headerLogo2b-18pt-myriadpro

Tanrı'nın Agape Sevgisi: İlk Önce Kendimiz Deneyim Etmeden Başkalarıyla Paylaşamayız!

04 image10702 question mark 45Peki, İsa kimi seçecekti: Simun’u mu kadını mı? Anlatımda okuduğunuz gibi İsa kadını seçti. Dahası, Simun’a neden böyle bir seçim yaptığını anlattı! 

Simun bilmek istediği için değil. Hikaye ilerledikçe aslında onun aklının başka bir yerde olduğunu görüyoruz. Şöyle düşünüyor, “Bu fahişe evime nasıl girdi?” İlk önce kime bağıracağını bilemiyor, kadına mı yoksa onu içeri sokan hizmetçisine mi? Nihayetinde, bu yemek resmi bir davetti. Sadece davetliler katılabilirdi ve davet edilen önemli bir kişi vardı. Bütün ulusun dilinde olan, herkesin hakkında konuştuğu, ölüleri dirilten İsa. Körlerin gözlerini açan İsa. Göklerin bütün yetkisiyle konuşan İsa. Ama Simun’un aklında bu var, “Bu ahlaksız kadını evime kim soktu?!!!

Simun öfkeli. Şuna baksana - İsa’nın ayaklarının dibinde. Bir de ayaklarını öpüyor! Eğer İsa olduğunu söylediği kişi olsaydı, bu kadınla işi olmazdı. O gün Simun’un aldığı derslerden biri şu oldu: İsa’nın duymasını istemediğin şeyler düşünme. Çünkü İsa bunları duyar, duydu da. Sonra da kendi düşüncelerinin bir kısmını paylaşmaya karar verdi. 

Çok Ayıptı

Hikayeyi okudunuz. Ne öğrendiniz? Birincisi, Simun’un İsa’yı evine davet ettiğini ama ona istenmeyen bir üvey evlat gibi davrandığını gördünüz. Geleneklere göre konukseverlik göstermedi. Selamlamak için öpmedi. Ayaklarını yıkamadı. Bedeni için yağ vermedi. O günün gelenekleri öyleydi. Bunu Zebur’da bu bölümde görüyoruz:

“Sonra Davut Avigayil'e evlenme teklifinde bulunmak için ulaklar gönderdi. Davut'un ulakları Karmel'e, Avigayil'in yanına varıp, “Davut sana evlenme teklifinde bulunmak için bizi gönderdi” dediler. Avigayil yüzüstü yere kapanarak, “Ben kölen sana hizmet etmeye ve efendimin ulaklarının ayaklarını yıkamaya hazırım” diye yanıtladı.”  (1.Samuel 25:39-41, Eski Antlaşma)

Bu dönemde yaşayan insanlar yemek yerken sol tarafları üzerine uzanırlardı. Bu nedenle, ayakları sofradan uzağa uzatılırdı böylece hizmetkar rahatlıkla konuğun ayaklarına yaklaşıp bedene sürülen yağları hazırlayabilirlerdi. Günümüz geleneklerini düşünecek olursak, kimsenin İsa’ya kapıyı açıp, yanaklarından öpmediğini, ceketini almadığını ve terlik vermediğini söyleyebiliriz. Kazıklı Voyvoda’nın adabı bile Simun’unkinden daha iyiydi. 

Allah, Allah!

05 prostitute4 45Simun İsa’nın kendisini buyur edilmiş hissetmesi için hiçbir şey yapmadı. Fakat, kadın Simun’un yapmadığı her şeyi yaptı. Adı söylenmiyor. Sadece nasıl tanındığını biliyoruz: Günahkar. Büyük olasılıkla bir fahişe. Bu yemeğe davet edilmemişti, toplumda saygın bir konumu yoktu. Cami imamının çevredeki yaşlılar için verdiği bir yemeğe taytı ve kısa eteğiyle bir fahişenin çıkageldiğini hayal edin. Kafalar çevrilir! Yüzler kızarır! Nefesler tutulur! Allah, Allah!

