Dünya, daha önce hiç görülmemiş büyüklükte bir olay tarafından sonsuza dek değiştirilecek. Herhangi bir gün gibi başlayan bir günde, on milyonlarca insan, beklenmedik ve açıklanamaz bir şekilde dünya üzerinden kaybolacak. Bu olay, İsa’nın dünyaya ikinci gelişinin birinci aşaması sırasında gerçekleşecek. Bu olayın ayrıntılarından haberdar mısınız? Tanrı, bunları Kutsal Kitap’ta bizim için kaydetti. Bu Kutsal Kitap’ı uzun zamandır okuduğunuzu umut ediyorum. Okudunuz mu? Kutsal Kitap, Tanrı’nın iradesinin insana açıklanmasıdır. Başka herhangi bir kaynaktan elde etmemizin mümkün olmadığı bilgileri veren, Tanrı’nın kendisini açıklamasıdır.
Tanrı’nın bir nedenle kendisini bu şekilde açıklamasını, bozulmaktan koruyamadığını duymuş olabilirsiniz. İncil’in değiştirildiğini düşünüyor olabilirsiniz.
Gerçek şu ki, İncil, tamamıyla güvenebileceğiniz bir kitaptır. İncil’in tarihselliği ve güvenilirliği konusunda ki makaleleri web sitemizin diğer bölümlerinden okuyabilirsiniz. Tek bir gerçeği unutmayın. Kutsal Yazıları ilk başta esinlemek konusunda kudrete ve egemen denetime sahip olan Tanrı, egemen kontrolünü hiçbir zaman bir kenara bırakmadı. Bunu söylerken şunu kastediyorum; Tanrı hiçbir zaman kimseye kendi esinlediğini değiştirme izni vermedi. Esinlendikleri andan itibaren Tanrı, Kutsal Yazılar’ın korunması konusunda kudretine ve egemen denetimine devam etti. “RAB'be karşı başarılı olabilecek bilgelik, akıl ve tasarı yoktur.” (Süleyman’ın Özdeyişleri 21:30, Eski Antlaşma). Bugün İncil’de İsa hakkında okuduklarınız Tanrı’nın İsa hakkında bilmenizi istedikleridir.
Bu web sitesinde okumanızı ısrarla teşvik etmek istediğim yazılardan birinin adı Kurbanın Üzerindeki Sır Perdelerinin Kaldırılması yazısıdır. Bu yazıda, Tanrı’nın İsa’nın kimliğini ne zaman açıklamaya başladığını öğrendiğinizde kuşkusuz şaşıracaksınız. Tanrı, İsa’nın hikayesini ta Eski Antlaşma'nın ilk bölümlerinde anlatmaya başladı.
İSA'NIN İKİNCİ GELİŞİNİN İKİ AŞAMASI
Tanrı, İsa’nın ikinci gelişi hakkında ayrıntılı bilgiler vermeleri için iki elçiyi seçti. Biri, Elçi Pavlus, diğeri ise Elçi Yuhanna tarafından yazıldı. Bu anlatımları okuduğunuzda, akla ilk gelen düşünce, “Bu iki anlatım nasıl birbiriyle bağdaşır?” olacaktır. Gece ve gündüz kadar farklılar. Örneğin, bir anlatım, İsa’nın dünyaya inmeyeceğini söylüyor. Gökyüzünde görünüyor ve geliş amacı, halk arasında görünmeden ve insanlığın yargılanması başlamadan İsa’ya gerçekten inananları dünya üzerinden kaldırmaktır. Bu olay, İsa’nın ikinci gelişinin birinci aşaması ve bu yazının konusudur. İsa, gelişinin birinci aşamasında, kendisini izleyenler için geliyor. Kutsal Yazılar’da, bütün dünyanın o sırada İsa’yı göreceğine dair bir belirti yok.
Fırıncının müşterisine uzattığı pide, fırıncı ortadan kaybolunca tezgahın üzerine düşüyor. Performans Sanatları Merkezindeki konser sırasında klasik gitarist ortadan kayboluyor ve gitarı yere düşüyor. Adam sabahleyin uyanır ve yanındaki yatakta sadece eşinin geceliğinin ve evlilik yüzüğünün yatmakta olduğunu görür. Fırındaki kadın, konserdeki dinleyiciler veya karısı giden adam İsa’nın ikinci gelişinin birinci aşamasında İsa’yı görecekler mi? Hayır. Sadece gerçekten inananlar görecekler. İnsanlığın geri kalanının bileceği tek şey, bir an imanlıların burada olduğu, sonra birden bire gittikleri olacaktır.
İmanlıların göğe alınmasının bilyonsaniyeden daha fazla süreceğini sanmıyorum. Kimse daha ne olduğunu anlamadan olay bitmiş olacak. Nasıl emin olabiliriz? Kimse imanlıların Kurtarıcı’larıyla buluşmasına tanık olmayacak. İsa’nın ikinci gelişinin birinci aşaması gizli bir meseledir.
Fakat, İsa’nın ikinci gelişiyle ilgili başka bir anlatımda, İsa aslında yeryüzüne iniyor. İmanlılarla birlikte iniyor. Onlar için gelmemiş olsa, O’nunla birlikte olamazlardı. İsa’nın dönüşünün ikinci aşaması sırasında, İsa’nın insanlar tarafından görülüp görülmeyeceği konusunda herhangi bir soru işareti yok. Görünecek, kişisel olarak görünecek.
Yeryüzünden ayrıldığı gibi, aynı şekilde dönecek. “İsa bunları söyledikten sonra, onların gözleri önünde yukarı alındı. Bir bulut O'nu alıp gözlerinin önünden uzaklaştırdı. İsa giderken onlar gözlerini göğe dikmiş bakıyorlardı. Tam o sırada, beyaz giysiler içinde iki adam yanlarında belirdi. "Ey Celileliler, neden göğe bakıp duruyorsunuz?" diye sordular. "Aranızdan göğe alınan İsa, göğe çıktığını nasıl gördünüzse, aynı şekilde geri gelecektir."” (Elçilerin İşleri 1:9-10, İncil)
Cennetten dünyaya, dünyadan cennete çıktığı noktadan inecek. “O gün O'nun ayakları Yeruşalim'in doğusundaki Zeytin Dağı'nın üzerinde duracak.” (Zekeriya 14:4, Eski Antlaşma)
Herkes onu görecek. İsa şöyle dedi, “O zaman İnsanoğlu'nun [Bu ünvan Kutsal Yazılar’da İsa’ya verilen ünvanlardan biridir] belirtisi gökte görünecek. Yeryüzündeki bütün halklar ağlayıp dövünecek, İnsanoğlu'nun gökteki bulutlar üzerinde büyük güç ve görkemle geldiğini görecekler.” (Matta 24:30, İncil)
Herkes O’nun tarafından yargılanacak. İsa’nın öğrencileri gelecekle ilgili ona bir soru sordular. “İsa, Zeytin Dağı'nda otururken öğrencileri yalnız olarak yanına geldiler. "Söyle bize" dediler, "Bu dediklerin ne zaman olacak, senin gelişini ve çağın bitimini gösteren belirti ne olacak?” (Matta 24:3, İncil). Detaylı cevabında İsa şöyle dedi; “İnsanoğlu kendi görkemi içinde bütün melekleriyle birlikte gelince, görkemli tahtına oturacak. Ulusların hepsi O'nun önünde toplanacak.” (Matta 25:31-32, İncil). “Bütün bunlar Rab İsa alev alev yanan ateş içinde güçlü melekleriyle gökten gelip göründüğü zaman olacak. Rabbimiz İsa, Tanrı'yı tanımayanları ve kendisiyle ilgili Müjde'ye uymayanları cezalandıracak. Böyleleri Rab'bin varlığından ve yüce gücünden uzak kalarak sonsuza dek mahvolma cezasına çarptırılacaklar. Bütün bunlar Rab'bin kendi kutsalları arasında yüceltilmek ve bütün imanlılarda hayranlık uyandırmak üzere geldiği gün olacak.” (2.Selanikliler 1:7-10, İncil)
İsa’nın ikinci gelişinin ikinci aşamasının amacı, İncil’in son kitabında özetleniyor. Bu kitap, Kutsal Kitap’ın peygamberlik bölümünü oluşturuyor. Şöyle diyor, “Adaletle yargılar, savaşır.” (Vahiy 19:11, İncil)
Genel olarak, bugünkü insanlık, vahyin ışığına karşı isyan ediyor ve İsa’yı kabul etmeyi reddediyor. Bende Tanrı’ya yıllarca bu şekilde tepki verdim. “Yargı da şudur: Dünyaya ışık geldi, ama insanlar ışık yerine karanlığı sevdiler.” (Yuhanna 3:19, İncil). Hangi ışık? “İsa yine halka seslenip şöyle dedi: "Ben dünyanın ışığıyım. Benim ardımdan gelen, asla karanlıkta yürümez, yaşam ışığına sahip olur.” (Yuhanna 8:12, İncil)
Hatırlayabildiğim kadarıyla, hep İsa’ya inandım. Fakat onu bir peygamber veya önemli bir öğretmen olarak sınırladım. Beni, şu sözleriyle şok eden bir iş arkadaşıma verdiğim cevap buydu: “İsa’ya ihtiyacın var.” Sonunda bana ilk Kutsal Kitap’ımı verdi. Meydan okumasına ne cevap verdim? “Ben zaten İsa’ya inanıyorum. O bir peygamber ve büyük bir öğretmendi.” Benim İsa anlayışım buydu. Kutsal Kitap’ın O’nun hakkında söylediklerini kabul etmedim ve istediğim gibi yeniden tanımladım.
Birçok insanın en büyük suçu, İsa hakkında ki gerçeği işitmeleri fakat Müjde’ye inanmayı reddetmeleridir. Bazıları inanıyormuş gibi davranıyor fakat itaat etmiyorlar. Bazıları ilahi mesajı, kendilerine uygun bir şekilde yeniden düzeltiyorlar. Bu web sitesinde gerçek Hıristiyanlık’ın öğretişlerini keşfetmek ve karşılık vermek için çok fırsatınız olacak.
İsa’nın ikinci gelişi bu dünyanın ötesinde gerçekleşen tek bir olay olmasına karşın iki ayrı aşamada gerçekleşecek. Birincisinde İsa kendisini gerçekten izleyenler için gizli bir şekilde dönüyor. İkinci aşamada, insanlar tarafından görünecektir. İnsanların arasına dönüşü, yeryüzünde kendisini takip edenlerle birlikte olacak. Bu da, yeryüzünde Tanrı tarafından yedi yıl sürecek yargı dönemi bittikten sonra gerçekleşecek.
