headerLogo2b-18pt-myriadpro

Tanrı Var mı? Neden İnanıyorum?

22 image10881 think 45Alman Federal Fizik ve Teknoloji Enstitüsü Direktörü ve Profesör Dr. Werner Gitt,  bilimsel anlamda kesin olarak bildiğimiz bir şeyin, bilginin düzensizlik içinde şans eseri ortaya çıkamayacağı olduğunu açıklıyor. Bilgi üretmek her zaman bilgi (daha büyük bir bilgi) gerektirir. Nihai olarak bilgi aklın sonucu olarak ortaya çıkar:

‘Bir kod sistemi her zaman düşünsel bir sürecin sonucudur (akıllı bir köken veya türeten kimse gerektirir)… Maddenin tek başına herhangi bir kod oluşturma yetisi olmadığı vurgulanmalıdır. Tüm deneyimler, düşünen bir varlığın, gönüllü olarak kendi iradesi, kavraması ve yaratıcılığını kullanması gerektiğine işaret etmektedir.’ (15). Şöyle devam ediyor, ‘Maddenin bilgi türetmesini sağlayan bilinen bir doğal yasa yoktur. Bunu yapabilecek bilinen fiziksel bir süreç veya maddi fenomen de yoktur.’ (16)

Bilginin Kaynağı Nedir?

İster beğenin ister beğenmeyin, yaşayan şeylerdeki- hücresel düzeyde bile- devasa bilginin, orijinal olarak bizimkinden daha üstün bir akıldan gelmiş olması çıkarımında bulunabiliriz. Bu, bilim insanlarının her gün giderek daha fazla ortaya çıkardıkları bir şeydir. Eğer bu doğruysa, o zaman bu tür bir kaynağa kendisinden daha büyük bilgi/aklın neden olduğu fikrini kabul etmeliyiz. Eğer bilim insanları bu şekilde düşünüyorlarsa, şunu sorabiliriz, “Peki bu daha büyük bilgi/akıl nereden geldi? Sonra, bu daha yüksek bilgi/akıl biçimi nereden geldi? Sonsuzluk sonucuna varabiliriz. İnsanların en iyi hesaplamaları evrenin duvarlarına çarpıp geri dönüyor ve varlığımızın nedeniyle ilgili nihai bir cevap sağlamıyor.  

23 question mark8 edit 45Gerçek cevap nedir? Bizim ölümlü anlayışımız ve maddi evrenimizin ötesinde sonsuz bir akıl kaynağı vardır. Kutsal Kitap’ta, ‘Başlangıçta Tanrı…’ diye okuduğumuzda işaret edilen de bu değil midir? Kutsal Kitap’ın Tanrısı, zaman, yer, bilgi veya başka bir şey tarafından kısıtlanmayan sonsuz bir varlıktır. 

O halde mantıken savunulabilir görüş hangisidir? 1) Madde sonsuz olarak vardı veya nedensiz olarak kendi kendine var oldu ve sonra kendisini, gerçek bilimde gözlemlenen her şeye karşın, bilgi sistemleri biçiminde düzenlemiş midir? Eğer buna inanıyorsanız parmağınızı kaldırın. Yoksa ikinci olasılığın daha mantıklı olduğunu mu düşünüyorsunuz?  2) Sonsuz akla sahip bir varlık yaşamın var olması için bilgi sistemleri yaratmıştır. Akıl yürütüp sonuç çıkartıyoruz, çıkarımda bulunuyoruz ve kendimizi harika bir şekilde Tanrı’nın huzurunda buluyoruz. Cevap açık gibi görünüyor, o halde neden tüm akıllı bilim insanları bunu kabul etmiyorlar? Michael Behe bunun cevabını veriyor:

