Kutsal Yazılar davranışlarımızı birçok kez giyinmeye benzeterek betimler.
1) Elçi Petrus’un ilahi bir şekilde esinlenmiş eliyle, alçakgönüllülüğü kuşanmaya teşvik ediliyoruz. “Hepiniz birbirinize karşı alçakgönüllülüğü kuşanın. Çünkü Tanrı kibirlilere karşıdır, ama alçakgönüllülere lütfeder.” (1. Petrus 5:5)
2) Mezmurcu, kendilerini lanetle giydiren kötü insanlardan söz ediyor. “Laneti bir giysi gibi giydi.” (Mezmur 109:18, Eski Antlaşma)
Giysiler, insanın karakterini simgeler ve giysisi gibi İsa’nın karakteri de dikişsizdi. Birdi. İsa, giysisi gibiydi: Kesilmeyen yetkinlik. İsa’nın karakteri göklerden yeryüzüne dokunmuş dikişsiz bir kumaştı…Tanrı’nın düşüncelerinden İsa’nın tepkilerine uzanıyordu. Tanrı’nın gözyaşlarından İsa’nın merhametine uzanıyordu. Tanrı’nın sözlerinden İsa’nın karşılığına uzanıyordu. Hepsi tek bir parça. Bunların hepsi İsa’nın karakterinin bir resmiydi. Fakat İsa kendisini çarmıha asmalarına izin verdiğinde, dikişsiz yetkinlik mintanını çıkardı ve farklı giysiler kuşandı. Bizim için bilerek ve isteyerek onursuzluk giysisini giydi.
Çıplaklık onursuzluğu. Kendi annesi ve sevdikleri önünce çıplak bırakıldı. Ailesinin gözleri önünde utandırıldı.
Başarısızlık onursuzluğu. Acı dolu birkaç saat boyunca din önderleri görünüşte zafer kazandı, İsa ise başarısız olmuş gibi göründü. Kendisini suçlayanlar önünde utandırıldı.
En kötüsü, günah onursuzluğunu giydi.“Bizler günah karşısında ölelim, doğruluk uğruna yaşayalım diye, günahlarımızı çarmıhta kendi bedeninde yüklendi. O'nun yaralarıyla şifa buldunuz.” (1. Petrus 2:24)
Alçaltıcı Bir Deneyim
İsa’nın çarmıhtaki giysisi bu muydu? Benim için mi giydi bunları? Benim için mi? Kendinizi Tanrı’nın agape sevgisini alan tarafa koymak alçaltıcı bir deneyimdir. Çünkü bunu yapmak için önce Tanrı’ya şöyle bir şey demeniz gerekir: ‘Cenneti hak edecek kadar iyi olmadığımı yüreğimde biliyorum. Fakat en büyük ihtiyacımı karşılaman ve bu şekilde cennette benim için bir yer ayırman... Tanrım, ne diyeceğimi bilemiyorum.’ Kuşkusuz burada kumaştan yapılmış gerçek bir giysiden söz etmiyorum, değil mi? İsa’nın çarmıhta giysisi günahtı. Üstüne aldığı buydu. Benim ve sizin günahlarınız. Bütün insanlığın günahları.
Utanç
Ailemin ülkenin bir yerinden daha güneye taşındığı zamanı hatırlıyorum. O zamanlar küçük bir çocuktum. Taşındığımız yerde daha önce hiç görmediğim bir şekilde sık sık gördüğüm bir şey vardı. Yolun kenarında çizgili giysileriyle bir grup adam. Onları ilk gördüğüm zaman kim olduklarını hemen anlamıştım. Bu adamlar mahkumdu. Yasayı çiğnemişlerdi ve cezalarını çekiyorlardı. Bizim bölgemizdeki yetkililer iyi halli mahkumları çevre yollarının kenarlarındaki çöpleri toplamak için kullanırlardı. Arabamızın arka koltuğundan gördüğüm bu sahneyle ilgili iki şeyi hala hatırlıyorum. 1) Nöbetçiler. Yüzlerindeki sert ifade ve taşıdıkları tüfekler. 2) Mahkumların davranışları. Hiç kafalarını kaldırmazlardı. Geçen arabaların içindeki yolcularla hiç göz göze gelmezlerdi. Görüntülerinden ve giysilerinin ifade ettiği anlamdan utanıyorlar mıydı? Muhtemelen.
