headerLogo2b-18pt-myriadpro

Yeniden doğmak

“Yeniden doğmalısınız.” İSA (Yuhanna 3:7, İncil)

İsa’nın dönemindeki en büyük din önderlerinden biri ruhsal konularda konuşmak için İsa’yı ziyaret etti. İşte konuşmalarının bir kısmı: “İsa ona şu karşılığı verdi: "Sana doğrusunu söyleyeyim, bir kimse yeniden doğmadıkça Tanrı'nın Egemenliği'ni göremez." Nikodim, "Yaşlanmış bir adam nasıl doğabilir? Annesinin rahmine ikinci kez girip doğabilir mi?" diye sordu.” (Yuhanna 3:3-4, İncil)

Eğer ‘Tanrı’dan doğmak’ ya da ‘yeniden doğmanın’ ne anlama geldiği konusunda kafanız karıştıysa, sizi anlayan kişiler arasındasınız. Bu din önderi de yeniden doğmanın ne anlama geldiği konusunda bir anlayışa sahip değildi.

Tanrı’nın vaat ettiği yeniden doğuş bir gerçektir. Yeni bir sayfa açmak ya da daha iyi bir insan olmaya karar vermek gibi bir şey değildir.

“Kendisini (İsa Mesih’i) kabul edip adına iman edenlerin hepsine Tanrı'nın çocukları olma hakkını verdi. Onlar ne kandan, ne beden ne de insan isteğinden doğdular; tersine, Tanrı'dan doğdular.” (Yuhanna 1:12-13, İncil)

Doğmak istediğiniz zaman mı doğdunuz? Doğduğunuz zamanı, doğduğunuz ülkeyi ve doğumunuza neden olan çifti seçtiniz mi? Yoksa bu karar başka birinin elinde miydi? Aynı şekilde, ayetlerin italik kısmında sözü edilen ruhsal doğum da Tanrı’nın elindedir. Bunun ne zaman olacağına biz karar vermeyiz. En azından Tanrı bize bu yetiyi vermediği sürece ne zaman olacağına karar veremeyiz.

İncil’i okuduğunuz zaman ‘yeniden doğum’ ya da ‘göklerden doğmak’ hakkında okuyacaksınız. Doğal doğumumuz bizi hayata getirir. Yeniden doğumumuz ise ruhsal yaşamımızın başlangıcıdır. Buna bazen yeniden oluşma da denir. Kendimizi dinimize yeniden adamaya karar verdiğimizde başlamaz. “...ne de insan isteğinden doğdular.” Kutsal Yazılar’ın şok edici haberi, Tanrı’dan bu yeni doğuşu almadığımız sürece ruhsal yaşantımızın olmadığıdır!

YAPMA!

Sizin sesinizi çok net bir şekilde duyabiliyorum. “Ne demek ruhsal yaşantım yok?!!!! Dini görevlerime bağlıyım ve herkese karşı nazik ve merhametli olmaya çalışırım.” Bundan bir an için bile şüphe etmiyorum ama burada dinden söz etmiyorum. Dinimize ne kadar sadık olsak da gerçekten önemli olana sahip değiliz. Tanrı’yla dinamik, kişisel bir ilişkimiz yok. Tanrı’dan ‘yeniden doğmadıkça’ Tanrı’yla böyle bir ilişkiye sahip olamayız. İşte nedeni:

“Bakın, RAB'bin eli kurtaramayacak kadar kısa, kulağı duyamayacak kadar sağır değildir. Ama suçlarınız sizi Tanrınız'dan ayırdı. Günahlarınızdan ötürü O'nun yüzünü göremez, sesinizi işittiremez oldunuz.” (Yeşaya 59:1-2, Eski Antlaşma)

