headerLogo2b-18pt-myriadpro

Tanrı'nın Agape Sevgisine İnanmak ve Bu Sevgiyi Kabul Etmek Benim İçin Neden Bu Kadar Zor?

13 crusades lionheart long 45Peki ya Haçlı Seferleri? İncil’de hiç bir yerde Hristiyanlar’ın inançlarını kılıçla yaydıklarını görmüyorsunuz. Sevgi hakkında okuyorsunuz. Öldürmek ya da başkalarına zarar vermek yoktur. Haçlılar, tarihin gerçekten de üzücü bir gerçeğidir, ama zalimliklerinin, nefretlerinin ve cinayetlerinin Tanrı’ya itaat değil, itaatsizlik olduğunu işaret etmeme izin verin. Kudüs’e giderken yolda kesip biçtikleri, tecavüz ettikleri ve insanları öldürdükleri zaman Tanrı’nın isteğini gerçekleştirmiyorlardı. Gerçek İsa Mesih İnanlıları, sözde iman uğruna yapılan ve üç yüz yıl süren savaşlara iğrenerek bakar. Kişisel olarak ben, dinin, herhangi bir inanç uğruna savaşmak için doğru bir gerekçesi olduğuna inanmıyorum - buna İslam da dahildir.

Eşim ve ben öğrettiklerimizi uyguluyor muyuz? Evimizde çocuklarımız bilgisayarlarında şiddet içeren bilgisayar oyunları oynayamaz. İnsanları nasıl öldüreceklerini öğreten hızlı bir aksiyon oyunu nasıl olur da genç bir zihin için yararlı olabilir? Ya da, herhangi birinin zihni için? Buna nasıl ‘eğlence’ denilebilir? Haçlılar’ın bu yaptıklarıyla Tanrı’ya her durumda itaatsizlik ettiklerini bilmenizi istiyorum. Gerçekten İsa Mesih’i izliyorlar mıydı? İsa’nın öğretişlerini anlayıp bunlara inanıyorlar mıydı? İncil’i ne kadar sık okumuşlardı? Acaba hiç okumuşlar mıydı? Bu soruları soruyorum, çünkü Hristiyan yaşamında öcün yeri yoktur. Neden? Gerçek Hristiyanlar, onurlarını savunan bir Tanrı’yla yaşayan bir ilişkiye kavuşturulmuştur.

Kur’an’da Bulunan Sevgi

Kur’an, ‘sevgi’ terimi için birkaç sözü kullanır. Rafah, rahman, wudda ve hubb gibi sözler ‘sevgi’ olarak çevrilebilir. Her birinin arasında hafif bir anlam farklılığı vardır. Fakat Tanrı’nın İncil’de sevgisini betimlemek için kullandığı ‘sevgi’ sözünün karşılığı, sevgi olarak çevrilen hubb sözünün karşılığı mıdır? Öyle değilse, diğer sözlerden herhangi birisi, Tanrı’nın agape sevgisine karşılık gelir mi?

Kur’an’da Tanrı’nın sevgisi için kullanılan çeşitli sözcükler iki kategoriye ayrılabilir. İlahi sevginin genel görünümleriyle ilgili olanlar ve doğrular için saklı olan özel sevgiyi kast edenler. Kur’an’da en çok sözü edilen Tanrı’nın genel sevgisi için rafah ve rahmah kullanılır. Rafah merhamet, iyilik ya da acıma olarak çevrilebilir. Rahmah ise sevgi ya da merhamet olarak geçer. Daha önce söylediğim gibi, her biri arasında hafif bir anlam farklılığı vardır. Her birinin farklı bir sevgi biçimi olduğu söylenebilir. Allah’ın rahmah’ı hakkında Kur’an bunun her şeyi kapsadığını söyler:

14 image11540 cool text inshallah 45“Allah buyurdu ki: Kimi dilersem onu azabıma uğratırım; rahmetim ise her şeyi kuşatır.”  (A'raf 7:156) 

Müslüman arkadaşlarım, Allah’ın rahmah ve rafah sevgisinin, bol olan bağışlamasında görüldüğünü söylerler. Arkadaşlarıma, bu bol bağışlamanın, öldüklerinde cennete gidecekleri anlamına mı geldiğini sorduğumda, ‘Umarız’ diye yanıt veriyorlar. Eğer siz de böyle yanıt verirseniz, Sorular bölümünde Tanrı Merhametli Olsaydı Benim İçin Ne Yapardı? sorusunun yanıtını okumanızı öneririm.