İMANLILARIN ALINMASI: İSA'NIN İKİNCİ GELİŞİNİN BİRİNCİ AŞAMASI
İsa’nın, kendisini gerçekten izleyenler için gizlice gelişi Kutsal Yazılar’da nerede bulunuyor? En açık şekilde aşağıdaki ayetlerde öğretiliyor:
“Kardeşler, umudu olmayan öbür insanlar gibi kederlenmemeniz için, gözlerini yaşama kapamış olanlar konusunda bilgisiz kalmanızı istemiyoruz. İsa'nın ölüp dirildiğine inanıyoruz. Aynı şekilde Tanrı, İsa'ya bağlı olarak gözlerini yaşama kapamış olanları da O'nunla birlikte geri getirecektir. Rab'bin sözüne dayanarak size diyoruz ki, biz yaşamakta olanlar, Rab'bin gelişinde hayatta olanlar, gözlerini yaşama kapayanların önüne asla geçmeyeceğiz. Rab'bin kendisi, bir emir çağrısıyla, başmeleğin seslenmesiyle, Tanrı'nın borazanıyla gökten inecek. Önce Mesih'e ait ölüler dirilecek. Sonra biz yaşamakta olanlar, hayatta olanlar, onlarla birlikte Rab'bi havada karşılamak üzere bulutlar içinde alınıp götürüleceğiz. Böylece sonsuza dek Rab'le birlikte olacağız. İşte birbirinizi bu sözlerle teselli edin.” (1.Selanikliler 4:13-17, İncil)
Eski Antlaşma döneminde yaşayan imanlıların, ölüm zamanında insanlara ne olduğu hakkında kusurlu ve eksik bir anlayışları vardı. Onlara göre şeol, -İbranice’de, ‘ölüler diyarı’ için kullanılan kelime- öldükten sonra hem imanlıların hem de imanlı olmayanların gittiği yerdi. İnsanlar, bu yerden, bu varoluş biçiminde deneyim edilen acı veya zevk hakkında, sadece belirsiz bir düşünceyle bahsederlerdi.
Selanik’te yaşayan, İsa’ya iman eden kişiler, diğer herkes gibi herkesin sonunda öleceğine, dünyanın sonunda genel olarak bir diriliş olacağına ve sonra da nihai yargının gerçekleşeceğine inandılar. Sonra, İsa’nın gelişiyle bu konuda daha fazla açıklama verildi. “Tanrı bizi yaptıklarımıza göre değil, kendi amacına ve lütfuna göre kurtarıp kutsal bir yaşama çağırdı. Bu lütuf bize zamanın başlangıcından önce Mesih İsa'da bağışlanmış, şimdi de O'nun gelişiyle açığa çıkarılmıştır. Kurtarıcımız Mesih İsa ölümü etkisiz kılmış, yaşamı ve ölümsüzlüğü Müjde aracılığıyla ışığa çıkarmıştır.” (2.Timoteos 1:9-10, İncil)
Müjde’nin aydınlığa çıkardığı bir şey, gerçek bir imanlının ölümü sırasında neler gerçekleştiği oldu. Bugün, Selanik’teki imanlıların öğrendiği gibi İsa’ya iman eden kişilerin, ölüm zamanında İsa ile birlikte olmak için ayrıldıklarını biliyoruz. “Biliyoruz ki, barındığımız bu dünyasal çadır yıkılırsa, göklerde Tanrı'nın bize sağladığı bir konut -elle yapılmamış, sonsuza dek kalacak bir evimiz- vardır. Şimdiyse göksel evimizi giyinmeyi özleyerek inliyoruz. Cesaretimiz vardır diyorum ve bedenden uzakta, Rab'bin yanında olmayı yeğleriz. Bunun için, ister bedende yaşayalım ister bedenden uzak olalım, amacımız Rab'bi hoşnut etmektir.” (2.Korintliler 5:1-2, 8-9, İncil)
Selanik’teki imanlılar cennete gideceklerini biliyorlardı. Onları kaygılandıran şey, topluluklarında hali hazırda ölmüş olan imanlılardı. Bedenleri son güne kadar mezarda mı kalacaktı? Bu imanlılar, İsa’nın ikinci gelişinin ikinci aşamasına katılamayacaklar mıydı? Bu imanlıların bedenleri şimdi mezarlarında yatıyorsa, İsa kendisini dünyaya herkesin görebileceği şekilde gösterdiği zaman nasıl İsa’yla birlikte gelebilirlerdi? Bu sorular daha önce okuduğumuz ayette yanıtlanmıştı:
“Kardeşler, umudu olmayan öbür insanlar gibi kederlenmemeniz için, gözlerini yaşama kapamış olanlar konusunda bilgisiz kalmanızı istemiyoruz. İsa'nın ölüp dirildiğine inanıyoruz. Aynı şekilde Tanrı, İsa'ya bağlı olarak gözlerini yaşama kapamış olanları da O'nunla birlikte geri getirecektir. Rab'bin sözüne dayanarak size diyoruz ki, biz yaşamakta olanlar, Rab'bin gelişinde hayatta olanlar, gözlerini yaşama kapayanların önüne asla geçmeyeceğiz. Rab'bin kendisi, bir emir çağrısıyla, başmeleğin seslenmesiyle, Tanrı'nın borazanıyla gökten inecek. Önce Mesih'e ait ölüler dirilecek. Sonra biz yaşamakta olanlar, hayatta olanlar, onlarla birlikte Rab'bi havada karşılamak üzere bulutlar içinde alınıp götürüleceğiz. Böylece sonsuza dek Rab'le birlikte olacağız. İşte birbirinizi bu sözlerle teselli edin.”
Düşünün bir kere. İsa’ya gerçekten iman edenlerin bedenleri bu büyük, gelecekte gerçekleşecek olan olayda değiştirilecektir. İsa ikinci gelişinin birinci aşamasına başladığında ister yaşıyor, ister ölü olsunlar değiştirilecektir. Bu olağanüstü olaya katılacak çok sayıda insanı düşünün! Yeryüzü ve denizler, İsa Mesih’teki ölülerin kalıntılarını verecek. Deniz de mi? Evet, vücutları köpekbalıkları tarafından yenmiş olanlar ve bedenleri okyanusun derinliklerine batmış ve sulu bir mezarda çürümüş olanlar. Tanrı, her imanlının bedeninin her atomunu biraraya getirecek -ne kadar dağılmış olurlarsa olsunlar- bedenleri başka bir şeye ne kadar dönüştürülmüş olursa olsun. Tanrı, başka bir dönüşüm mucizesiyle, imanlıların bedenlerini canlarıyla yeniden biraraya getirecek. Tanrı bu bedenleri, İsa’ya inananların cennette sonsuza dek mesken kuracakları yüceltilmiş bedenlere dönüştürecektir. Bunların hepsi göz açıp kapayıncaya kadar gerçekleşecek!
BİR İĞNENİN YERE DÜŞTÜĞÜNÜ DUYABİLİRDİNİZ!
Selanik’te o Pazar günü, yakında derlenecek olan İncil’in bu kısmı ilk kez okunduğu sırada, iğne yere düşse sesinin duyulabileceğine inanıyorum. İnsanlığın bir genel dirilişi olacaktı. Önce kısmi diriliş olacaktı. İmanlıların alınması sırasında, sadece Mesih’e ait ölüler diriltilecekti. Düşünün bir kere, yangın ayakkabı tamircisi Yusuf Amca’yı yok etmiş olsada, bedeni yandığı halde, Yusuf Amca yine Yusuf Amca olacaktı. Tek bir açıdan farklı olacaktı. Sonsuzluk boyunca kendisine ait olacak yüceltilmiş bedenle donatılmış olacaktı. İmanlıların Göğe alınması gerçekleştiğinde, Selanik’teki (ve başka yerlerdeki), İsa’ya iman eden insanlar, herkesin anlayışının ötesinde bir değişim gösterecekler. O anda Kurtarıcıları’yla birlikte cennette olacaklar. O Pazar sabahı Selanik’teki topluluk büyülenmiş olmalı.
ANINDA YOK OLMAK! GÖĞE ALINMA, İSA'YA İMAN EDEN İNSANLAR İÇİN HARİKA BİR HABER, PEKİ YA GERİDE KALANLARA NE OLACAK?
Dönüşünün birinci aşaması dünyayı devasa bir kaos içinde bırakacak. Buna, İstanbul, Los Angeles, Münih ve yaşadığınız yer her neresi ise, orası da dahildir. Karma karışık bir anda, dünyadaki yüz milyonlarca insanın aniden ortadan kaybolduğunu hayal edin. Giysilerini, evlilik yüzüklerini, gözlüklerini, kredi kartlarını ve ayakkabılarını bir yığın halinde geride bırakıyorlar. İsa’ya gerçekten iman eden kişilerin -bazıları gizli inananlar- kullandıkları araçlar, direksiyon başında veya kokpitte kimsenin bulunmaması nedeniyle aniden kontrolden çıkıyor. Yaşayanlar, sevdiklerinin, arkadaşlarının veya iş arkadaşlarının birkaç saniye önce oldukları yerleri birdenbire terk ettiklerine inanamayarak izlerken yangınlar çıkıyor ve histerik bir durum meydana geliyor. İsa’nın dünyaya ikinci gelişinin birinci aşamasının gerçekleştiği anda dünyada bunlar olacak.
Gazete başlıkları şöyle diyecek:
“Milyonlar Gizemli bir Şekilde Ortadan Kayboldu!”
“Bütün Çocuklar Yok Oldu!”
“Kaybolan Şoförler Nedeniyle Büyük bir Trafik Sıkışıklığı ve Çok Sayıda Kaza!”
“Acilde Hemşireler Ameliyatları Tamamlamaya Çalıştı! Doktorlar Nereye Gitti?”
Tarihte daha önce eşi benzeri görülmemiş bu anı önceden bildiren Kutsal Yazılar’ı okudunuz. “Önce Mesih'e ait ölüler dirilecek. Sonra biz yaşamakta olanlar, hayatta olanlar, onlarla birlikte Rab'bi havada karşılamak üzere bulutlar içinde alınıp götürüleceğiz.” Peki ama bu gerçeğin etkilerini düşündünüz mü? Bu ani, afete benzer olay, tarihteki yaşanmış başka olaylara hiç benzemeyecek bu olayı düşünmek şok edici, öyle değil mi? Dünyanın her yerinde aniden milyonlarca insan ortadan kaybolduğunda ne olacak?