Eğer şu anda Tanrı size uzak ve bilinemez gibi geliyorsa bunun nedeni günahlarınızdır. Tanrı, Eski Antlaşma’da ve Yeni Antlaşma’da (İncil’de) ölümün ücretinin ölüm olduğunu ilan etmiştir. Bu Hristiyanlar’ın uydurduğu bir teori değildir. Aden Bahçesi’ne gidip Tanrı’nın kendisine karşı günah işleyenler hakkındaki görüşünü öğrenebiliriz. Tanrı onlardan ne istiyor? Bakın Adem’e ne diyor:

“Çünkü ondan yediğin gün kesinlikle ölürsün.” (Yaratılış 2:17, Eski Antlaşma)

Adem de, Havva da günah işledi. Ertesi günün sabahını görene kadar yaşadılar. O zaman o gün ne öldü? Günahın ücreti ölüm ve ölüm ayrılık demek. Ölümün iki yönü var, biri fiziksel, diğeri ise ruhsal. Her ikisi de ayrılıkla ilgili ve Tanrı’ya karşı günah işlemenin sonucudur. Fiziksel olarak öldüğümüzde, canımız bedenimizden ayrılır ve arkadaşlarımızdan ve sevdiklerimizden ayrılırız. Adem ve Havva günah işlediği an gerçekleşen ölüm böyle bir ölüm değildi. Fiziksel ölümleri gerçekleşecekti ama henüz değil. O gün ölen Tanrı’yla ilişkileriydi. Ruhsal olarak öldüler. Eski Antlaşma’dan aktarılan iki ayetin gerçekliğini deneyim ettiler. Kendileri ve Tanrı arasında, üzerinden köprü kurulamaz büyük bir uçurum oluştu.

Neden “yeniden Tanrı’dan doğmaya” ihtiyaç duydunuz? Tanrı’yla paydaşlığınız bozuldu. Fiziksel olarak ölmediniz ama ruhsal olarak öldünüz. Henüz ölümün fiziksel yönü için bir şey ödemediniz ama ruhsal yönünü ödediniz. Tanrı bizim adımıza müdahale etmediği sürece sonsuza dek zulüm göreceğiz ve Tanrı’dan ayrı düşeceğiz. Cennet olanaklı olmayacak.

Bu web sitesinde okuduğunuz her şey içinde belki de sizin için kabul edilmesi en zor olan ruhsal olarak Tanrı’dan kopuk olmanız olabilir. Bu, kabul edilmesi zor bir gerçek, öyle değil mi? Hayatta yüzleşmeniz gereken bundan daha ciddi bir konu düşünemiyorum. Fakat umudunuzu yitirmeyin. Umut var, sizin için harika bir umut var. Sadece Tanrı’yı hoşnut etmek ya da aranızdaki uçurumu kapatmak için yapabileceğiniz bir şey olduğunu ummayın. Peki neden? Tanrı bunu çoktan yaptı!

“Şöyle ki Tanrı, insanların suçlarını saymayarak dünyayı Mesih'te kendisiyle barıştırdı.” (2. Korintliler 5:19, İncil)

İyi haber, ruhsal olarak ölü olanların gerçekten yeniden yaşamaya başlayabilecekleridir!

İsa’nın vaazlarını dinlemek için büyük kalabalıklar oluşturan insanlar, İsa’nın sağlamak için geldiği Tanrı’yla yaşayan bir ilişkiye ihtiyaç duyuyorlardı. 

Dinle ilgili dışsal uygulamalar, yüreğin durumundan çok daha az önemlidir, öyle değil mi? Büyük bir şirketin müdürü bir yandan işteki evli sekreterlerden biriyle ilişkisini düşünürken bir yandan da namaz kılabilir mi? Cumartesi günleri havrada Musa’nın yasasından öğretirken bir yandan da İsa’yı öldürme planları kuran din bilginleri var mıydı? İşte Tanrı bu nedenle, İsa Mesih’te yeni yaratıklar olmamızı sağlayan yeniden doğuşla gelen yeni bir yüreğe ihtiyaç duyduğumuzu gördü.

