TABLODAKİ 5 NUMARALI MADDE HAKKINDA YORUM
Katolik Kilisesi, Tanrı’nın takdis edilmiş ekmek ve şaraba ilahi oldukları için tapınılmasını istediğini öğretir. Bu doktrinle ilgili referanslar Katolik Kilisesi Katekizmi’nin 1378-1381 paragraflarında verilmiştir. Ekmek ve Şarap Ayini’nin liturjisi Katoliklerin, Evkariste ‘en üstün saygıyla’ tapınırken aslında putperestlik yapmalarını gerektirir. (Kanon Yasası, Kanon 898). Peki gerçekte neye tapınıyorlar? Bir parça ekmek. Bir kase şarap. Bunların ikisi de onları sonsuz kurtuluşlarına yaklaştırmamaktadır. Nitekim, Ekmek ve Şarap Ayini aslında kurtuluş arayan Katoliklere engel oluşturmaktadır. Nasıl mı? Ekmek ve Şarap Ayini, Katolik Kilisesinin, kurtulmaları için yapmaları gereken bir şey daha vermesinden başka bir şey değildir. Bu da, onları kurtuluş için İsa’ya değil, Katolik Kilisesi’ne bağımlı kılan başka bir şeydir.
Peki Ekmek ve Şarap Ayininden artan gofretler veya ekmek kırıntıları ne olacak? Atılmalılar mı? Kesinlikle hayır! Katolik Kilisesi en küçük ekmek kırıntısında dahi İsa’nın tüm bedeni ve kanının bulunduğunu öğretiyor. Aynı şey her şarap damlası için de geçerlidir. Katolik Kilisesi şunu beyan eder, “Biçimlerden [ekmek ve şarap] biri veya ikisinde her ne kadar kaldıysa, Mesih’in, ekmek biçimi ve bu biçimin her parçasında ve aynı şekilde şarap biçimi ve bu biçimin her parçasında tam ve bütünüyle var olduğu tamamıyla doğrudur.” (Trent Konsülü, 13. dönem, “Evkarist Hakkında Karar,” 3. Bölüm)
Katolik Kilisesi Ekmek Şarap Ayini’nden geriye kalanları korumak için büyük özen gösterir. Törenden sonra rahip geriye kalan gofret veya ekmek parçalarını, küçük, hareket ettirilemeyen bir kasa içine kilitler; buna buluşma çadırı adı verilir. [1183, 1379]. Bu genellikle kilise sunaklarından birinde altın kaplı bir yapı içinde bulunur. Bu ögeler buluşma çadırı içinde olduğu zaman bir lamba yakılı bırakılır çünkü bunlar İsa’nın gerçekten özüdür.
Ne zaman Katolik akrabalarımdan birinin sürdüğü bir arabada olsam, Katolik Kilisesi’nin yanından geçerken haç çıkarırlardı. Neden mi? Çünkü İsa, ekmek kırıntıları ve arta kalan gofret halinde kilisenin sunak kısmında bulunmaktaydı.
Günahlar için sürekli kurban verilmesi kavramı Kutsal Kitap Hıristiyanlık’ına yabancıdır! Kutsal Yazılar bu dini uygulamanın yararsızlığını açıkça öğretmektedir. “Sonra şunu ekliyor: "Onların günahlarını ve suçlarını artık anmayacağım." Bunların bağışlanması durumunda artık günah için sunuya gerek yoktur.” (İbraniler 10:17-18). Artık günah için sunuya gerek yoktur! İsa Mesih bizleri Tanrı’yla barıştırdı. “Mesih'in çarmıhta akıtılan kanı aracılığıyla esenliği sağlamış olarak yerdeki ve gökteki her şeyi O'nun aracılığıyla kendisiyle barıştırmaya razı oldu.” (Koloseliler 1: 20). Belirsizlik değil, esenlik! Bir kerede sonsuza dek kalıcı olacak esenlik! “Tanrı'nın bu isteği uyarınca, İsa Mesih'in bedeninin ilk ve son kez sunulmasıyla kutsal kılındık.” (İbraniler 10:10). İsa’nın devamlı olarak kurban edilmesi değil, bir kerede sonsuza dek geçerli olacak kurbanı vermiş olmasıdır.
İsa’nın fidyeyle kurtarma işi eksiksiz olarak tamamlanmıştır!