Öncelikle, Kutsal Yazılar’da, bütün imanlılar orada bir arada toplandığında cennette meydana gelecek bir dizi sevinçli olay hakkında okuyoruz. İsa’ya iman edenlerin oluşturduğu dünya topluluğu yeryüzünden alındıktan sonra, dünyada başka bir olaylar dizisi başlayacak. Yeryüzü, daha önce eşi benzeri görünmemiş ilahi yargı dizilerinin sahneye konduğu yer olacak.
ÖZÜR GEREKLİDİR!
İmanlıların alınmasını izleyen ilk yedi yılda dünyada olacakları ayrıntılı bir şekilde ele almak bu yazıda yapabileceğimiz bir şey değil. Aynı şey, İsa’nın ikinci gelişinin ikinci aşamasında ortaya çıkacak olaylar için de geçerli. Nedeni şöyle. Eski Antlaşma boyunca, karşımıza çıkan ve Yeni Antlaşma’da da devam eden başlıca peygamberlik çizgilerinden biri gelecek olan yargılarla ilgili peygamberliksel gerçektir. Büyüleyici doğrusu. Doğaüstü. Fakat Kutsal Yazılar’da bu olaylardan söz eden referansları sıralamak, muhtemelen bakmak isteyeceğinizden daha fazla sayfa alacaktır.
İsa’nın ikinci gelişi hakkındaki Kutsal Kitap öğretişinin, Kutsal Yazılar’da en fazla yer tutan doktrin olduğunun farkında mısınız? Bu gerek Eski, gerekse Yeni Antlaşma’da öne çıkan temadır. Nitekim, diğer tüm peygamberlikler, Kutsal Yazılar’ın tek büyük sonuna katkıda bulunuyor -İsa Mesih’in ikinci gelişi. Bu aynı zamanda Kutsal Kitap’ı taçlandıran olaydır!
İsa’nın birinci gelişini önceden bildiren yaklaşık üç yüz peygamberlik varken, ikinci gelişini tarif eden, bunun sekiz katından daha fazla ayet vardır! Toplamda, Eski ve Yeni Antlaşma boyunca 2400 ayet, Tanrı’nın, İsa Mesih’in geri dönüşü hakkındaki vaatlerini açıklamaktadır. Bu tür bir yazıda bunların hepsi üzerinde yorum yapmam mümkün değil.
Neyin farkında olmanız gerekiyor? 1) İsa’nın ikinci gelişi hakkındaki muazzam sayıda peygamberlik ayeti, bu olayın Tanrı’nın insanlık için tasarısındaki yaşamsal öneminin altını çiziyor. 2) Kutsal Yazılar’da, yeryüzünde yaşanacak bu zamanın ağırlık derecesini hafifletecek başka hiçbir ayet bulunamıyor.
Bu sıkıntı zamanı için benim verebileceğim en iyi tanım “Yeryüzünde cehennem” olurdu. Eski Antlaşma’da, Daniel Kitabı’nın dokuzuncu bölümündeki bir peygamberliğe göre bu yargı dönemi yedi yıl sürecek. Denenmenin amaçlarından biri, inanmayan insanlar ve ulusların üzerine yargı getirmek. Aşağıdaki ayetteki iki önemli gerçeğe dikkat edin:
“Sözüme uyarak sabırla dayandın. Ben de yeryüzünde yaşayanları denemek için bütün dünyanın üzerine gelecek olan denenme saatinden seni esirgeyeceğim.” (Vahiy 3:10, İncil)
1. Gerçek – Ayetler, imanlıların alınmasından önce İsa’ya gerçekten iman eden kişilere hitap ediyor. Tanrı, İsa’nın ikinci gelişinin birinci aşaması sırasında gerçekten inanan herkesi cennete alarak, bu dönemde belirleyici olacak olan şiddet ve yargıdan koruyacak. Denenme saatinden esirgeneceklerdir, yani yargı döneminin tümü boyunca korunacaklarına dikkat edin. Dünyada yaşayan herkes üzerine gelecek olan bu küresel belalar sırasında burada bulunmayacaklar. Denenmenin Tanrı’nın gazabı olduğuna ilişkin kanıt bu ayetlerde görülebilir: “Dağlara, kayalara, "Üzerimize düşün!" dediler, "Tahtta oturanın yüzünden ve Kuzu'nun gazabından saklayın bizi! Çünkü onların gazabının büyük günü geldi. Buna kim dayanabilir?” (Vahiy 6:16-17, İncil). Arkada kalanların deneyim edeceklerinin hiçbiri İsa’ya inananlar tarafından deneyim edilmeyecek. “Çünkü Tanrı bizi gazaba uğrayalım diye değil, Rabbimiz İsa Mesih aracılığıyla kurtuluşa kavuşalım diye belirledi.” (1.Selanikliler 5:9, İncil)
Tanrı halkının gazaba uğramasına karar vermedi. Neden? Diğerlerinden daha iyi oldukları için mi? Daha pak? Daha içten? Bağışlanmaya daha layık oldukları için mi? Hiçte değil! Onlar Kurtarıcı’nın, Tanrı’nın gazabını onlar uğruna isteyerek çarmıhta, bedeninde taşıdıkları ve bu gerçeğe minnettarlıkla iman edenlerdir. “Oysa Mesih, kendisini bir kez kurban ederek günahı ortadan kaldırmak için çağların sonunda ortaya çıkmıştır. Bir kez ölmek, sonra da yargılanmak nasıl insanların kaderiyse, Mesih de birçoklarının günahlarını yüklenmek için bir kez kurban edildi. İkinci kez, günah yüklenmek için değil, kurtuluş getirmek için kendisini bekleyenlere görünecektir.” (İbraniler 9:26-28, İncil)
2. Gerçek – Geride kalanların üzerine gelecek olan yargıyı gözardı etmeyin. Tanrı, imansızlıklarından ötürü dünyadaki ulusları yargılayacak. ‘İmansızlık’ derken, Tanrı’ya inanmayanları kast etmiyorum. Birçoğumuzun imanı çok büyük bile sayılabilir fakat önemli olan ne kadar imana sahip olduğumuz değil, kime iman ettiğimizdir. Büyük imana sahip birçok kişi, İsa’nın ikinci gelişinin birinci aşamasında arkada kalacaklar ve onlar da yargıyla yüz yüze gelecekler. Fakat, bir...
“Ama bu haksızlık!” diyorsunuz, “Neden biz yargılanıyoruz da, anında cennete alınanlar yargılanmıyor?” Uzun bir yargı dizisi gerçekleşmeye başlamadan onları Götüren, kişisel Kurtarıcıları. Onların yerine yargıyı isteyerek üstlendi ve onlar da minnettarlıkla kabul ettiler. Yerine geçme kavramı, Hıristiyan inancının merkezinde yer almaktadır. Bunu biliyor muydunuz? Günahın özü, insanın kendisini Tanrı’nın yerine koymasıdır. Bir an için, bir gece için, yaşam boyu, insan Tanrı’nın yerini almayı seçiyor ve canı ne isterse yapıyor. İnsan yönetmeyi seçiyor ve Tanrı’nın iradesini denklemin dışında tutuyor. İnsan canı ne isterse onu yapıyor.
İnsan Tanrı’nın yerini alıyor. Bu yeni bir şey değil, öyle değil mi? Fakat bu inanılmaz gerçeğe kulak verin! Tanrı, kendisini insanın yerine koyarak başkaldırımıza karşılık veriyor. İyi haber şudır; İsa çarmıhta, mahkumiyetimizi ve utancımızı taşımayı ve yaşamış her insanın günahının bedelini ödemeyi seçti. İşte İsa bunları yaptı. “O günahlarımızı, yalnız bizim günahlarımızı değil, bütün dünyanın günahlarını da bağışlatan kurbandır.” (1.Yuhanna 2:2, İncil). İsa’nın ikinci gelişinin birinci aşamasında cennete alınacaklar, Tanrı’ya bunun için teşekkür ettiler. İsa’nın uğruna öldüğü günahkarlar olduklarını kabul ettiler, “…günahlarımızı çarmıhta kendi bedeninde yüklendi. O'nun yaralarıyla şifa buldunuz.” (1.Petrus 2:24, İncil). İsa günahlarımız için öldüyse, hesabı verilecek ne kaldı? Hiçbir şey. İyileştirildik ve Tanrı’yla ilişkimiz de iyileştirildi.
İsa yargımızı yüklendi. Bu nedenle, evrenin Hakimi önünde ikinci bir ‘dava’ olmayacak, en azından İsa’ya gerçekten inananlar için olmayacak. Tanrı, İsa’nın bizim yerimize yüklendiği yargı ve cezanın, O’na inananlar tarafından bir kere daha çekilmesini gerekli görmeyecektir. Bir şeye ‘haksız’ denilecekse, İsa’nın bizim yerimize çektiklerine denmesi gerekir!
TANRI BİZİ SEVMİYOR OLSAYDI, BU HİÇ OLAMAZDI
Tanrı’nın doğasında sevgi olmasaydı böyle bir şey hiç olamazdı. Çok şükür, vardır. “Tanrı sevgidir.” (1.Yuhanna 4:8, İncil). Tanrı, hem sevmeyip, hem de Tanrı olamaz. “Tanrı'yı biz sevmiş değildik, ama O bizi sevdi ve Oğlu'nu günahlarımızı bağışlatan kurban olarak dünyaya gönderdi. İşte sevgi budur.” (1.Yuhanna 4:8, İncil). Gerçek sevgi, fedakarca verir, öyle değil mi? Annenizi düşünün. Bütün anneler Tanrı’nın sahip olduğu türde sevgiyi göstermezler fakat çoğunluğu çocuklarını sevmek konusunda övgüyü hak ederler. Tanrı’nın sizi en iyi annelerden daha az sevdiğini mi düşünüyorsunuz? Web sitemizde Tanrı’nın sevgisi hakkında bir dizi yazı var. Eminim bunları okumanın size büyük yararı olacaktır.
Düşünün bir kere. Tanrı’nın sevgisi sizin yaptığınız herhangi bir şeye bağlı değildir. Sevgisi doğasının bir parçasıdır. Tanrı sizi iyi olduğunuz için sevmiyor. Tanrı olduğu için seviyor. Günahla mücadele ediyorsanız ve hayatta yaptığınız çok sayıda hatanın farkındaysanız bu gerçeğin altını çizin.
