünyanın alanına girdi ve sonra İsa Mesih’in beden alması, çarmıha gerilmesi ve dirilişi gibi büyük olaylar gerçekleşti!

Demek istediğim, Hristiyanlık’ın köklerinin tarihte olmasıdır. Bu olayların gerçekleştiği zamanı tarihte belli bir noktaya bağlayabiliyoruz. İsa’nın döneminde Roma Valisi olan Pontiyus Pilatus hakkında öğrenebiliriz. İsa hakkında ne dedi? Eşi İsa’ya ne yapmaması gerektiği konusunda rüyada nasıl uyardı? Tevrat’tan başlayıp Kutsal Kitap’ta İsa hakkındaki 332 peygamberliği ve bunların İsa’nın yaşamında nasıl gerçekleştiğini inceleyebiliriz. Birinci yüzyılda İsa adında çarmıha gerilmiş bir adam hakkında Yahudi (Hristiyan değil) tarihçilerin önyargısız analtımlarını okuyabiliriz. Hristiyanlık’la ilgili bu tarihsel kayıt son derece büyük bir öneme sahiptir. Hristiyanlık’ı zaman içinde belli bir döneme ait olmayan diğer din ve felsefi sistemlerden ayıran budur. Bu vahiyi kaydettiklerini iddia eden bu yazıların güvenilirliğini birinci derecede önemli bir soru haline getiriyor. 

Hristiyanlık’ın doğruluğunu incelerken siz hangi yaklaşımı benimseyeceksiniz? Teolojik bir yaklaşım mı tarihsel bir yaklaşım mı? Her durumda Yeni Antlaşma’nın güvenilir olup olmadığını öğrenmeniz gerekir. Bu web sitesinde İncil’in güvenilirliği konusunu ele alan makaleleri okuyarak başlamak isteyebilirsiniz. Bununla birlikte, İncil’deki yazıların güvenilirliğini değerlendirirken bunları okumanın da iyi bir fikir olacağını söylemek fazla olmayacaktır! İncil’de 27 kısım var. Bunların kaç tanesini okudunuz? Ben Kuran’ı okudum. Siz İncil’i okudunuz mu?

İncil’deki ilk dört esinlenmiş yazıya Müjde deniyor çünkü her biri Tanrı’nın kendisini İsa Mesih’te insanlığın kurtuluşu için göstermesiyle ilgili iyi haberi anlatıyor. İncil’i okuyun ve Tanrı’nın cennete davetini işitin! Bu durumda buna Müjde dışında başka ne denilebilirdi ki?

Bu dört kısım Mesih’in sözleri ve yaptıklarıyla ilgili, ama yaşam öyküsünün günümüzde kullanılan anlamıyla yaşam öyküsü denemez çünkü çoğunlukla İsa’nın yaşamının son üç yılıyla ilgili. Ayrıca, ölümünden önceki haftaya ve sonra mezardan dirilişine oldukça fazla yer ayırıyor. Başka bir seçenek yok. Öyle görünüyor ki, Tanrı İsa’nın yaşamının bu son haftasına odaklanmamızı istiyor. Sonsuzluktaki yazgınız İsa’nın dünyadaki yaşamının son kısmında anlatılanlara bağlı olduğuna göre Tanrı’nın buna odaklanmamızı istemesine şaşmamalı!

İncil’deki bu dört kısmı bitirdikten sonra beşinci tarihsel yazıya, Elçilerin İşleri’ne geleceksiniz. Aslında üçüncü Müjde’nin devamıdır. Aynı yazar tarafından Tanrı’nın esini altında yazılmıştır; doktor olan ve elçi Pavlus’a eşlik eden Luka. İsa Mesih’in dirilişi ve göğe alınmasından sonra Hıristiyanlık’ın yükselişini anlatır. Filistin’den kuzey batıya doğru, günümüzde Türkiye ve Yunanistan olarak bilinen yerlere doğru yayılmasını anlatır. Yirmi sekiz bölümü İsa’nın ölümü ve dirilişinden sonraki otuz yılı kapsar.

Bu anlattıklarım İncil’i okumak için sizde istek uyandırdı mı? Öyle olmasını umarım.  

Son Söz

Tanrı’nın İncil’de İsa’nın ölümü ve üçüncü gün ölümden dirilişiyle ilgili açıkladıklarını derin bir şekilde incelemedik. Fakat sadece İsa’yla ilgili aşağıdaki iki ayeti duymak bile O’nun hakkında çok şey öğrenmeyi istemenizi sağlayabilir. Size anlatılmayan o kadar çok şey var ki. Bir düşünün. İsa, günümüzden yüz yıl sonra mesken kuracağınız yerin anahtarını elinde tutuyor. Bu ayette ‘ölüm’ bedeninizin kalacağı mezardır. ‘Ölüler diyarı,’ Yargı Günü’nde bedeniniz ve canınız tekrar birleşene kadar canınızın kalacağı yerdir. 

“O'nu görünce, ölü gibi ayaklarının dibine yığıldım. O ise sağ elini üzerime koyup şöyle dedi: "Korkma! İlk ve son Ben'im. Diri Olan Ben'im. Ölmüştüm, ama işte sonsuzluklar boyunca diriyim. Ölümün ve ölüler diyarının anahtarları bendedir.”  (Vahiy 1:17-18, İncil)
Sonsuz Olan zamana girdi. Göklerin Egemenliği dünyanın alanına girdi ve sonra İsa Mesih’in beden alması, çarmıha gerilmesi ve dirilişi gibi büyük olaylar gerçekleşti!

İsa, olduğunu söylediği kişidir.