Denenmelerden Biri
Matta İncil’inin sonuna gelirken İsa’nın çarmıha katlanmadan önce katlandığı denenmelerden birini okursunuz. Başkanlık yapan din bilgininin meydan okumasına karşılık İsa’nın yanıtına kulak verin:
“Başkâhinlerle Yüksek Kurul'un öteki üyeleri, İsa'yı ölüm cezasına çarptırmak için kendisine karşı yalancı tanıklar arıyorlardı. Ortaya birçok yalancı tanık çıktığı halde, aradıklarını bulamadılar. Sonunda ortaya çıkan iki kişi şöyle dedi: "Bu adam, 'Ben Tanrı'nın Tapınağı'nı yıkıp üç günde yeniden kurabilirim' dedi."
Başkâhin ayağa kalkıp İsa'ya, "Hiç yanıt vermeyecek misin?" dedi. "Nedir bunların sana karşı ettiği bu tanıklıklar?"
İsa susmaya devam etti. Başkâhin ise O'na, "Yaşayan Tanrı adına ant içmeni buyuruyorum, söyle bize, Tanrı'nın Oğlu Mesih sen misin?" dedi.
İsa, "Söylediğin gibidir" karşılığını verdi. "Üstelik size şunu söyleyeyim, bundan sonra İnsanoğlu'nun, Kudretli Olan'ın sağında oturduğunu ve göğün bulutları üzerinde geldiğini göreceksiniz."” (Matta 26: 59-64, İncil)
İsa, yargılanmasının en dramatik noktasında kendini kiminle özdeşleştirdi? İnsanoğlu olduğunu söyledi. Bunu ilan ederek İsa gelecekte bir gün Kayafa’nın ve yanındakilerin ilahi ve sonsuz adalet önünde yargılanacaklarını söyledi. Sonra da cezaya çarptırılacaklar ve sonsuza dek sürecek olan felaketi yaşayacaklar.
‘İnsanoğlu’ unvanının Eski Antlaşma’da ilk kez ne zaman geçtiğini gördük. İsa’nın bu ‘İnsanoğlu’ olma iddiasını gördük ama yine de bu unvanın önemini anlamamız gerekiyor, öyle değil mi?
Kutsal Kitap ve tarih konularını çalışmış biri olarak şöyle yanıtlamak istiyorum. Benim yolumu izlersek Matta Müjdesi’nde ‘İnsanoğlu’nun geçtiği başka bir ayete rastlarız.
General Dwight D. Eisenhower
Karar verilmişti. Birlikler yola çıkmış savaş gemileri yoldaydı. Neredeyse üç milyon asker Hitler’in Fransa’daki Atlantik duvarına saldırıya hazırlanıyorlardı. II. Dünya Savaşı sırasında Müttefiklerin Fransa’ya saldırma zamanı gelmişti. İşgal sorumluluğu, omuzlarında pek çok yıldız taşıyan General Dwight D. Eisenhower’a verilmişti.
General saldırıdan önceki geceyi 101. Hava Bölüğüyle geçirdi. Adamlarını uçakları hazırlayıp donanımlarını kontrol ederken General Eisenhower askerlerle tek tek konuşup onları teşvik etmeye çalışıyordu. Pilotların çoğu oğlu olacak yaştaydılar. O da onlara oğulları gibi yaklaşıyordu. Bir muhabir, Eisenhower’ın C-47’ler havalanıp karanlıkta kaybolurken ellerini ceplerine sokmuş gözlerinde yaşlarla onları izlediğini anlattı.
Daha sonra general kendi odasına gidip masasının başında oturdu. Sonra bir kalem ve kâğıt aldı ve bir mesaj yazdı- yenilgi durumunda Beyaz Saray’a gönderilecek mesajdı bu. Kısa olduğu kadar cesur bir mesajdı. Şöyle diyordu:
“Çıkarmamız… başarısız oldu… birlikler, Hava Kuvvetleri ve Deniz Kuvvetleri görevin gerektirdiği cesareti ve adanmışlığı yerine getirdiler. Bu girişimde bir hata ya da suç varsa bu tamamıyla bana aittir.”
O gün gösterilen en büyük cesareti, kokpitte değil, en üst düzeydeki bir askerin aşağıdakilerin sorumluluğunu alarak gösterildiği söylenebilir. Sorumlu olan kişi, suçun henüz üstlenilmesi gerekmediği halde, suçu üstlendiği sırada büyük bir cesaret göstermişti.
Bu general ender rastlanan bir liderdi. Görülmedik bir cesaret gösteriyordu. Günümüzde mahkeme salonlarında, boşanmalarda ve başkalarının suçlanması alışkanlığında pek görmediğimiz türde bir niteliği gösteriyordu. Çoğumuz yaptığımız iyi şeyler için övgüyü almak isteriz. Bazıları bizim yaptığımız kötülüğün cezasını üstlenmeye razı olurlar. Ne var ki, pek az kişi başkalarının hatalarının sorumluluğunu alır. Daha da az kişi henüz yapılmamış hataların suçlarını üstlenirler.
Eisenhower bunu yaptı. Bunun sonucunda da kahraman oldu.
İsa yaptı ve bunun sonucunda Kurtarıcımız oldu.
İsa, henüz savaş başlamadan önce bağışladı. Hata henüz işlenmeden önce bağışlama sunuldu. Suçlama olmadan önce lütuf verildi. İnanılmaz değil mi? Şimdi, ta ezele gidelim. İlk melek yaratılmadan önce, insan henüz topraktan yapılmadan önce, İsa’nın günahı bağışlatan Kurban olacağı belirlenmişti. Yeryüzüne ne zaman geleceği de belirlenmişti. Tam olarak nereye gideceği de belliydi. Lütfen aşağıdaki iki sözcüğü dikkatinizi en fazla çekecek olan renge boyayın. Dünyada henüz hiç günah işlenmeden önce Kurtarıcı sağlanmıştı. İnsanın mahvı gerçekleşmeden önce kurtuluş yolu belirlenmişti. İnsanın yaptığı hiçbir şey Tanrı’yı şaşırtmaz. Her zaman bizden bir adım öndedir. Sonsuzluk kadar öndedir! Bu nedenle, Tanrı İnsanoğlu, İsa Mesih’in çarmıhta kazayla ölmesine engel olmak için O’nun yerine birini koymak zorunda değildir.
En yukarıdaki kişi aşağıdakilerin sorumluluğunu aldı. Bu sadece Fransa kıyılarındaki ünlü askeri çatışma için geçerli değildi. Bizleri Yaratan- En Yukarıdaki Kişi- aşağıda olan bizlerin sorumluluğunu aldı! Bakın İsa ne yapmaya geldiğini nasıl anlatıyor.
“Nitekim İnsanoğlu, hizmet edilmeye değil, hizmet etmeye ve canını birçokları için fidye olarak vermeye geldi.” (Matta 20: 28, İncil)