headerLogo2b-18pt-myriadpro

4 Kardeş ve Nehrin Cazibesi

22 image5636 man alone search 45IV. DÖRDÜNCÜ KARDEŞ. Son olarak, sizin için umudum ve duam bu web sitesinden ayrılmadan önce, dördüncü oğul gibi sizin de eve giden yolu tek başınıza gidemeyeceğinizi fark etmenizdir. Şu ana kadar büyük olasılıkla anladığınız gibi hikayedeki İlkdoğan İsa’dır. Size uzatılan bu eli tutup Tanrı’nın lütfuna harika bir şekilde tutunacak mısınız?

Dört kardeş de aynı daveti duydu. Dördünün de büyük ağabey tarafından eve taşınma fırsatı vardı. Birincisi, babasının evi yerine otlardan yapılmış kulubeyi tercih ederek hayır dedi. İkincisi, kendi hatalarını kabul etmek yerine ağabeyinin hatalarını incelemeyi tercih ederek hayır dedi. Üçüncüsü, dürüst bir itiraf yerine iyi bir intiba bırakmayı tercih ederek hayır dedi. Dördüncüsü ise, suçluluk yerine minnettarlığı tercih ederek evet dedi.

Bir oğul, “Kendimi memnun edeceğim,” kararına vardı. 
Diğeri, “Kendimi kıyaslayacağım,” seçimini yaptı.
Üçüncüsü, “Kendimi kurtaracağım” kararını verdi.
Dördüncüsü ise, “Kendimi sana emanet edeceğim,” diye karar verdi.

Dördüncü oğlu Tanrı’ya itaatsizlik edenler arasında neden saydığımı merak edebilirsiniz. Neden mi? Çünkü itaatsizlik etmişti. İtaatsizlik etmemiş olsaydı hikayede yeri olmazdı, öyle değil mi? Kardeşler gibi o da nehirde süreklenmişti. Dört kardeş farklı görünmüş olabilirler ama aslında birbirlerine çok benziyorlardı! Hepsi Baba’dan ayrılmıştı. Hiçbiri için Şato’ya geri dönmenin bir yolu yoktu. Hiçbiri yardım istemiyordu. Sadece hikayenin sonunda dördüncü oğlun Tanrı’nın lütuf teklifinden yararlanmaya karar verdiğini görüyoruz.

‘Biz de babamıza mı döneceğiz?’ diye sordu kardeşi.
‘Evet.’
‘Beni bağışlayacak mı?’
‘Bağışlamayacak olsa beni gönderir miydi?’
Böylece küçük kardeş İlkdoğanın sırtına çıktı ve eve yolculuk başladı.’

SAPKINLIĞIN ANLAMI

23 image11876 wash dishes 45Sapkınlığın anlamını hatırlayın. Hepimiz mahvolmuş bir durumdayız. Tanrı, başkaldırımızın bizi attığı bu uzak yere bakıyor ve aramızda tek bir doğru insan görmüyor. Tanrı’nın yasalarını çiğnemişken nasıl doğru olabiliriz?

