CENGİZ: Ben şöyle düşünüyorum. Kutsal Yazıları’nı değiştirme amaçları, kuşkusuz, Hz. Muhammed’le ilgili tüm peygamberlikleri ve ondan söz eden kısımları silmekti. Nedeninin bu olabileceğini hiç düşündün mü?
JUSTIN: Hayır düşünmedim. Bunu yaparak ne kazanmak istemiş olabilirler? Muhammed hakkında Kutsal Kitap’ta bu tür peygamberlikler var idiyse, Tanrı’nın gelecek hakkında açıkladığı her şeyi kabul ettikleri gibi, neden bunu da kabul etmediler? Daha önce söylediğim gibi, Kutsal Kitap’tan herhangi bir şeyi sildikleri için tek kazançları, kendileri ve soyları için sonsuz bir lanet olacaktır.
CENGİZ: İncil’de değişiklik yapılmış olması bence hala mümkün.
JUSTIN: Tabii ki, istediğimiz herhangi bir şeyi iddia edebiliriz. Sorun, İncil çoktan Roma İmparatorluğu’ndan yayılmışken bu gibi silme işlemlerinin nasıl yapılmış olabileceğini açıklamak. Örneğin, Yuhanna Müjdesi’nin giriş kısmını bir düşünün. Justin, İncil’inin birinci bölümümü açtı ve beş ayet okudu.
“Başlangıçta Söz vardı. Söz Tanrı'yla birlikteydi ve Söz Tanrı'ydı. Başlangıçta O, Tanrı'yla birlikteydi. Her şey O'nun aracılığıyla var oldu, var olan hiçbir şey O'nsuz olmadı. Yaşam O'ndaydı ve yaşam insanların ışığıydı…Söz, insan olup aramızda yaşadı.” (Yuhanna 1:1-4, 14)
Geçen ay, İncil’de İsa’dan ‘Söz’ olarak söz eden ayetleri çalışmıştık. Yani, bu unvan sana tanıdık geliyor olmalı. Ama bir düşün. Bu ayette ilahiyatla ilgili muazzam gerçekler var. Örneğin, yaratılış, İsa’nın tanrılığı, Söz’ün beden alması, Tanrı’nın sonsuz doğası ve daha fazlası. Diyelim ki, Suriye’de dördüncü yüzyılın sonlarında bir din önderi ‘Söz’ kelimesini geçtiği ayetleri silerek veya yeniden yazarak Kutsal Yazılar’ın bu kısmını değiştirmek istedi. Nasıl değiştirebilir?
CENGİZ: Bilmiyorum. İncil’in bütün nüshalarını toplar ve en beğendiği Hıristiyan ilahiyatına uyacak şekilde bunları değiştirmeye başlar.
JUSTIN: Cengiz çok basitmiş gibi anlatıyorsun. Gerçek şu ki, basit değil, olanaksız bir iş! O lider Yuhanna Müjdesi’ne ‘yeni’ bir giriş yazabilir ve bu yeni versiyonun birçok nüshasını çıkarıp dağıtabilirdi. Ama o dönemde Roma İmparatorluğu’nda halihazırda yayılmış olan bütün elyazmaları ne olacaktı? Eninde sonunda, değiştirilmiş nüshalarının sahte olduğu ortaya çıkacaktır, öyle değil mi?
CENGİZ: Cengiz vermesi gerektiğini bildiği yanıttan hoşlanmıyordu ama yine de söylemeye karar verdi. Alnı sıkıntıdan kırışmıştı, “Evet, ortaya çıkardı, doğru.
JUSTIN: Tabii ki! Bu duruma bugünkü bakış açımızla baktığımızda, ne olacağı açıktır. Elimizde, Yuhanna Müjdesi’nin dördüncü yüzyıldan öncesine ait elyazmaları var. Daha öncesine ait bu metinlerin, değiştirilmiş metinlerle kıyaslanması, Suriye’deki daha yeni nüshaların değiştirilmiş olduğunu ortaya koyardı. Yapılan değişiklikler kolayca anlaşılırdı.
CENGİZ: Cengiz iç çekerek şöyle dedi, “Nelerle uğraştığımı bilmiyorsun değil mi? Çocukken bana Hıristiyan inancı hakkında öğretilenleri gerçekten bilmiyorsun.”
JUSTIN: Belki tam olarak bilmiyor olabilirim. O zamanlarda Chicago’daydım. Tam olarak neden bahsediyorsun?
CENGİZ: Büyüklerin tekrar tekrar, “Kutsal Kitap’ta Kuran’ın öğrettiklerine aykırı ne varsa, Kutsal Kitap’ın değiştirildiğinin kanıtıdır” derlerdi.
JUSTIN: Cengiz, Cengiz, Yahudiler ve Hıristiyanlar Muhammed’in döneminden önce veya sonra Kutsal Yazılar’ını değiştirmiş olamazlar. Hepsi bir şekilde çılgına dönüp böyle bir isteğe kapılmış olacak olsa bile bu mümkün değil. Yahudiler ve Hıristiyanlar zaten dünyanın büyük bir kısmına yayılmıştı. Muhammed’in yaşadığı dönemde, Avrupa, Hindistan, bugünkü İran, Mezopotamya, Ermenistan, Anadolu, Suriye, Filistin, Arabistan, Etiyopya, Mısır’ın her yerinde ve Kuzey Afrika’da, hem Hıristiyanlar hem de Yahudiler yaşamaktaydı. Kutsal Kitap’ı değiştirme konusunda bir araya gelip anlaşmaları mümkün değildi. Diyelim ki öyle, ama eğer aralarında gizli bir anlaşma yoksa, değişiklikleri birbirlerine göre farklı olurdu. Sahtelik hemen fark edilirdi.
Ayrıca, Yahudiler ve Hıristiyanlar birbirine düşmanca tavırlar içindeydi. Bu gruplardan herhangi biri Kutsal Kitap’ın metnini değiştirecek olsa, diğer grup bunu fark derdi. Değiştirilmiş olan metni ortaya koyarak suçu açığa çıkarırlardı. Fakat Yahudiler her zaman aynı İbranice Eski Antlaşma’yı kabul etmişlerdir. Hıristiyanlar aynı Grekçe Yeni Antlaşma’yı kabul ederler. Ayrıca, o zaman da, şimdi ki gibi, Hıristiyanlar arasında birçok farklı grup vardı. Birbirlerine zulüm bile ettikleri bilinir.
Kutsal Kitap’ı değiştirmek için birlikte gizli bir plan yapmalarının mümkün olmadığı açık. Sünnilerin, Şiilerin, Vahabi’lerin, Medeviler’in, Ahmadiler’in ve İslam’daki diğer küçük grupların Kuran’ın metnini değiştirmek için fikir birliğine varmalarının olanaksızlığını düşündüğünde bunu bir ölçüde anlayabilirsin. Böyle bir şey olamaz, değil mi?
CENGİZ: Bunu görmeye ömrüm yetmez! Olmayacak bir iş!