Bize karşı sevgisi ne kadar iyi olduğumuza bağlı değil. Tanrı bizi, bizim iyiliğimizden ötürü değil, kendi iyiliğinden ötürü seviyor. Tanrı’nın sevgi tanımını hatırlayın: “Tanrı'yı biz sevmiş değildik, ama O bizi sevdi ve Oğlu'nu günahlarımızı bağışlatan kurban olarak dünyaya gönderdi. İşte sevgi budur.” (1.Yuhanna 4:8, İncil)
Tanrı’nın aynı anda sevgi dolu ve aynı anda gazap dolu olması bir çelişki gibi görünebilir. Fakat öyle değil. Tanrı’nın sevgisi gazabı uzaklaştıran kefaretini sağlıyor. Tanrı’nın sevgisinin ve adaletinin -doğasının iki yönü- gerekleri, İsa’nın çarmıhında gerçekleşti. Bu ayette gördüğünüz gibi Elçi Yuhanna Tanrı’nın sevgisini ifade etmek için, günalarımızın bağışı için sağlayışına işaret etmekten başka bir söz söyleyemiyor.
Adil olma konusundan bahsettiniz. Önemli bir konu ve bana ortak bir noktamız olduğunu hatırlatıyor. Adalete inanıyoruz ve zenginlikleri, güçleri veya toplum içindeki konumlarından ötürü birinin özel muamele görmesine sinirleniyoruz. Herkese eşit davranmak yerine, ayrımcılık yapan bazı resmi görevliler var. Fakat Yargıç olarak İsa Mesih, kimsenin görevinden, rütbesinden veya görünümünden etkilenmeyecektir. Herkese hak ettiği şekilde davranılacak. Benim ülkemdeki herkese. Sizin ülkenizde ki herkese. Yaşamış olan herkese.
“İnsanoğlu [Kutsal Yazılar’da İsa’ya verilen ünvanlardan biri] kendi görkemi içinde bütün melekleriyle birlikte gelince, görkemli tahtına oturacak. Ulusların hepsi O'nun önünde toplanacak…” (Matta 25:31-32, İncil). Nasıl Nuh’un yaşadığı günlerde bütün dünya yargılandıysa, İsa Mesih’in döndüğü günde bütün insanlık yargılanacak. Fakat daha önce söyleyeceğim şeyi bitirmeme izin verin. İsa’ya gerçekten iman eden herkes cennete alındıktan sonra gerçekleşecek olan yargıdan söz ediyordum. İmanlıların alınmasından sonra geride kalan herkesin yargıyla karşılaşacağını söyledim. Ne var ki, bir istisna var. İmanlıların alınmasından sonra, geçecek olan yedi yıllık denenme döneminde Kutsal Kitap’ı okuyan ve İsa’yı Kurtarıcıları ve Rab’leri olarak kabul eden birçok insan olacak! İmanlıların yaşayacağı bu yoğun zulüm döneminde, böyle bir zamanda insanlar nasıl Tanrı’nın kurtarış bilgisine sahip olabilirler diye düşünüyor insan. Ama oluyor!
CANAVAR
İncil’in son kitabından, bu imanlılardan bahsedilen peygamberlik ayetlerine bakmadan önce, kendimizi göreceğimiz resimler için hazırlayalım. Bir resmin, bin kelimeye bedel olduğu söylenir. Görünüşe göre, Vahiy Kitabı’nın esin almış yazarı Elçi Yuhanna da böyle düşündü. İncil’in bu bölümünde, resim ve sembollerin bolca kullanıldığını görüyoruz. Bazıları yazıldığı gibi anlaşılması gerekirken, diğer referanslarla ilgili anlayışımız, merak uyandıran resimlerle ilgili sembolik yoruma dayanacaktır.
Ayetlerde bir canavar hakkında okuyacağız. Kutsal Kitap akademisyenleri, yedi yıl sürecek olan bu yargı döneminde gerçekleşecek olaylar için bir zaman çizelgesi yaptıklarında, bu canavarın, inanılmaz bir gücü olduğunu, dünya çapında bir egemen olma gücüne sahip olduğunu öğreniyoruz. Geçmişteki sayısız egemenin bütün dünyaya hakim olma hayali sonunda bu kişi tarafından gerçekleştirilecektir. İnsanlığın tümü bu kişinin siyasal egemenliği altında olacak.
Ayrıca, bu dünya egemeninin görünüşte ki mucizevi nitelikleri nedeniyle insanlar ona Tanrı’ymış gibi tapınacaklar. Denenmenin son üç buçuk yılı insanlar için, dünyanın dini egemenine tapınmak ve egemenin arkasındaki güç olarak İblis’e tapınmakla geçecektir. Bu güçlü kişiye kim tapınmayacak? Denenme sırasında İsa’ya gerçekten iman eden kişiler.
Aşağıdaki ayetleri ilk okuduğumda dikkatimi neyin çektiğini hatırlıyorum. Listenin başında şu soru vardı, “Kutsallar kimdir?” Kendime şu soruyu sordum, “Bu yargı döneminden önce İsa’ya gerçekten inananlar mı cennete alınıyor?”
“Canavara, kurumlu sözler söyleyen, küfürler savuran bir ağız ve kırk iki ay süreyle kullanabileceği bir yetki verildi. Tanrı'ya küfretmek, O'nun adına ve konutuna, yani gökte yaşayanlara küfretmek için ağzını açtı. Kutsallarla savaşıp onları yenmesine izin verildi. Canavar her oymak, her halk, her dil, her ulus üzerinde yetkili kılındı. Yeryüzünde yaşayan ve dünya kurulalı beri boğazlanmış Kuzu'nun yaşam kitabına adı yazılmamış olan herkes ona tapacak.” (Vahiy 13:5-8, İncil)
Yedi yıllık denenme süresince insanlar için yaşam korkunç olsa da, umut olacaktır. İnsan yaşadığı sürece umut var. İyi haber, Kutsal Kitaplar değil, sadece İsa’ya gerçekten iman edenler cennete alınacak. Kutsal Kitap yok edilmeyecek. İsa’nın şu anda sundukları, bu yargı döneminde de kendisinden isteyenlerin talebi üzerine, onlara sunulacak. Peki bu nedir?
Mahkum olmuş bir suçlu, halkı tarafından ölüme gönderildi. Son anlarında, merhamet istedi. İnsanlardan istemiş olsaydı, vermezlerdi. Hükümetten istemiş olsaydı, reddedilirdi. Kurbanlardan istemiş olsaydı, onlar da duymazdan gelirlerdi. Fakat özlediği lütuf için onlara gitmedi. Bunların yerine, çarmıhının yanındaki çarmıhta asılı olan kanlı insan figürüne yöneldi ve yürekten yalvardı.
“Çarmıha asılan suçlulardan biri, "Sen Mesih değil misin? Haydi, kendini de bizi de kurtar!" diye küfür etti. Ne var ki, öbür suçlu onu azarladı. "Sende Tanrı korkusu da mı yok?" diye karşılık verdi. "Sen de aynı cezayı çekiyorsun. Nitekim biz haklı olarak cezalandırılıyor, yaptıklarımızın karşılığını alıyoruz. Oysa bu adam hiçbir kötülük yapmadı." Sonra, "Ey İsa, kendi egemenliğine girdiğinde beni an" dedi. İsa ona, "Sana doğrusunu söyleyeyim, sen bugün benimle birlikte cennette olacaksın" dedi.” (Luka 23:39-43, İncil)
Suçlunun isteği, sizin ve benim istememiz gerekenden farklı değildir. Bazıları ölüm döşeğinde istiyorlar, bazıları hapishanedeki hücrelerinde, bazıları kilise sıralarında veya gizlice İncil’i okudukları yatak odalarında. Cennettekinin bakış açısına göre hepimiz işitilmemiş olanı istiyoruz. Cenneti istemek mi? Biz kimiz ki, cenneti hak edelim? Hiç kimse cenneti hak etmez. Fakat cennetin lütfuyla oraya gideceğimizden emin olabiliriz. Hala nefes alıp verirken O’na seslenebiliriz.
“İsa'nın Rab olduğunu ağzınla açıkça söyler ve Tanrı'nın O'nu ölümden dirilttiğine yürekten iman edersen, kurtulacaksın. Çünkü insan yürekten iman ederek aklanır, imanını ağzıyla açıklayarak kurtulur. Kutsal Yazı, "O'na iman eden utandırılmayacak" diyor. Rab'be yakaran herkes kurtulacak.” (Romalılar 10:9-11, 13, İncil)
İsa’da her zaman umut vardır. Dünyada gerçekleşecek o uzun, karanlık yargı saatinde bile birçokları İsa’yı Kurtarıcıları olarak tanıyacaklar. Bunu beklerdiniz, öyle değil mi? İnsanlar, Kutsal Kitap’taki peygamberliklerin dramatik bir şekilde gerçekleşeceğini görecekler. Düşünün bir kere. İçinde bulunduğunuz araba veya otobüsün sürücüsü aniden ortadan kaybolsa ne yapardınız? Sürücü ortadan kayboluyor. Belki araba yoldan çıkmadan biri hemen direksiyona geçer. Fakat bu olay ve dünyada ortadan kaybolan insanlarla ilgili haberler dikkatinizi çekmez miydi? Eminim çekerdi! Birçokları bu olayları önceden haber veren Kutsal Yazılar’ı okumak isteyecektir. Bu nedenle, birçokları, yedi yılın, insanların üzerine gelen sıkıntının yoğunlaştığı ikinci yarısında İsa’ya güvenecekler.
Yanılabilirim ve umarım yanılıyorumdur, fakat Kutsal Yazılar’dan benim anladığıma göre, İsa’nın ikinci gelişinin birinci aşamasından sonra geride kalan çoğu insan imansız olarak kalmaya devam edecek. Çevrelerinde gerçekşen tuhaf olayları ‘açıklamaya’ çalışmak için teoriler geliştirecekler. Sert yürekler daha da duyarsızlaşacak. Gerçekten de, insanın kendisini kandırması en kötü kandırma biçimidir.
TANRI'YI YANLIŞ ANLAMAYIN
Yargı, Tanrı’nın insanlık için birincil isteği değildir. Tanrı, yarattıklarını yok etmeyi arzulamıyor. Öyle olsaydı, Tanrı kendisini şöyle ifade etmezdi: “Bazılarının düşündüğü gibi Rab vaadini yerine getirmekte gecikmez; ama size karşı sabrediyor. Çünkü kimsenin mahvolmasını istemiyor, herkesin tövbe etmesini istiyor.” (2.Petrus 3:9, İncil). “O bütün insanların kurtulup gerçeğin bilincine erişmesini ister.” (1.Timoteos 2:4, İncil)
Yargı Tanrı için hoş bir eylem değil. Öyle olsaydı, Tanrı şöyle demezdi: “Onlara de ki, 'Varlığım hakkı için diyor Egemen RAB, ben kötü kişinin ölümünden sevinç duymam.” (Hezekiel 33:11, Eski Antlaşma). “Çünkü ben kimsenin ölümünden sevinç duymam. Egemen RAB böyle diyor.” (Hezekiel 18:32, Eski Antlaşma)
Tanrı bizleri yargıdan esirgemeyi arzuluyor. Aslında, Tanrı, İsa Mesih Kişisi’nde, bizleri kendisiyle barıştırmak için mahkumiyetimizi yüklenmeyi seçti. “Şöyle ki Tanrı, insanların suçlarını saymayarak dünyayı Mesih'te kendisiyle barıştırdı.” (2.Korintliler 5:19, İncil). Daha ne yapabilirdi? Sevgisinin ölçüsünü daha iyi nasıl gösterebilirdi? Sevgisini ve barıştırma eylemini reddedersek, başka ne yapacak? Yargı gelecek.