Rab İsa çarmıhta ruhunu teslim etmeden önce şöyle inledi, “..."Tamamlandı!" dedi ve başını eğerek ruhunu teslim etti.” (Yuhanna 19:30). Kendisinin bitmiş olduğundan, yani birkaç saniye sonra öleceğinden söz etmiyordu. Tamamlamak üzere geldiği şeyi kast ediyordu. Kurban vererek gerçekleştirdiği fidyeyle kurtarma işi tamamlanmıştı.
Bu ayetteki Grekçe yüklemde, tamamlanmış geçmiş zaman kullanılmaktadır. Üstü kapalı olarak bir süreçten söz eder ama bu süreci tamamlanmış olarak görür. Tamamlanmış durumdadır. Diğer bir deyişle, İsa’nın kurtaran işi çarmıhta tamamlandı ve tamamlanmışlık durumunda devam etmektedir. Ayetin doğru çevirisi şöyledir: ‘Tamamlandı ve tamamlanmış olarak durmaktadır!’ (Yuhanna 19:30)
Roma Katolikliği, çarmıhın kurbanının Ekmek Şarap Ayini’nde devam ettiğini söyleyerek İsa’nın çarmıhta tamamlanmış işini yanlış bir şekilde temsil etmektedir. Şunu öğretir, “Mesih... günahlarım için kendisini kurban olarak sunmuştur ve sunmaya devam etmektedir.” (XI. Papa Pius XI, Quas Primas, 11 Aralık, 1925)
Katolikliğin gerçek Hıristiyanlık’la ne ilgisi var? Bu dizideki ilk iki yazıyı okuduysanız, Katolikliği aşırı değiştirilmiş Ezo Gelin çorbasıyla nasıl kıyasladığımı bilirsiniz. Dedim ki:
Bu dizideki yazıları okuyan pek çok kişinin Ezo Gelin çorbası içtiğini tahmin edebiliyorum. Eğer Türkseniz, ya kendiniz yapıp içmişsinizdir ya da eşinizin veya annenizin yaptığı çorbayı içmişsinizdir. Uzun süre Türkiye’de yaşamış bir yabancıysanız bu çorbaya sık sık lokantaların menüsünde rastlamışsınızdır. Türk komşularınızın misafirperverliğini mutlaka tatmışsınızdır. Tabii evlerinde size sundukları Ezo Gelin çorbasını da keyifle içtiniğinizi varsayıyorum.
Ezo Gelin çorbasının bu dizinin konusuyla ne ilgisi var diyebilirsiniz… Katolikliğin öğretişlerinin Kutsal Kitap’ın öğretişlerini temsil edip etmediğini anlamaya çalışıyoruz. Farklı bir şekilde düşünmeye çalışalım. Ezo Gelin çorbasının malzemelerinin neler olduğunu bilirsiniz. Kırmızı mercimek, pirinç veya bulgur, domates salçası, sarmısak, kuru nane vs. Ezo Gelin çorbası yapılırken genelde katılmayan bir malzeme katmak istersek sorun olmayabilir. Malzemenin ne olduğuna bağlıdır, yani çorbanın tadını nasıl değiştirdiğine. Peki ya sürekli olarak Ezo Gelin çorbası tarifine yabancı malzemeler eklemeye devam edersek? Fasulye, ince ince kıyılmış kereviz, rendelenmiş peynir, dereotu ve ayva? Yüzyıllar boyunca farklı malzemeler eklemeye devam ettiğimizi düşünün. Sadece bununla da kalmıyor, malzemelerin bazıları, asıl malzemelerle olumsuz bir tepkimeye giriyor. Diyelim ki, örneğin kekik ve yoğurdun tatları, kuru nanenin tadını öyle bir şekilde bastırıyor ki artık Ezo Gelin çorbasının bu kendine özgü malzemesinin tadını alamıyorsunuz.
Soru: Bu yeni karışıma Ezo Gelin çorbası diyebilir misiniz? Bir zamanlar Ezo Gelin çorbası olabilirdi fakat artık bu isim verilemez. Çorba diyebilirsiniz ve istediğiniz başka bir ad verebilirsiniz. Fakat artık Ezo Gelin çorbası diyemezsiniz.
Bazıları şöyle diyebilir, “Ne yapayım benim Ezo Gelin çorbam böyle.” Evet, gerçekten de çorbanıza istediğiniz adı verebilirsiniz fakat ev hanımlarını, restoran sahiplerini ve gerçek Ezo Gelin çorbasının nasıl olduğunu bilenleri kandıramazsınız.
Peki ya Katolik Kilisesi? Gerçek Hıristiyanlığı yansıtmıyor!