headerLogo2b-18pt-myriadpro

Tanrı Var mı? Neden İnanıyorum?

19 binoculars3 temp5 45Öncelikle, evrende kaç galaksi var? Tam olarak bilmiyoruz. Evrenin gözlemleyebildiğimiz kısmında 125 milyar galaksi var gibi görünüyor. Kısa bir süre önce devreye giren bir Alman süper bilgisayar simülasyonu bu sayının 500 milyar adet kadar olabileceğini tahmin ediyor! Fakat yeni ve geliştirilmiş teknoloji kullanılabilir hale geldikçe astronomlar daha önce göremediğimiz daha belirsiz nesneleri de görebilecekler.  Bu yeni nesneler tahmin edilen galaksi sayısını da değiştirecek. Bildiğimiz bir şey var, evrenimiz, şu an görebilmekte olduğumuz evren aralığından çok daha büyük. Şu anda saptayabildiğimizin ötesinde bilmemizin mümkün olmadığı milyarlarca galaksi daha vardır.

Astronomların verdikleri en iyi tahminlerden daha fazlası olduğunu düşünelim. Diyelim ki, evrende bir trilyon kadar galaksi var. Her birinde ortalama yüz milyar yıldız var.  Bunların trilyonda birini aldığınızda kaç tanesini almış olursunuz? Düşündüğünüz kadar çoğunu değil. Bu hesaplamalara göre, bir gezegenin bile, sadece doğal süreçlerle, yaşamı destekleyecek gerekli koşullara sahip olmasını bekleyemeyiz. Bir tanesinin bile! Robert Rood ve James Trefil ve başkalarının, akıllı fiziksel yaşamın sadece dünyada var olduğu sonucuna varmış olmalarına şaşmamalı. (14)

C)  Yaşam sadece, nükleyi birbirine bağlayan güçlü kuvvet ve protonlar arasındaki büyük itici güç arasındaki ince dengeden ötürü mümkündür.

D)  Yaşam sadece, elektromanyetik eşleşme değişmezi ve elektron kütlesi ve proton kütlesi oranının tam olarak kimyasal bileşiklerin oluşmasına olanak vermek için gerekli olan biçimde olmasıyla mümkündür.  

20 image10879 magnetic waves 45E)  Yaşam sadece, elektromanyetik kuvvete uygulanan güçlü kuvvetin oranının, yıldızların çekirdeğine yakın kısımda karbon 12 oluşumuna olanak verecek şekilde helyum ve berilyum nüklesi arasında titreşim yaratmak için gerekli değere sahip olmasıyla mümkündür. Karbon, tüm biyokimyasal moleküllerin özündeki elementtir.

F)  Yaşam sadece, zayıf etkileşim eşleşme değişmezinin tam olarak uygun değere sahip olmasıyla mümkündür. Biraz daha küçük ya da büyük olsaydı, helyum üretimi %100 veya 0 (sıfır) olurdu. Birinde su oluşmazdı ve diğerinde tamamıyla farklı bir yıldız evrimi gerçekleşirdi.

Başka nedenler de var ama bunlar şu sonucu çıkarmamız için yeterlidir: Evrenin temel unsurlarından biri, yaşam olasılığını önemli ölçüde ortadan kaldırmadan değiştirilemezdi. Acaba Kutsal Kitap şu sözlerle bunu mu kast ediyordu: “Tanrı'nın görünmeyen nitelikleri -sonsuz gücü ve Tanrılığı- dünya yaratılalı beri O'nun yaptıklarıyla anlaşılmakta, açıkça görülmektedir. Bu nedenle özürleri yoktur.”  (Romalılar 1:20, İncil).

Üstün bir Varlık, evreni, bilerek, niteliklerinde en ufak bir değişim olacak olsa, varlığımızın mümkün olmayacağı bir şekilde mi yarattı?

Bugüne kadar sunulan tek ciddi alternatif, sadece bir değil, aksine devasa evrenler topluluğunun var olması; topluluk içinde her birinin kendi kendine bağımsız olması ve diğerlerinden etkilenmemesidir. Richard Dawkins bu iddiayı öne sürmekten hoşlanıyor. Bu evrenler topluluğunda sadece bizim evrenimiz ve bizimkine benzer olanlarda yaşayan varlıklar vardır. Diğerleri cansızdır. Topluluk kavramı, evrenimizi, birçok evrenden biri yapıyor ve bu şekilde özel bir yere sahip olmamız gerekliliğini ortadan kaldırıyor. Topluluk kavramı için herhangi bir destekleyici kanıt olmaması gerçeği dışında, Tanrı’ya inanmak, evrenler topluluğuna inanmaktan daha mı zor gerçekten? Ben daha zor olduğuna inanıyorum.

İnsan Hücresi

21 image10880 man 45İnsan hücresini kim yarattı? Bilim insanları değil. Ayrıca, hiçbir zaman sözde ‘basit hücre’ dedikleri şeyi yaratamayacaklar. Böyle bir şey yok! Bugün bilinen en temel hücrelerde bile, bu hücrelerin var olması için gerekli ansiklopedileri dolduracak kadar  genetik olarak kodlanmış bilgi bulunmaktadır. Daha önce söylediğim gibi bilginin daha başında olması gerekiyor yoksa hücre olamaz. Eğer evrim kuramını kabul ederseniz, daha karmaşık yaşam biçimlerinin, daha basit yaşam biçimlerinden doğal seçim yoluyla oluştuğunu söylemiş olursunuz. Fakat en basit yaşam biçimlerinde, tek hücrede, bile bulunan genetik bilgi sistemleri son derece karmaşıktır ve modern bilimin yaratıcı maharetinin çok ötesinde bulunmaktadır.

İnsan hücresinde sanal bir kütüphane bulunur. Her bir hücremizin içinde, beş yüz sayfalık bin kitaptan daha fazla miktarda genetik olarak kodlanmış bilgiye eşit miktarda bilgiyi içeren kırk altı kromozom bulunmaktadır. Eğer evinize en yakın kütüphanedeki kitapların sadece şans eseri evrimleştiğine inanıyorsanız, evrime inanabilirsiniz. Öte yandan, kırk altı kromozom, tümü uyum içinde çalışan birçok karmaşık sistemi olan dinamik bir hücrenin sadece bir kısmı olduğu için kütüphane binasının ve bulunduğu şehrin- tüm karmaşık yapılarıyla birlikte- de evrimle oluştuğuna inanmanız gerekir. Ben buna inanamam. Akıl yürüten birisi olarak sizin de inandığınızdan kuşkuluyum.

Bu kütüphane dolusu bilgi nereden geldi? Bilgi akıl gerektirir. Bir genetik kodda bulunan inanılmaz derecede karmaşık bilgi, inanılmaz derecede karmaşık bir akıl gerektirir. Tek mantıklı cevap, insanlardan çok daha üstün bir entelektüel dahinin bunu yaratmış olmasıdır. Bu kişi, yaşayan Tanrı’dır.

“Çünkü gökler nasıl yeryüzünden yüksekse, yollarım da sizin yollarınızdan, düşüncelerim düşüncelerinizden yüksektir.” (Yeşaya 55: 9, Eski Antlaşma)

“İç varlığımı sen yarattın, annemin rahminde beni sen ördün. Sana övgüler sunarım, çünkü müthiş ve harika yaratılmışım. Ne harika işlerin var! Bunu çok iyi bilirim.” (Mezmur 139:13-14, Eski Antlaşma)