headerLogo2b-18pt-myriadpro

Tanrı Var mı? Neden İnanıyorum?

Belki de önce Tanrı’nın var olduğuna inanmanız gerekiyor. Tanrı bizleri var olduğuna inanmaya zorlamıyor. Aksine, O’na karşılık vermemiz için varlığı konusunda yeterli kanıtlar sağlamıştır.

31 image10889 8 number 8 451 -  Dünyanın güneşten mükemmel uzaklığı

2 -  Suyun eşsiz kimyasal nitelikleri

3 -  İnsan beyni

4 -  DNA

5 -  Tanrı’yı tanıdığına tanıklık eden insanların sayısı

6 -  Tanrı’nın var olup olmadığını belirlemek için yürek ve akıllarımızı kemiren arayış

7 -  Kutsal Yazılar

8 -  Tanrı’nın İsa Mesih aracılığıyla tanınmayı istemesi

Liste uzun! Liste yeterlidir! Ama daha önce dediğim gibi bazı okuyucuların Hıristiyan Kutsal Yazıları’na karşı önyargıları olduğunun farkındayım, o kadar ki, ‘Kutsal Kitap konusunda kararım belli, kanıtlarla kafamı karıştırma’ diyorlar aslında. Eğer bu birkaç satıra hemen vereceğiniz tepki olumsuz ise, bilimin ‘bilimsel doğacılar’ olarak bilinen kişiler tarafından rehin alındığının farkında olmayabilirsiniz. Tanrı karşıtı savlarından etkilenmiş olabilirsiniz. Eğer öyleyse, referansların sonunda yer alan dipnotu okumak isteyebilirsiniz.

Tanrı var mı? Tüm bu olgulara baktığımızda seven bir Tanrı’nın olduğu ve yakın ve kişisel bir şekilde tanınabileceği sonucuna güvenle varabiliriz. Tanrı’nın varlığı, İsa’nın ilahi olduğu iddiası veya Tanrı’nın cennette sonsuzluğu birlikte geçirme konusunda size verdiği davet konusunda daha fazla öğrenmek istiyorsanız bu web sitesinin çeşitli yerlerinde sorularınıza tatmin edici cevaplar bulacağınızdan eminim.

Referanslar

(1)  C.S. Lewis, Mere Christianity,  Fonatan/Collins, Londra, 10. Bölüm, ‘Hope’

(2)  Peter Kreeft, Handbook of Christian Apologetics, Intervarsity Press, 1994

(3)  C.S. Lewis, Mere Christianity,  Fonatan/Collins, Londra, 10. Bölüm, ‘Hope’

(4)  Stanley R. Hopper, Lift up Your Eyes: The Religious writings of Leo Tolstoy, The Jullian Press, 1960), s. 54
(5)  Sir Frederick Hoyle, The Intelligent Universe, Michael Joseph Limited, London, 1983, s.19
(6)  M. Behe, Darwin’s Black Box, The Free Press, New York, 1996, s. 252–253
(7)  R. Dawkins, The Blind Watchmaker, W.W. Norton & Co, New York, 1987, s. 139-140,
(8)  Francis S. Collins, The Language of God, Free Press, New York, 2006, p 102
(9)  Ibid, s.10
(10)  Ibid, s.1
(11)  Ibid, p.2
(12)  Ibid s.3
(13)  I.S. Shklovskii and Carl Sagan. Intelligent Life in the Universe. (San Francisco: Holden-Day, 1966), s. 413
(14)  Robert T. Rood and James S. Trefil. Are We Alone? The Possibility of Extraterrestrial Civilizations. (NewYork: Charles Scribner's Sons, 1983).
(15)  Dr. Werner Gitt,  In the Beginning was Information, CLV, Bielefeld, Germany, s. 64–67.
(16)  Ibid, s.79
(17)  Michael Behe, Darwin’s Black Box, The Free Press, New York, 1996, s. 252–253.
(18)  DİPNOT:

32 image12195 robert boyle science text 45Bilimsel doğacılıktan yanlış bir şekilde mi etkilendiniz? Bugünlerde birçok bilim insanı tarafından kullanılan Tanrı karşıtı savlar dikkate alındığında bu mümkündür. Onların düşünme biçimlerine bakalım biraz; çünkü bugünlerde bilimi çevreleyen felsefi görüler, bir zamanlar olduklarından çok farklıdır. 

