Size iki soru sorarak bitirmek istiyorum:
1) Günahkar mısınız?
2) Tanrı’nın bu konuda sizden beklentisi nedir?
Günah nedir? Tanrı’nın günahı betimlemesi ve açıklaması ile insanın betimlemesi ve açıklaması arasında fark vardır. Günahkarlığınızı Tanrı’nın gördüğü gibi mi görüyorsunuz? İncil’de ‘günah’ için en fazla kullanılan sözün anlamı, ‘hedefe ulaşamamaktır.’ Bunu, aşağıda İncil’den yaptığımız alıntında görebilirsiniz.
“Çünkü herkes günah işledi ve Tanrı'nın yüceliğinden yoksun kaldı.” (Romalılar 3: 23, İncil)
Neyin doğru olduğu konusunda Tanrı’nın çok yüksek ve kutsal bir standardı vardır. Bu standart kusursuzluktur. Bu standardı düşürse, Tanrı, Tanrı olmazdı. Günahkar olduğunuzu söylemek, Tanrı’nın gerekli gördüğü standarda ulaşamadığınız konusunda Tanrı’yla aynı fikirde olmak demektir. Böyle bir günahkar olduğunuzu kabul edin. Bunu kabul etmek demek, çok büyük bir şeyi kabul etmek demektir, çünkü bugün dünyada insanların genel eğilimi kendi standartlarını yaratmaktır. Bu şekilde yapmak istedikleri şeyi haklı çıkarırlar. Ne var ki, Tanrı cennete giriş için kendi standardını belirlemiştir. Bu standart nedir? Kusursuzluk. Hiçbirimiz ‘hedefe ulaşamadık,’ tıpkı okçunun okunun yeterince ileri gidemeyip yere düşmesi gibi.
Günahkar olduğunuzu kabul ettiğiniz zaman, Tanrı’nın sonsuz evine giremeyeceğinizi, yakınına bile gidemeyeceğinizi kabul etmiş olursunuz. Bunu yaptığınızda cennet için ilk adımı atmış olursunuz. Tanrı mutlak kusursuzluk talep eder, insan kendi standardını nasıl belirlerse belirlesin, eksik olacaktır. Bu sözler sizin yaşamınızı betimliyor mu? Kendinizi böyle görüyor musunuz?
Bazı insanlar kendilerini insan aklına göre ölçerler. Bazıları ise eğitim düzeyleri ya da ekonomik başarılarına göre ölçerler. Yine bazıları, dindarlıklarını ölçü olarak alıp kendilerini buna göre ölçerler. Gizlice kendi dindarlıklarını, başkalarının dinlerine bağlılıkları ya da eksikliklerine bakarak karşılaştırırlar. Fakat Tanrı insanı bunların hiçbirisine bakarak kabul etmez. Tanrı kendi kusursuz ölçüsünü belirlemiştir ve her insanı buna göre ölçer. Tarihte yaşamış her bir insan her durum için ilahi hüküm aynıdır: ‘Eksik kaldın. Hedefe ulaşamadın.’
Tanrı’nın kusursuzluk ölçüsüyle, sizin yaşamınız ve yaşamınızı nasıl sürdürdüğünüz arasında ne kadar eksik olursa olsun, bu farkı kapatmanın bir yolu olmadığını kabul edebilir misiniz? Davranışlarınızla, yarın da bugün olduğu kadar kusurlu olacağınızı kabul edebilir misiniz? Sonuçta, yaptığınız yanlışların üstünü örtemezsiniz. Ayrıca, işlediğiniz her günahın cezayı hak ettiğini kabul ediyor musunuz?
Dediğim gibi bu şeyleri fark ediyorsanız, cennete bir adım daha yakınsınız demektir. Bu da olumlu bir adım, değil mi? Peki ama cennete bir adım daha yakınsınız derken ne demek istiyorum? Durumu bir de öbür yanından ele alalım. Şöyle diyelim, Tanrı’nın kusursuz ve adil olan doğası nedeniyle günahınızın cezalandırılmasını istediğini anlamıyorsunuz. Bu günahın cezalandırılması gerektiğini göremiyorsanız, İsa’nın günahınızı yüklenmesi gerektiğini nasıl görebilirsiniz? Göremezsiniz. Bu size anlamlı gelmez. Eğer bu konu sizin için biraz daha anlamlı olmaya başlıyorsa, dediğim gibi cennete bir adım daha yakınsınız demektir.
Atabileceğiniz ikinci adım, Tanrı’nın günahlarınızın bağışlanması ve bedellerinin ödenmesi için bir yol sağladığını kabul etmektir. İşte, İsa’nın ölümü bu noktada konuya dahil olur. Günah bağışlatılmadığı sürece Tanrı’nın gazabı yatışamazdı. Günahla sıkı fıkı olabiliriz, bu bizi hiç rahatsız etmez. Yaşamlarımızdaki, dünyamızdaki varlığına alıştık. Fakat Tanrı için durum böyle değil. O bu sorunun çözülmesini ister. Kutsal Kitap, İsa’nın ölümüyle, sorunun aslında çözüldüğünü öğretir. İsa, Tanrı’nın insanın günahı için sağladığı yerimize geçecek olan kabul edilebilir Kişi’dir.
Zamanınız olduğunda lütfen bu web sitesinde yer alan şu iki yazıyı okuyun: Kurbanın Üzerindeki Sır Perdelerinin Kaldırılması ve İsa ve Cennet Teklifini Reddeden Varlıklı Adam. İkincisini, ‘İsa’nın Duyguları’ adlı dizide bulabilirsiniz. İkisi de Tanrı’nın sizin için yaptıklarını takdir etmenize yardımcı olacaktır.
