headerLogo2b-18pt-myriadpro

İnsanlar Neden İsa’yı Kurtarıcı Olarak Kabul Etmezler?

04 image10818 fancy car mercedes frame 45

(3) İnsanlar neden İsa'yı Kurtarıcı olarak kabul etmezler? Bazı insanlar için şu anki dünyanın sunduğu şeyler, sonsuz şeylerden çok daha çekici ve önemlidir. Nitekim, çoğu insan şu felsefeye göre yaşar: ‘En fazla oyuncağı olan kazanır.’ Yani, hayat sahip olunan maddi şeylerle ölçülür. Maddi olarak çok şeye sahipseniz, çok değerlisiniz demektir. Çok az şeye sahipseniz, insan olarak da pek değeriniz yoktur. Buna inanırsanız ve değerinizin sahip olduklarınızın toplam değeri kadar olduğuna inanırsanız, sürekli olarak daha fazlası için mücadele edersiniz. İsa şöyle söyledi:

“Her türlü açgözlülükten sakının. Çünkü insanın yaşamı, malının çokluğuna bağlı değildir.” (Luka 12:15, İncil)

Yaşam insanın duyularına hitap eden şeylere odaklanmamalıdır; zenginlik, saygı, keyif ve kar gibi. Sorun bu şeylerin kendi başlarına doğru ya da yanlış olmaları değil, yüreğimizin odağı olup olmamalarıdır. Geçici olan şeylere sahip olmak, uzağı görememek demektir. Batmakta olan gemide, güvertede en iyi koltuğu kapmaya çalışmak gibi bir şeydir.

Tanrı’nın sonsuz vatanımız konusunda seçimi bize bırakmış olmasını inanılmaz buluyorum. Bizi oraya davet etti. Bunu anlamak için İncil’i çok fazla okumanıza gerek yok. Ama bunun üzerinde biraz düşünün, yaşamda seçebileceğimiz çok fazla şey yok. Havanın nasıl olacağını belirleyemeyiz. Ekonomiyi yönlendiremeyiz. Büyük bir burunla ya da mavi gözlerle ya da gür saçlarla doğmamızı sağlayamayız; en azından şimdilik. İnsanların bize nasıl karşılık vereceğini bile biz belirleyemeyiz. Ama sonsuzluğu nerede geçirebileceğimizi seçebiliriz. Tanrı, en büyük seçimi bize bıraktı. En yaşamsal karar bize ait.

05 image9117 hope empty 45Tanrı’nın davetine nasıl karşılık vereceksiniz? O’nunla sonsuza dek yaşamanızı istemesine nasıl ne diyeceksiniz? 

Tanrı’nın davetine ben nasıl karşılık verdim? Yaşamımın ilk yarısında hiçbir şey yapmadım. Bunun nedenlerinden biri bu konuda hiçbir şey bilmememdi. Kimse bana İncil’in Tanrı ve benim hakkımda neler söylediğini açıklamamıştı. Diğer neden ise, genel olarak kendimi iyi bir insan olarak görüyordum ve bir Kurtarıcı’ya ihtiyacım olduğunu düşünmüyordum. Sonra, kendim, günah ve Tanrı’nın iyilikle ilgili standardıyla ilgili yanlış görüşümden dolayı, hayatımda var olan boşluğu maddi şeylere sahip olarak doldurmaya çalıştım. Maddi şeylerin sağladığı geçici zevkler için yaşamak ne kadar da trajik.