Çevre yolunda hız yaparken yakalansam ve yasaların çiğnenmesi durumunda cezanın uygulandığı bir ülkede yaşasam, polise ‘Sayın memurum, bu sabah işe gitmek üzere evden çıkmadan önce hasta olan eşim için bulaşıkları yıkadım ve ilk kırmızı ışıkta durduğumda ihtiyacım olmayan bir miktar parayı çingene kıza verdim’ desem mutlaka bana gülecektir. Yaptığım iyi şeyler yaptığım kötü şeyi dengeleyecek ve memur bana ceza vermeyecek. Doğru mu? Hayır, yanlış. Yasayı çiğnedim ve suçuma göre ödemem gereken cezayı ödemek zorundayım. Ayrıca, yasayı çiğnerseniz artık doğru sayılamazsınız. Nokta. Eşime akşam iş toplantım olduğu yalanını söyleyip birkaç saatlik zevk için geneleve gidersem ya da yoldan güzel bir hayat kadınını arabama alırsam yalancı olurum. Yolda bir şişe viski almaya karar verip dükkan sahibine ve dolaylı olarak devlete, KDV’yi ödememek için fiş istemediğimi söylersem bu iki davranışımla hem yalancı hem de hırsız olmuş olurum. Yalancı bir hırsızım. Vicdanımı rahatlatmak ya da suçumdan muaf olmak için ertesi günün bulaşıklarını yıkamamım bir önemi yoktur. Nitekim insanın neyin yasal ve yasadışı olduğuna karar vermesi önemli değildir. Bir ulus fuhuşun siyasi sınırları içinde yasal olmasına izin veriyorsa, bu, Tanrı’nın da bunu hoşgördüğü anlamına gelmez. Tanrı, Yeni Antlaşma’da İbraniler Kitabı’nda, “Herkes evliliğe saygı göstersin. Evlilik yatağı günahla lekelenmesin. Çünkü Tanrı fuhuş yapanları, zina edenleri yargılayacak” diyor. O halde, bu üç eylemle, yalancı, hırsız ve bir zina eden oluyorum. Yıllar boyunca böyle tanınacağım. Artık hiçbir zaman yalan söylemediğimi, hırsızlık yapmadığımı ve eşimi aldatmadığımı söyleyemeyeceğim.

24 image11877 river drown 45Daha önce sözünü ettiğim düşüncelerimizi düşündüğümüz anda herkesin görebileceği şekilde gösteren aleti düşünün. Bu aleti çalıştırdığınız anda Kutsal Kitap’ın şu sözlerinin doğru olduğunu hemen anlayacağız; “Doğru kimse yok, tek kişi bile yok.” Bu ayet, Mezmur 14 ve 53’ten alıntıdır. İnsan kendi gözüne ne kadar doğru gözükse de, dini yasalara uymalarıyla doğru olan kimse yoktur. Çünkü günahsız kimse yoktur. Yürekleri araştıran Tanrı, bu amaçla göklerden bakıyor, kendisi gibi kimse, kendisi gibi doğru olan kimse var mı diye bakıyor ama kimseyi bulunamıyor. Nehir aşağı sürüklendiler ve suyun dışında ‘garip topraklarda, uzun bir ülkede, terk edilmiş bir yerde’ atıldılar. Siz ve ben ve herkes... İsa Mesih dışında herkes...

Yaşamış olan kimse dikkatinden kaçmadı. Gerçekten doğru olan biri ya da birileri çıksaydı yüreğinin iyiliği bunu kaydetmesini sağlardı. Kabul etmek istemiyoruz ama dindar olsak bile Tanrı’ya yönelen bir doğamız ya da yapımız yok. Tanrı’yı ihmal etmek ya da unutmak sapkınlığımızın en kesin kanıtlarından biridir. Bunun üzerinde düşünün, ben doğru olduğuna inanıyorum. Ancak Tanrı’yı unutarak insan günahkar düşünce ve eylemlere girişebilir. Sırtımızdaki bu her günahı bildiren makinayı açtığımızda gerçekten ne kadar ahlaksız olduğumuzu çabucak görebiliriz. Sadece Tanrı’yı, bütün yürekleri, içtenlikleriyle azimli ve sürekli olarak arayan O’na yönelen kimse yoktur. İlkdoğanla suyun kenarında taşları dizen arasında geçen konuşmayı hatırlıyor musunuz? Bu kardeş dinsel çabalarından oldukça mutluydu. Erdemlerini ölçmek, ilerlemesinin dijital bir resmini çekmek ve kendi sırtını sıvazlamak için büyük olasılıkla sık sık mola veriyordu. O zamanlarda herkese e-posta gönderme teknolojisi olsaydı bu kardeş her gün Tanrı’ya e-posta gönderir, Şatoda kaydettiği ilerlemenin resmini eklerdi.