Sıkıntılı arkadaşın ‘Bütün insanlar kayıp mı?’ sorusunun şok edici yanıtının ne olduğunu anlaması sadece birkaç saat almıştı. Hiç kimse mi Tanrı’nın insan için belirlediği standarda uymuyor? Herhangi bir sonuca ulaşmak için saatler harcamanın uzun bir süre olduğunu düşünebilirsiniz. Eğer tartıştığımız konu gurur duyduğumuz, kendi doğruluğumuz ise, öyle değil. Kendi iyiliğimizi savunmaktan Tanrı’nın iyilik ölçüsünden eksik kaldığımızı fark etme noktasına gelmemiz saatlerden çok daha fazla sürebilir. Benim on dört yılımı aldı.
Yüreğinizdeki yozlaşma nedeniyle Tanrı’nın kabullenişini asla kazanamayacağınızı anlamanız ne kadar sürecek? En azından yaptığınız iyi işler temelinde kazanamazsınız. Bu şekilde söylediğimde belki benim için neden on dört yıl sürdüğünü anlayabilirsiniz.
Gerçekten de anlamak bu kadar zor olmamalı. Eğer hiç günah işlemediysek, yasaya itaatimiz, doğruluğumuz olurdu. Ne var ki, yaşamımızın daha ilk dönemlerinde bu doğruluğu kaybettik. Günah işleyip, günah işlemenin sonucu olarak aldatıcı bir yüreği miras aldıktan sonra, önceki suçumuz ve şu anki kusurlarımızı bağışlatacak hiçbir şey yoktur.
“İnsan yüreği hakkında okuduklarımızı hatırlıyor musun?” diye sordu İsa’ya iman eden.
“Evet. O zaman Tanrı’nın bizim hakkımızdaki değerlendirmesine katılmıyordum ama şimdi katılıyorum. Günah herkesi etkiledi, öyle değil mi?”
“Evet, her yerimizi, tıpkı bardağın içindeki suda dağılan mürekkep gibi. Bugün doğru olan hiç kimse yok, buna ben de dahilim.”
“Bir dakika bekle,” diye araya girdi hemen sıkıntılı arkadaş. “Yıllardır senin yaşamını görüyorum. Eğer doğru olan biri varsa, o da sensin!”
“Ne okudun şimdi? Benim dışımda doğru olan kimse mi yok? Yoksa, kimse yok, nokta mı?”
Hristiyan arkadaşının vardığı sonucu dinleyen adam çok uzun bir sure sessiz kaldı, “Biz sadece insanın dışında olanları görüyoruz. Sana Eski Antlaşma’dan bir ayetten paylaşacağım. Bu şekilde benim fikrimi değil, Tanrı Sözünü dinlemiş olursun. “RAB insanın gördüğü gibi görmez; insan dış görünüşe, RAB ise yüreğe bakar.” (1. Samuel 16:7). Günahın algılayışımızı, düşüncemizi, duygularımızı ve davranışlarımızı etkilediğini kabul etmek için çok uzun süre düşünmene gerek yok, öyle değil mi?
“Biliyorum, biliyorum, o kadar iyi biliyorum ki!” diye yanıtladı sıkıntılı adam. “Ama bağışlanmak ve günaha tutsaklığımdan kurtulmak için ne yapabilirim? Benim bilmek istediğim bu!”
Konuşmaları oturma odasından yemek odasına taşındı. O gün birlikte ilk akşam yemeklerini yediler ve ilk Kutsal Kitap çalışmalarını gerçekleştirdiler. Sonunda sıkıntılı arkadaşı tövbe etti. Bu, Tanrı’yla yeni yaşamının başlangıç noktasıydı çünkü tövbe etmek demek Tanrı’yla aynı fikirde olmak demektir. Günahla lekelenmiş yaşamımızın değerlendirmesi konusunda Tanrı'yla aynı fikirde olmak demektir. Tanrı’yla günahkar olduğunuz konusunda hemfikirsiniz ama aslında bu, bundan daha fazlası demektir. Tövbe etmek demek, fikrini değiştirmek demektir. Sıkıntılı adam arkadaşıyla birlikte yemek yerken bunu öğrendi.
“Günahlı davranışlarımdan dolayı pişman ve üzgün olduğum binlerce olayı hatırlayabilirim,” diye kabul etti ziyaretçi.“Kaç kez pişman olmam gerekiyor? Tövbe ediyorum ama hemen yine günah işliyorum. Bu tam bir kısırdöngü ve ben bundan ötürü çok yıprandım. Açıkçası, bugün sana hayatımda daha önce hiç olmadığım kadar bunalımda olarak geldim.”
İsa’ya iman eden adam arkadaşının bardağını yeniden doldururken sordu, “Sana başta verdiğim suyu hatırlıyor musun? Diyelim ki, su dolu o bardak senin iç varlığını temsil ediyor. Kirli. Suyun içinde mürekkebi çıkaramadığımız gibi, yüreklerimizin içinde mesken kurmuş yozlaşmayı da çıkartamayız. Unutma, yalan söyleyemeyecek Olan’ın sözlerine göre yüreklerimiz çaresiz bir aldatıcılığa sahiptir.
Birdenbire sıkıntılı adamın tansiyonu fırladı. Konuşmasından belliydi, “Yani, günahkar durumumun çaresi olmadığını mı söylüyorsun?!!! Dindar olmamı ve bir dizi dini kurala uymamı mı önereceksin? Eğer öyleyse, listeyi kendine sakla. Bunları kusursuz bir şekilde yerine getiremeyeceğime göre, bu kurallar sadece suçumun daha büyük görünmesine neden olacak!”
İmanlının dairesi tren yoluna yakın olduğu için, o sırada geçmekte olan tren her ikisinin de ihtiyaç duyduğu arayı sağladı. Biri su içti. Diğeri masanın ucunda duran ve yenmeyi bekleyen keke baktı. Hristiyan olan şöyle dedi, “Tanrı’nın Kutsal Kitap’ta gerekli gördüğü şekilde tövbe etmek günah hakkında, insanın kendisi hakkında ve İsa hakkında düşüncesinin değişmesi demektir. Örneğin, İsa zaman ve sonsuzluk içinde Tanrı’nın gözünde kabul edilebilir olmamız için koyu mürekkebi (günahı) kendi bedenine alarak bağışlanmamızı güvence altına aldı. İsteyerek günahlarımızı yüklendi.”
“Anlıyorum!” diye bağırdı sıkıntılı adam. “Gerçekten tövbe etmek İsa hakkındaki gerçeğe inanmaktır! Önce günah ve kendim hakkındaki gerçeği anlamadan bu noktaya gelemem, öyle değil mi? Önce kendi suçumu kabul edip sonra İsa’nın Kurtarıcım olduğuyla ilgili harika gerçeği kabul etmeliyim. Aradığım şifa İsa’da bulunabilir!”