Hangi Tanrı’ya?
Soru ‘Tanrı’ya inanıyor musun?’ sorusu değil. Soru, ‘Hangi Tanrı’ya?’ Kutsal Kitap’ın Tanrısı, Kuran’ın Tanrısı’yla aynı mı? Hemen yanıt vermeyin. Önce düşünün ve kolay yanıtların hepsini bir kenara bırakın. Web sitemizde Tanrı’nın karakteri hakkında bu gibi makaleleri okudukça inancınızı daha fazla sorgulayacağınıza inanıyorum. Kuşkusuz, dost kalıp farklı fikirlerde olabiliriz fakat İslam ve Hıristiyanlık arasında önemli farklılıklar olduğuna inanıyorum. Son üç paragrafı düşünün. Çok farklı bir Tanrı’yı resmediyorlar, öyle değil mi?
Daha önemli olan soru, ‘Tek bir Tanrı’ya inanıyor musun?’ değil. Temel soru, ‘İnandığın bu tek Tanrı nasıl bir Tanrı?’ Kendilerini ateist olarak tanımlayan insanlarla konuştum. Onlara genellikle sorduğum ilk soru ne oluyor biliyor musunuz? “İnanamadığınız Tanrı’dan bahseder misiniz?” Tanrı konusunda algıları karşısında verdiğim tepki çoğunlukla şöyle oluyor: “Dostum, Tanrı böyle değil. Tanrı hakkında böyle bir fikri nasıl edindiniz? Kutsal Kitap’tan gelmiyor.”
Tanrı’nın size karşı sevgisinin ne kadar süreceğini biliyor musunuz? Yanıtınızı parçalanmış bir çarmıhta, Yeruşalim dışında çıplak bir tepede bulabilirsiniz. Ve boş bir mezarın girişinde, Tanrı buradan çıkarken öyle görünüyor ki sanki bir patlama olmuş gibi koyu bir is lekesi kalmış. Dilerseniz buna diriliş gücü deyin! Tanrı şöyle diyor, “Orada gördüğün benim, Yaratıcın, insanlığı giyinmiş olan Tanrın. Çivilenmiş ve kanayan. Günahla kirlenmiş. Hissettiğim senin günahın. Öldüğüm ölüm senin ölümün. Birkaç gün sonra yaşadığım, senin dirilişin olacak. Diriliş, bunu unutma. Senin için önce bana ait olup benden gelmeyen zafer yoktur. Keder. Sevinç. Hepsi senin için. İşte seni bu kadar seviyorum!”
Tek bir Tanrı’ya inanıyor musunuz? İyi. Bu başlamak için iyi bir nokta. Artık, bize olan sevgisini İsa Mesih’in ölümü, gömülmesi ve dirilişiyle göstermiş olan tek Tanrı’ya inanın. Bu tek Tanrı’ya inanmayı seçtiğiniz takdirde sizi kim bu sevgiden ayırabilir? “Eminim ki, ne ölüm, ne yaşam, ne melekler, ne yönetimler, ne şimdiki ne gelecek zaman, ne güçler, ne yükseklik, ne derinlik, ne de yaratılmış başka bir şey bizi Rabbimiz Mesih İsa'da olan Tanrı sevgisinden ayırmaya yetecektir. ” (Romalılar 8:38-39, İncil)
Fakat size çok kötü bir haberim var. Size kendisini ve sevgisini açıklamayı seçtiği yol için O’na şükredene kadar bu harika Tanrı’yla ilişkinizde bir sorun olacak. Buna sevgisini kanıtlayan eylem de dahildir: Çarmıh. O’nunla barışmayı kabul etmediğiniz sürece Tanrı uzak ve bilinemez olmaya devam edecektir.
