headerLogo2b-18pt-myriadpro

Bebeklerin ve Çocukların Davranışları İçin Tanrı’nın Önünde Sorumlu Tutulabilecekleri Duruma Geldikleri Bir Yaş Var mıdır?

13 image9584 life world 45Tanrı’nın asıl tasarısı Adem ile Havva’nın çoğalıp yeryüzünü doldurmasıydı. Yeryüzü Meksika veya Kalküta gibi aşırı bir nüfusa sahip olmasın diye Tanrı mutlaka, ilahi bir şekilde doğum oranını denetlerdi. Bu konu üzerinde düşünün. Adem ile Havva’nın çocukları, onların çocuklarının çocukları, siz ve ben ve kimse ölmezdi, EĞER Adem ile Havva günah işlememiş olsaydı. İlk günah işlenmeden önce ölüm yoktu. Eğer günah işlememiş olsalardı, Bebekler Öldüklerinde Cennete Mi Giderler? veya Bebeklerin ve çocukların davranışları için Tanrı’nın önünde sorumlu tutulabilecekleri duruma geldikleri bir yaş var mıdır?” gibi sorular üzerinde düşünmemize gerek olmazdı. Masum, saf ve günah tarafından lekelenmemiş şekilde kalırdık. Siz böyle kalabilir misiniz?

Günümüzün günah dolu, ölüm dolu dünyasına bakıp Tanrı’nın bunun böyle olmasını amaçladığını düşünmemelisiniz. Çevrenizde gördüklerinizin Tanrı’nın her şeyi var etmekteki yaratma eyleminin bir sonucu olduğunu da var saymamalısınız. Ölüm, yeryüzüne, yaratılış sona erdikten sonra girdi. Yaratılışın bir parçası olmasını amaçladığı bir şey değildi. Tanrı yaratma eylemini tamamladığında neyi gözlemledi? “Tanrı yarattıklarına baktı ve her şeyin çok iyi olduğunu gördü.” (Yaratılış 1:31, Eski Antlaşma)

Adem ile Havva günah işlemeden önce Aden bahçesinde eğer aslanlar zebraları parçalıyor ve hayvanlar birbirlerini acımasız bir şekilde öldürüyor olsaydı, o zaman Tanrı yarattıklarına bakıp “çok iyi” olduğunu söylemezdi. Adem ile Havva’nın ilk doğan oğulları Kayin kardeşini öldürürken Tanrı, ‘Çok iyi! İşte ben de böyle tasarlamıştım!’ demezdi.

14 image5226 robot free will freedom gray 45Hayır, Tanrı insanı özgür iradeyle yarattı ve insana seçme hakkı verdi. Bizi robot gibi yaratmadı. Tanrı bizleri O’nu sevip O’na itaat etmek üzere programlamadı. Tanrı insanın özgürlüğüne bir sınırlama koydu, iyiyi ve kötüyü bilme ağacından yememesini söyledi. Tanrı, onların bilmediği bir şeyi biliyordu. Tanrı, Adem ile Havva’nın meyveden yedikleri an ruhsal olarak öleceklerini ve sonsuza dek Tanrı’dan ayrılacaklarını biliyordu. Fiziksel olarak ölmeye başladılar. Bedenleri yavaş yavaş bozulmaya başladı. Nihai olarak bu durum fiziksel ölümleriyle sonuçlandı.

“Tanrı, ‘İnsanı kendi suretimizde, kendimize benzer yaratalım’ dedi, ‘Denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, evcil hayvanlara, sürüngenlere, yeryüzünün tümüne egemen olsun.’ Tanrı insanı kendi suretinde yarattı. Böylece insan Tanrı suretinde yaratılmış oldu. İnsanları erkek ve dişi olarak yarattı. Onları kutsayarak, ‘Verimli olun, çoğalın’ dedi, ‘Yeryüzünü doldurun ve denetiminize alın; denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, yeryüzünde yaşayan bütün canlılara egemen olun’...RAB Tanrı Aden bahçesine bakması, onu işlemesi için Adem'i oraya koydu. Ona, ‘Bahçede istediğin ağacın meyvesini yiyebilirsin’ diye buyurdu, ‘Ama iyiyle kötüyü bilme ağacından yeme. Çünkü ondan yediğin gün kesinlikle ölürsün.’ (Yaratılış 1:26-27, 2:15-17, Eski Antlaşma)

Kuşkusuz ölümün hoş olan hiçbir yönü yoktur. Üzerinde düşünmemek ve konuşmamak için elimizden gelenin en iyisini yaptığımız bir konudur, öyle değil mi? Fakat, Kutsal Kitap’ta ölümle ilgili olarak söz edilen iki yön arasında en kötüsünün ruhsal ölüm -sonsuza dek canımızın Tanrı’dan ayrı düşmesi- olması gerekir. Ölümü düşündüğümüz zaman çoğunlukla aklımıza fiziksel ölüm gelir. Komşumuzun on haftalık bebeği doğuştan gelen bir kalp yetmezliğinden ölse ölümü için yas tutar, yaşanan bu trajediden fazlasıyla etkileniriz. ‘Bu küçük bebek acaba hesap verme sorumluluğu yaşına gelmiş miydi?’ diye sormayız. Ölümün bu iki yönü üzerinde düşünmenin zamanı olmadığını biliriz. Bunu düşünmeyiz, yas tutarken düşünemeyiz. 15 image10840 death baby child sin 45Ama bir noktada şu soruyu sormalıyız: ‘Bebekler neden ölür?’ Bu daha önemli bir soru gibi görünüyor. Ölüm neden yaşamın bir parçası?

Kutsal Kitap’ın ölümün kaynağıyla ilgili öğrettiklerini anlarsak, insanın bebeklerin veya küçük çocukların ölümü konusunda varabileceği tek nokta, günah hastalığının içlerinde mesken kurmuş olduğudur. Bunu söylerken çocuklarımızı daha az sevmiş olmayız; sadece Tanrı’nın Kutsal Kitap’ta bizimle ilgili betimlemesiyle fikir birliğinde oluruz. Gerçek şu ki, bebekler ve küçük çocuklar günahla lekelenmemiş olsalardı, ölmezlerdi. Bebeklerde ve küçük çocuklarda günahkarlığını görmeyebiliriz ama içlerinde örtülü olarak mevcuttur. Tanrı görebilir ve Tanrı bizim göremediğimizi görür, öyle değil mi?

Bunu anlıyor ve kabul ediyor musunuz? "Nitekim suç içinde doğdum ben. Günah içinde annem bana hamile kaldı." (Mezmur 51:5, Eski Antlaşma). Küçük çocuklar masum, saf ve ahlaksal açıdan nötr bir şekilde doğmuş olsalardı, ölmelerine gerek olmayacağını anlıyor musunuz? Miras aldıkları günahkar doğanın içinde ölüm tohumlarının ekilmiş olduğu konusunda Tanrı ile aynı fikirde misiniz? Aşağıdaki üç ayette, Adem ile Havva’nın artık bizimle yeryüzünde olmamasının nedenini görebiliyor musunuz?   

1)  Bu ayetleri zaten Tevrat’ın başlangıcında okuduk. Tanrı Adem’e Aden bahçesinde itaatsizlik ederse  “…kesinlikle ölürsün” dedi.

2)  “Ölecek olan, günah işleyen candır.” (Hezekiel 18:4, Eski Antlaşma)

3)  “Çünkü günahın ücreti ölüm, Tanrı'nın armağanı ise Rabbimiz Mesih İsa'da sonsuz yaşamdır.” (Romalılar 6:23, İncil)