Nasıl herhangi birinin herhangi bir şeyi kanıtlamak için kanıt sunması gerekiyorsa, inançlarımızı desteklemek için güvenilir kanıt sunmamız gerektiğine inanıyorum. Hıristiyanlık bunu talep ediyor. İncil insanların çoğunun inandığı şeylerle süreklenmememizi söylüyor. Kalabalıklar her zaman gerçeğin tarafında değil. İsa şu sözleriyle bu gerçeği açıkça ifade etti,
“Dar kapıdan girin. Çünkü yıkıma götüren kapı geniş ve yol enlidir. Bu kapıdan girenler çoktur. Oysa yaşama götüren kapı dar, yol da çetindir. Bu yolu bulanlar azdır.” (Matta 7:13-14, İncil)
Dinsel inançları sınamak saygısızlık ve doğru düzgün yetiştirilmemek demek değil. Aslında, tam aksi. Tanrı’nın buyruklarını ciddiye aldığımızı gösteriyor. Neden Kuran’ı sorguladığımı görmeniz için bunu anlatıyorum. İnançlarınıza saygı duymadığım için değil. İncil’i de aynı şekilde sorguladım. İncil’i ilk kez okumaya başlar başlamaz, güvenilirliği konusunda kanıtları incelemeye başladım. Neden? Gerçek, özgür araştırmanın dostudur. Gerçekten korkmamıza gerek yok. Başkaları niyetimizi yanlış bir şekilde yargılayabilirler. Bazıları çok fazla soru sorduğumuzu söyleyebilirler. İmanın Tanrı’yı onurlandıran bir şey olduğunu söyleyecekler. Kimsenin Kuran’ı sorgulayamayacağını söyleyecekler. Ben ne öneriyorum? İnandığımız şeyi sorgulamalıyız. Bu kendimize ve Tanrı’ya borçlu olduğumuz bir görev.
İsa ne dedi?
“Eğer bir kimse Tanrı'nın isteğini yerine getirmek istiyorsa, bu öğretinin Tanrı'dan mı olduğunu, yoksa kendiliğimden mi konuştuğumu bilecektir.” (Yuhanna 7:17, İncil)
İsa’nın öğretişleri ve ilahi yetki hakkındaki en iyi hakemler iki özelliğe sahip kişilerdir. 1) İçten ve doğru bir yüreğe sahiptirler ve 2) Tanrı’nın isteği için gayret gösterirler. İsa, kendi öğretişlerinin araştırılmasına razıydı. Gerçekten hiçbir zaman korkmamalıyız, öyle değil mi? Ayrıca düşünen insanlar olarak, düşüncelerimizi benimsemek için yeteri kadardan az gerekçelere sahip olduğumuz halde bu düşüncelere tutunmaya zorlanmış hissetmemeliyiz.
Katolikliğin doğruluğu ve yanlışlığı üzerinde düşündüğüm dönemlerde keşke böyle bir web sitesi olsaydı. Sonunda doğru kararı verdim. Sevdiklerimin imanını bıraktım.
Tamam. Biz yeniden hikayemize dönelim. İki kör adama ne gerekiyordu?
İsa’nın döneminde Orta Doğu’da, göz hastalıkları, cüzam kadar iticiydi. Bu nedenle, kör adamın gözlerine dokunmanın özel bir önemi vardı. İsa, sadece onlarla konuşmakla kalmadı, onlara baskı altında oldukları noktada dokundu. İsa, kör adamların gözlerine dokunduğu gibi bizlere de canımızın yandığı noktalarda dokunabilir. Bu gerçekten kaçınmayın. İsa, canınızın acıdığı, yük taşıdığınız ya da baskı altında olduğunuz noktada size dokunabilir.
“Bütün kaygılarınızı O'na yükleyin, çünkü O sizi kayırır.” (1. Petrus 5:7, İncil)
İncil’i okurken İsa’nın acı içinde insanlara dokunduğunu göreceksiniz. Bu ilahi dokunuşların etkisi farklı insanlar için farklı anlamlara sahipti. İsa ve Cüzamlı Adam'ın hikayesinden olduğu gibi bazıları için arındıran bir dokunuştu. Bu konuda bu dizide bir makale okuyabilirsiniz. Kişisel olarak ben İsa’nın benim aklımı ve bedenimi arıtmasının ve bana esenlik vermesinin yaşam değiştiren bir deneyim olduğunu söyleyebilirim. Beni içten iyileştirdi ve günahlarımın hasar vermiş olduğu Tanrı’yla ilişkimi eski gönencine kavuşturdu. Eğer tanıklığımı okumak isterseniz “İnsanlar neden İsa’yı Kurtarıcı olarak kabul etmezler?” makalesini okuyabilirsiniz.
Başkaları için İsa’nın dokunuşu yatıştırıcı bir dokunuştu. Elçi Petrus’un kayınvalidesi ateşli bir şekilde yatarken. İsa ona dokundu ve ateş onu terk etti.
“İsa Petrus'un evine geldiğinde onun kaynanasının ateşler içinde yattığını gördü. Eline dokununca kadının ateşi düştü. Kadın kalkıp İsa'ya hizmet etmeye başladı.” (Matta 8:14-15, İncil)
Yine bazıları için İsa’nın dokunuşu aydınlatıcı, güven verici ve özgür kılan bir dokunuştu. Her olayda, alıcı durumda ihtiyaç içinde olduklarını kabul edecek kadar alçakgönüllüydüler. Ve ihtiyaçlarını karşılayacak tek Kişi’nin İsa olduğunu anladılar.
Bu dizide, hakkında okuyacağınız iyileştirmelerin önemli yanı İsa’nın hastalık ve her illeti iyileştirebilme yetisi değil, İsa’nın sosyal ve dinsel tabulara karşı çıkma konusunda hazır oluşudur. İsa’nın bunu yapmaya hazır olması, İsa’nın dönemindeki din önderleri için iyileştirmenin kendisi kadar uygunsuzdu.
Devam etmeden önce iki kör adamla ilgili hikayedeki son sahne gerçekten de bakmaya değer. Sizin de hoşunuza gitti değil mi?
“İsa onlara acıdı, gözlerine dokundu. O anda yeniden görmeye başladılar ve O'nun ardından gittiler.”
En Net Görüşe Sahip Olanlar
Yırtık pırtık giysileriyle kötü kokan ama gözleri pırıl pırıl iki adam, Yeruşalim yolunda İsa’nın arkasında yürüyorlar - yo, hayır, sıçrayarak gidiyorlar. Hep kokusunu aldıkları ama hiç görmedikleri çiçeklere işaret ediyorlar. Hep hissettikleri ama hiç görmedikleri güneşe bakıyorlar. Çok ilginç. O gün yolda olan bütün insanlar arasında en net görüşe sahip olanlar onlar oldu - görmeden önce bile!