İbrahim henüz sona eren savaşta dört kralı yenilgiye uğratmıştı. İbrahim’i teşvik etmek ve korkularını yatıştırmak için Tanrı kendisine bir görümde göründü. İbrahim, muhtemelen, krallarını öldürdüğü ulusların ordularını üzerine göndereceğinden ve üzerine daha büyük bir güçle geleceğinden korkmuştu. Akrabalarını öldürdüğü kişilerin öç almaya çalışacağından ötürü kaygı duymuş olabilir. Tanrı şöyle söyleyerek bu korkulara teslim olmamasını söylüyor:
“Korkma, Avram” diye seslendi, “Senin kalkanın benim. Ödülün çok büyük olacak.” (Yaratılış 15:1, Eski Antlaşma)
Tanrı’nın Kutsal Kitap’ta halkını yıkıcı kötülüklerden korumak için kendini bir kalkan olarak sunduğunu görüyoruz. Bunların en büyüğü, günahlarımızdan ötürü hak ettiğimiz ama İsa’nın bizim yerimize yüklendiği yargıdır. Tanrı sığınağımız olursa, sonsuza dek sığınağımız olarak kalacaktır. Sadece Yargı Günü’ne kadar değil! “Sığınağın çağlar boyu var olan Tanrı'dır. Seni taşıyan O'nun yorulmaz kollarıdır.” (Yasa’nın Tekrarı 33:27, Eski Antlaşma)
Tabii ki, Tanrı’nın kolları yoktur. Tanrı ruhtur. Fakat bizlere, bizim anlayacağımız sözlerle söyledikleri, bizim yanımızda olduğunu anlatır. Kendisine sığınanları korur ve onları emniyette tutar. Sonsuz sevgisi çevremizi sarmıştır.
Tevrat’tan bir başka alıntımız, Musa’nın yazdığı veya dikte ederek yazdırdığı son sözleridir. Üzerinde düşünün. Musa, son nefesini, Tanrı’ya güvenenlerin sahip olduğu sonsuz güvenlikten bizlere söz etmek için kullanıyor. “Musa, aslında şöyle diyor, ‘Onlar ve sizin için yapabileceğim son şey bu.’
Bu sizi şaşırtabilir ama Tanrı bu güvenliği sık sık melekleri aracılığıyla sağlar. “Bütün melekler kurtuluşu miras alacaklara hizmet etmek için gönderilen görevli ruhlar değil midir?” (İbraniler 1:14, İncil). “Sen RAB'bi kendine sığınak, yüceler Yücesi'ni konut edindiğin için başına kötülük gelmeyecek. Çadırına felaket yaklaşmayacak. Çünkü Tanrı meleklerine buyruk verecek, gideceğin her yerde seni korusunlar diye.” (Mezmur 91:9-11, Eski Antlaşma). Tanrı bu son ayette kimden söz ediyor? Hepimizden mi, yoksa belirli birisinden mi? Bakalım Mezmur nasıl başlıyor: “Yüceler Yücesi'nin barınağında oturan, Her Şeye Gücü Yeten'in gölgesinde barınır. “O benim sığınağım, kalemdir” derim RAB için, “Tanrım'dır, O'na güvenirim.”
Mezmur şaşırtıcı bir vaatle başlıyor değil mi? Cennetin Tanrısı’nın sağladığı güvenlik ve esenlik. Birinci ayet gerçek bir imanlıyı resmediyor. En Yüce Olan Tanrı’nın sığınağına sığınan kişidir. Bu gibi insanlar sadece bu inanılmaz sığınağa kabul edilmekle kalmıyorlar, hayatlarını da orada geçiriyorlar. Tanrı’nın koruması altında yaşıyorlar. Tanrı sonsuza dek esenlik ve sığınakları olacak.
Ben Katolikler arasında büyüdüm. Ruhsal meselelerle ilgilenmeye başladığımda anne babama ve akrabalarıma bir soru sorduğumu hatırlıyorum. Hayat kısa olduğu ve genellikle ölümün zamanı bilinmediği için bana insanın sorabileceği en önemli soru gibi gelmişti. En azından benim için çok önemli bir soruydu. Öldüklerinde cennete gidip gitmeyeceklerini bilip bilmediklerini sordum. Annem bilmiyordu. Amcamlar bilmiyordu, üstelik biri çok dindardı. Kuzenlerim kesinlikle bilmiyordu. Sevdiklerimin hiçbiri hayattaki en önemli sorunun cevabını neden bilmiyorlardı? Tanrı’nın memnuniyetini kazanmak için yeterince sevap işleyip işlemediklerini bilmiyorlardı. Akrabalarım çok dindardı ama sonuç olarak benden farklı değillerdi. Hiçbirimiz Kutsal Kitap’ın Tanrısı hakkında pek fazla bir şey bilmiyorduk.
Tanrı İbrahim’e ödüller hakkında da sözler söyledi.
Aslında Tanrı bir büyük ödülden söz etti. İbrahim, Tanrı’nın hem ödül veren hem de nihai ödül olduğunu öğreniyordu. Böylece Tanrı İbrahim’e, sadece Tanrı’yla doyum bulmasını öğretiyordu. Tanrı ona savaş alanındaki bu zaferin Tanrı’nın kendisi için tasarladığı nihai iyilik olmadığını gösteriyordu. İbrahim’in savaş ganimeti olarak kazandıkları, Tanrı’da kendisi için hazine olarak saklananlarla kıyaslandığında bir hiçti.
Hıristiyan inancını incelemeye karar verdiğinize çok sevindim.
“İman yoluyla, lütufla kurtuldunuz. Bu sizin başarınız değil, Tanrı'nın armağanıdır. Kimsenin övünmemesi için iyi işlerin ödülü değildir.” (Efesliler 2:8-9, İncil)
Kutsal Kitap’ın Tanrısı diğer dinlerin tanıttığı Tanrı’ya benzemez. Bütün diğer dinler doğru davranışları, doğru tekrarlamaları, doğru kurbanı, doğru okumaları, doğru kuralları, doğru dinsel gelenekleri, doğru giyisileri ve doğru yeri öngörür. Bunu yaparsanız Tanrı size şunu verecektir der. Peki sonuç? Kibir ya da korku. Eğer kazacağınızı düşünüyorsanız kibir, kazanamayacağınızı düşünüyorsanız korku.
Gerçek Hıristiyanlık diğer bütün dinlerin antitezidir. Tanrı tarafından kabul edilmek, şimdi ve gelecekte, satın alınamaz ya da kazanılmaz, ancak verilebilir. Cennette sonsuz yaşam armağanını alırsınız. Dilerseniz bir kere daha okuyun. Cennet bir armağandır; Tanrı’nın armağanıdır. İhtiyacınız olan armağan budur. Geleneksel dualarınızı yeterince edince değil, ancak yeterince yapamadığınızı kabul ettiğiniz zaman verilir. Bunu kazanabilmeniz mümkün değildir. Sadece kabul etmeniz gerekir. Bunun sonucu olarak, Rabbiniz ve Kurtarıcınız’a kibir ya da korku nedeniyle değil, minnettarlık duyduğunuz için hizmet edersiniz.
Bu yazıyı okurken ya da hafta içinde veya rüyalarınızdan birinde size seslenen Tanrı’ya kulak verin. Ne söyleyeceğini söyleyemem. Ama size adını söyleyeceğinden emin olabilirsiniz. Söylediklerinden, İsa’nın Kurtarıcı olduğunu bileceksiniz.