Tarihte Tanrı’nın halkını yargı gelmeden önce güvenli bir yere taşıdığını görüyoruz. Nuh’un döneminde dünya çapındaki korkunç tufan gerçekleştiğinde, Nuh ve ailesi gemide sular üzerinde güvenli bir şekilde yüzdüler. “Nuh, oğulları, karısı, gelinleri tufandan kurtulmak için hep birlikte gemiye bindiler…RAB Nuh'un ardından kapıyı kapadı.” (Yaratılış 7:7, 16, Eski Antlaşma)
Sodom ve Gomora üzerine yargı geldiğinde, melekler Lut ve ailesine kentten kaçmalarını söylediler. “İçerdeki iki adam Lut'a, ‘Senin burada başka kimin var?’ diye sordular, ‘Oğullarını, kızlarını, damatlarını, kentte sana ait kim varsa hepsini dışarı çıkar. Çünkü burayı yok edeceğiz. RAB bu halk hakkında birçok kötü suçlama duydu, kenti yok etmek için bizi gönderdi.’ Lut dışarı çıktı ve kızlarıyla evlenecek olan adamlara, ‘Hemen buradan uzaklaşın!’ dedi, ‘Çünkü RAB bu kenti yok etmek üzere.’ Ne var ki damat adayları onun şaka yaptığını sandılar. Tan ağarırken melekler Lut'a, ‘Karınla iki kızını al, hemen buradan uzaklaş’ diye üstelediler, ‘Yoksa kent cezasını bulurken sen de canından olursun.’ Lut ağır davrandı, ama RAB ona acıdı. Adamlar Lut'la karısının ve iki kızının elinden tutup onları kentin dışına çıkardılar.” (Yaratılış 19:12-16, Eski Antlaşma)
Bu üçlü diziye dikkat edin. Nuh’un döneminde, Tanrı’nın çağrısı, ‘İçeri gelin’ idi. Lut’un döneminde ilahi çağrı, ‘Dışarı gelin’ idi. İsa’ya gerçekten iman edenler için gelecek dönemde, Tanrı’nın çağrısı “Yukarı gelin” olacak. Bu son çağrının gerçekliğini destekleyen Kutsal Yazı ayetlerine çoktan baktık. “Rab'bin kendisi, bir emir çağrısıyla, baş meleğin seslenmesiyle, Tanrı'nın borazanıyla gökten inecek. Önce Mesih'e ait ölüler dirilecek. Sonra biz yaşamakta olanlar, hayatta olanlar, onlarla birlikte Rab'bi havada karşılamak üzere bulutlar içinde alınıp götürüleceğiz. Böylece sonsuza dek Rab'le birlikte olacağız.” (1.Selanikliler 4:16-17, İncil)
BİZİ EN ÇOK KAYGILANDIRMASI GEREKEN ŞEY NEDİR?
Bizi en çok kaygılandırması gereken şeyin, dünya tarihindeki en kötü dönem olacak olan bu dönemden korunmak olacağına inanıyorum. Kim yargıdan muaf olacak? Yargı her türlü kişiyi etkileyecek. İmanlıların alınması sırasında geri bırakıldıysanız, yargıyı yaşayacaksınız:
“Dünya kralları, büyükleri, komutanları, zenginleri, güçlüleri, özgürü kölesi herkes mağaralara, dağlardaki kayaların arasına gizlendiler. Dağlara, kayalara, "Üzerimize düşün!" dediler, "Tahtta oturanın yüzünden ve Kuzu'nun gazabından saklayın bizi! Çünkü onların gazabının büyük günü geldi. Buna kim dayanabilir?” (Vahiy 6:15-17, İncil)
Dehşet ve şaşkınlığın derecesi o kadar büyük ki, insanlar dağların üzerlerine yıkılmasını ve ölmeyi tercih ediyorlar. Çaresizce arasalar da, saklanacak bir yer bulunamayacak. “RAB kalkıp yeryüzünü sarsmaya başlayınca, insanlar O'nun dehşetinden ve yüce görkeminden kaçmak için kayalık mağaralara, yeraltı kovuklarına saklanacaklar.” (Yeşaya 2:19, Eski Antlaşma)
Bu dehşetin nedeni nedir?
Ne diye bağırıyorlar? “Tahtta oturanın yüzünden ve Kuzu'nun gazabından saklayın bizi!” Tanrı Kuzusu, Kutsal Kitap’ta İsa’ya verilen birçok isimden biri. Gelişi peygamberliklerde bildirilmişti. Bizim yerimize ölümü peygamberliklerde mevcuttur. Vaftizci Yahya O’nu bize gösteriyor.
“Yahya ertesi gün İsa'nın kendisine doğru geldiğini görünce şöyle dedi: ‘İşte, dünyanın günahını ortadan kaldıran Tanrı Kuzusu!’” (Yuhanna 1:29, İncil)
Dünyayı yargılamaya gelecek Olan, dünyayı yargılamak için gelmedi -ilk gelişinde öyle değildi. Sonunda yıkımımız olacak şeyden insanları kurtarmak için geldi- günahımız ve Tanrı’nın bunlara biçeceği bedel. “Çünkü günahın ücreti ölüm, Tanrı'nın armağanı ise Rabbimiz Mesih İsa'da sonsuz yaşamdır.” (Romalılar 6:23, İncil). Tanrı’nın bu ayette sözünü ettiği ölüm kendisinden sonsuza dek ayrı düşmektir, sadece, canımız bedenimizden ayrıldığında yaşadığımız fiziksel ölüm değildir.
İsa dedi ki, “Sözlerimi işitip de onlara uymayanı ben yargılamam. Çünkü ben dünyayı yargılamaya değil, dünyayı kurtarmaya geldim. Beni reddeden ve sözlerimi kabul etmeyen kişiyi yargılayacak biri var. O kişiyi son günde yargılayacak olan, söylediğim sözdür.” (Yuhanna 12:47-48, İncil). İsa, bizlere kurtuluşu sunmak -cennette sonsuz yaşam- için bizim yerimize ne yapmaya geldiğini açıkladı. Ne var ki, sözleri, bunu kabul etmeyip, buna inanmayı reddedenleri sonsuz felakete mahkum ediyor. “İsa onlara, "Siz aşağıdansınız, ben yukarıdanım" dedi. "Siz bu dünyadansınız, ben bu dünyadan değilim. İşte bu nedenle size, 'Günahlarınızın içinde öleceksiniz' dedim. Benim O olduğuma iman etmezseniz, günahlarınızın içinde öleceksiniz.” (Yuhanna 8:23-24, İncil)
İlk gelişinde günahlarımızın bedelini ödemek ve bütün insanlar için tam bir bağışlama sağlamanın yolunu açmak için geldi. Nerede yaşarlarsa yaşasınlar ya da daha önce İsa hakkında neye inanmış olurlarsa olsunlar, herkes bundan yararlanabilirdi. Fakat Tanrı’nın, İsa Mesih aracılığıyla sunduğu sevgisini ve lütfunu reddetmiş olarak İsa’nın ikinci gelişinin ikinci aşamasında yargılanacaklar.
ÇABUK ÇIKIN!
Bugün New York Times gazetesinde, “Nasıl Canlı Çıkılır: Boşaltma Biliminin İnsanların En Kötü Zamanlarda Nasıl Davrandıklarına İlişkin Ortaya Çıkardıkları” adlı bir yazı okudum. Yazı, araştırmacıların felaketlerden sonra hayatta kalanların dışarı çıkartılması hakkında öğrendiklerini anlatıyor.
New York ’da ki Ticaret Merkezi felaketinde, dışarı çıkmayı başaranlar, binayı boşaltmadan önce ortalama olarak altı dakika beklediler. Bazıları yarım saat kadar uzun bir süre oyalandılar. Peki beklerken ne yaptılar? Bazıları iş arkadaşlarına yardım ettiler. Başkaları sallandı. Yazı diyor ki, “Birçoğu akrabalarını aradılar. Yaklaşık 1.000 kadarı bilgisayarlarını kapatmak için zaman ayırdılar. Hayatta kalanların en azından %70’i dışarı çıkmaya çalışmadan önce başkalarıyla konuştular.”
Binalara daha önce yapılan bir saldırıya karşın, hayatta kalanların yarısından azı her binada üç merdiven boşluğu olduğunu biliyorlardı. Merdivenleri bilenlerin yarısından azı daha önce merdivenleri kullanmışlardı. Bir araştırmacı şöyle dedi, “Hazırlık eksikliğini şok edici buldum.”
Bir Kulenin 73. katında bulunan kadın, Elia Zedeno, şöyle diyor; “Patlama sesini duydum ve binanın güneye doğru eğildiğini hissettim, sanki devrilecekti.” Yazı da şöyle diyor:
‘İçgüdüsel olarak kaçmak isteyeceğini beklersiniz. Fakat tam tersi bir tepki gösterdi. “Asıl istediğim birinin, ‘Her şey yolunda! Kaygılanmayın. Bu sadece bir hayal diye bağırmasıydı. Şanslı ki, Zedeno’nun iş arkadaşlarından en azından biri farklı bir tepki verdi. “Aldığım cevap başka bir iş arkadaşımın bağırmasıydı, ‘Çıkın binadan!’” Aradan bu kadar yıl geçtikten sonra bile hala bu emir cümlesini düşünüyor. “Kendime şunu soruyorum. O kişi bir şey dememiş olsaydı, ne yapardım?”
İyi haber, Tanrı’nın bizlere ‘Canlı bir Şekilde Nasıl Dışarı Çıkılır’, ‘Yargıdan Kaçınmanın Yolları’ konularında net talimatlar vermiş olmasıdır. Bu yazıda amacım kimseyi korkutmak değil. Bu yazının okunması hoş bir yazı olmadığını biliyorum fakat benim yaptığım, sadece Kutsal Kitap’ın gelecekle ilgili söyledikleri hakkında sizleri bilgilendirmek. Peygamberlik önceden yazılmış tarihtir. Tanrı’nın önceden bildirdikleri, bugünün olaylarının kesin olarak gerçekleşmesi gibi kesin olarak gerçekleşecektir.
