“Yapıcıların reddettiği taş, işte köşenin baş taşı oldu.” Son olarak gönderilen oğuldu. “Sonunda bağ sahibi, 'Oğlumu sayarlar' diyerek bağcılara onu yolladı.” Oğuldan sonra başka kimse gönderilmedi. İncil bunu doğruluyor:
“Tanrı eski zamanlarda peygamberler aracılığıyla birçok kez çeşitli yollardan atalarımıza seslendi. Bu son çağda da her şeye mirasçı kıldığı ve aracılığıyla evreni yarattığı kendi Oğlu'yla bize seslenmiştir. Oğul, Tanrı yüceliğinin parıltısı, O'nun varlığının öz görünümüdür. Güçlü sözüyle her şeyi devam ettirir. Günahlardan arınmayı sağladıktan sonra, yücelerde ulu Tanrı'nın sağında oturdu.” (İbraniler 1:1-3, İncil)
Şu anda, Tanrı’nın son iletişim yönteminin kullanıldığı ve dünyanın artık sona ereceği dönemdeyiz. Bu çok uzun bir dönem olabilir ama sonuncusudur. Bu evre, öncesindeki evrelerin hepsinden daha uzun olabilir ama yine de sonuncusu olacaktır. Tanrı, artık iradesini insana sonsuz Oğlu aracılığıyla iletti. Bundan sonraki cümlenin altını çizin lütfen. Göklerin Egemenliği’nin başlangıcından sonrasında bir süre için dünyada gerçekleşen başka bir ilahi program olmamıştı. Bunu, İsa’nın dünyada ne yapmakta olduğunu söylediği ayetlerde görüyoruz:
“İsa, Filipus Sezariyesi bölgesine geldiğinde öğrencilerine şunu sordu: "Halk, İnsanoğlu'nun kim olduğunu söylüyor?" Öğrencileri şu karşılığı verdiler: "Kimi Vaftizci Yahya, kimi İlyas, kimi de Yeremya ya da peygamberlerden biridir diyor." İsa onlara, "Siz ne dersiniz" dedi, "Sizce ben kimim?" Simun Petrus, "Sen, yaşayan Tanrı'nın Oğlu Mesih'sin" yanıtını verdi. İsa ona, "Ne mutlu sana, Yunus oğlu Simun!" dedi. "Bu sırrı sana açan insan değil, göklerdeki Babam'dır. Ben de sana şunu söyleyeyim, sen Petrus'sun ve ben kilisemi bu kayanın üzerine kuracağım. Ölüler diyarının kapıları ona karşı direnemeyecek.” (Matta 16:13-18, İncil)
Başka bir ilahi programın yürütülmekte olmadığını nasıl biliyoruz? İsa’nın son buyruğundaki yüklemin zamanına bakın. Yüklemde gelecek zaman kullanılıyor. "...ve ben bu kayanın üzerine kuracağım." "...ona karşı direnemeyecek." Dünyadayken İsa Mesih’i izleyen büyük kalabalıklar vardı. Fakat bugün İsa Mesih’e iman edenlerin yaptığı gibi henüz topluluklar olarak bir araya gelmemişlerdi. İsa, Petrus’un ikrar ettiği gerçek üzerine kilisesini bina edeceğini söyledi. İsa’nın bizlere bıraktığı resim, yapım halinde olan bir ev resmidir. İsa bu dünyanın her yerinden bu ‘evleri’, yani imanlılar topluluklarını bina ediyor ama Petrus’la diyaloğu sırasında bu büyük yapı projesi daha başlangıç aşamasındaydı.
İsa, bu doğaüstü projesi üzerinde ne kadar çalışacağıyla ilgili bir koşul koymadı. Örneğin, geliştirdiği bu yerel imanlılar topluluklarının bir gün Hıristiyan inancını bırakıp daha yeni bir dinin öğrettiklerini benimseyeceğini söylemiyordu. Birçok seçenek olabilir. İstatistikçiler, dünyada bir milyondan fazla takipçisi olan yirmi iki din olduğunu söylüyorlar. İsa, bu diğer dinlerden biri dikkatimizi çekecek kadar büyüyene dek Hıristiyan inancının geçerliliğini koruyacağını mı söyledi? Hayır, İsa başladığının, kendisi dünyaya dönene dek devam edeceğine dair söz verdi.
Vaftizci Yahya’nın görevi, İsa’yı Tanrı’nın vaat edilen Mesih’i, tüm çağların umudu olarak tanıtmaktı. Göklerin Egemenliği’nin, bu ara ve geçici aşama sırasında dünyada sadece iki insan kategorisi vardır. Göklerin Egemenliği’nde olanlar ve başkalarına İsa Mesih’i tanıtanlar ve Göklerin Egemenliği’nin dışında olup kendilerine İsa Mesih’in tanıtıldıkları. Aynı zamanda Egemenliğin Kralı, Krallık içindekileri daha küçük imanlılar topluluklarında bir araya getiriyor. İsa’ya iman eden bu yerel topluluklar kilise olarak bilinir.
Göklerin Egemenliği ve kilise arasında nasıl bir fark vardır? Göklerin Egemenliği evrensel, bölünmez ve birdir. Oysa İsa’nın sözünü ettiği kilise yerel, görülebilir ve sayıca çoktur.
Bütün kiliseler, ilk olarak Petrus’un ikrar ettiği, İsa’nın Mesih ve yaşayan Tanrı’nın Oğlu olduğu gerçeği üzerine mi kurulmuştur? Hayır, inançları İncil’e aykırı olan insanların toplulukları da vardır. Fakat bu insanlar kendilerini Hıristiyan diye tarif eder ve mezheplerine Hıristiyan bir isim verirler. İncil’i iyi bilmeyenler bu ‘evlere’ ya da topluluklara ya da dindar insanlara bakar ve bunları Hıristiyan sayarlar. Evet, ama bunlar sadece sözde Hıristiyan’dır.
Yıllar önce eşim ve ben depremzedelere yardım için sık sık İzmit’e gidip gelirdik. Bu yolculuklar sırasında arabamızı kullanılmış giysilerle doldurup, üzerlerindeki dışında başka giysileri olmayan kişilere dağıtırdık. Depremi hatırlıyorsunuz değil mi? Kalitesiz inşaatlar nedeniyle birçok insan hayatını kaybetti. Apartman binalarını güçlendirmek için çelik çubukların ve standart betonun kullanılması gereken yerlerde kalitesiz çimento ve hatta boşluğu doldurmak için çimento torbaları kullanıldığı ortaya çıkmıştır.
Birçok kilise ve mezhepte buna benzer bir şey oldu. Görüntü olarak her şeyleri Hıristiyanların topluluğu gibi görünüyor. Gerçekten öyle mi? İsa’nın öğretişlerini ve İsa’nın nasıl bir araya gelmemiz gerektiği hakkında söylediklerini bir kenara attılarsa değil. Sahte olanı gerçek olandan ayırt etmeyi bilmiyorsak Hıristiyan olduklarına inandırılabiliriz.