Kutsal Kitap’ı okuduğunuzda veya son kısmına baktığınızda, Tanrı’nın günahların bağışlanması için kurban kanını zorunlu gördüğünü kabul etmezlik edemeyeceğinizi görürsünüz. Eski Antlaşma’da tekrar tekrar buna benzer ayetler okuruz:
“Çünkü canlılara yaşam veren kandır. Ben onu size... kendinizi günahtan bağışlatmanız için verdim. Kan yaşam karşılığı günah bağışlatır.” (Levililer 17:11)
İncil’de de şöyle yazar:
“...kan dökülmeden bağışlama olmaz.” (İbraniler 9: 22)
“Tam bir bilgelik ve anlayışla üzerimize yağdırdığı lütfunun zenginliği sayesinde Mesih'in kanı aracılığıyla Mesih'te kurtuluşa, suçlarımızın bağışlanmasına kavuştuk.” (Efesliler 1: 7-8)
“Ama bir zamanlar uzak olan sizler, şimdi Mesih İsa'da Mesih'in kanı sayesinde yakın kılındınız.” (Efesliler 2:13)
“Çünkü boğalarla tekelerin kanı günahları ortadan kaldıramaz.” (İbraniler 10: 4)
“Oysa Mesih, kendisini bir kez kurban ederek günahı ortadan kaldırmak için çağların sonunda ortaya çıkmıştır.” (İbraniler 9: 26)
Son olarak, Tanrı’nın iyinin ve kötünün yaratıcısı olmadığını vurgulamak istiyorum. Tanrı hem iyi hem de günahsız ise, kendi doğasına karşıt bir şekilde davranıp kötü ve günahkar olan bir şey yaratamaz. Günah Aden bahçesine girmeden önce Tanrı ile insan birbiriyle çok yakın bir paydaşlığa sahipti. Fakat günah dünyaya girdiğinde bu paydaşlık bozuldu. Tanrı ile günahkar arasında yabancılaşma oldu. Günah işleyen birinin Tanrı’nın yakınına gelemeyeceği, çünkü günahsız Yaratıcı’nın huzurunda olmak için gerektiği gibi günahsız olmak gerektiği hemen anlaşılmıştı. Adem ile Havva, Tanrı’ya karşı günah işlediklerini anlar anlamaz nereye koştular? Tanrı’ya mı koştular, yoksa O’ndan kaçtılar mı? Kaçtılar.
İnsanlık tarihiyle ilgili bu bölüm, insanın Tanrı’ya karşı ilk kez günah işlemesiyle ilgili Aden bahçesinden gerçekleşen bu üzücü sahne hakkında okumak istiyorsanız Yaratılış kitabının üçüncü bölümünü okuyabilirsiniz. Yaratılış Kutsal Kitap’taki ilk kitaptır.
“...Tanrı, 'Bahçenin ortasındaki ağacın meyvesini yemeyin, ona dokunmayın; yoksa ölürsünüz' dedi. Yılan, ‘Kesinlikle ölmezsiniz’ dedi, ‘Çünkü Tanrı biliyor ki, o ağacın meyvesini yediğinizde gözleriniz açılacak, iyiyle kötüyü bilerek Tanrı gibi olacaksınız.’"
Kadın ağacın güzel, meyvesinin yemek için uygun ve bilgelik kazanmak için çekici olduğunu gördü. Meyveyi koparıp yedi. Yanındaki kocasına verdi, o da yedi. İkisinin de gözleri açıldı. Çıplak olduklarını anladılar. Bu yüzden incir yaprakları dikip kendilerine önlük yaptılar. Derken, günün serinliğinde bahçede yürüyen RAB Tanrı'nın sesini duydular. O'ndan kaçıp ağaçların arasına gizlendiler.” (Yaratılış 3: 3-8, Eski Antlaşma)
Tanrı’nın kendisini bağışlatan kurban olarak sunarak kutsallığın gereklerini sağlamış olması, biz günahkarlar için çok iyi bir haberdir. İlahi adalet bunu zorunlu kıldı. İlahi sevgi ise uğraş vererek sağladı. İsa’nın çarmıhta ölümü bir talihsizlik veya güçsüzlük değildi. Ayrıca, öğrendiklerinizden farklı olarak, Tanrı İsa’yı kurtarmak için O’nun yerine başka birini koymadı. İncil’de okuduğumuz gibi oldu.
“Şöyle ki Tanrı, insanların suçlarını saymayarak dünyayı Mesih'te kendisiyle barıştırdı.” (2. Korintliler 5:19, İncil)
Tanrı’nın bizimle barışmaya ihtiyacı yoktu. Tanrı bizi seviyor. Bizim O’nunla barışmaya ihtiyacımız vardı! Tanrı bunu gerçekleştirmiştir. Tanrı görevini tamamladı. İsa’nın ölümü ne bir talihsizlikti ne de sıradan bir olaydı. Dirilişi de bunu kanıtlamıştır! Sizin ve benim gibi günahkarlar için ilahi bir şekilde tasarlanmış bir ölümdü.
Dondurma alırken istediğiniz çeşidi seçebilirsiniz. İlaç alacağınız zaman ise, sizi iyileştirecek olanı seçmelisiniz. İçtenlikle iyileşmeyi istiyorsanız, İsa’nın uğruna öldüğü günahkarlardan biri olduğunuzu kabul edin.