Bilimsel doğacılar, gerçekliğin birincil test yöntemi olarak bilimsel yönteme bakıyorlar. Bildiğiniz gibi bilimsel yöntem, belirli akıl yürütme ilkelerine bağlı gözlemlenebilir, amprik ve ölçülebilir kanıtları temel alır. Tanrı’nın var olmadığını ve insanlığın matematiksel şansın bir ürünü olarak ortaya çıktığını savunan herkes bu kategoriye girmektedir. Bu gibi insanlar doğacı ateistler veya bilimsel doğacılar olarak bilinirler.

Bilimsel doğacılığı savunanlar, bir şeyin bilimsel yöntemle açıklanamaz olması durumunda, bunun doğal açıklamasının hala ortaya çıkmakta olduğuna inanırlar. Henüz keşfedilmemiş olan bu durumu test etmek için gereken şey bilimsel yöntemdir, diye düşünülür.

Bunu daha tartışmalı bir şekilde ifade edeyim. Bilimsel doğacı, açıklanamaz olanın doğal bir açıklaması olduğuna ve  bilimsel yöntemin bir gün bu açıklamaları ortaya çıkaracağına ‘inanmalıdır.’ Bilimsel doğacılığa bağlı kişiler doğanın var olan tek şey olduğuna inandıkları için başka alternatifleri yoktur. Onlara göre doğa üstü hiçbir şey (tanrılar, ruhlar, canlar, vs.) yoktur. Bazılar buna, ‘ya da bunların var olma olasılığı çok çok düşük’ diyerek kısıtlama getirebilirler. Ne derlerse desinler bunlar sadece varsayımdır.

Boşlukların Tanrısı Savunması

33 image12197 question mark 45‘Boşlukların Tanrısı savunması’ terimi, genellikle, bilinmeyen bir fenomenin açıklamasının Tanrı olduğunu varsayan savunmayı tarif etmek için kullanılır. Genellikle bu tür bir savunma aşağıdaki biçimlere indirgenebilir: 1) Bilimsel bilgide bir boşluk vardır. 2) Boşluk Tanrı’nın eylemleriyle doldurulur. Bu, aynı zamanda Tanrı’nın varlığını kanıtlar. Bu nedenle Tanrı’nın rolü, doğal olayların bilimsel açıklamasında ki ‘boşluklarla’ sınırlıdır. 

Bilimsel doğacılar teistlerin, bilimsel yöntem tarafından henüz bir açıklama bulunmamış alanlara elverişli bir şekilde Tanrı’yı yerleştirdiklerini savunmaktadır. Teistler, aranan bu açıklamanın Tanrı’nın kendisi olduğunu imanla savunmakla ve bu nedenle savunmalarının geçersiz olduğu savıyla suçlanıyorlar. Bilimsel doğacılar bu iddiayı ortaya koyduklarında, teistleri yapmakla suçladıkları şeyi yapmış oluyorlar! Elverişli bir şekilde bu boşluklara kendi inançlarını yerleştiriyorlar. Bilimsel yönteme inanıyorlar.

Diğer bir deyişle, Tanrı’nın boşuklarda zayıf bir yeri olduğunu savunanlar, kendi inanç biçimlerini bu boşluklara yerleştiriyorlar! Teist olanlar, Tanrı’nın olduğunu varsayar. Ateist bilim insanı Tanrı’nın olmadığını var sayar. Her ikisi de kendi inançlarına göre varsayımlarda bulunurlar.

Bilim ve felsefe arasında ince bir çizgi vardır. Bilimsel doğacılar, bilimsel yöntemi kendi görüşlerini haklı göstermek için rehin aldıklarında bu çizgiyi geçiyorlar. Bu gibi insanları düşündüğümde, sahipleri onları yoğun trafiğin olduğu bir yerde sürmek zorunda kaldığında, görüşlerini kısıtlamak için gözleri kapatılan atları düşünüyorum. Bilimsel doğacılık işte kendisine bunu yapmıştır. 

O halde, birileri Tanrı’nın var olmadığını ve bilimin de bu iddiayı desteklediğini söylediğinde şunu unutmayın: 

1)  Bilim, giderek artan bir şekilde, doğa üstü olanın olasılığını dışlayan bir felsefi bakışla anlaşılmaktadır. Bir zamanlar olduğu gibi sadece kanıtlarla ifade edilen bilgiye dayanmıyor. Artık nesnel değil, özneldir.

2)  Bilim yaratılışı inceleyebilir. Yaratıcı’yı inceleyemez. Bilim, yaratılışla ilgili tamamıyla doğacı bir anlatım vermeye çalıştığında aldanmayın. Bilimsel olgular olarak maskelenmiş varsayımların bilincinde olun.