Umudum ve duam, tıpkı peygamberler ve melekler gibi sizin de, Kutsal Yazıları incelemeniz. Bu sıra dışı bir düşünce değil mi? Yani Kutsal Kitap’ı, meleklerin Müjde hakkında daha fazla şey öğrenmek için duydukları ilgiyle incelememiz için meydan okunması. “Bu gerçekleri gökten gönderilen Kutsal Ruh'un gücüyle size Müjde'yi iletenler bildirdi. Melekler bu gerçekleri yakından görmeye büyük özlem duyarlar.” (1.Petrus 1:12, İncil)
Son ayette “yakından görmek” olarak geçen sözler, ‘yakından bakmak için bir şeyin üzerine eğilmek’ anlamına gelir. Bir şeyi net bir şekilde göremeyecek kadar uzakta olan birinin resmini verir bize. Bu nedenle yaklaşırlar, iyice bakmak için üzerine eğilirler. Bana, bir yaprağın üzerinden tırmanan bir tırtılı gören çocuğun araştırmacılığını anımsatıyor. Çocuk, giysilerini kirletebileceğine aldırmadan sırf bu renkli yaratığı yakından inceleyebilmek için çimlere uzanır.
Hepimizin de İncil’le ilgili olarak yapmamız gereken de budur.
Bu konuda meleklerden ne kadar farklıyız? Meleklerin bir yere kadar, Tanrı hakkında bilgilerini bizim gibi elde ettiklerini düşünmek mantıksız sayılmaz. Her şeyi bilmiyorlar. Kuşkusuz, bizim gibi, gerçeği soruştururken akılllarını kullanıyorlar. Tanrı’nın yaptığı her şeyi bir bakışta anlayamazlar. Biz de anlayamayız. İncil’i okuyup Tanrı’nın tasarılarını ve amaçlarını özenli bir şekilde çalışmalıyız. Eski Antlaşma peygamberlerinin sadece belirsiz bir şekilde görebildiklerini daha net bir şekilde görmemize Tanrı’nın izin vermesi ne büyük bir ayrıcalık.
İSA’NIN EŞSİZLİĞİ
Çok az insan İsa’nın gerçekte ne kadar eşsiz olduğunu anlar. Mesih’le ilgili peygamberlik, İsa’yı eşsiz kılan şeyin çok küçük bir kısmıdır. Tüm dünyada ve tarih boyunca O’nun gibi biri hiç olmadı. Asla da olamaz. İsa’yı ve sözlerini herhangi biriyle kıyaslamak çok zor ama şunu düşünün. Bir ampül ve güneş arasındaki farkı düşünün. Bir bardak su ve okyanus arasındaki farkı düşünün. Bir atom ve evren arasındaki farkı düşünün. İsa ve başka birisi arasındaki uzaklığı doğru bir şekilde ölçmemiz mümkün değildir. Ölümsüz olanı ölümlü olandan ayıran bir uçurum gibidir. Eğer İsa gerçekten de beden almış Tanrı ise, zaten beklenen de budur.
İncil’i okumaya başladığınız zaman farkı göreceksiniz. “İsa o zaman Onikiler'e [öğrencilerine], "Siz de mi ayrılmak istiyorsunuz?" diye sordu. Simun Petrus şu yanıtı verdi: "Rab, biz kime gidelim? Sonsuz yaşamın sözleri sendedir. İman ediyor ve biliyoruz ki, sen Tanrı'nın Kutsalı'sın."” (Yuhanna 6:67-69)
İsa, Eski Antlaşma’daki diğer peygamberlerden her açıdan nasıl bir üstünlüğe sahipti? İlk olarak, her birinin Tanrı tarafından peygamberlik görevine çağrıldığını ve bunun için kendilerine gerekli niteliklerin verildiğini hatırlayalım. Ne var ki, peygamberler ölümlü, yanılabilir insanlardı ve bu nedenle kusurluydular. Günahsız olan İsa’dan daha düşük bir düzeydeydiler. Başka ne farkları vardı?
1 - Peygamberler yetkilerinin kapsamı açısından sınırlıydı. Oysa gökte ve yerde tüm yetki İsa’ya verilmişti. İsa, Onikiler'i [öğrencileri] yanına çağırıp onlara bütün cinler üzerinde ve hastalıkları iyileştirmek için güç ve yetki verdi.” (Luka 9:1, İncil). “Herkes şaşkına dönmüştü. Birbirlerine, "Bu nasıl söz? Güç ve yetkiyle kötü ruhlara çıkmalarını buyuruyor, onlar da çıkıyor!" diyorlardı.” (Luka 4:36, İncil). “Canımı kimse benden alamaz; ben onu kendiliğimden veririm. Onu vermeye de tekrar geri almaya da yetkim var.” (Yuhanna 10:18, İncil). “Çünkü Tanrılığın bütün doluluğu bedence Mesih'te bulunuyor. Siz de her yönetim ve hükümranlığın başı olan Mesih'te doluluğa kavuştunuz.” (Koloseliler 2:9-10, İncil)
2 - Peygamberlere ancak belirli zamanlarda esin verilmişti. Oysa İsa, Tanrı’nın Sözü’ydü. “Başlangıçta Söz vardı. Söz Tanrı'yla birlikteydi ve Söz Tanrı'ydı. Başlangıçta O, Tanrı'yla birlikteydi. Her şey O'nun aracılığıyla var oldu, var olan hiçbir şey O'nsuz olmadı. Söz, insan olup aramızda yaşadı.” (Yuhanna 1:1-3, 14, İncil)
3 - Peygamberler her şeyi anlayamadılar, Tanrı tarafından yazmaları için esin aldıkları Mesih’le ilgili peygamberlikleri bile anlamadılar. Oysa İsa her şeyi biliyordu. “Onların ne düşündüğünü bilen İsa şöyle dedi...” (Matta 12:25, İncil). “İnsan hakkında kimsenin O'na bir şey söylemesine gerek yoktu. Çünkü kendisi insanın içinden geçenleri biliyordu.” (Yuhanna 2:25, İncil)
4 - Peygamberler Işığa tanıklık ediyordu. Oysa İsa’nın kendisi Işık’tı. “İsa yine halka seslenip şöyle dedi: "Ben dünyanın ışığıyım. Benim ardımdan gelen, asla karanlıkta yürümez, yaşam ışığına sahip olur." (Yuhanna 8:12, İncil)
5 - Peygamberler, gerçeği kısmen açıkladılar. Oysa İsa Tanrı’nın yetkin Gerçeği’dir. “İsa, "Yol, gerçek ve yaşam Ben'im" dedi. "Benim aracılığım olmadan Baba'ya kimse gelemez.” (Yuhanna 14:6)