4. NEDEN – Önde gelen Müslüman akademisyenler yüzyıllar boyunca Kutsal Kitap’ta tahrif-i lafzi (metnin bozulmasının) hiçbir zaman gerçekleşmediğine inanmışlardır. Muhammed kendi döneminde mevcut olan Tora’ya inandı ve kendi döneminde elden ele dolaşan İncil’in de Tanrı’dan gelen gerçek olduğuna inandı. Kuşkuculuğu bu metinlerin paklığı hakkında değil, Yahudilerin Kutsal Yazıları’nı yanlış yorumlamaları hakkında idi. Muhammed’in Kutsal Yazılar’ın değiştirildiğine inandığına ilişkin herhangi bir kanıt yoktur.
Geçmişte ve günümüzde bu konuda fikir birliğinde olan Müslüman akademisyenler arasında Abdullah İbn-i Abbas, Ali Tabari, Mevlevi Çiragud-Din, Mevlevi Muhammed Said, Muhammed Abduh, Mahmud Ayoub, el-Gazzali, Fakruddin Razi, İbn-i Taymiyya, İbn-i Muniyah, el-Beydhavi, Dr. Mahmud Mustafa Ayoub, el-Razi, Sayid Ahmad Hüseyin Şevket Mirti, Adil Özdemir, Muhammed Abduh Sayid Ahmed Han ve İbn-i Haldun gibi isimler sayılabilir.
İşte bu akademisyenlerin bazılarından alıntılar:
Abdullah İbn-i Abbas. Muhammed’in kuzeni ve yanında bulunan kişilerden biriydi. Şöyle dedi,
“‘Tahrif’ [değiştirme], bir şeyin asıl doğasının değiştirilmesine işaret eder; Tanrı’dan çıkan tek bir sözü bile değiştirebilecek kimse yoktur, bu nedenle Yahudiler ve Hıristiyanlar ancak Tanrı sözünü yanlış bir şekilde sunuyor olabilirler.” (2)
El-Razi. En ünlü Müslüman akademisyenlerden biri olan El-Razi için “Müslüman İmamların İmamı” denir. Şöyle demiştir, “Doğu’da ve Batı’da yaygın bir şekilde dolaşımda olan Kitap’ta nasıl değişiklik yapılabilir? Çünkü insanlar arasında yaygın bir şekilde dolaşan bir kitapta değişiklik yapılamaz. Her akıllı insan Kutsal Kitap’ın değiştirilmesinin mümkün olmadığını görebilirdi çünkü Kutsal Kitap farklı inanç ve kökenden insanlar arasında yaygın bir şekilde dolaşmaktaydı.” (3)
Bu anlaşılabilir, değil mi? Yedi yüzlü yıllarında sonlarında, Yahudiler ve Hıristiyanların Tevrat, Zebur ve İncil’in metnini değiştirmeleri olanaksız olurdu. Dünyanın her bir yanına yayılmışlardı. Sözde bozulmanın gerçekleştiği zamanla aynı zamanda, çevrildikleri çeşitli dillerdeki her bir nüshayı bulup değiştiremeyecek kadar fazla nüsha vardı.
Ali Tabari. Tabari, Abbasi Halife Mütevakkil (İ.S. 847-861) egemenliği döneminde Bağdat’ta bulunduğu sırada Yahudi ve Hıristiyanlara karşı İslam’ın yarı-resmi bir savunmasını kaleme almıştır. Hiçbir zamanda Kutsal Yazıları’nı değiştirmekle suçlamamıştır. Bunun yerine, tarihteki ilk dinsel kitap hakkında şöyle söyler: “…ilki, kitap ehli olanların elinde bulunan Tora’dır.” Sonra şöyle devam ediyor, “Hıristiyanların elinde olan Müjde’ye gelince, büyük çoğunluğu Mesih’in tarihidir, doğumu ve yaşamı.” (4). Bu şekilde Tora ve Müjde’nin gerçeğine bağlı metinlerinin Yahudilerin ve Hıristiyanların elinde olduğunu açıkça kabul etmiştir. Onlardan söz ederken, Eski ve Yeni Antlaşma’nın içeriğini başlıklarla sıralamıştır. Yahudi ve Hıristiyanlara karşı tek suçlaması öğretişlerinin gerçek anlamlarını her zaman anlamadıkları veya kabul etmedikleri yönündeydi. Söylemek istediğini ifade etmek için de sıkça Eski ve Yeni Antlaşma’dan alıntılar yapardı.
