İşgalci Roma güçleri nedeniyle baskı altında olduklarını anlayabiliriz fakat kendi dini önderleri nedeniyle ağır bir yük altında olduklarını anlamak güç. Bu liderlerin çoğu için sahte davranışların yaygın bir özellik olması ne kadar da üzücü. İsa onlar için şöyle söyledi, ‘Yaptıklarının tümünü gösteriş için yaparlar.’ (Matta 23:5, İncil).
Dikkat çekmeyi ve dini ünvanlarını seviyorlardı. “Şölenlerde başköşeye, havralarda en seçkin yerlere kurulmaya bayılırlar. Meydanlarda selamlanmaktan ve insanların kendilerini ‘Rabbi’ diye çağırmalarından zevk duyarlar.” (Matta 23:6-7, İncil). [“Rabbi,” Yahudiler arasında önemli Kutsal Yasa öğretmenlerine verilen bir ünvandı.]
Gördüğünüz gibi İsa, dinsel cilalarının arkasındakini olduğu gibi görüyordu. Bu insanların önünde İsa kalabalıkları uyardı ve bu tür önderleri örnek almamalarını söyledi. Neden? Bu önderler Tanrı’dan uzak yollarını ve kötü niyetlerini örtbas etmek için dini bir örtü yapmışlardı. “Size şunu söyleyeyim: Doğruluğunuz din bilginleriyle Ferisiler'inkini aşmadıkça, Göklerin Egemenliği'ne asla giremezsiniz!” (Matta 5:20, İncil)
Neredeyse 10.000 kişinin hayretini düşünebiliyor musunuz? Kalabalık, ‘Din önderlerimiz doğru giysileri giyiyorlar. Sakalları doğru uzunlukta. Doğru kokulu vücut yağını kullanıyorlar. Her cümlede Tanrı’nın adını kullanıyorlar. Sık sık oruç tutuyorlar, çok dua ediyorlar ve günah çıkarma, ondalık verme ve diğer dini törenler gibi konularda son derece titizler. Bu nasıl olabilir? diye merak etti. Kafaları karışmış insanlar şöyle sordular, ‘Yani, din önderlerimizin cennete gidebilecek kadar doğru olmadıklarını mı demek istiyorsun? Onlar cennete gidemezse, aramızdan kim gidebilir?!!!’
Cennet vaadi. Olağanüstü bir Tanrı’nın olağanüstü vaadidir. Bu web sitesini araştırıp size bu vaadi veren Tanrı hakkında daha fazla öğrendiğiniz için çok mutluyum.
Bu büyük kalabalığa geri dönelim. Kalabalık İsa’ya nasıl karşılık verdi? Bu sert sözler dağılmalarına neden oldu mu? Hayır, İsa’nın gittiği her yerde kalabalıkların sayısı arttı. Bu hikayede İsa’yı izleyen kalabalığa bakın. Binlerce insanın adımlarının yarattığı tozun gökyüzüne yükselişine bakın. O kadar çok insan! İnsanlar, gerçeğin ardından giderler, öyle değil mi? Peki ya gerçeğin yerini sahtesi almışsa? Ya insanlar Tanrı’nın sözlerini, sadece Tanrı sözü olduğu iddia edilen sözlerden ayırt edemezlerse? İşte İsa’nın döneminde öyle oldu. Bugün dünyamızda aynı şey hala yaşanmaktadır.
Eğer ben İsa’nın döneminde yaşamış olsaydım, en fazla agnostik olurdum. (Agnostik biri Tanrı’nın ya da tanrıların varlığının ya da yokluğunun bilinemeyeceğine inanan biridir). Beni sahte dindar önderler, kendine güvenmeyen gösterişçilerden daha fazla rahatsız eder. Ama İsa’yla ilgili söylenenleri işittikten sonra ben de kalabalığa katılırdım. Tıpkı şu anda sizin de İsa’yla ilgili bu hikayeleri araştırıp bundan keyif aldığınız gibi. Bunun, doğrudan yüreğime konuşan bir mesaj olduğunu anlamam uzun sürmezdi. İşte burada gerçeği söyleyen biri vardı.