‘Birçok önemli ve saygın bilim insanı da dahil olmak üzere birçok insan, doğa ötesinde başka bir şey olmasını istemiyorlar. Doğa üstü bir varlığın doğayı etkilemesini istemiyorlar, etkileşim ne kadar kısa veya yapıcı olmuş olsa da. Diğer bir deyişle bilimlerine ta başından bazı felsefi adanmışlıklar getirip, fiziksel dünyayla ilgili olarak hangi türde açıklamaları kabul edeceklerini kısıtlıyorlar. Bazen bu durum tuhaf davranışlara neden oluyor.’ (17)

(4)  TANRI VAR MI? İnsanlığın doğuştan gelen, doğru yanlış konusunda anlayışı biyolojik olarak açıklanamaz. Hepimizde, hangi kültürden olursak olalım, doğru ve yanlış konusunda evrensel olarak geçerli bir anlayış vardır. Bir hırsız bile, biri kendisinden bir şey çaldığında rahatsız olur ve kendisine karşı haksızlık yapıldığını hisseder. 24 image10882 abused beaten child 45Biri bir çocuğu kaçırıp tecavüz ettiğinde nasıl karşılık veriyoruz? Herhangi biri böyle bir şeye nasıl karşılık verir? Bu ahlaksız eylemi gerçekleştiren kişiye karşı öfke, iğrenme ve kinle. Çocuğun babası hangi kültürden olursa olsun bu şekilde tepki verecektir. Yanlışlıkla ilgili bu hissi nereden edindik? Eğlence amaçlı öldürmenin yanlış olduğunu söyleyen, tüm insanların vicdanındaki bu evrensel yasayı nasıl açıklayabiliriz? Neden adalete inanıyoruz? (Eğer adalet kavramına inanıyorsak, suçlu insanların suçlarına uygun şekilde cezalandırılmaları gerektiğine inanıyoruz demektir.) Sarhoş bir araba şoförü aracının kontrolünü kaybedip ailemizin bir üyesine çarpıp hayatını aldığında neden adalet için yakarıyoruz? Neden adalet istiyoruz ve adalet yerini bulana kadar huzursuz oluyoruz? 

Peki ya cesaret, merhamet, bir amaç uğruna ölmek ve onur veya görev bilincimiz?  Bunlar nereden geldi? İnsanlar sadece fiziksel evrimin birer ürünüyse ya da yaşam sadece ‘en güçlünün hayatta kalması’ meselesiyse, neden birbirimiz için kendimizi feda ediyoruz? Bu içsel doğru ve yanlış bilincini nereden aldık? Vicdanımızı en iyi açıklayacak şey, insanlığımıza önem veren ve insanlar arasında uyumu arzu eden seven Yaratıcı’dır. 

(5)  TANRI VAR MI? Tanrı’nın varlığını destekleyen nedenlerden biri Kutsal Kitap’tır.  Bazı okuyucuların Hıristiyan Kutsal Yazıları’na karşı önyargıları olduğunun farkındayım, o kadar ki, ‘Kutsal Kitap konusunda kararım belli, kanıtlarla kafamı karıştırma’ diyorlar aslında. Eğer bu birkaç satıra hemen vereceğiniz tepki olumsuz ise, bilimin ‘bilimsel doğacılar’ olarak bilinen kişiler tarafından rehin alındığının farkında olmayabilirsiniz.  Tanrı karşıtı savlarından etkilenmiş olabilirsiniz. Eğer öyleyse, devam etmeden önce yazının sonunda yer alan dipnotu okumak isteyebilirsiniz. (18) 

İlginç olan, Kutsal Kitap hiçbir zaman Tanrı’nın varlığını kanıtlama çabasına soyunmuyor, aksine bunu zaten yerleşik bir gerçek olarak açıklıyor. Kutsal Kitap’taki birinci kitabın ilk ayetine kulak verin, “Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı.” (Yaratılış 1:1, Eski Antlaşma). Kutsal Kitap’ın Tanrı’nın var olduğunu söyleyerek başlamaması, bunun yerine, her şeyi biraraya getiren olduğunu ilan ederek başlaması önemlidir. Tanrı her şeyin var olmasının koşulu olarak varoluşun tümünden önce vardır.