Medine’deki Yahudiler, zinada yakalanmış bir Yahudi çifti Muhammed’in huzuruna getirdiklerinde ve onları yargılamasını istediklerinde bunun Yahudi kutsal yazılarını yanlış bir şekilde sunmalarının açık bir örneği olarak nitelemiştir. Muhammed’in onları kendi yasaları, Tora’ya göre yargılamak istediği ve onlara bu durum için hangi cezanın öngörüldüğünü sorduğu söylenir. Doğru bir şekilde taşlanmanın öngörüldüğünü söylemek yerine, Tora’nın kırbaçlanmalarını ve yüzlerine kara çalınmasını emrettiğini söylediler. (5)
Kuran tahriften söz ettiğinde bunu kast eder. Tahrif-i ma’nawi’den birkaç kez söz edilir fakat tahrif-i lafzi’den (doğrudan metnin değiştirilmesi hakkında bir suçlama) açıkça söz edilmez.
Muhammed Abduh Sayid Ahmad Han. Bu ünlü Müslüman modernistin İslami düşünce ve politikası üzerinde etkisi, İslam’ın 19. yüzyılda modernizme verdiği karşılığı biçimlendirmiştir. Şöyle demiştir, “Söz konusu Kutsal Kitap’ın metni olduğunda, değiştirilmemiştir...Değiştirilmiş bir metnin, gerçek metinmiş gibi sunulması yönünde herhangi bir girişim olmamıştır.” (6)
İbn-i Muniya. İbn-i Mazar ve İbn-i Hatim, Tefsir Durr-i-Mansur diye bilinen bir yorum kitabında, İbn-i Muniya tarafından dile getirildiği gibi, “…Tevrat (yani Musa’nın kitapları) ve İncil (yani Müjdeler) cennetten gönderildikleri zamanki saflıklarını korumaktadır ve bunlarda değişiklik yapılmamıştır fakat Yahudiler sağlıksız savlar ve Kutsal Yazılar’ın anlamlarıyla uğraşarak insanları aldatma eğilimindedir” diye belirtirler. (7)
Dr. Mahmud Mustafa Ayoub. Dr. Ayoub, ABD’de Temple Üniversitesi’nde İslami Araştırmalar ve Karşılaştırmalı Din Profesörüdür. Kendisi şöyle diyor,
“Genel İslami görüşün aksine, Kuran, Yahudileri ve Hıristiyanları Kutsal Yazıları’nın metinlerini değiştirmekle suçlamaz, bu Kutsal Yazılar’ın içerdiği gerçeği değiştirmekle suçlar. İnsanlar bunu, kutsal metinlerin bazı kısımlarını gizleyerek, hükümlerini yanlış bir şekilde uygulayarak veya sözlerin doğru konumlarını değiştirerek yaparlar.” (8)
Muhammed Abduh. Mısırlı reformcu ve İslami modernizm ve milliyetçiliğin öncüsü olan Abduh şöyle der, “... Kutsal Kitap metinlerinin bozulmuş olduğu suçlaması hiç mantıklı değil. Her yerdeki Yahudi ve Hıristiyanların metnin değiştirilmesi konusunda fikir birliğine varmaları mümkün olamazdı. Arabistan’dakiler yapacak olsalar bile, onların kitaplarıyla, diyelim ki, Suriye ve Avrupa’daki kardeşlerininki arasındaki fark açıkça görülürdü.” (9)