Bir seferinde din önderleri İsa’yı tutuklamaları için tapınak görevlilerini gönderdiler. Bu nöbetçiler İsa’yı dinlediler ve öğretişine hayran kaldılar. Sonunda elleri boş halde önderlere geri döndüler. Bakın neler olduğunu nasıl açıklıyorlar: “Ferisiler halkın İsa hakkında böyle fısıldaştığını duydular. Başkâhinler ve Ferisiler O'nu yakalamak için görevliler gönderdiler....Görevliler geri dönünce, başkâhinlerle Ferisiler, "Niçin O'nu getirmediniz?" diye sordular. Görevliler, "Hiç kimse hiçbir zaman bu adamın konuştuğu gibi konuşmamıştır" karşılığını verdiler.” (Yuhanna 7:32, 45-46, İncil)
Kendimi bu nöbetçilerle omuz omuza, İsa’nın sözlerinden etkilenmiş olarak hayal edebiliyorum. İsa bu sözleri söylediği sırada orada olmazdım ama zaman içinde İsa’nın bu sözleri söylediğini başkalarından duyardım: “Yol, gerçek ve yaşam benim…” (Yuhanna 14:6, İncil). Bunun anlamı neydi?
a) Yol benim. Bunu söylemekle İsa O’nsuz kayıp olacağımı mı söylemek istedi? Evet, bu anlama geliyor ve bugün de bu anlamını koruyor. İyi bir eğitimim, iyi bir ailem, iyi bir işim vardı ve ahlaki açıdan da doğruydum ve dinime sadıktım, yine de İsa olmadan kayıp sayılır mıyım? Evet. İsa, Tanrı’ya giden yollardan yalnızca biri değil mi? Hayır, O tek yoldur.
b) Gerçek benim. İsa olmadan hata yapmaya ve sahte olana mı mahkum olurum? Evet. İsa’nın öğretişlerinin doğrudur, çünkü O’nun kim olduğu gerçeğini anlatırlar. İsa bize doğru yolu göstereceğini söylemiyor. ‘Gerçek benim’ diyor. İsa, İncil’de açıklandığı gibi aynı zamanda ilahi Söz ise, bunu O’nun “gerçeğin” ta kendisi olduğunu anlayabiliriz. “Başlangıçta Söz vardı. Söz Tanrı'yla birlikteydi ve Söz Tanrı'ydı. Başlangıçta O, Tanrı'yla birlikteydi. Her şey O'nun aracılığıyla var oldu, var olan hiçbir şey O'nsuz olmadı. Yaşam O'ndaydı ve yaşam insanların ışığıydı. Söz, insan olup aramızda yaşadı.” (Yuhanna 1:1-4, 14). İlahi söz doğrudur. Her zaman.
c) Yaşam benim. O’nsuz ruhsal olarak ölü mü sayılırım? Evet, bu da doğru.
İsa gerçekten kim olduğunu göstermek istiyordu.
İsa’nın kendisiyle ilgili olarak söylediği bu güçlü iddialar hakkında ne söyleyebiliriz? Sadece insan olan hiç kimsenin bu gibi iddialarda bulunamayacağını söyleyebiliriz. Fakat İsa bu iddialarının altını doldurabiliyor muydu? İsa, o zaman beş ekmek ve iki balığı alıp ellerini yukarı kaldırdığında hikayemizdeki kalabalığa neyi gösteriyordu? Herkesin ne yapacağını görmesini istiyordu. Bu yedi parça yiyeceği binlerce kişi için bir şölene dönüştürecek içindeki yaratıcı gücü görmelerini istiyordu. Bunun gerçekleştiğini görmelerini ve mucizeden yüzde yüz ikna olmalarını istiyordu. Fakat bundan da öte, İsa gerçekten kim olduğunu göstermek istiyordu.