PEKİ, O HALDE NEYİ BİLMELİYİM?
Öncelikle, İncil’in güvenilirliğiyle ilgili yazı oldukça uzun olduğu için bir kez daha okumanız için sizi teşvik etmek isterim. Eminim farkındasınızdır ama Kuran’ın İncil’in gerçekten Tanrı’nın vahyi olduğunu beyan ettiğini de bilmelisiniz. İncil’e iman edilmesini talep eder. Müslüman inanlıların yüreklerinde İncil’i daha düşük bir yere koymaması gerektiğini söyler. Bazıları, İncil’in ‘Tanrı’nın insanlığa yazdığı bir sevgi mektubu’ olduğunu söylemişlerdir ve ben de kendi kişisel deneyimlerime bakarak bunu doğruluyorum. Umarım bu hafta İncil’den en azından bir ayet üzerinde derin derin düşünüyorsunuzdur. “Ama ben sadece Kuran’ı okurum!” diye karşı çıkıyorsunuz. Kuran, Tanrı’nın insana vahyi hakkında şöyle diyor, “Biz onların arasında fark gözetmeyiz.” (Bakara 2:136)
Bunun gibi ayetler, Muhammed’in dönemindeki halkın elinde Tanrı’nın bu gerçek vahiylerinin mevcut olduğunu varsayar öyle değil mi? “Ama Hıristiyanlar, İncil’i değiştirdiler,” diyebilirsiniz, küçüklüğünüzden beri size öğretilenleri hatırlayarak. Artık İncil için böyle şeyler söylememenizin birkaç nedeni var.
1. NEDEN – Bu dizi, tarihçiler ve metin eleştirmenlerinin İncil’in gerçekliği hakkında vardıkları sonuçları ortaya koymaktadır. İncil güvenilirdir. Bu şu anlama geliyor, İncil benim için olduğu kadar sizin için de güvenilirdir. Değişmedi. İncil’e güvenebilirsiniz.
2. NEDEN – Kuran, KİMSENİN Tanrı Sözü’nü değiştiremeyeceğini savunur. “Allah’ın sözlerini değiştirecek hiçbir kimse yoktur.” (Enam 6:34). Bu alıntı bana Eski Antlaşma’daki bir ayeti hatırlatıyor, “RAB'be karşı başarılı olabilecek bilgelik, akıl ve tasarı yoktur.” (Süleyman’ın Özdeyişleri 21:30). Buna inanıyor musunuz? Umarım inanıyorsunuzdur. Tanrı’ya karşı başarılı olabilecek hiçbir insan tasarısı yoktur- ne Muhammed’in zamanından önce veya sonra, ne de İsa’nın zamanından önce veya sonra.
3. NEDEN – İslam ve Hıristiyanlığın öğretişleri arasında büyük farklılıklar olduğu doğru olsa da, fark Hıristiyanları suçlayarak açıklanamaz. Çoğu Müslüman, Eski ve Yeni Antlaşma’nın ‘tahrif-i lafzi’ edildiğini varsayıyorlar. Bu kesinlikle doğru değil. Gerçek şu ki, tahrif-i lafzi öğretisi, gerek dinsel gerekse laik akademisyenler tarafından ağır bir şekilde eleştirilmiştir. Tahrif-i lafzi düşüncesine itirazlarından biri, Ölüdeniz Tomarları gibi arkeolojik kayıtların Tora’nın tümünü doğruluyor olmasıdır. Bunlar, günümüzde elimizde bulunan Kutsal Kitap’ın Eski Antlaşma bölümünün, İ.Ö. 200 yılından beri amaçlı bir şekilde değiştirilmemiş olduğunu kanıtlamaktadır. Muhtemelen, bundan 800 yıl kadar sonra, Muhammed’in döneminde dolaşan metin aynı metindi. (Sorular bölümünde Ölüdeniz Tomarları hakkında daha fazla okuyabilirsiniz. Kuran’ın İsa’nın Çarmıha Gerilmediğiyle İlgili İddiasını Çürütmek İçin Bana Sağlam Bir Kanıt Sunabilir Misiniz? sorusuna bakarsanız iyi olur.)
Yeni Antlaşma’ya (İncil) gelince, herhangi bir kadim yapıttan çok daha fazla elyazmasında korunmuştur. Yazıda bunu ayrıntılı bir şekilde okudunuz. Bu şekilde, Kutsal Kitap, Muhammed’in zamanından çok daha önce, temel olarak aynı metne sahip olduğuna göre, arkeolojik ve bibliyografya perspektifinden bakıldığında tahrif iddiası temelsizdir.
Kuran’ı okumuş biri olarak, Kuran’daki ‘yozlaşma’ referanslarının çoğunluğunun belirsizliğinin çok farklı yorumlara olanak verdiğini söylemeliyim. ‘Belirsiz’ derken, çeşitli bölümlerde tahrif-i lafzi (metnin kendisinin bozulması) ve tahrif-i ma’nawi (metnin anlamının bozulması) arasındaki farkın net bir şekilde ortaya konmamış olduğunu kast ediyorum.
Bazılarınız Yahudilerle Hıristiyanların Kutsal Yazıları’ndan Muhammed’den söz eden kısımları çıkarmak için özellikle plan yaptıklarına inanıyor olabilirsiniz, yani, tahrif-i lafzi (metnin değiştirilmesi) gerçekleşmiştir. Bu görüşler en iyi tanınan Müslüman tefsircilerin görüşleri olmasa da, bazı Müslümanlar tahrif-i lafzi suçlamalarını başka nedenlere dayandırıyor. Örneğin, İncil’in içeriğinin doğasını anladıklarında ve İncil’in öğretişlerini, Kuran’ın öğretişleriyle bağdaştırmanın olanaksız olduğunu gördüklerinde Hıristiyanları tahrif-i lafzi ile suçladılar. İbn Hazm’ın yanlış muhakemesi de böyle bir temel üzerine kurulmuştu. Müslümanlar İncil’de İsa’nın çarmıha gerilmesi, ölümü ve üçüncü gün ölümden dirilmesiyle ilgili anlatıları okuduklarında benzer bir suçlamada bulunurlar. Ya da, İncil’in İsa’nın ilahi bir varlık olduğunu ileri sürdüğünü duyarlar. Gerçek İncil’in bunu öğretemeyeceğini düşünüp onlar da, İncil’in metninin değiştirilmiş olduğu sonucuna varırlar.
Bu suçlamaları yaparken, metnin değiştirilmesi (tahrif-i lafzi) ve daha hafif bir suçlama olan, metnin yorum veya anlamının çarpıtılması (tahrif-i ma’nawi) suçlaması arasındaki farkı göz önünden bulundurmak önemli mi? Evet, çok önemli. Kuran’ı okuduğumda, benim gördüğüm, birkaç tane tahrif-i ma’nawi suçlaması var fakat açıkça tahrif-i lafzi suçlaması yok. Şimdi okuyacağınız cümlenin altını çizin. Kuran hiçbir yerde İncil’in değiştirilmiş olduğunu açıkça ifade etmiyor! İncil’in güvenilirliği hakkındaki yazıda görebileceğiniz gibi tahrif-i lafzi suçlaması yapılamaz. Çevirmenlerin veya kopya çıkaran kimselerin dikkatsizliği sonucunda veya bilerek veya önceden kararlaştırılarak metnin bozulmasının söz konusu olduğu söylenemez.