İSA NE ZAMAN DÖNECEKSİN?
İsa’nın öğrencileri O’na bu soruyu yaklaşık 2.000 yıl önce sordular: “İsa tapınaktan çıkıp giderken, öğrencileri, tapınağın binalarını O'na göstermek için yanına geldiler. İsa onlara, "Bütün bunları görüyor musunuz?" dedi. "Size doğrusunu söyleyeyim, burada taş üstünde taş kalmayacak, hepsi yıkılacak!" İsa, Zeytin Dağı'nda otururken öğrencileri yalnız olarak yanına geldiler. "Söyle bize" dediler, "Bu dediklerin ne zaman olacak, senin gelişini ve çağın bitimini gösteren belirti ne olacak?” (Matta 24:1-3, İncil)
İsa Mesih’in İkinci Gelişi, son zamanlarla ilgili bütün peygamberlikleri gerçekleştiren bir olaylar dizisidir. Bunlara İsa’nın, ikinci gelişinin birinci aşamasında, kendisine gerçekten inananlar için gelişi hakkında bildirilen ön bildiriler de dahildir. İmanlıların alınması sırasında, yüzyıllar içinde Mesih’te ölenler ve İsa döndüğünde yaşayan imanlılar anında cennete alınacak. Bu olayı, İsa’nın ikinci gelişinin ikinci aşamasında, yeryüzünde yedi yıl süren yargı dalgasının sonunda kendisini izleyenlerle birlikte geri gelmesi izleyecektir.
İSA'NIN İKİNCİ GELİŞİNİN İKİ AŞAMASI ARASINDAKİ FARKLARDAN BİRİ
Farklardan birinin İsa’nın geliş biçimi olduğunu zaten gördük. Birinci aşamada gerçek imanlıları tekrar cennete götürmek için gizli bir şekilde geliyor. Çağrı’nın gelişi, başmeleğin ve borazanın sesiyle olacaksa eğer buna rağmen bu olay gizli bir şekilde gerçekleşebilir mi? “Rab'bin kendisi, bir emir çağrısıyla, başmeleğin seslenmesiyle, Tanrı'nın borazanıyla gökten inecek. Önce Mesih'e ait ölüler dirilecek.” (1.Selanikliler 4:16). Evet, gerçekleşebilir. İmanlıların Alınmasının gizli bir şekilde gerçekleşeceğine ilişkin öğretiş, bu olayın göz açıp kapayana kadar gerçekleşecek olmasına bağlıdır. Dünya daha bir şey görme veya neler olduğunu öğrenme fırsatına sahip olmadan her şey olup bitecek. Olaya kimse tanık olmayacak çünkü olay, gözlerden uzak bir şekilde göz açıp kapayana kadar gerçekleşecek.
“İşte size bir sır açıklıyorum. Hepimiz ölmeyeceğiz; son borazan çalınınca hepimiz bir anda, göz açıp kapayana dek değiştirileceğiz. Evet, borazan çalınacak, ölüler çürümez olarak dirilecek, ve biz de değiştirileceğiz.” (1.Korintliler 15:51-52, İncil)
Gerçek imanlıların çürümüş bedenleri cennet için uygun olan bedenlerle donatıldığında ve İsa geldiğinde hala yaşayanlar ölümü tatmadan aynı dönüşümü yaşadığında ne muazzam bir an olacak. “Hepimiz ölmeyeceğiz.”
İmanlıların Alınması sırasında ameliyathanelerde büyük operasyonlar geçiren imanlıları düşünüyorum. Açık kalp ameliyatı yapılan bir imanlı, bu önemli operasyon sırasında cerrahlar ekibinin karşısında yok olacak. Rab İsa, bu hastayı alıp götürecek ve cennette kullanacağı yüceltilmiş bedeni tamamlamak için ne gerekiyorsa o anda yapacak. Hepsi daha fazla anestezi gerekmeden halledilecek.
Beni, hayalgücüm çok geniş diye suçlayabilirsiniz fakat gerçek şu ki, Kutsal Kitap peygamberliğiyle ilgili bütün peygamberlikler ve son zamanlarla ilgili bütün peygamberlikler yazıldığı gibi yerine gelecek. İsa’nın birinci gelişi hakkında peygamberlik edilenler yerine geldi. Bunun nedeni anlaşılabilir. Peygamberliksel Kutsal Yazılar insandan değil, Tanrı’dan kaynaklandı. İlahi bir şekilde esinlendiler.
“Öncelikle şunu bilin ki, Kutsal Yazılar'daki hiçbir peygamberlik sözü kimsenin özel yorumu değildir. Çünkü hiçbir peygamberlik sözü insan isteğinden kaynaklanmadı. Kutsal Ruh tarafından yöneltilen insanlar Tanrı'nın sözlerini ilettiler.” (2.Petrus 1:20-21, İncil)
Peygamberlerin yazdıkları, kendi düşüncelerinin uydurması değildi ve insanın hayal gücünün, anlayışının veya bir spekülasyon sonucu da değildi. Ameliyat odasındaki sahne hiç gerçekleşmeyebilir fakat Tanrı’nın gelecekle ilgili olarak insanları yazmaları için yönlendirdiği her şey gerçekleşecek.
GERÇEK İMANLILAR
Gerçek imanlılar, Alınmalarını bekliyorlar, Kurtarıcı’nın gelip kendilerini cennete geri götürmesini bekliyorlar. “Oysa bizim vatanımız göklerdedir. Oradan Kurtarıcı'yı, Rab İsa Mesih'i bekliyoruz. O her şeyi kendine bağlı kılmaya yeten gücünün etkinliğiyle zavallı bedenlerimizi değiştirip kendi yüce bedenine benzer hale getirecektir.” (Filipililer 3:20-21, İncil). Gerçek kilise, yani, dünyanın her yerindeki İsa’ya gerçekten inanan kişiler topluluğu, Kutsal Yazılar’da önceden bildirilen yıkımı ve yargıyı beklemiyorlar. Gerçek imanlılar, gelecekteki bir yargı dönemini değil, bir Kişi’nin gelişini bekliyorlar.
İsa’nın gerçek Hıristiyanlar’ı cennete alıp götürmek için gelmesini engelleyecek bir şey yok. İsa’nın ikinci gelişinin iki aşaması arasındaki farklardan biri budur. İmanlıların alınmasının ne zaman gerçekleşeceğiyle ilgili beliritler veya işaretler verilmemiştir. Kurtarıcımız’ın gelişi için beklememiz söylenir, gelişinden önceki işaretler için değil. İlk kiliseye, kendilerini cennete götürmesi için İsa’nın hemen geleceğini düşünerek yaşamaları söylendi.
“Babam'ın evinde kalacak çok yer var. Öyle olmasa size söylerdim. Çünkü size yer hazırlamaya gidiyorum. Gider ve size yer hazırlarsam, siz de benim bulunduğum yerde olasınız diye yine gelip sizi yanıma alacağım.” (Yuhanna 14:2-3, İncil)
“Oysa bizim vatanımız göklerdedir. Oradan Kurtarıcı'yı, Rab İsa Mesih'i bekliyoruz. O her şeyi kendine bağlı kılmaya yeten gücünün etkinliğiyle zavallı bedenlerimizi değiştirip kendi yüce bedenine benzer hale getirecektir.” (Filipililer 3:20-21, İncil)
“Bu arada, mübarek umudumuzun gerçekleşmesini, ulu Tanrı ve Kurtarıcımız İsa Mesih'in yücelik içinde gelmesini bekliyoruz.” (Titus 2:13, İncil)
İlk kilisedeki imanlılar ve Yeni Antlaşma yazarları İsa’nın her an gelebileceğine inanıyorlardı. İmanlıların alınması, peygamberlik takvimindeki bir sonraki olay. Her an olabilir. İsa’nın ikinci gelişinin ikinci aşamasından önce ise birçok belirti verilecek.
İSA'NIN İKİNCİ GELİŞİNİN İKİNCİ AŞAMASINDAN ÖNCE BİRÇOK BELİRTİ OLACAK
İsa, Zeytin Dağı'nda otururken öğrencileri yalnız olarak yanına geldiler. "Söyle bize" dediler, "Bu dediklerin ne zaman olacak, senin gelişini ve çağın bitimini gösteren belirti ne olacak?" İsa onlara şu karşılığı verdi: "Sakın kimse sizi saptırmasın! Birçokları, 'Mesih benim' diyerek benim adımla gelip birçok kişiyi aldatacaklar. Savaş gürültüleri, savaş haberleri duyacaksınız. Sakın korkmayın! Bunların olması gerek, ama bu daha son demek değildir. Ulus ulusa, devlet devlete savaş açacak; yer yer kıtlıklar, depremler olacak. Bütün bunlar, doğum sancılarının başlangıcıdır.” (Matta 24:3-8, İncil)
“O zaman birçok kişi imandan sapacak, birbirlerini ele verecek ve birbirlerinden nefret edecekler. Birçok sahte peygamber türeyecek ve bunlar birçok kişiyi saptıracak.” (Matta 24:10-11, İncil)
“Ruh açıkça diyor ki, son zamanlarda bazıları yalancıların ikiyüzlülüğü nedeniyle aldatıcı ruhlara ve cinlerin öğretilerine kulak vererek imandan dönecek.” (1.Timoteos 4:1, İncil)
“Göksel egemenliğin bu Müjdesi bütün uluslara tanıklık olmak üzere dünyanın her yerinde duyurulacak. İşte o zaman son gelecektir.” (Matta 24:14, İncil)
NOT: Bu ayet, sadece müjdenin değil, egemenliğin iyi haberinden söz ediyor. Egemenliğin müjdesi Denenme sırasında bütün dünyaya verilecek, yani, İsa’nın ikinci gelişinin birinci aşamasından sonra. Egemenliğin müjdesinin koşulları şunlardır:
1) Rab İsa Mesih’e inanırsanız kurtulacaksınız.
2) Rab İsa Mesih geldiğinde, O’nunla birlikte Binyıla gireceksiniz. Bir sonraki yazıda, İsa’nın dünyadaki 1.000 yıllık egemenliğinden söz edeceğim.
Bugün vaaz edilen müjdenin koşulları şöyledir:
1) Rab İsa Mesih’e inanırsanız kurtulacaksınız.
2) Rab İsa Mesih geldiğnde, O’nunla birlikte cennete gireceksiniz.