“Bir kimse Mesih'teyse, yeni yaratıktır; eski şeyler geçmiş, her şey yeni olmuştur.”  (2. Korintliler 5:17, İncil)

Sünnet edildiğimiz için övünmeli miyiz? İncil’deki aşağıdaki ayetin Yahudi yazarı tersini söylüyor.

“Sünnetli olup olmamak önemli değildir. Önemli olan, Tanrı'nın buyruklarını yerine getirmektir.”  (1. Korintliler 7:19, İncil)

Tanrı bize sünnetin kendi başına bir sonucu olmadığını söylüyor. Dışsal uygulamanın tek başına herhangi bir etkisi ya da sonucu olamaz. Bu gerçek, Yahudi halkının duygularına doğrudan karşı mıdır? Kesinlikle evet! Onlar sünneti göklere çıkarıyorlar. Onlar için sünnet her şeydir ve sünnet olmadan her şey, hiç bir şeydir. Bununla birlikte İncil, bunun insanın düşündüğü kadar önemli olmadığını söylüyor. Gerçek şu ki, içsel dindarlık olmadan dışsal uygulamaların hiçbir anlamı yoktur. Eşine sadık olmayan bir adam için sünnetin ne gibi bir anlamı olabilir?

İnsan nasıl Tanrı’nın ailesinde doğabilir ki?” diye hala düşünüyor olabilirsiniz. İncil’de bunu ilk okuduğumda bana da olanaksız görünmüştü- ama Tanrı olanaksız görüneni yapıyor! İnsan İsa’ya iman ettiğinde ‘Tanrı’nın çocuğu’ olur. O’nu Kurtarıcı olarak kabul etme süreci içinde inanılmaz bir şey gerçekleşir. İkinci bir doğum, ruhsal bir doğum yaşarlar. “Kendisini kabul edip adına iman edenlerin hepsine Tanrı'nın çocukları olma hakkını verdi. Onlar ne kandan, ne beden ne de insan isteğinden doğdular; tersine, Tanrı'dan doğdular.” (Yuhanna 1:12-13, İncil). Tanrı çocukları, Tanrı’nın huzurunda sahip oldukları bu yeni konumu kazanmak için bir şey yapmak zorunda mı? Hayır, onların yapacağı bir şeye bağlı değil. Karşılıksız olarak verilir.

Kutsal Ruh, neredeyse iki bin yıldır İsa’yı gerçekten izleyen kişilerle birliktedir. İçinde Kutsal Ruh mesken kurmadığı sürece kişi Hıristiyan olamaz.

“Ne var ki, Tanrı'nın Ruhu içinizde yaşıyorsa, benliğin değil, Ruh'un denetimindesiniz. Ama içinde Mesih'in Ruhu olmayan kişi Mesih'in değildir...Mesih İsa'yı ölümden dirilten Tanrı'nın Ruhu içinizde yaşıyorsa, Mesih'i ölümden dirilten Tanrı, içinizde yaşayan Ruhu'yla ölümlü bedenlerinize de yaşam verecektir.  (Romalılar 8:9,11, İncil)

“Gerçeğin bildirisini, kurtuluşunuzun Müjdesi'ni duyup O'na iman ettiğinizde, siz de vaat edilen Kutsal Ruh'la O'nda mühürlendiniz. Ruh, Tanrı'nın yüceliğinin övülmesi için Tanrı'ya ait olanların kurtuluşuna dek mirasımızın güvencesidir.”  (Efesliler 1:13-14, İncil)

Kutsal Ruh hakkında bunları biliyor muydunuz? Bilmediğinizden oldukça eminim. Benim yıllar boyunca düşündüğüm gibi, biri Hıristiyan olduğunu söylediğinde, Hıristiyan olduğunu varsayıyordum. Pazar günleri kiliseye gidenlerin Hıristiyan olduklarını varsayardım. Benim gibi evde kalıp Pazar sabahları başka şeyler yapanları Hıristiyan olarak görmezdim. Ne zaman iş başvurusu formu doldursam ‘din’ hanesine ‘Hıristiyan’ yazardım. Ama bu benim için ne anlama geliyordu? Barbar, ateist, Hindu, Yehova Şahidi veya kötü bir insan olmadığım anlamına geliyordu. Batıda yaşadığım halde insanların nasıl Hıristiyan olduklarının farkında değildim.

