‘İnsanoğlu’ Unvanı Yetki Ve Güç İfadesiydi
İsa’nın döneminde ‘İnsanoğlu’ unvanı bizim yaşadığımız çağda ‘general’ ya da ‘komutan’ unvanının çağrıştırdığı imgeleri çağrıştırıyordu. ‘İnsanoğlu’ unvanı yetki ve güç ifadesiydi. İsa’nın yeryüzünde kendisini tanımlamak için kullanabileceği pek çok unvan vardı. Bunların hepsi O’nun için uygun olurdu ama İsa bunların hiçbirini kullanmadı. Bu unvan Yeni Antlaşma’da seksen iki kez geçiyor. Seksen bir tanesi Müjdeler’de kullanılıyor. Bunların sekseni ise doğrudan İsa’nın ağzından çıkıyor.
İsa’yı anlamak için bu unvanın ne anlama geldiğini çok iyi anlamalıyız. İsa bunu seksen kez kullanacak kadar önemli olduğunu düşündüyse bizim de bunu anlamaya çalışmamız gerekir, öyle değil mi?
Eşi Olmayan Güç
Kısaca bu unvanın nereden geldiğine bakmıştık. Eski Antlaşma’nın Daniel kitabının 7. bölümünü okuduğunuz zaman çeşitli canavarlar şeklinde tanıtılan imparatorluklar hakkında yazıldığını görürsünüz. Bir canavar başka bir canavarı yeniyor, o diğerini yeniyor vs. Fakat olay devam ettiğinde imparatorlukların hepsinin sonunun geldiğini görüyorsunuz. Dünya güçleri birer birer yok oluyor. Bu her zaman böyledir. Sonunda Fatih Olan Tanrı, Eskiden Beri Var Olan, İnsanoğlu’nu huzuruna kabul eder. Yetki, görkem ve egemen güç O’na verilir. İsa’nın döneminde yaşamış bir Yahudi olsaydınız ya da İ.Ö. 550 yıllarında, Daniel kitabı yazıldığında yaşamış bir Yahudi olsaydınız, İnsanoğlu’nun bembeyaz parladığını ve elinde bir kılıçla gösterişli bir küheylan üzerinde oturmuş bir şekilde hayal edebilirdiniz. Gizli Bombacı, uzun menzilli füzeler ya da kimyasal savaş terimlerini duymuş olabilirsiniz. Ama eşi olmayan gücü tanımıyorsunuz.
Yahudiler için İnsanoğlu bir zafer simgesiydi. İşte Mesihleri bu olacaktı. Fatih, Eşitleyici, Sonucu Belirleyen, Korkutan, Kurtarıcı, İnsanoğlu ordusunu işgale çağıran ve birliklerini zafere götüren omzunda çok sayıda yıldız taşıyan generaldi. İsa, ne zaman kendisinden İnsanoğlu diye söz etse, kendisini dinleyen kalabalıkların aklına güç ve kudret geliyordu.
Söz Ettiğinde…
İnsanoğlu’nun görkemli tahtında oturacağı yeni bir dünyadan söz ettiğinde insanlar neden bahsettiğini anlıyorlardı. Bunu gözlerinde canlandırabiliyorlardı. “İsa onlara, "Size doğrusunu söyleyeyim" dedi, "Her şey yenilendiğinde, İnsanoğlu görkemli tahtına oturduğunda, siz, evet ardımdan gelen sizler, on iki tahta oturup İsrail'in on iki oymağını yargılayacaksınız.” (Matta 19: 28, İncil)
İnsanoğlu’nun bulutlar üzerinde büyük güç ve yetkiyle göklerden geleceğinden söz ettiğinde insanlar bu sahneyi gözlerinde canlandırabiliyorlardı. “Şimşek çakıp göğü bir ucundan öbür ucuna dek nasıl aydınlatırsa, İnsanoğlu kendi gününde öyle olacaktır. Ama önce O'nun çok acı çekmesi ve bu kuşak tarafından reddedilmesi gerekir. Nuh'un günlerinde nasıl olduysa, İnsanoğlu'nun günlerinde de öyle olacak. Nuh'un gemiye bindiği güne dek insanlar yiyip içiyor, evlenip evlendiriliyorlardı. Sonra tufan gelip hepsini yok etti. Lut'un günlerinde de durum aynıydı. İnsanlar yiyip içiyor, alıp satıyor, tohum ekiyor, ev yapıyorlardı. Ama Lut'un Sodom'dan ayrıldığı gün gökten ateşle kükürt yağdı ve hepsini yok etti. "İnsanoğlu'nun ortaya çıkacağı gün durum aynı olacaktır.” (Luka 17: 24-30, İncil)
İsa, ‘Ben İnsanoğluyum!’ Dedi
Fakat İnsanoğlu’nun acı çekeceğini söylediğinde insanlar sessiz kaldılar. Bu, resme uymuyordu. Bunu beklemiyorlardı. Yıllarca Roma yönetiminin baskısında yaşadınız. Küçüklüğünüzden beri İnsanoğlu’nun sizi kurtaracağı öğretildi. İşte artık karşınızda duruyor. İnsanoğlu olduğunu kanıtlıyor. Sözüyle ölüyü diriltip fırtınayı dindirebiliyor. O’nu izleyenlerin sayısı gün geçtikçe artıyor. Heyecan duyuyorsunuz. Sonunda İbrahim’in çocukları özgür olacaklar.
Peki, şimdi neden söz ediyor?
“Nitekim İnsanoğlu, hizmet edilmeye değil, hizmet etmeye ve canını birçokları için fidye olarak vermeye geldi.” (Matta 20: 28, İncil)
İsa daha önce bu fidyenin nasıl ödeneceğiyle ilgili bir şeyler söylemişti: “Öğrencilerine öğretirken şöyle diyordu: "İnsanoğlu, insanların eline teslim edilecek ve öldürülecek, ama öldürüldükten üç gün sonra dirilecek.” (Markos 9:31, İncil)
Olanaksız, İnanılmaz Ve Çelişkili!
Bir dakika! Bu olanaksız, inanılmaz ve çelişkili. O zaman O’nu izleyenlerin neden soru sormaktan korktuklarını anlamak mümkün: “Öğrencilerine öğretirken şöyle diyordu: ‘İnsanoğlu, insanların eline teslim edilecek ve öldürülecek, ama öldürüldükten üç gün sonra dirilecek.’ Onlar bu sözleri anlamıyor, İsa'ya soru sormaktan da korkuyorlardı.” (Markos 9: 31-32, İncil)
Bu ayetleri düşündüğünüz zaman kendi kendinize yine şu soruyu soruyorsunuz, ‘Ne diyor şimdi?’ Hizmet etmeye gelen kral? İnsanoğlu’nun ele verilmesi? Fatih’in öldürülmesi? Eskiden Beri Var Olan’ın Elçisi’yle alay edilmesi? Üzerine tükürülmesi? İsa bunları mı söylüyor?