Orada yolun kenarında hissettikleri, Kurtarıcımız’ın çarmıhta hissettiğiydi - utanç. Romalılar’da çarmıha gerilmenin her bir yönü, kurbana acı vermeye değil, onu utandırmaya yönelikti. Çarmıhta ölüm genel olarak en kötü suçlulara uygulanan bir cezaydı: Katiller, hırsızlar ve benzerleri. Mahkum edilen kişi, kentin sokaklarından yürütülürken, omzunda çarmıhı boynunda ise suçunun yazılı olduğu bir yafta olurdu. Çarmıha gerileceği yerde soyulur ve kendisiyle alay edilirdi.
Bütün bunlar kendisine yapıldıktan sonra İsa nasıl görünüyordu? Çarmıha gerilmesinin ve dirilişinin bazı yönlerini önceden bildiren 332 peygamberliğin birine bakalım. Eski Antlaşma’da İsa hakkında, henüz yeryüzüne gelmeden 700 yıl önce verilmiş bir peygamberliğe bakalım:
“Bakılacak biçimden, güzellikten yoksundu. Gönlümüzü çeken bir görünüşü de yoktu. İnsanlarca hor görüldü, yapayalnız bırakıldı. Acılar adamıydı, hastalığı yakından tanıdı. İnsanların yüz çevirdiği biri gibi hor görüldü. Ona değer vermedik. Aslında hastalıklarımızı o üstlendi, acılarımızı o yüklendi. Bizse Tanrı tarafından cezalandırıldığını, vurulup ezildiğini sandık. Oysa, bizim isyanlarımız yüzünden onun bedeni deşildi. Bizim suçlarımız yüzünden o eziyet çekti. Esenliğimiz için gerekli olan ceza Ona verildi. Bizler onun yaralarıyla şifa bulduk. Hepimiz koyun gibi yoldan sapmıştık. Her birimiz kendi yoluna döndü. Yine de RAB hepimizin cezasını ona yükledi. O baskı görüp eziyet çektiyse de ağzını açmadı. Kesime götürülen kuzu gibi, kırkıcıların önünde sessizce duran koyun gibi açmadı ağzını.” (Yeşaya 53:2-7)
Günahsız İsa, sadece insanlar önünde değil, gökler önünde de utandırıldı. Çarmıhta olanlar karşısında meleklerin dili tutulmuştu ve bir anda kendilerine buyruk verilse O’nu savunmaya hazırdılar. İsa onlara böyle bir buyruk vermemeyi seçti:
“Bunun üzerine adamlar yaklaştı, İsa'yı yakalayıp tutukladılar. İsa'yla birlikte olanlardan biri, ani bir hareketle kılıcını çekti, başkâhinin kölesine vurup kulağını uçurdu. O zaman İsa ona, "Kılıcını yerine koy!" dedi. "Kılıç çekenlerin hepsi kılıçla ölecek. Yoksa Babam'dan yardım isteyemez miyim sanıyorsun? İstesem, hemen şu an bana on iki tümenden fazla melek gönderir. Ama böyle olması gerektiğini bildiren Kutsal Yazılar o zaman nasıl yerine gelir?" Bundan sonra İsa kalabalığa dönüp şöyle seslendi: "Niçin bir haydutmuşum gibi beni kılıç ve sopalarla yakalamaya geldiniz? Her gün tapınakta oturup öğretiyordum, beni tutuklamadınız. Ama bütün bunlar, peygamberlerin yazdıkları yerine gelsin diye oldu."” (Matta 26:50-56)