Rahmah ve rafah sözleri, Allah’ın sıklıkla tekrarlanan iki isim ve özelliği olan, Rahman ve Rahim’e, işaret ediyorsa nasıl olur da cennet konusunda bir güvenceniz olmaz? Rahim, ilahi sevginin ortaya çıkan insan ihtiyaçlarına karşılık vermesini vurguluyor. Örneğin, insan günah işlediğinde bağışlanma ihtiyacı gibi. Rahman ise, insanın yaptıklarından bağımsız olarak, Tanrı’dan akan sevgi ve lütfu vurgulamak için kullanılır. Sorular’dan biraz önce sözünü ettiğim bölümü okursanız, Kur’an’da bu sevgi biçimlerinin ikisinin de İncil’de söz edilen Tanrı’nın agape sevgisinin eşanlamlısı olamayacağını görürsünüz.

Merhametli iseniz, merhametiniz çevrenizde olanlardan bağımsız bir şekilde ortaya çıkmaz. Merhamet, acıma artı eylemdir. Tanrı, insanı günahkar durumu içinde çaresiz bir şekilde çırpınırken gördüğünde, gördüklerinden etkilenir ve insanın yardımına gelirse, o zaman merhametli olduğu söylenebilir. İnsanı, çaresiz durumundan çıkarmak için bir şey yapar. Aynı şey, buz gibi bir kış gününde ayakkabısız ve yırtık pırtık giysileri içinde gördüğümüz bir dilenci için de geçerlidir. Karşılığımız ne olacak? Merhametli isek, ihtiyacı konusunda dilenciye yardım etmek için elimizden geleni yaparız. Yapmazsak, merhametli davranmamış oluruz. Bir cebimizde bir tomar para varken, dilenciye vermek için diğer cebimizden 50 kuruş çıkardığımızda da merhamet göstermiş sayılmayız.

15 image10020 justice scales 45Kur’an’da bulamadığımız şey şudur; Tanrı’nın insanlığa karşı sevgisini, iç varlığının derinliklerinden yükselen bir şey, güneşin ışınları gibi etrafını aydınlatan ve insanla en büyük ihtiyacı noktasında buluşan bir sevgi olarak görmüyoruz. Sizin Tanrı'dan almayı beklediğiniz sevgi, kendinden verilen değil karşılık olarak verilen bir sevgi. Bunu derken, İslam’da Tanrı’nın bizleri, belli koşulları karşıladığımız zaman sevmesini kast ediyorum. Evet, Tanrı’nın bizlere karşı olan sevgisi ölçülemez. Bizlere, yiyecek, içecek, yazları pikniklerimiz için orman alanları, balık avlayacağımız nehirler, yüzebileceğimiz denizler verir ve yaşam ve büyüme için bunların hepsine ihtiyacımız vardır. Fakat, lütfen bana söyleyin, Tanrı nasıl olur da en büyük ihtiyacımızı karşılamak için belli koşullar koyabilir? Bu yaşam içinde yolculuğumuz kısa olduğu için, ne zaman bir mezarlığın yanından geçsek ya da sirenlerini açmış bir şekilde yakınımızdan geçen bir ambülans duysak bunu anımsıyoruz, Tanrı’nın iyi ve kötü işlerinize bağlı olmayacak bir şekilde, sizler için cennete gidebilmenin bir yolunu sağlayacağını düşünmez misiniz? 

“O gün tartı haktır. Kimin (sevap) tartıları ağır gelirse, işte onlar kurtuluşa erenlerdir. Kimin de tartıları hafif gelirse, işte onlar, ayetlerimize karşı haksızlık ettiklerinden dolayı kendilerini ziyana sokanlardır.” (A'raf 7:8,9)

“Biz, kıyamet günü için adalet terazileri kurarız. Artık kimseye, hiçbir şekilde haksızlık edilmez. (Yapılan iş) bir hardal tanesi kadar dahi olsa, onu (adalet terazisine) getiririz. Hesap gören olarak biz (herkese) yeteriz.” (Enbiya 21:47)