“Babam'ın evinde kalacak çok yer var. Öyle olmasa size söylerdim. Çünkü size yer hazırlamaya gidiyorum. Gider ve size yer hazırlarsam, siz de benim bulunduğum yerde olasınız diye yine gelip sizi yanıma alacağım.” (Yuhanna 14:2-3, İncil)
Müjde’yi vaaz etmek için yetkiyi nereden alıyoruz? Cennete çıkmadan önce İsa’nın verdiği son talimatlara kulak verin: “Onlara dedi ki, "Şöyle yazılmıştır: Mesih acı çekecek ve üçüncü gün ölümden dirilecek; günahların bağışlanması için tövbe çağrısı da Yeruşalim'den başlayarak bütün uluslara O'nun adıyla duyurulacak.” (Luka 24:46-47, İncil)
DENENME SIRASINDA VAAZ EDİLEN MÜJDE
İsa, kendisini gerçekten izleyenlerle cennete geri döndüğünde, İsa’nın ikinci gelişinin ikinci aşamasına götüren yargılar gerçekleşecek. Bu olaylar dünyaya geri dönüşünün yaklaştığını hatırlatan olaylar olacak. Örneğin,
Dünyada yaşayanların dörtte biri yok edilecek. “Bakınca soluk renkli bir at gördüm. Binicisinin adı Ölüm'dü. Ölüler diyarı onun ardınca geliyordu. Bunlara kılıçla, kıtlıkla, salgın hastalıkla, yeryüzünün yabanıl hayvanlarıyla ölüm saçmak için yeryüzünün dörtte biri üzerinde yetki verildi.” (Vahiy 6:8, İncil)
Doğada muazzam sarsıntılar olacak. Bazıları büyük bir deprem, güneşin kararması, ayın kan gibi kırmızıya dönmesi, gökyüzünün sanki bir tomar gibi dürülmesi ve inanılmaz upheavel’larla adalar yer değiştirmesi. “Kuzu altıncı mührü açınca, büyük bir deprem olduğunu gördüm. Güneş keçi kılından yapılmış siyah bir çul gibi karardı. Ay baştan aşağı kan rengine döndü. İncir ağacı, güçlü bir rüzgarla sarsıldığında nasıl ham incirlerini dökerse, gökteki yıldızlar da öylece yeryüzüne düştü. Gökyüzü dürülen bir tomar gibi ortadan kalktı. Her dağ, her ada yerinden sökülüp alındı.” (Vahiy 6:12-14, İncil)
Gittikçe derinleşen yargılardan önce inanılmaz bir suskunluk olacak. “Kuzu yedinci mührü açınca, gökte yarım saat kadar sessizlik oldu.” (Vahiy 8:1, İncil)
Ağaçların ve yeryüzünün üçte biri yakıldı. “Birinci melek borazanını çaldı. Kanla karışık dolu ve ateş oluştu, yeryüzüne yağdı. Yerin üçte biri, ağaçların üçte biri ve bütün yeşil otlar yandı.” (Vahiy 8:7, İncil)
Akreplerin ısırmasına benzer bir acıya neden olan çekirge sürüsü yağıyor. Kurbanları, alınlarında Tanrı’nın mührüne sahip olmayanlardı, yani imanlı değillerdi. “Dumanın içinden yeryüzüne çekirgeler yağdı. Bunlara yeryüzündeki akreplerin gücüne benzer bir güç verilmişti. Çekirgelere yeryüzündeki otlara, herhangi bir bitki ya da ağaca değil de, yalnız alınlarında Tanrı'nın mührü bulunmayan insanlara zarar vermeleri söylendi.” (Vahiy 9:3-4, İncil)
İnsanlığın üçte biri üç belayla öldürülüyor. “İnsanların üçte biri bunların ağzından fışkıran ateş, duman ve kükürtten, bu üç beladan öldü. Geriye kalan insanlar, yani bu belalardan ölmemiş olanlar, kendi elleriyle yaptıkları putlardan dönüp tövbe etmediler. Cinlere ve göremeyen, işitemeyen, yürüyemeyen altın, gümüş, tunç, taş, tahta putlara tapmaktan vazgeçmediler. Adam öldürmekten, büyü, fuhuş, hırsızlık yapmaktan da tövbe etmediler.” (Vahiy 9:18, 20-21, İncil)
Bunlar, Kutsal Kitap’ın Vahiy adı verilen peygamberliksel kitabının altı ve on dokuzuncu bölümleri arasında gerçekleşen yargıların sadece birkaçıdır. On sekizinci bölüm boyunca bir yargı dalgası gerçekleşiyor. Hakkında duyduğunuz bir olay, İsa’nın dünyaya döner dönmez savaşacağıyla ilgili olabilir. İncil’den bu dönemle ilgili ayetleri daha önce aktarmıştım.
“Bütün bunlar Rab İsa alev alev yanan ateş içinde güçlü melekleriyle gökten gelip göründüğü zaman olacak. Rabbimiz İsa, Tanrı'yı tanımayanları ve kendisiyle ilgili Müjde'ye uymayanları cezalandıracak. Böyleleri Rab'bin varlığından ve yüce gücünden uzak kalarak sonsuza dek mahvolma cezasına çarptırılacaklar. Bütün bunlar Rab'bin kendi kutsalları arasında yüceltilmek ve bütün imanlılarda hayranlık uyandırmak üzere geldiği gün olacak.” (2.Selanikliler 1:7-10, İncil). Bu ayetlerde söz edilen alev alev yanan ateş, bırakılmak üzere olan ateşli yargıyla ilgili.
Bu savaş hakkında düşünürken, aklımızda tutmamız gereken iki düşünce vardır.
1) Tanrı öç aldığında, bu kin gütme değil, doğrulukla karşılık vermektir. ‘Ödeşmek’ değildir, Tanrı’nın kutsal karakterinin gerektirdiği cezanın verilmesidir. Tanrı’nın kötü insanların ölümünden zevk almadığını söyleyen ayeti okuduğumuzda bunu hatırladık.
2) Günahı cezalandırmayan Tanrı, Tanrı değildir. Sevgi Tanrısı’nın günahı cezalandırmaması gerektiği düşüncesi Tanrı’nın kutsal ve adil bir Tanrı olduğu gerçeğini gözardı ediyor. Ahlaki açıdan doğru olanı yapmak zorunda. Doğasına aykırı davranamaz.
Ürdün Irmağı’nın batısında, Kuzey Orta Filistin’de büyük bir savaş başlıyor. “Bunlar doğaüstü belirtiler gerçekleştiren cinlerin ruhlarıdır. Her Şeye Gücü Yeten Tanrı'nın büyük gününde olacak savaş için bütün dünyanın krallarını toplamaya gidiyorlar…Üç kötü ruh, kralları İbranice Armagedon denilen yere topladılar.” (Vahiy 16:14, 16, İncil)
Ürdün Irmağı’nın batısında, Nasıra’nın on beş kilometre kadar güneyinde ve Akdeniz kıyısından yirmi iki kilometre kadar içeride bulunan Megiddo tepesi İsrail’in birçok savaşına ev sahipliği yapmış bir geniş düzlüktü. Bunları Eski Antlaşma’nın Hakimler, 1. Samuel, 2. Krallar, 2. Tarihler ve Yoel kitaplarından okuyabilirsiniz.
ARMAGEDDON
Bu savaş, İsa’nın ikinci gelişinin ikinci aşamasından hemen önce gerçekleşen münferit bir olay değildir. Aksine, son üç buçuk yılda, sıkıntı döneminin son yarısına kadar yayılan bir kampanyadır. Armageddon’daki toplanmada doruk noktasına çıkan olaylar, Tanrı tarafından tek bir, birbiriyle bağlantılı kampanya olarak görülüyor. Armageddon dünyanın dört bir yanından orduların bir araya geleceği yer gibi görünüyor. Ben Armageddon’dan savaşın bütün Filistin’e yayılacağına inanıyorum.
Bu olayla ilgili olarak bilinmesi gereken en önemli şey nedir? Eski Antlaşma ve Yeni Antlaşma’da, hakkındaki peygamberlikleri inceledikten sonra şu sonuca vardım. Rab İsa’nın, dünya üzerinde Mesih ve Kral olarak egemenlik sürme hakkına meydan okuyan her düşman gücü yok ettiğinin farkında olmalıyız.
İsa, kendisinin çarmıha gerilip gerilmeyeceğine karar verme yetkisine sahip Roma Valisi’nin karşısında durduğunda şöyle dedi:
İsa, "Benim krallığım bu dünyadan değildir" diye karşılık verdi. "Krallığım bu dünyadan olsaydı, yandaşlarım, Yahudi yetkililere teslim edilmemem için savaşırlardı. Oysa benim krallığım buradan değildir."
Pilatus, "Demek sen bir kralsın, öyle mi?" dedi.
İsa, "Kral olduğumu sen söylüyorsun" karşılığını verdi. "Ben gerçeğe tanıklık etmek için doğdum, bunun için dünyaya geldim. Gerçekten yana olan herkes benim sesimi işitir.” (Yuhanna 18:36-37, İncil)
Yahudi din önderleri İsa’yı dünyasal bir egemenlik kurmaya girişmekle ve Sezar’a karşı ayrılıkçılığı kışkırtmakla suçladılar. İsa, bu verdiği cevabında, egemenliğinin bu dünyadan olmadığını söylüyor. Yani dünyasal krallıklarla aynı doğaya sahip değildir. Aynı amaçla ortaya çıkmadı veya aynı plana göre yönetilmedi. Dünyanın krallıkları silahlarla savunulur. Orduları vardır ve savaşırlar. İsa’nın egemenliği bu tür olsaydı, kendisini izleyen kalabalıkları savaş için kışkırtırdı. Yeruşalim’de kendisini karşılayan kalabalıkları silahlandırırdı. Oysa, İsa’nın egemenliği insan yüreği üzerindeydi.
İsa, kral olduğunu itiraf etti fakat Yahudiler’in kendisini suçladığı türden bir kral değil. O’nun egemenliği gücünü ve yetkisini dünyadan almaz. Dünyadaki bu son savaşta İsa’ya karşı olanlar bunu çabucak fark edecekler!!!
PEKİ YA ŞİMDİ NE OLACAK?
Tanrı’nın dünyada bir egemenlik kuracağı bir sır değildi. İnsan tarafından işlenen ilk günahla Tanrı’nın egemenliğine meydan okunduğundan beri, Tanrı’nın amacı, kendisinin üzerinde egemenlik süreceği bir krallığın kurulmasıyla egemenliğini göstermekti.
Tanrı, İsrail’de, Tanrı’nın egemen olarak tanındığı bir teokrasi kurdu. Fakat ulus, ülkedeki bir büyük ve artan yozlaşma sırasında başkaldırdı. İsrail’i teokrasi altında yöneten son hakim Samuel’di.