Tarihte birçok kişi bu teklifi geri çevirmiştir. Biz kısaca bir kente ve bir halka baktık. “Ey Yeruşalim! Peygamberleri öldüren, kendisine gönderilenleri taşlayan Yeruşalim! Tavuğun civcivlerini kanatları altına topladığı gibi ben de kaç kez senin çocuklarını toplamak istedim, ama siz istemediniz.” (Matta 23:37, İncil)
Bu ayetin alındığı bölümü okursanız İsa’nın topluluk içinde verdiği son vaazın son sözlerini okumuş olursunuz. Ağır bir dille konuşuyor fakat gözlerinde yaşlar var çünkü İsa onları ve Filistin halkını seviyor. Bizden daha fazla değil, ama yine de onları seviyordu. Bu bölümde İsa’yı yanlış anlamayın. Kendisini reddedenler üzerine gelecek olan yargı hakkında ağır bir şekilde konuşuyor. İlk yargı dalgası sadece birkaç yıl ötedeydi.
“İsa Yeruşalim'e yaklaşıp kenti görünce ağladı. "Keşke bugün sen de esenliğe giden yolu bilseydin" dedi. "Ama şimdilik bu senin gözlerinden gizlendi. Senin için öyle günler gelecek ki, düşmanların seni setlerle çevirecek, kuşatıp her yandan sıkıştıracaklar. Seni de, bağrındaki çocukları da yere çalacaklar. Sende taş üstünde taş bırakmayacaklar. Çünkü Tanrı'nın senin yardımına geldiği zamanı farketmedin.” (Luka 19:41-44)
Yaklaşık 40 yıl sonra ve tıpkı İsa Mesih tarafından peygamberlik edildiği gibi Yeruşalim’deki harika tapınak tamamıyla yıkıldı. Yeruşalim tamamıyla yıkıldı. Taş üstünde taş kalmadı. Nasıl oldu? Buna daha önce bakmıştık. Roma Generali Titus kentin çevresini sardı ve İ.S. 70 yılında Yerşalim kuşatması başladı. Sonunda kenti aldı ve meşaleyi alıp tapınağı yaktı ve taş üstünde taş bırakmadı. Bu olay Yahudi diasporasının (asıl vatanlarından uzakta yaşayan Yahudiler’in) uzun ve çetin sürgününün başlangıcı oldu.
Şu an kafanızda bir soru oluşabilir: Bütün bunlar içinde merhametli İsa nerede? Ben size üç soru sorarak yanıt vermek istiyorum. Kanser hastası birine büyük bir ameliyat olmazsa öleceğini söylemek acımasızlık mı? Arabadakilere ilerde yolun yağmurdan ötürü kullanılamaz olduğunu ve geri dönmezlerse ölüme gidiyor olacaklarını söylemek acımasızlık mı? Çocuklarla dolu bir otobüsün şoförüne ilerdeki köprünün ortasında delik olduğunu ve farklı bir yoldan gitmezse hem kendisinin hem de çocukların o delikten sulardan oluşan bir mezarın içine düşeceğini söylemek acımasızlık mı? Kurtarıcının sözünü ettiği tehlike gerçek. Yazının sonunda İsa’nın bizleri şoke eden keskin sözleri tehlikenin ne kadar gerçek ve korkunç olduğunu gösteriyor.
Evet, Tanrı bize karşı değil, bizden yana. Evet, Tanrı bizi çok seviyor. Peki ya sevgisini hor görürsek? Mormonlar, Yehova’nın Şahitleri ve diğer insanların dini kitaplarında yaptıkları gibi, O’nu yeniden tanımlamaya kalkışırsak? Benim babaannemle dedem ölene dek böyle bir dini hareketin parçası oldular. Sadece İsa’yı değil, Kutsal Kitap’ta adı geçen tüm insanları yeniden tanımlayan sapkın bir inançtı. Yağmurdan ötürü kullanılamaz olan yolda ya da ortasında delik bulunan köprüye doğru ilerlerken nasıl bir umuda sahiptiler? Hiç. Yok oldular.
Tanrı günahkarların sonsuz yıkımından zevk alır mı? Bazı insanları iyi bazılarını ise kötü olarak mı yaratır? İnançlarımızın aynı Tanrı tarafından yaratılıp yaratılmadığını düşünüyorduk. Kutsal Kitap’ın Tanrısı ölümlerinden zevk aldığı bu halk hakkında ne diyor? Bu insanlar kim? Hangi halk? Böyle bir halk yok!!! Tanrı şöyle diyor:
“Çünkü ben kimsenin ölümünden sevinç duymam. Egemen RAB böyle diyor.” (Hezekiel 18:32, Eski Antlaşma)