İnsanların düşünceleri kadını gelmekten alıkoyamamıştı. Onlar için gelmemişti. İsa için oradaydı. Normal şartlar altında, bu günahkar kadın din önderi olan birinin evinin yakınlarına gelmeye korkardı, onu oraya çekecek hiçbir şey olmazdı. Kadının oraya gelişini engellemek için de her şey yapılırdı.

Olur Mu?

İsa nasıl da bir fark yaratıyor!!! İsa hakkındaki anlayışı ve küçük olsa da büyüyen imanı, onu cesaretlendirmişti. Tanrı’nın kendisi için sahip olduğu bereketleri anlıyor muydu? Henüz değil. Tam olarak değil. İsa’yı Rab’bi ve Kurtarıcısı olarak inanma çağrısını kabul etmemişti. O halde yüreğini kazanan neydi? Ferisi’nin evine onu bu kadar güçlü bir şekilde çeken şey neydi? İsa'nın bir gün onun uğruna yapacağı şeye dair bir anlayıştan daha derin bir şeydi. İsa’da bulunan Tanrı’nın lütfuydu. İçgüdüsel olarak Tanrı’nın paklığının, gücünün ve sevgisinin İsa’da dokunulabilecek bir şekilde görüldüğünü görmüştü. İnsan bedeni almış Tanrı? Ümitsizce ihtiyaç duyduğu merhametin İsa’da olduğunu hissetmişti. İçindeki baskın his - onu İsa’ya perçinleyen şey - günahlarına karşın İsa Mesih’te gördüğü sınırsız lütfa kendisini bırakabileceğinden emin olmasıydı. O’nun olduğu bu evden nasıl uzak durabilirdi? Duramazdı, kendisinin bu eve kabul edilebilecek en son kişi olduğunu bilse bile uzak duramazdı.

Eve girdi, girerken içeri girdiği için özür dilemedi. İşi, Simun’la değil, İsa’ylaydı. Bu nedenle, hemen masada İsa’nın uzandığı tarafa geçti. Her bir hareketi önceden düşünülmüş ve anlamlıydı. Her bir davranışı abartılıydı. Yoldan dolayı tozlu olan ayaklarına yanaklarını dayadı. Suyu yoktu ama gözyaşları vardı. Metnin asıl dilindeki sözcük bize ‘ayaklarına gözyaşı yağıyordu’ resmini veriyor. Havlusu yoktu ama uzun saçları vardı. Her ikisini de İsa Mesih’in ayaklarını yıkamak için kullandı.   

06 perfume for the feet of jesus99 45Sonra İsa’nın ayaklarını öpmeye başladı. İsa’nın bu din önderine söylediklerini unutmayın: “Sen beni öpmedin, ama bu kadın eve girdiğimden beri ayaklarımı öpüp duruyor.” Bu alışılmadık davranışa neden olan neydi? Onun yüreğini bilen ne demişti? 

“...kendisinin çok olan günahları bağışlanmıştır. Çok sevgi göstermesinin nedeni budur.”

Ortak pek çok Yönümüz Var

Büyük bağışlamadan büyük sevgi doğar. Bu kadın İsa’yla daha önce nerede karşılaşmıştı? Yeni yaşamla ilgili olarak İsa'nın söylediği hangi umut sözleri onun ölü yüreğine yeni yaşam ve suçlu canına ilahi bir af hissi vermişti? Bunu bilmiyoruz. Hangi kalabalıklar arasında, hangi gün, onu bu ana getiren sözleri işitti? Bunu bilmiyoruz. Bir gün cennette ona kendim soracağım, gerçekten soracağım. İstiyorum çünkü ortak pek çok yönümüz var. İşlediğimiz günahlar açısından değil ama günahlarımızın çokluğu nedeniyle sahip olduğumuz ortak aşağılık duygusundan dolayı. Bu ve Kurtarıcımız’ın günahlarımızı taşımak ve bizleri sonsuza dek bunların tutsaklığından özgür kılmak için katlandığı büyük aşağılamanın farkında olmaktan dolayı.