Atalar, peygamberler ve elçiler ölümün kesin olduğunu bildirmekten çekinmediler. Nuh doğruluk ve Tanrı’nın yargısı hakkında vaaz etti. İnsanları tövbe etmemeleri halinde Rab’bin onları yeryüzünden sileceği konusunda uyardı.
“Yarattığım insanları, hayvanları, sürüngenleri, kuşları yeryüzünden silip atacağım” dedi, “Çünkü onları yarattığıma pişman oldum.’” (Yaratılış 6:7, Eski Antlaşma)
O zaman bu yaşlı vaizle alay ettiler ama sonra Tanrı bütün dünyayı ölüm ve yıkımla vurdu. İlahi kayıtlar, her tepenin üstü suyla örtülene kadar yağmur yağdığını söylüyor. Sonra şöyle okuyoruz:
“Yeryüzünde yaşayan bütün canlılar yok oldu; kuşlar, evcil ve yabanıl hayvanlar, sürüngenler, insanlar, soluk alan bütün canlılar öldü. RAB insanlardan evcil hayvanlara, sürüngenlerden kuşlara dek bütün canlıları yok etti, yeryüzündeki her şey silinip gitti. Yalnız Nuh'la gemidekiler kaldı.” (Yaratılış 7:21-23, Eski Antlaşma)
İbrahim oğlunu Rab’be sunu olarak sunduğunda bu karanlık gerçekle, ölümle yüzleşti. Oğlunun yerine bir koç gönderildi ve oğlu kurtuldu. Sonra İbrahim’in eşi Sara’yla ilgili olarak şunları okuyoruz:
“Sara yüz yirmi yedi yıl yaşadı. Ömrü bu kadardı. Kenan ülkesinde, bugün Hevron denilen Kiryat-Arba'da öldü. İbrahim yas tutmak, ağlamak için Sara'nın ölüsünün başına gitti.” (Yaratılış 23:1-2, Eski Antlaşma)
“RAB Musa'ya, “Ölümüne az kaldı” dedi. Ağabeyin Harun Hor Dağı'nda ölüp atalarına kavuştuğu gibi, sen de çıkacağın dağda ölüp atalarına kavuşacaksın.” (Yasanın Tekrarı 23:1; 31:14, Eski Antlaşma)
“O günlerde Hizkiya ölümcül bir hastalığa yakalandı. Amots oğlu Peygamber Yeşaya ona gidip şöyle dedi: “RAB diyor ki, 'Ev işlerini düzene sok. Çünkü iyileşmeyecek, öleceksin.” (2. Krallar 20:1, Eski Antlaşma)
Evet, Musa’nun ölümünü ve Hizkiya’nın ölümü ve diğerlerinin ölümünü okuyoruz. Bunların hepsinin kaynağı bu ilahi hükümdür:
“Ölecek olan, günah işleyen candır.” (Hezekiyel 18:4, Eski Antlaşma)
Kutsal Kitap ölüm konusuyla doludur! Enoş ve İlyas dışında, Kutsal Kitap karakterlerinden birinin hayatını çalışıp da hepsinin öldüğünü hatırlamamamız olanaksızdır. Hayat sigortası şirketlerinin bu kadar zengin olmasına şaşmamalı! Tek yapmaları gereken, insanların ölecek olmalarına işaret etmektir. Müşterilerine ölümün aniden ve beklenmedik bir şekilde geleceğini gösterebildikleri takdirde sigorta poliçesini satacakları kesindir! Çoğu insanın söylediği gibi ‘yaşayanlar diyarı’ olsaydı sigorta şirketleti işlerini kaybederlerdi. Aslında şöyle söylememiz gerekir: ‘Yaşayanlar diyarı cennet, ölüm diyarı ise dünyadır.’
Ölüm korkumuz ışığında İncil’in İsa’nın bu dünyaya geliş amacı hakkında söylediklerine bakalım:
“Bu çocuklar etten ve kandan oldukları için İsa, ölüm gücüne sahip olanı, yani İblis'i, ölüm aracılığıyla etkisiz kılmak üzere onlarla aynı insan yapısını aldı. Bunu, ölüm korkusu yüzünden yaşamları boyunca köle olanların hepsini özgür kılmak için yaptı.” (İbraniler 2:14-15, İncil)
Önümüzdeki iki sayfada ölümün nedenine bakacağız. Fakat okuduğumuz ayetlerden İblis’in ve İsa’nın dünyadaki görevleri hakkında çok önemli bir şey öğreniyoruz. Birincisi, elinde ölüm gücünü tutuyordu. Diğeri bu gücü tutanı mahvetti. Neyi çok ilginç ve avutucu buluyorum? Tanrı’ya ne için sonsuza dek minnettar olacağım? Ölüm gücünü elinde tutanı mahveden, bunu kendi ölümüyle gerçekleştirdi! Bunu tam olarak anlamadığınızı düşündüğüm için aşağıda ayetlerle ilgi birkaç yoruma yer vermek istiyorum.
Birincisi, ayetlerden İblis’in ölüm gücüne sahip olduğunu öğreniyoruz. Bu, İblis’in insanları istediği gibi öldürüp yok edebileceği anlamına gelmez. Aksine, İblis’in günahı dünyaya ilk tanıtan kişi olduğu anlamına gelir. Adem ve Havva’yı Tanrı’ya karşı ayartan oydu. Tanrı’nın sözünü dinlememeleri için onları teşvik etti. Nitekim, İblis evrende günah işleyen ilk yaratılmış varlıktı. Aşağıdaki birkaç paragrafta onun hakkında daha fazla okuyacaksınız.
İkincisi, İsa’nın sonsuzluktaki haliyle, bizim adımıza İblis üzerinde bu zaferi güvence altına almak için ölemeyeceğini göreceksiniz. İsa’nın insan olması gerekliydi. Bu nedenle, ölebileceği bir biçime büründü. İsa, isteyerek ve egemen olarak günahlarımızın bedelini ödeyerek öldü. Benzer şekilde, aynı egemenlikle üçüncü gün ölümden dirildi. İsa’nın bize kendisinden söz etmesine ve yapmak için geldiği şeye kulak verin:
“Ben iyi çobanım. İyi çoban koyunları uğruna canını verir. Canımı, tekrar geri almak üzere veririm. Canımı kimse benden alamaz; ben onu kendiliğimden veririm. Onu vermeye de tekrar geri almaya da yetkim var.” (Yuhanna 10:11, 17-18, İncil)
Ölümden kaçış yoktur. Kaçmak için elimizden gelen her şeyi yapsak da ölüm hepimizi ziyaret edecektir. Gözyaşlarımıza, dualarımıza ve yakarışlarımıza kulaklarını tıkar. Gelmek zorundadır. Neden? Çünkü ölümle randevumuz vardır.
“Oysa Mesih, kendisini bir kez kurban ederek günahı ortadan kaldırmak için çağların sonunda ortaya çıkmıştır. “Bir kez ölmek, sonra da yargılanmak nasıl insanların kaderiyse, Mesih de birçoklarının günahlarını yüklenmek için bir kez kurban edildi. İkinci kez, günah yüklenmek için değil, kurtuluş getirmek için kendisini bekleyenlere görünecektir.” (İbraniler 9:26-28, İncil)
Ortadan kaldırılan neydi? İsa Mesih, günahın sonuçlarının üstesinden geldiği için günahı ortadan kaldırmıştır! Kimin günahları? İsa’nın uğruna öldüğü günahkarlardan biri olduğunu kabul eden herkesin günahlarını.