Bu gerçeğin bilincine vardığım anı ve o an hangi trafik ışıklarında beklediğimi hatırlıyorum. En hızlı ve ülkemde en çok beğenilen bir spor arabanın direksiyonunda oturuyordum. Bunlardan her yıl belli bir sayıda üretiliyordu ve ben en yeni modeline sahiptim; hem de kırmızı! Bir grup lise öğrencisi kavşağa yaklaşıyordu ve yaklaşırken arabama baktılar. Göz göze geldik. Yüzlerindeki ifadeden şu okunuyordu: ‘Şu adama bakın. Gerçekten yaşamayı biliyor!’ Bu hayranlık dolu bakışlar yeni bir şey değildi. Arabamla nereye gitsem bu bakışlarla karşılaşıyordum ama bu kez durum farklıydı. Bu arabayı süren adamın yüreğinin boş olduğunu fark ettim. Gençlere baktım ve şöyle bağırmak istedim: ‘Çocuklar, hiç de göründüğü gibi değil. Bu araba hayatımdaki boşluğu doldurmadı. Dolduracağını sandım ama doldurmadı.”

Orada oturdum ve trafik ışıklarının yeşile dönmesini bekledim ve şöyle düşündüm: ‘Otuz yaşındasın. Neredeyse hayatının yarısı geçmiş ve hala yaşamın anlamını bilmiyorsun!” Beni güvenli bir şekilde cennete gidecek yolu sağlayacak kadar çok seven bir Tanrı olduğunu bilmeden yaşadım. Tanrı’nın günahın mahvettiği ilişkimizi yeniden eski gönencine kavuşturmak istediğini bilmeden yaşadım. İncil’in kapağını bile açmadan ve Tanrı’nın bol yaşamla ilgili tasarısı hakkında hiçbir şey bilmeden yaşadım.

06 image10819 walk light 45Üniversiteden mezun olmuş ve Tanrı hakkında ciddi bir şekilde düşünmeden seçtiğim meslekte altı yıl çalışmıştım. Dinle ilgili okuduğum tek kitap Kuran’dı. Sonra işyerinde bir arkadaşım benimle ruhsal konularda konuştu ve beni güldüren bir şey söyledi. Dedi ki, ‘İsa’ya ihtiyacın var.’ Bana vermek istediği Kutsal Kitap’ı kabul etmem için bir süre geçmesi gerekti. Tam olarak üç ay. Önerisini kabul ettim ve Kutsal Kitap’ın son kısmı olan İncil’i okudum. İncil’i başından sonuna kadar okumamı istedi. Hiç sonuna gelmedim. Aslında şöyle söylemeliyim, sonuna geldiğimde, başta olduğum insan değildim artık.   

İncil’in ilk üç kısmını -Matta, Markos ve Luka- okumuştum. Yuhanna denen dördüncü kısma geldiğimde birinci bölümün ötesine geçemedim. En azından o gece. Sizin gözlerinizin de benim gözlerimin gördüğü ışıltıyı görebilmesi için burada bir alıntı yapacağım. Benim yüreğime dokunan aynı ışık, sizinkine de dokunsun:   

“Başlangıçta Söz vardı. Söz Tanrı'yla birlikteydi ve Söz Tanrı'ydı. Başlangıçta O, Tanrı'yla birlikteydi. Her şey O'nun aracılığıyla var oldu, var olan hiçbir şey O'nsuz olmadı. Yaşam O'ndaydı ve yaşam insanların ışığıydı. Işık karanlıkta parlar. Karanlık onu alt edemedi.
Tanrı'nın gönderdiği Yahya adlı bir adam ortaya çıktı. Tanıklık amacıyla, ışığa tanıklık etsin ve herkes onun aracılığıyla iman etsin diye geldi. Kendisi ışık değildi, ama ışığa tanıklık etmeye geldi.
Dünyaya gelen, her insanı aydınlatan gerçek ışık vardı. O, dünyadaydı, dünya O'nun aracılığıyla var oldu, ama dünya O'nu tanımadı. Kendi yurduna geldi, ama kendi halkı O'nu kabul etmedi. Kendisini kabul edip adına iman edenlerin hepsine Tanrı'nın çocukları olma hakkını verdi. Onlar ne kandan, ne beden ne de insan isteğinden doğdular; tersine, Tanrı'dan doğdular. Söz, insan olup aramızda yaşadı.” (Yuhanna 1:1-14, İncil)