Ayrılığın Büyüklüğü!
Ancak Tanrı’yla aramızdaki ayrılığın büyüklüğünü anladığımız zaman bu barıştırmanın harikalığını görebiliriz. Buna, Tanrı’nın bakış açısıyla bakalım. Tanrı bunu nasıl görüyor? Açık ya da gizli günahlarınızın Tanrı’yla ilişkinizi nasıl etkilediğini merak ediyorsanız hayal edebileceğinizden çok daha kötü olduğunu söyleyebilirim: “Bakın, RAB’ bin eli kurtaramayacak kadar kısa, kulağı duyamayacak kadar sağır değildir. Ama suçlarınız sizi Tanrınızdan ayırdı. Günahlarınızdan ötürü O'nun yüzünü göremez, sesinizi işittiremez oldunuz.” (Yeşaya 59:1-2, Eski Antlaşma)
İsa’nın çarmıhta ölümünün insanların uydurduğu bir efsane olduğuna inanabilirsiniz ama birinci yüzyılın ikinci yarısına gelindiğinde İsa Mesih’in çarmıha gerilmiş olması genel ve karşı çıkılmayan bir bilgiydi. Ölümüyle ilgili sorular olsaydı Hıristiyanların vaaz ettikleri yerlerde kolaylıkla karşı çıkılabilirdi. Ama öyle olmadı.
İncil’de Elçilerin İşleri kitabını okumanızı şiddetle tavsiye ederim. Yuhanna’nın Müjdesi’nden sonra gelen bu kitap, İsa’nın göğe alınmasından sonraki yıllarda Hıristiyanlığın yayılışının kaydıdır. Bu kitaptaki ilk ayetlerden biri şöyledir:
“İsa, ölüm acısını çektikten sonra birçok inandırıcı kanıtlarla elçilere dirilmiş olduğunu gösterdi. Kırk gün süreyle onlara görünerek Tanrı'nın Egemenliği hakkında konuştu.” (Elçilerin İşleri 1: 3, İncil)
Böyle Bir Masal Uydurmak Olur Mu?
İsa göğe alınmadan önce sık sık öğrencileriyle bir araya geldi. Allah O’nun yerine başkasını koyduğu için çarmıhtan doğrudan göğe alınmadığına dikkat edin. Bu İsa için gerekli değildi. (Sözde yerine geçen kişiye karşı da doğru olmazdı.) İsa cennete geri dönmeden önce elçileri olacak ve bildirisine başka ülkelerde tanıklık edecek kişilerle zaman geçirdi. İsa Mesih’in ölümü eski bir efsane olsaydı ya da öğrencilerinin düzeni olsaydı, Yuhanna dışında hepsi şehit olabilir miydi? Kuran’ın kendisi öğrencilerin sadakatine, iyiliğine ve adanmışlığına tanıklık ediyor ve onları örnek olarak gösteriyor. Bu insanlar Efendileri hakkında böyle bir masal uydurabilir miydi? İnsan yaşamını soylu bir amaç uğruna ya da inandığı bir şey uğruna verebilir fakat bilerek bir yalan ya da efsane uğruna veremez. Özellikle de boynunuza ip geçirildiğinde. Vazgeçmediğiniz taktirde yanacağınız ya da çarmıha gerileceğiniz söylediğinde bunu yapamazsınız. Size inanması zor gelmeyebilir ama öğrenciler gibi Tanrı’dan korkan kişilerin bir yalan uğruna öleceklerine inanmakta zorluk çekiyorum. Kanıtı inceleyen hâkim olarak bu kanıta özel bir ağırlık vereceğinizden emin olun.
Binlerce Yahudi’den oluşan bir kalabalığın çevrenizi sardığını düşünün. Bunların çoğu, haftalar önce Roma Valisi Pilatus’un İsa’nın kaderini ellerine bıraktığı kalabalık arasındaki kişiler. O zaman çarmıha gerilmesi için bağırmışlardı! Bu kalabalığın ortasında ne yapmak üzeresiniz? İsa’nın ölümü ve dirilişiyle ilgili ilk vaazı vereceksiniz. Deli misiniz? Daha birkaç hafta önce kalabalıklar İsa’ya karşı düşmanlıkla doluydu. Mantığınız, size karşı da düşmanca davranacaklarını söylüyor. Yalanları vaaz edip sonra kalabalık tarafından linç edilip ezilir misiniz? Yoksa gerçek olduğunu bildiğiniz için mi vaaz edersiniz? Elçi Petrus’un paylaştığı gerçek şuydu:
“Ey İsrailliler, şu sözleri dinleyin: Bildiğiniz gibi Nasıralı İsa, Tanrı'nın, kendisi aracılığıyla aranızda yaptığı mucizeler, harikalar ve belirtilerle kimliği kanıtlanmış bir kişidir. Tanrı'nın belirlenmiş amacı ve öngörüsü uyarınca elinize teslim edilen bu adamı, yasa tanımaz kişilerin eliyle çarmıha çivileyip öldürdünüz. Tanrı ise, ölüm acılarına son vererek O'nu diriltti. Çünkü O'nun ölüme tutsak kalması olanaksızdı.”
“Böylelikle bütün İsrail halkı şunu kesinlikle bilsin: Tanrı, sizin çarmıha gerdiğiniz İsa'yı hem Rab hem Mesih yapmıştır.” Bu sözleri duyanlar, yüreklerine hançer saplanmış gibi oldular. Petrus ve öbür elçilere, "Kardeşler, ne yapmalıyız?" diye sordular. Petrus onlara şu karşılığı verdi: "Tövbe edin, her biriniz İsa Mesih'in adıyla vaftiz olsun. Böylece günahlarınız bağışlanacak ve Kutsal Ruh armağanını alacaksınız. Bu vaat sizler, çocuklarınız, uzaktakilerin hepsi için, Tanrımız Rab'bin çağıracağı herkes için geçerlidir.” (Elçilerin İşleri 2: 22-24, 36-39, İncil)
Yaşamlarını Feda Ettiler
Bunun üzerinde ne kadar düşünsem, ilk Hıristiyanların imanlarını paylaşmak konusunda cesaretlerinin İsa’nın ölümü ve dirilişinin en sağlam kanıtı olduğu konusunda o kadar ikna oluyorum! Her yere gidip dirilmiş olan Mesih’in bildirisini yaymalarına neden olan şey neydi? Çabalarının kendilerine görünen bir yararı - prestij, zenginlik, daha iyi bir sosyal konum ya da maddi yararlar kazandırmak gibi - var mıydı? Öyle olsaydı, yaptıklarına anlam verebilirdik. Hayır, bir zamanlar çarmıhta ölmüş ama sonra dirilmiş Kurtarıcıları’na tüm yürekleriyle bağlı oldukları için dağ tepe demeden inançlarını yaymak için yolculuk yapıyorlardı. Aldıkları ödüllere gelince! Elçiler ve ilk Hıristiyanlar dövüldüler, aslanlara atıldılar, işkence gördüler ve çarmıha gerildiler. Ne zaman fırsat bulsalar, tozlarını silkip Müjde’yi duyurmaya devam ettiler. Konuşmalarını engellemek için olabilecek her türlü yönteme başvuruldu. Ama yine de bildirilerinin gerçek olduğuna inançlarının nihai kanıtı olarak yaşamlarını feda ettiler.