“Bu yüzden İsrail'in bütün ileri gelenleri toplanıp Rama'ya, Samuel'in yanına vardılar.
Ona, “Bak, sen yaşlandın” dediler, “Oğulların da senin yolunda yürümüyor. Şimdi, öteki uluslarda olduğu gibi, bizi yönetecek bir kral ata.” Ne var ki, “Bizi yönetecek bir kral ata” demeleri Samuel'in hoşuna gitmedi. Samuel RAB'be yakardı.
RAB, Samuel'e şu karşılığı verdi: “Halkın sana bütün söylediklerini dinle. Çünkü reddettikleri sen değilsin; kralları olarak beni reddettiler. Onları Mısır'dan çıkardığım günden bu yana bütün yaptıklarının aynısını sana da yapıyorlar. Beni bırakıp başka ilahlara kulluk ettiler.” (1.Samuel 8:4-8, Eski Antlaşma)
Sonra Tanrı, egemenliğini sürdürecek olan Davut’un soyu aracılığıyla gösterme amacını açıkladı. “Soyun ve krallığın sonsuza dek önümde duracak; tahtın sonsuza dek sürecektir.” (2.Samuel 7:16, Eski Antlaşma). İsa geldiğinde, Tanrı’nın egemenliğini yeniden kurma amacının bu görünümü dahi reddedilmişti. Melek Cebrail’in Meryem’e söylediği bu eşsiz çocuğun doğumuyla ilgili sözlerine kulak verelim:
“Bak, gebe kalıp bir oğul doğuracak, adını İsa koyacaksın. O büyük olacak, kendisine 'Yüceler Yücesi'nin Oğlu' denecek. Rab Tanrı O'na, atası Davut'un tahtını verecek. O da sonsuza dek Yakup'un soyu üzerinde egemenlik sürecek, egemenliğinin sonu gelmeyecektir.” (Luka 1:31-33, İncil)
İnsanın fark etmediği, İsrail’in İsa’yı reddetmesinin, nihai olarak, Tanrı’nın dünyanın kurtarılışı için tasarısının bir parçası olan Mesih’in çarmıhını getirecek olmasıydı. İlahi açıdan, insanın Tanrı’nın egemenliğini sürekli olarak reddetmesi Tanrı’nın amaçlarında değişime neden olmadı. Fakat insan açısından, egemenliğin kurulmasıyla ilgili bir yön değişimi gerçekleşmiş oldu. İnsan, İsa’nın reddedilmesi ile Tanrı’nın egemenliğinin tam olarak yerine gelmesi arasında bir çağ olacağından, belirli bir süre geçeceğinden habersizdi. Tanrı’nın egemenliği ne zaman tam olarak yerine gelecektir? İsa’nın ikinci gelişinde. Bu ara dönemde Kral olmayacak, ancak bu dönem çok uzun sürmeyecektir.
Vahiy Kitabı’nda 6 ile 19. bölüm arasında gerçekleşen bütün yargıları okurken, sonunda, kitabın geri kalanının beklediği olaya varıyoruz: İsa’nın, düşmanlarını yenmek ve egemenliğini kurmak için dünyaya gelişi. Kutsal Yazılar O’nunla ilgili olarak şöyle söylüyor, “Adaletle yargılar, savaşır.” (Vahiy 19:11, İncil)
Kutsal Yazılar’da peygamberlik edilen gelecek olaylar hakkında düşündüğümüzde, tarihin üzerindeki perdelerin kaldırılmasındaki anahtar kişiyi görmezden gelmemeliyiz. Peygamberliksel bir kitap olan Vahiy Kitabı, şu ayetle başlıyor, “İsa Mesih'in vahyidir.” (Vahiy 1:1, İncil). Kitap, İsa Mesih’in üzerinde perdenin kalkması hakkındadır. Bu yazı yazılana kadar İsa hakkında bilinmeyen gerçekleri açıklıyor. İncil’in bu kısmını okursanız, İsa Mesih hakkında, vahiy Kitabı olmasa bilemeyeceğiniz şeyler öğrenirsiniz. İncil’i okumamak, İsa hakkında bilinebilecek her şeyi bilmemek demektir.
SON DÜŞÜNCELER
Bu yazıda İsa’nın ikinci gelişinin birinci aşamasını kısaca ele aldık ve arkada bırakılanların üzerine gelecek olan yedi yıllık ilahi yargıya baktık. İsa bu yargı döneminden, ikinci gelişinin iki aşaması arasında söz etti:
“Çünkü o günlerde öyle korkunç bir sıkıntı olacak ki, dünyanın başlangıcından bu yana böylesi olmamış, bundan sonra da olmayacaktır. O günler kısaltılmamış olsaydı, hiç kimse kurtulamazdı.” (Matta 24:21-22, İncil)
İsa’nın tarihte, kıyımlar, katliamlar ve soykırımların olduğu dönemleri kast etmediğini nasıl bileceğiz? İsa bu bölümde bu korkunç sıkıntının ikinci gelişiyle sona ereceğini açıkça ifade ediyor. Bu yazıda öğrendiğimiz gibi ikinci aşama, insanlar tarafından görünecek olması, evrensel ve görkemli olması açısından birinci aşamadan farklı olacaktır.
“Çünkü İnsanoğlu'nun* gelişi, doğuda çakıp batıya kadar her taraftan görülen şimşek gibi olacaktır. O günlerin sıkıntısından hemen sonra, güneş kararacak, ay ışık vermez olacak, yıldızlar gökten düşecek, göksel güçler sarsılacak. O zaman İnsanoğlu'nun belirtisi gökte görünecek. Yeryüzündeki bütün halklar ağlayıp dövünecek, İnsanoğlu'nun gökteki bulutlar üzerinde büyük güç ve görkemle geldiğini görecekler.” (Matta 24:27, 29-30, İncil). *İnsanoğlu, Kutsal Yazılar’da İsa’ya verilen ünvanlardan biridir.
KORKUNÇ SIKINTININ SONA ERMESİYLE, GÖKLERDE RAHATSIZLIKLAR OLACAK.
Göksel varlıkların hareketlerini kontrol Eden ve onları yerlerinde Tutan hareketlerini değiştirecek. Evrenin istikrarı, geçici olarak fakat amaçlı bir şekilde her şeyi bir arada tutan tarafından bozulacak. Kim O? “Oğul, Tanrı yüceliğinin parıltısı, O'nun varlığının öz görünümüdür. Güçlü sözüyle her şeyi devam ettirir.” (İbraniler 1:3, İncil). Bu gibi kozmik hareketlenmeler havayı, gelgitleri ve dünyanın mevsimlerini etkileyecek. Tanrı’nın gazabının üzerindeki örtüler açıldıkça yeryüzündekilerin yaşadığı sıkıntılara bunlar da katılacak.
“Yeryüzündeki bütün halklar ağlayıp dövünecek…” İnsanlar neden bu şekilde tepki verecek? Kuşkusuz O’nu daha önce reddetmişlerdi ve artık O’nu olduğu gibi görüyorlar. İnsanın İsa’nın gerçek kimliği konusunda hataya düşmesinden daha ağır bir bedeli olan, daha büyük bir hata yapılamaz.
Bu bana, İsa’yı tutuklayabilmeleri için Yahuda’nın Romalı askerleri ve din önderlerini İsa’nın olduğu yere götürmesini hatırlatıyor. İncil’in bu bölümünde nasıl tutuklandığını, yasadışı mahkemelerden geçtiğini ve sonra çarmıha gerildiğini görüyoruz. Yazıyı bu olayla tamamlayacağım.
İSA'YA UZUN SÜRE BAKMAK
“Böylece Yahuda yanına bir bölük askerle başkahinlerin ve Ferisiler'in gönderdiği görevlileri alarak oraya geldi. Onların ellerinde fenerler, meşaleler ve silahlar vardı.
İsa, başına geleceklerin hepsini biliyordu. Öne çıkıp onlara, "Kimi arıyorsunuz?" diye sordu.
"Nasıralı İsa'yı" diye karşılık verdiler.
İsa onlara, "Benim" dedi.
O'na ihanet eden Yahuda da onlarla birlikte duruyordu.
İsa, "Benim" deyince gerileyip yere düştüler.” (Yuhanna 18:3-6, İncil)
“Bunu kim yaptı?” “Bana ne oldu?” “Aman Tanrım!” Toprağın üzerinde kalkmaya çalışırken bu kalabalığın neler düşündüğünü hayal etmeye çalışın. Bu kalabalık içinde yaklaşık altı yüz asker vardı. Toprağın üzerinden kalkmaya çalıştılar. Öyle mi? İncil’in asıl dilinde, yere yapıştıkları, orada tutulduklarını ima eden bir sözcük kullanılmıştır. Uzun olmasa da, artık durumu kontrol edemediklerini bilecek kadar uzun bir süre öyle kaldılar. Her biri kimi tutuklamaya geldiklerine farklı bir şekilde, daha uzun bir süre baktılar. Bu, hepimiz için iyi bir fikirdir “İsa’ya uzun süre bakmak...”
Burada, bahçenin girişinde İsa ilahi yüceliği, görkemi ve gücünü göstermeyi seçti. İsa, bunu çoğu zaman saklı tuttu. Burada İsa bir an için de olsa bunu açıklıyor. İsa’nın dünyanın kuruluşundan önce sahip olduğu, beden almadan önceki yüceliği çok kısa bir an için gösterildi. Bu an, denizleri dindirdiği, rüzgarları durdurduğu ve hastaları iyileştirdiği gücü son kez kullandığı anlardan biriydi. Olağanüstü! Olağanüstü ilahi bir an!
İsa neden böyle bir şey yaptı? Bir kaçış yolu bulup çarmıha gerilmekten kurtulmak için mi? İncil’i ve bu online makaleleri okuyarak öğrendiğiniz gibi, gelme amacı bizim yerimize ölmek ve yeniden dirilmekti. Tutuklanmasından hemen önce İsa ancak Tanrı’nın konuşabileceği gibi konuşmayı seçti - onlara gerçekten kim olduğunu göstermek istedi. Saldırgan ve gürültücü kalabalığın, eğer farklı düşünmeseydi, hiçbir kalabalığın, ordunun veya gücün kendisini o gece tutamayacağını bilmesini istiyordu.
İsa’nın ikinci gelişinin gününü veya saatini bilmediğimiz halde, peygamberlik takvimindeki bir sonraki olayın bu olduğunu biliyoruz. Bunun için hazır olmalıyız. Hazırlanmak için kalabalıkların örneğini takip edelim. İsa’ya yeniden bakalım. Sonra yeniden... sonra yeniden... sonra bir kere daha.