headerLogo2b-18pt-myriadpro

İsa Yeruşalim İçin Ağlıyor

04 calvary the lamb of god and the light of god were on the cross 45“Hepsi İsa'nın ölüm cezasını hak ettiğine karar verdiler. Bazıları O'nun üzerine tükürmeye, gözlerini bağlayarak O'nu yumruklamaya başladılar. "Haydi, peygamberliğini göster!" diyorlardı. Nöbetçiler de O'nu aralarına alıp tokatladılar.” (Markos 14:64-65)

İnsanların kendileri için gözyaşı döken gözlere tükürmeleri doğru muydu? Askerlerin Tanrı’nın üzerine giyindiği insanlığın sırtını kamçılamaları adil miydi? Dünyaya şekil veren elleri kalın çivilerin delmesi adil miydi? Adil miydi? Hayır. Sevgi miydi? Evet.  

“Hiç kimsede, insanın, dostları uğruna canını vermesinden daha büyük bir sevgi yoktur.” (Yuhanna 15:13)

“…ama siz istemediniz.”

İsa gözyaşı döktü fakat başkalarının yaptığı gibi çaresiz bir kederle yüksek sesle ağlamadı. Ümitsizlik içinde kendi durumu için ağlamıyordu. İnsanlık için Ölüm Tepesinde ne yapmak üzere olduğunu biliyor muydu? Biliyordu fakat bağışlama teklifini hor görenlerin acısı için duyduğu merhamet, gözyaşlarının akmasına neden oldu. Yazının başında İsa’nın ilerde Yeruşalim’de neler olacağını bildiğini gördük. Kendisiyle ilgili olacakları da önceden biliyordu.

“Bundan sonra İsa, kendisinin Yeruşalim'e gitmesi, ileri gelenler, başkâhinler ve din bilginlerinin elinden çok acı çekmesi, öldürülmesi ve üçüncü gün dirilmesi gerektiğini öğrencilerine anlatmaya başladı.”  (Matta 16:21)

“İsa Yeruşalim'e giderken, yolda on iki öğrencisini bir yana çekip onlara özel olarak şunu söyledi: "Şimdi Yeruşalim'e gidiyoruz. İnsanoğlu, başkahinlerin ve din bilginlerinin eline teslim edilecek, onlar da O'nu ölüm cezasına çarptıracaklar.”  (Matta 20:17-18)

Yeruşalim’e bakarken gördüğünüz İsa, kent ve içinde yaşayanların başına gelecek olan kötü şeyleri ağır bir şekilde hissetmektedir. Bir zamanlar görkemli olan bu kent, gerçeğin kalesi, nasıl olur da bu kadar kutsallıktan uzak bir çılgınlığın içine düşer? İsa Yeruşalim’in Tanrı elçilerini öldürerek kendisine gönderilen ilahi bildirileri yok etmesiyle ilgili utanç verici tarihini anlattı. 

05 image11281 cross crowd zzz 45“Ey Yeruşalim! Peygamberleri öldüren, kendisine gönderilenleri taşlayan Yeruşalim!”

İsa insanları tek bir ilahi haberciyi öldürmelerinden ötürü azarlamıyor- sadece bir tanesi bile fazla olsa da. Bu gelenek o kadar kökleşmişti ki kent, kendilerini Tanrı’ya yöneltmek için gönderilen birden fazla peygamberi ve başkalarını öldürmüştü. Bu sözlerle aynı zamanda öğrencilerini, o kadar gurur duydukları kentin kendi Mesih ve Kurtarıcısı’nı ne kadar zalim bir şekilde öldürecekleri konusunda uyarıyordu.   

