Tanrı'nın en büyük kötülüğü alarak bundan herkes için en çok iyiliği çıkarmasının en büyük örneği, İsa'nın çarmıhında gerçekleşen olaydır. Hiç kimse İsa'nın çarmıha gerilmesiyle yaşanan kötülük kadar derin bir kötülüğü bir daha tecrübe etmeyecektir. Bu, Şeytan'ın Tanrı'ya en büyük saldırısıydı. Ancak aynı zamanda Şeytan'ın yenildiği yerdi. Şeytan'ın en büyük arzusu, sizin de sonsuzluğu kendisiyle birlikte cehennemde geçirmenizdi. Ancak İsa müdahale ederek sizin suçunuzu üstlendi. “Böylece Mesih İsa'ya ait olanlara artık hiçbir mahkûmiyet yoktur.” (Romalılar 8:1, İncil). O halde iyi ve sevgi dolu bir Tanrı'nın kötülük ile mücadele etmek için bundan çok daha fazlasını yapması gerektiğini söyleyerek şikayet etmek, İsa'nın doğumu, ölümü ve dirilişinin anlamını anlamamaktır. Umarım bu internet sitesinde şu iki gerçeği anlamak için yeterince zaman geçirirsiniz: 1) Tanrı'nın şu anda egemenlik sürdüğü dünyada İsa'nın yeri, ve 2) Tanrı'nın sizin yaşamınızda İsa'nın almasını istediği yer.
Tanrı bizi yüzüstü mü bıraktı? Kötülük galip mi geldi? İnsan Tanrı'ya üstün mü geldi? “RAB'be karşı başarılı olabilecek bilgelik, akıl ve tasarı yoktur.” (Süleyman’ın Özdeyişler 21:30, Eski Antlaşma)
Tanrı'nın yollarının insanın yollarından farklı olduğunu söyleyen metinde dikkatimi çeken başka bir şey daha var. Tanrı’nın sözü insan yaşamına dokunduğunda nasıl bir etki yapar? Bu şekilde kutsanmış bir yaşam hemen sevinç ve esenlik ürünü vermeye başlayacaktır. Tanrı bizi hayal kırıklığına mı uğrattı? Hayır, biz O’nu hayal kırıklığına uğrattık. O konuştu ama biz O’nu dinlemedik. Ruhsal olarak aç kalmış teröristler de dinlemediler. Ne yazık ki Kutsal Kitap'ın Tanrısı'nın bir insanın yüreğine dokunduğunda verdiği sevinç hakkında hiçbir şey bilmiyorlar. İş arkadaşım bana İncil'in bir kopyasını verene kadar ben de bundan tamamen habersizdim.
Terörizm bugün dünyada sahip olduğumuz huzuru tehdir mi ediyor? Ne huzuru? Kim huzurlu? Peki Tanrı’yla sahip olduğumuz huzura ne demeli? Kim bunu tatmış? Dünyada ya da kişisel yaşantımızda ne olursa olsun, sarsılmamak için başvurabileceğimiz bir yer var mı? Yaşam koşulları ne olursa olsun dalgaların hırpaladığı teknemizin güvende olabileceği sakin bir limanın olduğundan emin olarak, geleceğe umutla bakabilir miyiz? Öncelikle huzurun nerelerde bulunamayacağını kabul edelim:
Dünyamızda huzur yok çünkü uluslarımızda huzur yok.
Uluslarımızda huzur yok çünkü şehirlemizde huzur yok.
Şehirlerimizde huzur yok çünkü mahallemizde huzur yok.
Mahallemizde huzur yok çünkü ailemizde huzur yok.
Ailemizde huzur yok çünkü kalplerimizde huzur yok.
Etrafımızdaki dünya değişiyor ama Tanrı değişmez. O şaşmaz, güvenilir, ve sevecendir. Esenlik Tanrısı’nı tanıyor musunuz? Birçok insan bilmiyor. Incil’deki kitaplardan birinde kapanış duasında şöyle yazıyor: “Esenlik kaynağı olan Rab'bin kendisi size her zaman, her durumda esenlik versin. Rab hepinizle birlikte olsun.” (2.Selanikliler 3:16, İncil)
Esenlik veren bu Tanrı’yı kişisel olarak tanıyabilirsiniz. Gerçek şu ki, Rab’den başkası bunu veremez. İsa’nın öğrencilerine söylediklerine kulak verelim. O zaman söyledikleri, eğer O’nu izleyenlerden biriysek, bugün sizin ve benim için geçerli.
“Size esenlik bırakıyorum, size kendi esenliğimi veriyorum. Ben size dünyanın verdiği gibi vermiyorum. Yüreğiniz sıkılmasın ve korkmasın.” (Yuhanna 14:27, İncil)
İsa onlara hangi esenliği verdiğini söyledi? Kendi esenliğini. “…size kendi esenliğimi veriyorum.” Söylediğim gibi ancak O verebilir. İsa’nın verdiği esenlik, dünyanın vermeyi vaat ettiği esenlik gibi değil. Örneğin, çeşitli felsefe veya din sistemlerinin vaat ettiği esenlik gibi değil. Onlar esenlik vereceklerini söylüyorlar ama verdikleri gerçek değil. Vicdanın sesini yatıştırmıyor. Günahı ortadan kaldırmıyor. İnsanın canını Tanrı’yla barıştırmıyor. Tanrı’yla yeniden düzeltilen yaşamın sonucu olarak ortaya çıkmıyor. Oysa İsa’nın verdiği esenlik canın bütün ihtiyaçlarını karşılıyor. Vicdanın uyarılarını yatıştırıyor ve sonsuza dek kalacak, özellikle de ölüm anında cennete geçerken! İnsan, endişe ve kaygı dünyasında böyle bir esenliğe sahip olmayı ne kadar da çok ister! Dünyanın ne verebileceği ne de alabileceği bu tür bir esenliğe sahip olmak ne kadar harika bir şey!
İnsanların işlediği cinayetlerden ötürü, yalanlar ve dedikodulardan dolayı Tanrı'yı suçlayabilir miyiz? Daha önce söylediğim gibi, kötü insanların kötü eylemlerinden sorumlu değildir. Gerçi Tanrı insanların suç işleyebilmelerine izin vermeyi seçmiştir. Neden? Çünkü eğer buna engel olsaydı, insanlık gerçekten özgür olamazdı. Tanrı olsaydınız, hayatı boyunca papağan gibi, sizin programladığınız gibi konuşan ve programladığınızı yapan bir robot nesli yaratır mıydınız? Öyle olsaydı nasıl sizi özgürce sevip tapınabilirlerdi? Bunu yapmazlardı. Bu mümkün olmadığı için hayatlarını bu şekilde düzenlemezdiniz. Tanrı’nın insan özgürlüğüne ne kadar değer verdiğini düşünün!!! Bunu anlamak benim için gerçekten zor!!!