‘Ee ne var yani?’ diye soruyorsunuz, ‘Bana yeni bir şey söyleyin. Hepimizin günahkar olduğunu biliyorum.’ Evet ama, Tanrı’nın hem Eski Antlaşma’da (Tevrat ve Zebur), hem de Yeni Antlaşma’da (İncil) bizlere günahın sonuçları hakkında neler söylediğini biliyor musunuz? Tanrı, İncil’de bu konu hakkında bulduklarımızın Tanrı’nın bizlere verdiği tüm esinlenmiş iletişimle tutarlı olduğunun farkında olmanızı istiyor.
(1) Büyük bir sorunumuz var. Günahkarız ve “…günahın ücreti ölümdür.” (Romalılar 6:23, İncil)
(2) Büyük bir sorunumuz var. Kutsal ve pak değiliz. “Kutsallığa sahip olmadan kimse Rab'bi göremeyecek.” (İbraniler 12:14, İncil)
(3) Büyük bir sorunumuz var. Kusursuz ve masum değiliz. "Kutsal dağında kim oturabilir? Kusursuz yaşam süren, adil davranan, yürekten gerçeği söyleyen. İftira etmez." (Mezmur 15: 2-3, Eski Antlaşma)
Günah işledik ve bu büyük ve sadece insanın fiziksel ölümüyle değil, ruhsal ölümü (Tanrı’dan ayrı kalması) ile sonuçlanan bir sorun. Bu yaşamda ruhsal olarak ayrı olmak şöyle görünüyor: “Bakın, RAB'bin eli kurtaramayacak kadar kısa, kulağı duyamayacak kadar sağır değildir. Ama suçlarınız sizi Tanrınız'dan ayırdı. Günahlarınızdan ötürü O'nun yüzünü göremez, sesinizi işittiremez oldunuz.” (Yeşaya 59:1,2, Eski Antlaşma). Bu betimleme, bu yaşamda Tanrı’dan ayrı olan birinin sonsuzluğa yine Tanrı’dan ayrı bir şekilde gittiğini gördüğümüzde daha da korkunçtur. Canları Tanrı’dan ayrı düşmüş olanların yeri cehennemdir. Bu nedenle daha korkunç olduğunu söylüyorum.
Ruhsal çıkmazımız konusunda ne yapabiliriz? Benimle birlikte İsa’nın çarmıha gerilmesi hakkında düşünün. Bir an için askerlerin tükürüğünün yüreklerimizdeki pisliği temsil ettiğini düşünelim. Evet, doğru okudunuz. Askerlerin tükürüğünün yüreklerimizdeki pisliği temsil ettiğini düşünelim. Sonra İsa’nın pisliğimizle ne yaptığına bakalım. Çarmıha taşıyor. Sizinkini İsa oraya taşıdı. Bu, tarihte çok iyi bir şekilde kaydedilmiş bir olgudur. İsa, benimkini de oraya taşıdı. Peygamber aracılığıyla şöyle dedi, “Bana vuranlara sırtımı açtım, yanaklarımı uzattım sakalımı yolanlara. Aşağılamalardan, tükürükten yüzümü gizlemedim.” (Yeşaya 50:6, Eski Antlaşma). Kan ve tere karışmış olarak günahımızın özü vardı.
Tanrı farklı bir şey yapabilirdi. Tanrı’nın tasarısına göre İsa’ya kurumuş boğazı için bir içecek verilir. Bunu, çarmıha gerildiği sahnede okuyoruz. Peki neden İsa’ya yüzünü silmesi için bir havlu vermediler? Simon, bir süre için İsa’nın yerine çarmıhı taşımaya zorlandı çünkü İsa kendisi taşıyamayacak kadar zayıf düşmüştü. Bu adam neden İsa’nın yanaklarını silmek için mendilini kullanmadı? Lütfen birileri, tükürüğü silmek için bir şey yapsın!
Melekler İsa’dan sadece bir dua kadar uzaktı. İsa’nın tutuklandığı ve öğrencilerinden birinin öfkeli kalabalıktan onu kılıçla korumak istediği gece ne dediğini hatırlıyor musunuz? “O zaman İsa ona, "Kılıcını yerine koy!" dedi." Kılıç çekenlerin hepsi kılıçla ölecek. Yoksa Babam'dan yardım isteyemez miyim sanıyorsun? İstesem, hemen şu an bana on iki tümenden fazla melek gönderir.” (Matthew 26:52-53, İncil). Melekleri anında yardımına koşardı. Tükürüğü silemezler miydi? Ben olsaydım, ilk tepkim Romalı askerlerin tükürüğünü yüzümden silmek olurdu. Yapacağım son şey olsa da bunu yapardım. Ya da Kutsal Yazılar’da okuduğumuz gibi eğer İsa olsaydım meleklerin araya girmesini isterdim. Yapabilirlerdi ama İsa onlara hiç böyle bir buyruk vermedi. Bir nedenden ötürü çivileri seçen ve ellerine ve ayaklarına çakılmasına izin veren, tükürüğe de izin verdi. Ölüm Tepesi’nde Romalı askerin böğrüne sapladığı mızrakla birlikte, İsa insanın tükürüğünü de üstlendi.
Neden? Aman Tanrım, neden? Tanrı’nın, Yahudiler’in, Romalı askerlerin, sizin ve benim ve tüm Müslüman dünyasının hakkında hiçbir şey bilmediği bir planı olması mümkün mü? Tanrı’nın ilahi doğasına paydaş olabilmemizi sağlayacak bir planı mı vardı? Arayacağımız son yerde, Tanrı kendi yüceliği ve iyiliğiyle, doğamızı daha iyi bir şeyle değiştirmemizi sağlayacak bir tasarı hazırlamış olabilir mi? Tanrı, çarmıhta İsa’nın yerine başka birini koyarak kimseyi kandırmıyordu. İçten dışa yepyeni birer kişi olmamız için Tanrı işliyordu. Tasarı, günahsız olan İsa’nın günahlı doğamızı alıp cennetten gelen bir şeyle değiştirmesiydi. İncil bunu şöyle anlatıyor:
“Kendi yüceliği ve erdemiyle bizi çağıranın tanrısal gücü, kendisini tanımamız sonucunda yaşamamız ve Tanrı yolunda yürümemiz için gereken her şeyi bize verdi. O'nun yüceliği ve erdemi sayesinde bize çok büyük ve değerli vaatler verildi. Öyle ki, dünyada kötü arzuların yol açtığı yozlaşmadan kurtulmuş olarak, bu vaatler aracılığıyla tanrısal özyapıya ortak olasınız.” (2. Petrus 1:3-4, İncil)
Tanrısal özyapıya ortak olmak. Eğer böyle bir şey mümkün olsaydı, ister miydiniz? Fakat önce, bunun ne anlama geldiğini açıklayayım. Tanrı’nın ilahi özyapısına ortak olabilirmişiz gibi sözün sıradan almıyla anlaşılmamalıdır. Kendi bireyselliğimizi kaybedecek kadar ilahi doğanın içine çekileceğimiz anlamına da gelmez. Budistler ve başkaları böyle düşünür. Bir seferinde bir grup üniversiteli öğrenciye İsa hakkında bir konuşma yapmak için üniversite kampüsüne doğru yürüyordum. Bir ağacın altında oturan bir öğrenciyle konuşmak için durdum. Söylediği ilk şeylerden biri beni şaşırttı, eminim siz de benim gibi tepki gösterirdiniz.
“Ben Tanrı’yım,” dedi. Ben daha bu sonuca nasıl vardığını soramadan şöyle söyledi, “Ve bu ağaç da Tanrı.”