Çalışma ayetimizde benim için anlaşılmaz sırlardan biri şu ifadedir, “…ama siz istemediniz.” İnsanın tüm ihtiyaçlarını karşılamak Tanrı’nın en derin arzusudur. İnsanın Tanrı’nın bu arzusuna karşı koyması benim için bir sır. Ama insana Tanrı’ya ‘hayır’ deme özgürlüğü verilmiştir. Tanrı bizleri robot olarak yaratmadı, öyle değil mi? Bazılarını ‘Evet’ bazılarını ise ‘Hayır’ demek üzere yaratmadı. Bizlere düşünmek için akıl ve iradesine karşı çıkabilecek iradeler verdi. Ne kadar derin bir düşünce! Tanrı kendisini sevmeye ve kendisine hizmet etmeye istekli olmamızı istiyor, bu şekilde programlandığımız için böyle davranmaya zorlanmamızı ve böyle davranmamızı istemiyor. Bunu anlamak zor olsa da, Kutsal Kitap’ta, bir yandan insanın özgür iradesi korunurken bir yandan da Tanrı’nın insanlar üzerinde egemenliğinin sürdüğü açıktır. 

Tanrı’nın gücü her şeye yeter mi? Evet. Eğer evren ve bu dünyadaki insanlar arasındaki olaylar üzerinde tam denetime sahip olmasaydı egemen olmazdı ve bunun sonucunda Tanrı olmazdı. Bir şekilde Tanrı insanın seçim özgürlüğünü resmin dışında bırakmıyor. Eğer ben O’nun yerinde olsaydım, dünyam üzerinde dolaşan ve benim söylediklerimi papağan gibi tekrarlayan bir dünya dolusu robot istemezdim. 06 small mind1 45Siz ne dersiniz? Onları gerçekten insan olarak yaratır ve beni dinlemek ve sevmek konusunda onlara seçim hakkı verirdim. Eğer, herkesin başka bir seçimi olmadığı için bana itaat ettiği seçim hakkından yoksun bir dünya yaratsam yarattıklarımdan nasıl bir sevgi görürüm? Bu anlamsız olurdu. Gerçek sevgi olmazdı. Gerçek sevgi ancak özgür irade olduğunda gerçekleşebilir.

Her durumda, Tanrı’nın bir yandan egemenliğini korurken, diğer yandan hala insanın özgürlüğüne nasıl izin verdiğini anlamak sadece Tanrı’nın sınırsız aklı için mümkün gibi görünüyor. Büyük beyinler yüzyıllardır bu konuyu anlamakta zorlanıyorlar. Benimki gibi küçük beyinler de. Sonuç olarak, küçük beyinler de büyük beyinler de bunun son derece derin ve gizemli bir konu olduğu konusunda anlaşmak zorunda.

Tarih, seçildikten sonra ya da insanlar üzerinde zorla yetki sahibi olduktan sonra sahip oldukları yetki ve güç nedeniyle yozlaşan iyi insanların hikayeleriyle doludur. Bunu seslerinin tonunda ya da yansıtmaya çalıştıkları ve daha önce var olmayan yeni tavırlarında gördük. Tanrı’nın kendi içinde bu kadar güven dolu, sevgi dolu ve saf olması ve bu nedenle diktatörler gibi yetki sahibi oldukları kişilere hakim olmaya gerek duymaması inanılmaz, değil mi? Tanrımız’ın karakterini aşağıdaki ayetlerde görebilirsiniz. ‘Sevgi’ sözünün geçtiği yere ‘Tanrı’ sözcüğünü koyabilirsiniz çünkü Kutsal Kitap bize Tanrı’nın sevgi olduğunu söylüyor.

“Sevgi sabırlıdır, sevgi şefkatlidir. Sevgi kıskanmaz, övünmez, böbürlenmez. Sevgi kaba davranmaz, kendi çıkarını aramaz, kolay kolay öfkelenmez, kötülüğün hesabını tutmaz.  Sevgi haksızlığa sevinmez, gerçek olanla sevinir. Sevgi her şeye katlanır, her şeye inanır, her şeyi umut eder, her şeye dayanır. Sevgi asla son bulmaz. Sevgi sabırlıdır, sevgi şefkatlidir. Sevgi kıskanmaz, övünmez, böbürlenmez. Sevgi kaba davranmaz, kendi çıkarını aramaz, kolay kolay öfkelenmez, kötülüğün hesabını tutmaz. Sevgi haksızlığa sevinmez, gerçek olanla sevinir. Sevgi her şeye katlanır, her şeye inanır, her şeyi umut eder, her şeye dayanır. Sevgi asla son bulmaz.” (1.Korintliler 13:4-8)