headerLogo2b-18pt-myriadpro

İsa ve 4.000 Kişilik Aç Kalabalık

İsa, İyi Çoban. İşte İsa’nın dünyada kaygı duyan herkese sözleri: “Ey bütün yorgunlar ve yükü ağır olanlar! Bana gelin, ben size rahat veririm.”  (Matta 11:28, İncil)

12 image11155 merry-go-round 45İsa bu sözleri ilk söylediğinde, kahinlerin ve diğer din önderlerinin üzerlerine yükledikleri ağır din sorumlulukları altında ezilen bir halka sesleniyordu. İsa’nın sözünü ettiği rahatlık, dinle ilgili bu yüklerden kurtulup rahatlığa kavuşulmasıdır.

En küçük çocuğumuz lunaparkta atlı karıncaya binmeyi çok sever. Eğlenceli bulur. Peki ya, sürekli dönen ve yeterin ne olduğunun bilinmediği bir din sistemine ne demeli? Tanrı’yı memnun etmek için ne kadar yapmanız gerekiyor? Tanrı’nın onayını kazandığınızı ne zaman bileceksiniz? Bunu nasıl bilebilirsiniz? Bu tür bir atlı karıncaya binmek, eğlenceli olmaktan uzaktır. İnsana büyük bir yük getirebilir.

Bu web sitesinde sizi zorlayacak en güç gerçeklerden biri Tanrı’nın sahip olmanızı istediği rahatlıkla ilgilidir. Yüklerin Tanrı’dan geldiğine inanmak sizin için daha kolay olacaktır. Bunlar Tanrı’dan gelen bir armağandır. Tanrı’nın üzerinize gönderdiği denenmelerin bir parçasıdır. Hayır değil. Tanrı size rahatlık vermek istiyor. Yukarıdaki ayeti tekrar tekrar okuyun. Tanrı canınızın derinliklerine kadar rahatlık bulmanızı istiyor. 

Gel!

Bu web sitesinde, sarayı hazırlayan, sofrayı kuran ve kullarını içeri gelmeye davet eden Kral olan bir Tanrı’yı tanıyorsunuz. Nitekim, en sevdiği sözcük gel gibi görünüyor. Tanrı, davet eden bir Tanrı’dır. Tanrı çağıran bir Tanrı’dır. Kapıyı açıp, yolcuları donatılmış bir sofraya çağıran bir Tanrı’dır. Bununla birlikte daveti, sadece bir öğün yemek için değil, yaşam içindir. İyi Çoban’ın daveti göksel egemenliğine gelmemiz ve gözyaşı, mezar ve acı olmayan bir dünyaya yerleşmemiz içindir. Kim gelebilir? Kim isterse. Davet evrensel ve kişiseldir. 

Bir an için geri, dünyaya dönelim. Kutsal Kitap’ın Tanrısı’nın yüklerinizle ne yapmanız gerektiği konusunda söyledikleri şunlardır: “Bütün kaygılarınızı O'na yükleyin, çünkü O sizi kayırır.”  (1. Petrus 5:7, İncil)

13 fear worry knocking on the door1 temp5 45Bütün o kaygıların kapınızı çaldığını duyuyor musunuz? Sabahın ikisi ama hala durmuş kapıyı çalıyorlar! ‘Nasıl huzur bulacağım?’ diye soruyorsunuz. İyi Çoban’ın ağılına isteyerek giren ve kendisini O’nun yönetimine teslim edenler bu istekte bulunabilir. Bu arada bunu söylemek Tanrı’ya karşı saygısızlık değildir: “Rab İsa, kapıyı açıp taşıyamadığım bu yükleri taşır mısın?”

Mezmurdaki ayeti hatırlıyor musunuz?

Karanlık ölüm vadisinden geçsem bile,
Kötülükten korkmam.
Çünkü sen benimlesin.
Çomağın, değneğin güven verir bana.

Kendisi kral olmadan önce çoban olan mezmurcu buna benzer çok vadiden geçmiştir. Derin uçurumlar ve vadiler vardı. İsrail'de çobanların bu gibi yerlerden geçmek zorunda kalmaları şaşılacak bir şey değildi. Bu karanlık vadilerde tehlike her yerde mevcuttu.  Hayvanlar saklanmış, avlarını bekliyorlardı. Mezmurcu şöyle diyor, ‘Hayat da böyledir.’ Çoğu zaman tehlikeli görünen durumlardan geçeriz ama korkmamıza gerek yoktur. İyi Çobanımız, çomağı ve değneğiyle her tehlikeyi savabilir. Yani, İyi Çoban, bizim İyi Çobanımızsa eğer.

Adıyaman

Birkaç yıl önce yakın bir arkadaşım ve ben, kısa bir süre önce İyi Çoban’ın ağılına girmiş olan birini ziyaret etmeyi planladık. Müslüman olarak yetiştirilmişti yani Müslüman’dı. Fakat, başlıca dünya dinleriyle ilgili karşılaştırmalı bir çalışma yapmak istedi ve bu arada İsa’yı izlemeye karar verdi. Ailesine ve arkadaşlarına karşı saygısını korudu ama artık onların çobanlarını ve dinle ilgili öğretişlerini izleyemezdi. Adıyaman’da bir köyde yaşıyordu. Belli bir gün görüşmek için anlaştık. Fakat köyüne vardığımızda ailesi şehre bir işi için gittiğini ve o gece eve döneceğini söyledi. Ne yapacaktık? Yine kısa bir süre önce İncil’i okumaya başlayan yakınlarda oturan birini ziyarete gitmeye karar verdik. Ana caddeye yürüdük ve bizi sonraki kasabaya götürecek bir otobüs ya da kamyon bulmak için beklemeye başladık.

14 image5168 adiyaman 45Ağustos’tu, hava korkunç derecede sıcaktı ve yaprak kımıldamıyordu. Biz yolun kenarında otururken yanımızdan geçen tek şey birkaç koyundu. Yolun iki tarafından da geçen ne araba ne de otobüs vardı. Sonra onu gördüm! Ufukta küçücük bir noktaydı ama bunun yaklaşan bir araç olduğunu biliyordum. Düşünülemeyecek olanı yaptım ve aracı yavaşlatmak için yolun ortasında durup kollarımı sallamaya başladım. Bana çarpmadan önce durmasını umut ediyordum.

Sürücü bizi sonraki kasabaya götüreceğini söyledi ben de kendisine teşekkür ettim. Sonra söylediğim şey hem beni hem de hala yolun kenarında oturmakta olan arkadaşımı şok etti. Sürücüye, düşününce onunla gitmemeye karar verdiğimizi söyledim.  Arkadaşımın yanına döndüm. Arkadaşım, beynimde hangi kabloların koptuğunu merak ediyordu! Ona söyleyebildiğim tek şey, son anda arabaya binmekten vazgeçtiğimdi. Nedenini bilmiyordum. Sadece doğru olanın bu olduğunu biliyordum.