headerLogo2b-18pt-myriadpro

İbrahim'in İnandığı Gibi İnanmaya Var mısınız?

22 image5905 path journey way 45İbrahim’in erkek kardeşi Nahor’u kıskançlıkla düşündüğü zamanlar oluyor muydu? Ne de olsa Nahor Harran’da yerleşik bir hayat sürüyordu ve babasının yakınında ölüp gömüleceğini biliyordu. Nahor ve İbrahim birbiriyle gerçekten de zıttı. Biri birçok tanrıyla birlikte yerleşik bir hayat sürdürürken diğeri tek gerçek Tanrı’nın gösterdiği yolu takip eden bir göçer oldu.

Nahor’un yaşamı bir çıpa gibiydi. İbrahim’in yaşamı ise, tek gerçek Tanrı’yı tanıdıktan sonra, açık denizde bir yelkenli gibiydi. Nahor’un hayatı bir arazi üzerinde bir evde geçiyordu. İbrahim ise bir yerden bir yere göçen ve çadırda yaşayan biriydi. Aklımıza gelen ilk düşünce İbrahim’in aldığı ödülü ve Nahor’un sürdüğü yaşam biçimini istemek olurdu. Fakat Tanrı’nın İbrahim’e verdiği ödüller o zaman o kadar net değildi. Ya da en azından Tanrı’nın kendisine söylediklerini tam olarak anlamamıştı.

Peki ya Nuh gemisini yaparken kendisiyle alay edenler gibi İbrahim’e gülen ve onunla alay edenlere ne demeli? Bana inanın, ne İbrahim ne de onun soyundan gelenler göçer hayatı bir bereket olarak görmüyorlardı. İbrahim veya ailesinin, Tanrı’nın ardından giden insanın hayatını, her zaman bir sonraki yer için Tanrı’nın talimatlarını izlemeyi kolay bulduğuna bir an için bile inanmıyorum. Zorluklardan ve değişimlerden ancak siz veya benim kadar hoşlanırlardı- ama fark şuydu. Tanrı’nın İbrahim hakkındaki yorumlarının İncil’de esinlenmiş metnine bakın:

“İman sayesinde İbrahim miras alacağı yere gitmesi için çağrılınca, Tanrı'nın sözünü dinledi ve nereye gideceğini bilmeden yola çıktı. İman sayesinde bir yabancı olarak vaat edilen ülkeye yerleşti. Aynı vaadin ortak mirasçıları olan İshak ve Yakup'la birlikte çadırlarda yaşadı. Çünkü mimarı ve kurucusu Tanrı olan temelli kenti bekliyordu.” (İbraniler 11: 8-10, İncil)

İtalik olarak işaretlediğim ayet İbrahim’in ölümden sonra gerçek mutluluk beklentisine sahip olduğunu kantlıyor bana göre. Tanrı’nın bu ayetlerde kullandığı dil cenneti en iyi şekilde betimliyor, öyle değil mi?

23 image12209 journey trip 45Tanrı İbrahim’e miras olarak dünyada bir bölgeden çok daha fazlasını vermeye niyetliydi. Tanrı’nın İbrahim için öngördüğü nihai bereketin doğası sonsuzdur, dünyasal bir şey değildi. İbrahim’in alacağı en büyük bereket Tanrı’nın kendisiyle bu dünyada ve sonra tüm sonsuzluk boyunca kurmayı istediği ilişkiydi.

İşte burada yine İbrahim’le sizin ortak bir noktanız var. Her ikiniz de tüm evrendeki en büyük Varlığın alıcı tarafındansınız. Hayal edebileceğinizin ötesinde bir şey. Yaratıcınız’la hiç bitmeyecek onarılmış paydaşlık.

Bunu ister miydiniz?

İMAN HAYATINI YAŞAMAK

Daha önce vaatleri değerlendirirken bakılması gereken iki meselenin karakter ve yapabilme gücü olduğundan bahsetmiştim. Sonsuz yaşam vaadine ilişkin değerlendirmenizi, Tanrı’nın karakteri ve gücüne göre yapın, başka bir şeyi dikkate almayın. Başka birinin söylediği herhangi bir şeyi dikkate almayın. Tabii ki anne babalarımızı ve akrabalarımızı çok seviyoruz. Ben de sizin kadar seviyorum. Fakat Tanrı’nın cennette sonsuz yaşam teklifiyle ilgili kararımızı sevdiklerimizi dikkate alarak vermeyelim. İbrahim öyle yapmadı, siz de yapmamalısınız. “RAB'be güven bütün yüreğinle, kendi aklına bel bağlama.” (Süleyman’ın Özdeyişleri 3:5, Eski Antlaşma)

Tanrı’nın Karakteri. Tanrı kendisini İbrahim’e tanıttığında Tanrı’nın düşüncesinde, Tanrı’nın karakteri öne çıkıyordu. “Ben Her Şeye Gücü Yeten Tanrı'yım...” diyerek Tanrı kendisini açıkladı. Tanrı İbrahim’in Ur kentinde büyürken haklarında öğrendiği putlar gibi değildi. İbrahim için bunu bilmek önemli miydi? Birine güvenmek için onları tanımalı ve karakterlerinin istikrarlı ve derin olduğuna ikna olmalıyız. 24 image5908 path journey way 45Şayet Tanrı’yı tanımıyorsak, bize kılavuzluk etmesi, bizi teselli etmesi ve yaşamlarımızda doğru şeyleri yapması için O’na hiçbir zaman tamamıyla güvenemeyiz. Eşim ve ben, hayatta neyle karşı karşıya kalırsak kalalım güven içindeyiz. Neden? Tanrı kendisini bize açıkladı. Karakterinin nasıl olduğunu biliyoruz ve O’na kesin olarak güveniyoruz.

“Tanrı'nın, kendisini sevenlerle, amacı uyarınca çağrılmış olanlarla birlikte her durumda iyilik için etkin olduğunu biliriz...Öyleyse buna ne diyelim? Tanrı bizden yanaysa, kim bize karşı olabilir? Öz Oğlu'nu bile esirgemeyip O'nu hepimiz için ölüme teslim eden Tanrı, O'nunla birlikte bize her şeyi bağışlamayacak mı? Tanrı'nın seçtiklerini kim suçlayacak? Onları aklayan Tanrı'dır. Kim suçlu çıkaracak? Ölmüş, üstelik dirilmiş olan Mesih İsa, Tanrı'nın sağındadır ve bizim için aracılık etmektedir. Mesih'in sevgisinden bizi kim ayırabilir? Sıkıntı mı, elem mi, zulüm mü, açlık mı, çıplaklık mı, tehlike mi, kılıç mı? Yazılmış olduğu gibi: "Senin uğruna bütün gün öldürülüyoruz, kasaplık koyun sayılıyoruz." Ama bizi sevenin aracılığıyla bu durumların hepsinde galiplerden üstünüz.

Eminim ki, ne ölüm, ne yaşam, ne melekler, ne yönetimler, ne şimdiki ne gelecek zaman, ne güçler, ne yükseklik, ne derinlik, ne de yaratılmış başka bir şey bizi Rabbimiz Mesih İsa'da olan Tanrı sevgisinden ayırmaya yetecektir.” (Romalılar 8:28, 31-39, İncil)

Peki ya İbrahim ve Sara? İbrahim’in çıktığı yolculuk Tanrı’nın karakterinin özelliklerini tanıma yolculuğuydu.