“İsa ona şu karşılığı verdi: "Sana doğrusunu söyleyeyim, bir kimse yeniden doğmadıkça Tanrı'nın Egemenliği'ni göremez."” (Yuhanna 3:3, İncil)

İsa’ya gerçekten inanan biri olmak için ikinci bir doğum, ruhsal bir doğum gerektiğinin farkında değildim. Bunun kiliseye gitmekle, daha ahlaklı bir hayat yaşamaya çalışmakla vs. ilgisi yoktu. Bu ikinci doğumda birinci doğumumuzdaki kadar bir rolümüz olduğunu bilmiyordum. Bunun üzerinde biraz düşünün. Doğarken ne kadar aktiftiniz? Ellerinizle rahmi kazarak mı dışarı çıktınız? Annenizle telsiz iletişimi kurarak ne zaman itmesi gerektiğini mi söylediniz? Ben kurmadığımı biliyorum. Doktor sancıları ölçüp rahim içindeki durumla ilgili rapor vermenizi mi istedi? Zannetmiyorum. Pasiftiniz. Bundan sonra gelen üç cümlenin altını çizin. Yaptığınız bir şey sayesinde doğmadınız. Bütün işler başka birisi tarafından yapıldı. Tüm acıyı başka birisi hissetti. İten ve mücadele eden annenizdi. Doğumunuz başka birinin gayreti sayesinde gerçekleşti.

Aynı şey insanın ikinci, ruhsal doğumu için de geçerlidir. Büyük olasılıkla benim gibi sizin de, Kutsal Ruhu aracılığıyla Tanrı’nın bu yeni yaratılışı meydana getirdiği hakkında hiçbir fikriniz yoktu. Daha az bencil olmaya karar vermek veya hayatınızda ‘yeni bir sayfa açmaya’ karar vermekle ilgisi yok. Bu ikinci, ruhsal doğum doğaüstü bir olaydır. Tanrı’nın bizi yeniden yaratmasını istemek, Tanrı’nın bu mucizesinde üstlendiğimiz tek roldür. “Kendisini [İsa’yı] kabul edip adına iman edenlerin hepsine Tanrı'nın çocukları olma hakkını verdi. Onlar ne kandan, ne beden ne de insan isteğinden doğdular; tersine, Tanrı'dan doğdular.” (Yuhanna 1:12-13, İncil)

Annelerimizi seviyoruz, öyle değil mi? Yaptığımız bir şey sayesinde doğmadık. Bütün işler başka birisi tarafından yapıldı. Tüm acıyı başka birisi hissetti. Acıyı kim hissetti? Annelerimiz. Sancı çeken ve mücadele eden onlardı. Aynısı ruhsal doğumumuz için de geçerlidir. İkinci doğumumuz Tanrı’nın acısı sayesinde oldu! Bizim mücadelemiz değil, Tanrı’nın mücadelesi. Akan kan bizim değil, O’nun kanı.

O'nun kanı mı?!!! Evet, O'nun kanı. Tanrı dünyaya geldi, yeni bedeninin günahımızın cezasını taşıyabilmesi için insanlığa büründü. Tabii ki Tanrı ölemez ama büründüğü insan bedeni günahlarımız uğruna bir kurban olarak verildi. Mucizevi bir şekilde, Tanrı en büyük ruhsal ihtiyacımızı kendisi karşıladı. İmkansız mı? “Tanrı'nın yapamayacağı hiçbir şey yoktur.” (Luka 1:37, İncil)