Bu açıklamada Kilisenin uygulamasının Kutsal Yazı’nın yorumunu doğrulamak için nasıl kullanıldığına dikkat edin. Aynı yaklaşım II. Vatikan Konseyi’nin heykellerin kullanımına devam edilmesini desteklemesinde de görülmektedir:
“Kilise’nin ilk günlerinden beri, Rabbimiz, kutsal Annesi ve kutsalların resimlerinin, sadıkların saygılarını göstermeleri için kiliselerde sergilenme geleneği vardır.”
Mısır’dan Çıkış 20:4-5’in Katolik yorumu, Roma Katolikliğinin Kutsal Kitap yorumu konusunda en üstün kuralının ürünüdür: ‘Kutsal Yazılar’daki herhangi bir ayetin gerçek anlamı hakkında Kilise Magisterium’u her zaman ne anlama geldiğini söylediyse, odur.’ (Katolik Kilisesi Katekizmi, paragraf 119). Ya da, başka bir deyişle: Kilisenin inandığı ve uyguladığı, Kutsal Yazı’nın ne öğrettiğini veya ne anlama geldiğini belirlemektedir.
Kutsal Kitap çalışmasına bu yaklaşım boş bir yaklaşımdır. Ancak Kilise’nin kendisini doğrulamasıyla sonuçlanabilir. Düzeltme mümkün değildir çünkü gerçek kuralı, Kutsal Yazı’nın, diğer Kutsal Yazılar’la kıyaslandığında doğrulanan açık anlamı değildir. Aksine gerçek kuralı Kilise’nin inandığı ve uyguladığıdır!
Roma Katolik Kilisesi’nde heykellerin kullanımı Tanrı’nın buyruklarına o kadar açık bir şekilde aykırıdır ki bunları aklamanın bir yolu yoktur. Tapınmamız, hayal gücüyle değil, iman gücüyle yönetilmelidir. Gerçek şu ki, Katolikler heykellerinin önünde eğiliyorlar. Bu heykellere gösterdikleri dışsal saygı ve onurlandırmaları, bunların yapıldığı alçı veya plastikte ilahilik olduğu izlenimini vermektedir. En azından öyle görünür. Her durumda, diz çökerek, heykelleri öperek ve başka saygı hareketleriyle Tanrı’ya itaatsizlik ediyorlar.