Taş kaldırıldı!
“Lazar!” diye seslendi, “Haberiniz olsun!” “Ali! Cengiz! Ebru! Yasemin! Çıkın dışarı!” diye çağırıyor. Şöyle mi diyor, “Şu anki dininizden, sırtınızdaki dijital göstergeleri değiştirmeyecek başka bir dini gerekler listesi olan bir dine geçin’? Hayır, böyle bir şey anlamsız olurdu. Tanrı şöyle diyor, ‘Yepyeni bir yaşama ve Yaratıcınız’la kişisel bir ilişkiye geçin. Benimle asla son bulmayacak bir ilişkiye başlayın. Ölüm bile bunu koparamaz!”
“Bir kimse Mesih'teyse, yeni yaratıktır. Eski şeyler geçmiş, her şey yeni olmuştur.” (2. Korintliler 5:17, İncil)
İsa ilk karşılaşmaları sırasında Marta’ya kızmamıştı. Bunu bu yazının birinci kısmında okuyoruz. Marta neden daha önce gelmediğini merak etti. İsa, Marta’nın kendisiyle ilgili şu an anladığından çok daha fazlasını öğrenmesi gerektiğini biliyordu. İsa’nın kendisinden daha çabuk bir yardım beklemesine nasıl cevap verdi? İsa öyle bir iddiada bulundu ki, bu iddia karşısında ya cennette tahtı ya da akıl hastanesinde bir odayı hak ettiğini düşünebiliriz. Ya ilahi, ya da deli olmalı. Ne dedi? “Kardeşin tekrar yaşayacak.” Sonra da, “Diriliş ve yaşam benim” dedi.
Bu ayetleri okuduğunuz için Marta’nın İsa’yı yanlış anladığını biliyorsunuz. Bunu kim yanlış anlamaz ki? Şöyle dedi, “Son diriliş gününde yeniden dirileceğini biliyorum.” Ama İsa bunu demek istememişti, değil mi? Ölüm Fatihi olduğunu bilmesini istiyordu. Lazar…ve Marta…ve siz…ve benim için Ölüm Fatihi olacak, fakat buna izin vermemiz gerek. Sonra söylediklerini kaçırmayın. İsa’nın Marta’yla işi bitmemişti. Gözlerini ona dikmiş olarak Kutsal Kitap’ta bulunan en önemli soruyu sordu. Bu soru, Marta için olduğu kadar sizin ve benim için de geçerlidir:
“Buna inanıyor musun?”
Bu soru İsa’yı yaşamış ve ölmüş olan binlerce guru ve peygamberden ayırmaktadır. Bu soru her sorumlu dinleyiciyi Hıristiyan inancına ya tam bir itaate ya da tam bir reddetmeye yöneltiyor. Okuduklarınıza inanıyor musunuz? Bu İsa’nın, ölümünüzden daha büyük olduğuna inanıyor musunuz? İsa sayesinde, ölümün, sizi cennete götüren yolda sadece bir giriş kapısı olduğuna inanıyor musunuz? Ben inanıyorum. Tanıklığımı okudunuz. İnanma sırası sizde ve yüz ya da daha fazla insan size inandığınız takdirde aptallık etmiş olmayacağınızı söyleyecektir. Hangi yüz kadar kişi? Dinleyin…
“Lazar, ne oldu?”
“Tıpkı İncil’de yazıldığı gibi oldu. Ölmüştüm.”
“Ne kadar ölü kaldın?”
“Ölü insan için söylemek zor fakat bana dört gün olduğunu söylediler.”
“Sonra ne oldu?”
“O’nun sesini duydum.”
“Kimin sesini?”
“İsa’nın sesini.”
“Ama ben ölü olduğunu sanıyordum.”
“Ölüydüm.”
“Mezarda gömülü olduğunu sanıyordum!”
“Öyleydim.”
“Mezarda ölü biri nasıl insan sesini işitebilir?”
“İşitmez. Ölüler sadece Tanrı’nın sesini işitir. Ben Tanrı’nın sesini işittim.”
“Ne dedi?”
“’Demek’ doğru sözcük olmaz. Söylemedi; bağırdı.”
“Ne diye bağırdı?”
“‘Lazar, çık dışarı!’”
“Sen de O’nu duydun mu?”
“Sanki benimle birlikte mezardaymış kadar net bir şekilde hem de. Gözlerim açıldı; parmaklarım hareket etti. Başımı kaldırdım. Yaşıyordum. Taşın kenara çekildiğini duydum. Sonra içerisi ışıkla doldu ve gözlerimin alışması zaman aldı.”
“Ne gördün?”
“Bana bakan yüzler.”
“Sonra ne yaptın?”
“Titreyen bacaklarımın üzerinde ayağa kalktım ve mezardan çıktım. İsa bana uzun uzun sarıldıktan sonra, çevredekilerden bana gerçek giysi vermelerini istedi. Onlar da verdiler.”
“Yani, öldüğünü, dört gün mezarda kaldığını sonra da İsa’nın seni geri yaşama çağırdığını mı söylüyorsun? Buna tanık olan kimse var mı?”
Lazar kıkırdar. “Sadece yüz kadar kişi.”
“Bu deneyim iman etmeni sağladı mı?”
“Evet sağladı ve İsa benim için yaptığını sizin için de yapacak. Size sevinç, güç, şifa, görüş, güvenlik, yeterince yemek ve önce günahlarınızı bağışladıktan sonra yeni bir yaşam verecek.”
“Sadece Tanrı’nın günahları bağışlayabileceğini düşünüyordum.”
“Ben de öyle söyledim! Sizi bağışlayacak. ‘Bağışlamayı’ tanımlamanın yollarından biri ‘size zarar veren kişiyi cezalandırma hakkında vazgeçmektir.’ İsa’nın çarmıhta yaptığı budur.”