Geleceği Planlayalım
Yargı Günü gelmeden önce büyük beyaz taht hakkında nelerin farkında olmanız gerekir? Örneğin ikinci ölümden kaçmak mümkün müdür? Eğer mümkünde yaşamlarımızı buna göre düzenleyelim, öyle ki Tanrı'dan bu sonsuz ayrılığı hiç tecrübe etmeyelim. Kazanamayacağımız bir mahkemede savunmada olmayalım. Ne yazık ki Yargı Günü geldiğinde birçok insan kendi iyilik ve doğruluk anlayışları konusunda korkunç bir yanılgı içinde olduğunu anlayacak. Kendilerini Tanrı'nın “aklığı” ile karşılaştırdıklarında kendilerini en iyi tarif eden rengin “siyah” olduğunu kabul etmek durumunda kalacaklar. Eğer günahı Tanrı'nın gördüğü şekilde görebilseydik, hepimiz renklerin bu anlamları konusunda hemfikir olurduk. Cehennemin neden var olduğunu anlardık. Sadece Tanrı'nın “ak” olduğunu kabul ederdik. Ve Tanrı'nın yaşamları günahla lekelenmiş insanlara cennette sonsuz yaşam sunmasına çok daha fazla hayran kalırdık. Bu denli büyük kurtuluş! O halde bunu reddetmeyelim! Tanrı'nın en sevdiği rengi elde etmenin tek yolu budur!
İsa'ya gerçekten inanan biri olarak size Tanrı'nın bendeki siyahlığı ak bir örtü ile örtmesine ne kadar hayranlık duyduğumu söylemek isterim. İsa'nın olduğu her şey, İsa'nın günahkarlar adına yaptığı her şey bunu kabul etmeye istekli olanlara aktarıldı. “Ama siz Tanrı sayesinde Mesih İsa'dasınız. O bizim için tanrısal bilgelik, doğruluk, kutsallık ve kurtuluş oldu.” (1.Korintliler 1:30, İncil)
İsa çarmıhta bizim “siyahlığımızın” sonuçlarını üzerine aldı. Buna karşılık biz de Tanrı'nın kendisinin doğruluğu ve kutsallığı ile örtüldük. Gerçekten de hayatta bundan daha büyük bir aktarma mümkün değildir. Benim hesabıma on milyon dolar aktarabilir misin? Bu çok iyi bir teklif, ancak bunu vermeye razı olan kişi bunu ihtiyacı olan birine versin. Ben sözcüklerin anlatabileceğinden çok daha zenginim. “Rabbimiz İsa Mesih'in lütfunu bilirsiniz. O'nun yoksulluğuyla siz zengin olasınız diye, zengin olduğu halde sizin uğrunuza yoksul oldu.” (2.Korintliler 8:9, İncil)
Büyük Beyaz Taht'ta ne olduğuna bir kez daha bakalım:
(1) “…ölüm ve ölüler diyarı da kendilerinde olan ölüleri teslim ettiler.” Mezarlar – ister karada ister suda olsunlar- içlerinde sakladıkları bedenleri teslim edecek. Aynı anda, Yargı Günü’ne kadar insanların canlarının saklanacağı ‘ölüler diyarı’ geçici olarak orada ikamet edenleri teslim edecek. İnsan da, bedeni ve canı yeniden birleşmiş halde Büyük Beyaz Taht’ın önünde duracak.
Dünyada yaşamış herkes orada olacak mı? Hayır, ama insanların her kuşağından her türlü insan orada olacak. Bunu, ‘küçük ve büyük’ ifadesinde görüyoruz. İnsan ırkı küçük ve büyükten, genç ve yaşlıdan, zengin ve yoksuldan, hasta ve sağlıklıdan, daha çok günah işleyenler ve daha az günah işleyenlerden oluşur. Tanrı’nın tahtının huzurunda gerçekleşen insanlığın nihai yargılanmasıdır.
Ancak Tanrı, yüreğin sırlarını yargılayabilir. Tanrı dışında kimse yaşamış olan herkesin ahlaki karakterini değerlendiremez. Sadece Tanrı sonsuzluğu nerede geçireceğimizi belirleyebilir. Sadece Tanrı neden orada geçireceğimizi belirler.
Tanrı'nın tahtının beyaz olarak adlandırılmasının nedenlerinden biri de Tanrı'nın vereceği kararların mükemmel ve tamamen kusursuz oluşudur. Dünyadaki yargıçların uygun olmayan kararlar vermeleri rastlanmayan bir şey değildir. Bazen yanlış bilgilerden dolayı, bazen sanıklara önyargılarından, bazen rüşvet aldıkları için ya da başka şekilde yanıltıldıkları için yanlı karar verebilirler. Tanrı ise bu kusurların hepsinden muaftır. Tanrılığını reddetmesi mümkün olmadığı gibi adaletsiz davranmaya yönlendirilmesi de mümkün değildir.
(2) “Sonra kitaplar açıldı.” Bu kitaplar insanların işlerinin kayıtlarını barındıran kitaplardır. İnsanın yaptığı her şey bu son mahkemede ortaya konulacak. Son yargı buna göre yapılacak. Tanrı’nın sağladığı resim, insanların adalet mahkemelerinde olanları hatırlatıyor bizlere. Eksik olan tek şey bizi savunacak bir savunma avukatının rahatlatıcı varlığıdır. Bu kitaplarda inanılmaz sayıda suçlama yazılı olacak. Tanrı’nın bize soracağı sorular karşısında dilimiz tutulacak. Örneğin, Tanrı kaç kere gerçeği söylediğinizi sormayacak. Kaç kere yalan söylediğinizi soracak.
“Bir dakika! Tanrı'nın o ürkütücü gün benim yalanlarımı gündeme getireceğini nereden bilebilirsin?” diye sorabilirsiniz. Öncelikle, eğer hiç yalan söylemediysen bu konuda Tanrı'nın seni yargılamasından korkmana gerek yoktur, öyle değil mi? Ancak asıl soru, yalan söylemenin Tanrı'yı ciddi bir biçimde rahatsız edip etmemesidir. Şimdi cennetten uzak tutulup sonsuza dek yargı altında kalacak kişilerin şu listesine bir bakalım: “Ama korkak, imansız, iğrenç, adam öldüren, fuhuş yapan, büyücü, putperest ve bütün yalancılara gelince, onların yeri, kükürtle yanan ateş gölüdür. İkinci ölüm budur.” (Vahiy 21:8, İncil). [İtalik bana ait].
Yalan söylemiş, yanıltıcı ifadelerde bulunmuş, sözlerinden dönmüş olan herkes cennete gitme fırsatını yitirmiştir. Başka bir deyişle onları savunacak kimse yoktur. Kim bir putperesti ya da zinacıyı savunmak ister? Kim bir yalancıyı savunmak ister? Kim sizi savunmaya istekli olacak? İsa isteklidir. “…içimizden biri günah işlerse, adil olan İsa Mesih bizi Baba'nın önünde savunur.” (1. Yuhanna 2:1, İncil). ‘Adil olan İsa Mesih’, adaletsiz davranmış bir kişiyi nasıl savunabilir? O kişinin günahları uğruna öldüğünü vurgulayarak. İsa bedeli ödedi ve mahkumiyeti üstüne aldı. “Nitekim Mesih de bizleri Tanrı'ya ulaştırmak amacıyla doğru kişi olarak doğru olmayanlar için günah sunusu olarak ilk ve son kez öldü.” (1. Petrus 3:18, İncil).